Soru:
Diyanet vakfı’nın Kuran mealinde Bakara süresi 276. ayetin dipnotunda faizin bazı durumlarda zaruret olacağı yazıyor. Sahiden böyle bir şey olur mu? Yoksa faiz kullanımına kapı mı açıyorlar?

Cevap:

Bu sayfada Bakara suresinin tefsiri yayınlanmaktadır. Gördüğünüz gibi her hafta bir iki ayet yayınlanıyor. Sorduğunuz sorunun cevabı ilerde inşallah yayınlanacak 276. ayetin tefsirinde göreceksiniz, orada çok geniş açıklamalar vardır. Fakat bu soruyla ilgili ayetin tefsirinden burada bir kısmı aktarıyoruz. Bu şekilde bu soruya inşallah cevap verilmiş olur. Şöyledir:

(Bu asırda bazıları faizi zaruretten dolayı mubah kılarlar. Bunlar yanılmaktadırlar. Çünkü zaruret özel bir hükümdür. İnsan ölmek üzereyken hiç helal yemek bulamazsa hayatını sürdürmek için haram şeyden yer. Bakara suresi 173. ayette, Enam suresi 145. ayette ve Maide suresinin 3. ayetinde ” فمن أضطر”, “kim iztırar ederse” ifadesi geçmiştir. Bunun manası; kim çaresiz olup zor durumda kalırsa, hayatını sürdürmek için haramdan başka bir şey bulamasa bundan az bir şey yer veya içer. Bu durumda fazla yemek veya içmek haramdır. Bu üç ayet bunu belirtti.
İztırar ile zaruret arasında fark vardır. İztırar zor duruma düşmek ve başka çare bulmamaktır. İnsanı ölüme götürebilir. Zaruret ise zaruri ihtiyaç demektir. İnsan bu zaruri ihtiyacı temin etmezse ölmez. İşte; Şeriat, iztırar ile zaruret arasında fark kılıp bunlara birer ayrı şer’i manaları kazandırdı. Eğer, bu iki terime aynı mana kazandırmak isteniyorsa yine de ayetlerde açıklandığı gibi zor duruma düşmek ve başka çare bulmamak manası taşır. Şeriat, zekâta, namaza, oruca ve cihada nasıl şer’i manalar kazandırdı ise zarurete de şer’i mana kazandırdı. Faiz buna hiç intibak etmez ve uymaz. Zira böyle bir durum yoktur. Faiz, borçlanmakla ilgilidir. Normal olarak, insan hayatını sürdürmek için az haram yemek için borçlanmaz. Çölde veya karla kaplanmış yerde şaşırırsa ve hiç helal yemek bulamazsa haram yemek bulduğu an ondan az bir miktar yiyebilir. Ormanda olursa helal yemek bulabilir, denizde de bulabilir. Şehirlerde ve köylerde yaşayan insanlar helal yemek bulabilirler. O zaman, iztırar hükmü uygulanmaz. Ev almak, araba almak, dükkân açmak ve buna benzer konularda hiç iztırar yoktur. İnsan ev sahibi olmazsa ölmez kirada oturabilir, araba almasına hiç lüzum yoktur, dükkân açmazsa ölmez, herhangi bir iş arayıp bulabilir. Buna göre, zaruret dil manasında alınmaz. Şer’i manası olan zaruret ve iztırar alınır. Allahu Teâlâ, zarurete şer’i mana verdi. Bazıları ‘maslahat veya menfaat için faizi yemek caizdir’ derler. Bu hiç doğru değildir. Menfaat veya maslahat şeriatın helal kıldığı şeydir. Haramda ise, hiç maslahat veya menfaat yoktur. Yoksa şeriat neden haram kılsın? Öyle olmasa baştan helal kılınabilirdi. Şeriat yasaklıyor, sonra biri gelip maslahat için helaldir diyor, bu doğru değildir. Bu tip insanlar Allah ve Resulünden daha mı bilgilidir? Nitekim Allah ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlarla savaşın diye Allah’ın emri gelmiştir (Tövbe 29 ayetine bakınız.) Ayrıca, şeriat bir şeyi haram kıldığında zararlı olduğu için haram kılmaz. Bir şeyi helal kılınca da maslahat veya menfaat için helal kılmaz. Daha önce Bakara suresi 219. ayetinde bu hususu açıklamıştık)…
İşte faiz mutlak şekilde yasaklandı, hemde illetsiz veya teşri sebep göstermeden yasaklandı. Hiç bir halde caiz değildir. Onun suçu zinadan daha büyüktür. Hiç bir zaman zina helal olmaz, zaruret için helal olamaz. Hem de faiz en büyük haramlardan sayıldı. Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
اجتنبوا السبع الموبقات””
“helak edici yedi (büyük) günahlardan uzak durun”.
Nedir onlar ya Resulullah diyerek sordular?
Dedi ki:
” الشرك بالله، والسحر، وقتل النفس التي حرم الله إلا بالحق، وأكل الربا، وأكل مال اليتيم، والتولي يوم الزحف، ووقذف المحصنات المؤمنات الغافلات”
“Şirk (Allaha ortak koşmak), sihir (büyü yapmak), haksızca öldürülmesi haram kılınan cana kıymak (öldürmek), faizi yemek, yetim kimsenin malını yemek, savaştan kaçmak ve iffetli mümin kadınlara iffetsizlikle itham etmektir” (Buharı ve Müslim)
Bunun daha büyük delili tövbe etmeyenlere karşı Allah ve Resulünün savaş açmasıdır! Allah (cc) şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ.(278) فإن لم تفعلوا فأذنوا بحرب من الله ورسوله، وإن تبتم فلكم رؤوس أموالكم لا تَظلمون ولا تُظلمون
“Ey iman edenler, Eğer gerçekten mümin iseniz, Allah’tan korkun ve faizden geri kalanı bırakın.
Eğer böyle yapmazsınız size karşı Allah’ın ve Resulünün başlatacakları savaşı bekleyin. Eğer tövbe ederseniz yalnız ana paranız sizindir, ne zalim olursunuz ne de mazlum olursunuz” (Bakara 278-279)
Müslüman Allahtan korksun batıl fetvalara uymasın. Bu fetva verenler Allahtan korkmazlar. Bunlar Allah ve Resulüyle savaşan dini hayattan ayıran küfür demokratik laik sistemi hesabına fetva veriyorlar. Allahtan korksalar bunu yapmazlar. Bu sistem kendisine göre zihniyet yetiştiriyor, kendi lehine batıl fetva veriyorlar. Zihniyetler menfaatçi ve çıkarcıdır. Allah’ın dinini tahrif Yahudiler gibidir. Allah kitabında bize faizi haram kıldığı gibi onlara da faizi haram kıldı, yasakladı. Hahamları önce Yahudi olmayanlarla faiz işlemleri yapmaya dair fetva verdiler, ondan sonra zaruret ve ondan sonra menfaat için fetva verdiler, böylece aralarında faiz işlemleri yapmaya başladılar ve dünyada sapık Hristiyanlarla bunu yaydılar.
Oysa zihniyetleri öyle yapmasaydı ve bu sistemin zorbalığından korkmayıp yalnız Allahtan korksalar idi ilk verecekleri hak fetvası şöyledir: Bu sistem batıldır, onu izale etmek haktır, büyük farzdır ve yerine faizi yasaklayacak ve Allah’ın şeriatının tümünü uygulayacak İslam Hilafet sitemini kurmak elzemdir, en büyük farzdır.

Esad Mansur