-67-
Sihirbazlıkla uğraşanların sonu !!!

Sihirbazlıkla iştigal etmek en büyük günahlardan biridir.

واتبعوا ما تتلوا الشياطين على ملك سليمان وما كفر سليمان ولكن الشياطين كفروا يعلمون الناس السحر وما أنزل على الملكين هاروت وماروت وما يعلمان من أحد حتى يقولا إنما نحن فتنة فلا تكفر فيتعلمون منهما ما يفرقان بين المرء وزوجه وما هم بضارين به من أحد من الناس إلا بإذن الله ويتعلمون ما يضرهم ولا ينفعهم ولقد علموا لمن اشتراه ما له في الأخرة من خلاق ولبئس ما شروا به أنفسهم لو كانوا يعلمون.
“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Hâlbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil’de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!” (Bakara 102)
Bu ayetle ilgili birçok gayri sahih rivayetler vardır, özellikle israiliyattan kaynaklanan birçok rivayetler uyduruldu. Zira münafıklar Süleyman Aleyhisselam’ın tabi olduğu şeyi bırakıp, Süleyman Aleyhisselam döneminde şeytanların uydurdukları yalanlara tâbi oldular. Bazı rivayetler, Süleyman Aleyhisselam şeytanların okudukları yazıları ve bunlardan sihirbazlığı öğreten yazıları onların ellerinden alıp saklıyordu. Süleyman Aleyhisselam vefat ettikten sonra şeytanlar, münafıklar dediler ki; “Süleyman filan yerde veya koltuğu altında sihirbazlığı içeren yazılarla amel ediyordu ve bu şekilde insanlara, cinlere, şeytanlara ve her şeye egemen olabiliyordu.” Yahudiler bunlara inandılar ve yalan şeyleri ve sihirbazlığı öğrenmeye başladılar. Allah’u Teala Süleyman Aleyhisselam’ın böyle şeyleri öğrenmediğini bildiriyor. Böyle şeylere inananlar kâfir olur. Böyle yalan yazılar ve sihirbazlıkla insanlara, cinlere, şeytanlara ve her şeye egemen olunur diye inanan kimse kâfir olur. Süleyman Aleyhisselam Allah tarafından gelen mucizelerle insanlara, cinlere, şeytanlara, hayvanlara ve her şeye egemen oldu. Sihirbazlıkla hiçbir şey olmaz. Ancak insanları kandırarak birbirlerinden ayırır. Böylece insanlara zarar verirler. Bu da olursa ancak, Allah izniyle olur. Başka ifadeyle, Allah’ın iradesi, gücü ve egemenliği altında olur. Yani, Allah’a rağmen bir zarar veremezler. Allah istese onu engellerdi. Fakat Allah onların ellerini serbest bırakarak, insanları bununla imtihan ediyor. Bu ayetlerden şu da anlaşılır: Sihirbazlıktan hiç hayır gelmez, ancak zarar gelir. Allah’u Teala bir ayette söyle buyurdu;
وألق ما في يمينك تلقف ما صنعوا إنما صنعوا كيد ساحر ولا يفلح الساحر حيث أتى
“Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa iflah olmaz.” (Taha 69)
Bunun manası; sihirbazlık yapmak hem haramdır hem de bu işten hiç hayır çıkmaz. İyilik yapmak veya hayır getirmek için bir sihir veya büyü yoktur. Kur’an’da ve Sünnette sihir ve sihirbazlar kötülendi. Buna göre, bazı insanlar çocukları hasta olunca, çocukları olmuyorsa hemen sihirbazlara veya büyücülere koşarlar. Bu ise haramdır. Büyücülere gitmek kesinlikle haramdır. Hatta bir kimsenin kendisine, ailesine ve çocuklarına büyü yapıldığını zannederek veya evhama kapılarak bu büyücülere gitmesi haramdır. Zira Kur’an’ı Kerim bunların fayda getiremeyeceğini, ancak zarar getireceği açıklandı.
Yukarıdaki ayette; “Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.” Şeklinde geçmiştir. Bu ayete göre de büyü ve büyücüler kesin şekilde fayda ve hayır getiremezler. Buna göre hayır getirmek için büyü öğrenmek veya yapmak diye de bir şey yoktur. Aynı zamanda, bir büyü yapılırsa o gerçek değil, sadece bir aldatmacadır. İnsanlar evhama kapılarak etkilenirler. Çünkü Kur’an’da şöyle geçmektedir:
قال ألقوا فلما ألقوا سحروا أعين الناس واسترهبوهم وجاؤ بسحر عظيم
“Siz atın” dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.” (Araf116)
Musa Aleyhisselam ve diğer insanların önüne attıkları iplikler birer iplik olarak kaldılar. Ama insanlar onların birer yılan olduğu hayaline kapıldılar.
