-63-
İsrail oğullarının Misakı !!!
Milli Misak ve Ümmet Misakı Arasındaki Fark !!!
Hangisine tutunmak gerekir???

وإذ أخذنا ميثقكم ورفعنا فوقكم الطور خذوا ما آتينكم بقوة واسمعوا قالوا سمعنا وعصينا وأشربوا في قلوبهم العجل بكفرهم قل بئسما يأمركم به إيمانكم إن كنتم مؤمنين.
“Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!” (Bakara 93)

Allah’u Teala, İsrailoğulları’ndan söz alırken; Tur dağını üzerlerine kaldırdı ve bu misakı kabul edip onu muhafaza etmelerini, yoksa bu dağın üzerlerine düşeceğini bildirmektedir.
Misak; ahd veya söz anlamındadır. Istılahı manada; İnsanların kabul ettikleri üzerinde anlaşıp, karar kıldıkları ilkelerdir. Mesela; Türkiye’de Milli Misaktan söz ediliyor. Türkiye halkına zorla kabul ettirilen bu misak, vazgeçilmeyen temel ilkelerdir. Bu misak, ümmet misakına aykırıdır. Türkiye halkı İslam ümmetinden bir parça olup, ümmetin kabul ettiği temel ilkeleri kabul eder. Bunların başında İslam akidesi, İslam ümmetinin birleşmesi, bütün Müslümanlar için tek bir devletin ve tek halifenin bulunması, anayasa ve kanunların yalnız Kur’an’dan ve sünnetten alınması, İslam davetini bütün dünyaya cihad yoluyla taşıması, herhangi bir yerde bir Müslüman’a saldırı olursa, bütün Müslümanlara saldırılmış kabul edilmesi ve ona hemen yardım edilmesi, kafirleri dost edinip onlarla yardımlaşmak haramdır, İslam devletinde Petrol ve diğer madenler gibi bütün Müslümanlara ait olan mallardan sayılıp önce muhtaç olanlara paylarının verilmesi, milliyetçiliğe ve vatancılığa davet haram olup cahiliyeden sayılması, bölücülük olarak ta addedilmesi, bunlara davet edenin cehennemlik olduğu ve ağır ceza alacağına inanılması gibi ilkelerdir. Bu temel ilkelerde İslam ümmetinin misakından birer parçalardır. Allah’u Teala’nın İsrailoğulları’na kabul ettirdiği misakta şu noktalar vardır: Tevrat’la amel etmek, Allah’a şirk koşmamak, anne ve babaya iyilik yapmak, akrabalara, yetimlere ve miskinlere de iyilik yapmak, insanlara doğru sözü söylemek, namazı kılmak, zekat vermek, birbirlerini öldürmemek, birbirlerini diyarlarından çıkartmamak gibi. (Bakara 83-84) Allah’u Teala 93. Ayette bunu onlara hatırlatıyor ve hepsini kapsayan Tevrat’ı kuvvetlice taşımalarını ve uygulamalarını istiyor. Onlar buna hiç aldırış etmeden, hatta alay ederek buna işittik fakat isyan ediyoruz dediler, buzağıya taparak şirke girdiler ve küfre meyledip başka şeyleri sevmeye başladılar. Allah’u Teala onlara dedi ki; imanınız bu mudur? Ne biçim imandır?! Daha doğrusu ne çirkin imandır?! İman böyle kötü şeylere davet eder mi?! Siz böyle mümin olduğunuzu mu zannediyorsunuz?! Onlara sert ifadeler kullanarak çattı.
Küfür; İslam’ın kesin şekilde kabul ettiği şeylerden herhangi birini reddetmektir.
Fısk, günah işlemektir, fücur ise günahı açıktan işlemektir. Bu sebeple gerçek mümin küfür, fısk ve fücurdan nefret edendir. Ama İsrailoğulları şirki, küfrü, günah işlemeyi ve Allah’a isyanı sevdiler. Ve sonra hiç utanmadan ahiret ve cennet yalnız bizimdir diye iddia ettiler.

İsrailoğulları Allah’ın emir ve nehylerine muhalefet edip onun misakını bozdukları için buzağıyı kutsallaştırdılar. Buzağıya taptılar. Bu nedenle Allah onları lanetledi ve azap olarak başlarına bela arkasına bela indirdi. Zelil ve dağınık oldular. İşte insanlar Allah’ın misakını bozdukları zaman Allah’ın haram kıldığı şey ve cahiliyeden ne varsa kutsallaştırmaya ve tapmaya başlarlar. Şimdi ise milli misak kutsallaştırıldı, neredeyse dinin üstünde kıldılar, ona karşı gelmek büyük suç sayıldı. Mustafa Kemal’in devletine göre dini terk edebilirsin, kâfir olabilirsin, sen hürsün derler. Ama Milli Misakı inkâr edemesin, seni hain olarak sayarlar, büyük suç işlemiş olursun, büyük ceza verirler. Bu durum Müslümanlar için ne kadar çelişkilidir?!
Allah (cc) Müslümanlara İsrail oğullarından aldığı sözü ve koyduğu misakı hatırlatırken İslam Ümmetinin misakını hatırlatıyor, bu misaka sımsıkı olarak bağlanmalarını kesin şekilde talep ediyor. Kâfir sömürgecilerin Türkiye ve her Müslüman ülke için koydukları milli misakları reddetmelerini farz kılıyor. Nitekim sömürgeci kâfir güçler Hilafeti yıktırıp İslam memleketlerini işgal ettikten sonra ümmeti dağıtmak ve birleşmesini engellemek için her memlekette bir devlet kurdular, milli sınırları çizdiler ve her biri için milli misak koydular. Milli misak ümmeti bağlamaz, batıldır, milli sınırlar da batıldır, Müslümanlar Allah’ın kendilerine koyduğu misaka sımsıkı olarak bağlanmalılar yoksa günahkar olurlar, zayıf ve dağınık kalıp sömürgecilerin kurdukları tuzaklardan kurtulamazlar. Ümmetin samimi ve ihlaslı evlatları bu milli misakları reddeder, İsrail oğulları gibi Allah’ın misakını bozmazlar ve ümmetin misakına sarılıp onun gereğini yaparlar. Bu şekilde Allah’ın izniyle zaferi elde ederler, dünya ve ahireti kazanırlar, Allah’ın rızasına nail olurlar.