قال بل ألقوا فإذا حبالهم وعصيهم يخيل إليه من سحرهم أنها تسعى
“Hayır, siz atın, (Musa) dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor.” (Taha 66)
Sahih hadislerde Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem en büyük yedi günahı sayarken, bunlardan bir tanesini de sihir ve büyü yapmak olarak gösterdi. (Buhari) Bu nedenle İslam’da sihir veya büyü yapmanın cezası ölümdür. Bu ayetlerden bazı imamlar şunu anladılar: Sihirbaz veya büyücü kafirdir, öldürülür. Bu görüşü söyleyenler; imam Ebu Hanife, İmam İbni Hanbel ve İmam Malik’tir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu: “Sihirbazın (büyücünün) cezası ise kellesinin kılıçla vurulmasıdır.” (Tirmizi)
İkinci halife Hz. Ömer memurlarına şöyle genelge çıkarttı; “Erkek olsun kadın olsun büyü ve sihir yapanları öldürün.” (Buhari)
Bir insan kendisine, bir yakınına sihir veya büyü yapıldı diye evhama kapılırsa hiçbir büyücüye veya (cinci) hocaya gitmemelidir. Zira Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu; “Kim bir büyücüye bir kahin yanına giderse Muhammed’e indirilene (Kur’an’a) kafir olur.” (Buhari) böylesi bir durumda kişiler sadece Kur’an’ı okusun, dua etsin ve evhamdan kendini kurtarsın. İslam devleti kurulunca, bu ağır cezadan dolayı kimse kimseye bir şey yapamaz.
Toplum arasında ihtilaflı çok konular vardır. Bu konulardan bir tanesi de sihir ve büyünün kaynağıdır. Şöyle ki; sihir öğreten iki kişinin vakıası ve vasfı konusundaki durumdur. Bunlar iki melek idiler ve kendilerine, insanlarda mevcut olan içgüdüler gibi, onlara da içgüdüler verildi. Dünya cezasını kabul edip, Irak’ta Babil adlı bir yerde hem azap görürler hem de insanlara sihir öğretirler diyenler vardır. Zühre adlı kadınla zina yaptılar, Allah Celle Celaluhu Zühre’yi ceza olarak, yıldız haline getirdi ve bu iki melek Babil’de azap görmeyi kabul ettiler diyenler vardır. Fakat bu akideyle ilgili bir meseledir. Eğer kesin delil geçmezse böyle şeylere inanılmaz. Bu kişiler israiliyattan rivayet edenlerden aldılar. Bu rivayetler de birer hadis olarak gösterilmektedir. Bu hadisler ya zayıf ya da uydurmadır. Nitekim İsrailoğulları’ndan İslam’a giren Ka’b-il Ahbar’dan rivayet edilmiştir. Bu kişinin rivayet ettiği hadisler hemen kabul edilmez. Çünkü bu kişi İsraili hikâyeleri uyduruyordu. Hatta bazı sahabeler bu tür hikâyeleri Ka’b-il Ahbar’dan duydular ve ondan sonra bu rivayetler bu sahabelerden birer hadis olarak rivayet edildi. Bu nedenle bazı Tefsir kitaplarında geçen bu tür rivayetler reddedilir. Hatta İbni Kesir gibi tefsir kitaplarını yazanlar bu tür hadisleri rivayet ettikten sonra bu hadislerin doğru olmadıklarını yazarak, beyan etmişlerdir.
Yahudiler Cebrail ve Mikâil’e sihir indirildi diye iddia ettiler. Ayrıca iki kral olan peygamberlerden Davud Aleyhisselam ve Süleyman Aleyhisselam’a sihir indirildiğini iddia ettiler. Bu, münafıkların yalan iddialarıdır. Ayette, Süleyman Aleyhisselam’ ‘ın sihirle hiç alakası olmadığı gösterildi. Ayetteki mana; “İki meleğe hiç indirilmedi” diye anlaşılabilir. Harut ve Marut Babil halkından iki kişi de olabilir. Ayet, melek veya melik şeklinde okunabilir. Arapçada melik olunca kral olur. Ayetin manası; “İki Kral olan Davud ve Süleyman’a sihir indirilmedi” olur. İki melek olunca ise ayetin manası; ”Cebrail ve Mikâil’e sihir indirilmedi” olur. Şu var ki, meleklerin adlarının sonunda hep “il” geçer. “il” sözcüğü Arapçaya göre uzatılarak “iil” şeklinde okunur: İbranice’de bunun manası; ilah veya Allah’tır. İsraf-iil, Cebra-iil, Mika-iil, Azra-iil vs. Arapçalaştırılmış isimlerdir. Buna göre Harut ve Marut meleklerin isimleri olamaz. Hem de bu isimlerin aslı Arapça değildir. Sanki iki kişiyle alay ediliyor. Bazı âlimler Harut ve Marut’un iki cin olduklarını söylediler. Bunlar bir kimseye sihir öğrettikleri vakit, öğrettikleri kişilere; “sihirbazlıkla uğraşmak küfürdür” derler. Buna benzer tefsirler kesin değildir. Özetle kesin olmayan ifade akide olamaz, birer görüş olarak kalır. Önemli olan, sihir ve büyünün aldatıcı olduğu, onunla uğraşmanın haram olduğu, hatta kişinin kâfir olabileceği onunla uğraşan kimsenin Hilafet Devleti tarafından öldürüleceği, her hangi bir zarar gibi Allah’ın egemenliği altında bu zararın gerçekleşeceği bir kimsenin büyü çözmek için bir büyücüye gitmesinin haram olduğu ve bu konuda yalnız Allah’a başvurmasının gerekli olduğunu pekiştiriyoruz. Yahudiler gibi olmasınlar, onlar Allah’ın ayetlerini bırakıp, hep sihirbazlıkla uğraştılar ve sihirbazlara koşmaya başladılar. Bunun ticaretini yaptılar. Ahirette hiç nasipleri yoktur, cehennemliklerdir. Nitekim bazı sahte Müslümanlar Allah’ın ayetlerini terk edip, böyle saçma sapan şeylerle uğraşırlar. Yahudiler gibi bunun ticaretini yapar hale geldiler. Bu nedenle Allah’u Teala, münafıklar hakkında şöyle buyuruyor:
ولو أنهم آمنوا واتقوا لمثوبة من عند الله خير لو كانوا يعلمون
“Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunları anlasalardı!” (Bakara 103)
Buna göre sihirbazlığa inanan kimse mümin olmadığı gibi, takvadan bir pay da almış değildir. Yalnız Allah’tan gelene inanan kimse iman etmiş olur ve buna uyarsa takvalı olur. Bu ise, sihir ticaretinden daha hayırlıdır. Ancak idrak eden veya bilen kimse bunu fark eder. Bazı insanlara bunu hatırlatmakla yola gelmedikleri için İslam; gerçek mümin olmak veya takvalı olmak istemeyenlere caydırıcı olan ceza yolunu gösterdi. Bu ise; sihirle uğraşanlara uygulanacak ceza ölüm cezasıdır. Bu ceza ancak caydırıcı olur. Çünkü çok kimse uyarı ve nasihatle caymaz, ancak ceza ile cayar. Üçüncü Halife Hz. Osman Radiyallahu Anh şöyle dedi: “Allah Kur’an’dan ziyade devletin otoritesiyle caydırır.”
İslam dinini diğer dinlerden ayıran en önemli özelliği, hayat nizamını içermesidir. Bu hayat nizamından bir parça olan ukubat denilen ceza kanunlarıdır. İsrailoğulları’na indirilen dinde hayat nizamı ve ceza kanunları vardı. Fakat onlar, bu hükmü tahrif ve tevil ederek kaldırdılar. Şu anda İslam dinine karşı aynı oyun oynanmaya çalışılmaktadır. Gerçekte mümin olmayan kimseler, müminiz ve Müslümanız diye iddia ederek bu eylemlere katılmaktadırlar. Fakat Kur’an’ı kimse değiştiremediği için hayatla ilgili İslam nizamı korunmuştur. Ancak, asır veya şartlar değişti veya onları uygulamak mümkün değil gibi bahaneler veyahut sahte tevil yapmakla bu nizamın uygulanmasını engellemek için kâfirler, ajanları ve münafıklar çalışmaktadır.