Soru: “Mütevâtir hadislerin İnkârı küfürdür” cümlesini nasıl anlamamız gerek.? Bazıları Bunun tespiti muhtaç olamayan ve Kuran Ayetlerini Tefsir eden Mütevatir hadisler için geçerli olduğunu söylüyorlar.
Kabir azabı hakkında sahih hadisler var mıdır? Kabir azabına iman etmeli miyiz?

Cevap:

Mütevatir hadisin tarifi şöyledir:
Her mertebede adeten yalan üzerinde birleşmeleri imkânsız olan topluluklar tarafından rivayet edilen hadistir.
Bu tarif şu şartları gösteriyor;
1- Bir topluluktan başka bir topluluktan ve belirli bir sayıda rivayet edilmesi gerekir.
2- Bu kişilerin baştan sonuna kadar yalan üzerinde birleşmeleri mümkün olmamalıdır.
3- Baştan sonuna kadar yalan üzerinde birleşmeleri mümkün olamayacak şekilde öncekilerinden rivayet edecekler.
4- İsnatı yalnızca aklen sabit olmayıp işitme ve diğer duyu organlarıyla nakledilmiş olmalıdır. Nakleden veya rivayet eden bir duyu organıyla rivayet etmiş olmalıdır.
Rivayet edenler; şunu veya bunu işittik veya gördük veya tattık veya kokladık veyahut dokunduk derler. Bu şekilde onlar gerçekten hissetmiş olurlar. Ama teorik olarak sırf aklen düşünerek bir şey nakledilirse Kabul edilmez. O zaman sanki hayal etmiş olur.
Sayı meselesinde ise, bu topluluğun sayısının kaç kişi olması gerektiği noktasında ihtilaf oldu. Nitekim bir hadis bir kişi tarafından rivayet edilirse Garib hadis denilir.
Her mertebede bir kişiden fazla olup iki veya üç kişi tarafından rivayet edilirse Aziz hadis denilir.
Mütevatir derecesine ulaşmayıp ta üç kişi veya daha fazla kişi tarafından rivayet edilirse Meşhur hadis denilir.
Ebu Bekir, Ali, İbni Ömer veya İbni Abbas gibi beş sahabeden rivayet edilirse, Sait bin Museyyeb ve Sait bin Cubeyr gibi beş tabiin ve Sufyan Es sevri ve El evzai gibi beş tebei tabiin’den rivayet edilirse mütevatir hadis sayılır. Her mertebede rivayet edenler birbirlerinden değil her biri önceki mertebeden bir kişiden rivayet etmelidir.
Her rivayet eden sahabe direk Resulullah (sa)’den rivayet etmiş olmalıdır.
Her tabii ayrı sahabeden, her tebei tabiinde ayrı tabiiden rivayet etmiş olmalıdır. Rivayetlerde Kabul edilen hadisin diğer şartları da tahakkuk etmelidir.
Bu şekilde mütevatir hadis kesinlik ifade eder. Onun reddi mümkün olunmayacak ölçüde kabulü zorunlu olur. Bunun tespiti araştırmaya veya incelemeye hiç muhtaç olmaz. Ona inanmak gerekir. Yakini bir haber olur Bu nedenle onun inkârı küfür sayıldı.
Ama “küfür meselesi ancak Kuran Ayetlerini Tefsir eden Mütevatir hadisler için geçerli olur” demek doğru değildir. Ayetleri tefsir etmede zanni görüşler vardır. Oysa mütevatir hadis zanni değildir. Tefsir eden müfessir ayetlerinin manalarını açıklamaya çalıştığı gibi manaları açıklamak için de açıklama yapmaya çalışır, buna tevil etmek denilir.
Ayrıca hadisler mütevatir olsun haber-i ahad olsun, Kuran’ın genel lafızlarına tahsis getirir, mücmel lafızlarına beyan ve detaylar gösterir, mutlak lafızlarına kayıt getirir, asla bir feri bina eder ve Kuranda hiç geçmeyen yepyeni bir fikir veya hüküm ortaya atar.
Kabir azabıyla ilgili ayetler ise değişik manalarla açıklanıyor.
Allah (cc) şöyle buyurdu:
فَوَقٰٮهُ اللّٰهُ سَيِّاٰتِ مَا مَكَرُوۡا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرۡعَوۡنَ سُوۡٓءُ الۡعَذَابِ‌ۚ‏ اَلنَّارُ يُعۡرَضُوۡنَ عَلَيۡهَا غُدُوًّا وَّعَشِيًّا ۚ وَيَوۡمَ تَقُوۡمُ السَّاعَةُ اَدۡخِلُوۡۤا اٰلَ فِرۡعَوۡنَ اَشَدَّ الۡعَذَابِ‏
“ Allah onların kurdukları kötü tuzaklarından korudu ve Firavun ailesini en kötü azap kuşattı. Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu günde Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun! (emredilir)”. (Mümin/Gafir 45-46)
Firavun ailesi sabah akşam ateşe gösterilir. Bu nasıl olur? Bu hususta tefsirde ihtilaf oldu. Ruhları siyah kuşların içlerine sokulup böylece gösterileceğine dair tevil yapıldı.
Bu olay her kâfire uyar mı? Onların ruhları ateşe gösterilir mi? Yoksa ayette geçtiği gibi sırf Firavun ailesi için mi geçerlidir? Bunda ihtilaf vardır.
Yine günah işleyen Müslümanları kapsar mı? Bunda ihtilaf vardır.
Yine azap sadece ruhlara mı yoksa ruh ve ceset ile mi? diye ihtilaf vardır.
Öte yandan bu ayet Mekke’de nazil olmuştur, orada Resulullah (sav) veya Müslümanlar kabir azabını bilmiyorlardı.
Medine’de Resulullah (sav) ile evlenen Aişe r.a’dan şöyle rivayet edildi: “Bir Yahudi kadın Aişe r.a’dan bir şey istedi. Aişe r.a istediğini ona verince o kadın şöyle dedi: Allah seni kabir azabından korusun. Aişe r.a bunu garip bir şey olarak gördü. Resulullah (sav)’i görünce hemen bunu sordu. Resulullah (sav) yoktur dedi. Aişe r.a şöyle dedi: Ondan sonra Resulullah (sav) bize şöyle dedi: “ kabirlerinizde imtihan edileceğinize dair bana vahyedildi”. (İbni Hnabel, başka lafızla Buharı ve Müslim’de rivayet edildi.)
İşte bu olaydan önce Resulullah (sav)’in kabir azabıyla ilgili hiç bilgisi yoktu. Kendisine hiç vahyedilmedi. Ondan sonra vahyedildi. Bu olay Medine’de oldu. O ayet Mekke’de nazil oldu. Bu ayet kabir azabına dair delil olsaydı Resulullah (sav) Aişe r.a Yahudi kadından öğrendiği hakkında sorunca ona yoktur cevabını vermezdi.
Şu ayeti de delil gösterirler:
وَمَنۡ اَظۡلَمُ مِمَّنِ افۡتَـرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوۡ قَالَ اُوۡحِىَ اِلَىَّ وَلَمۡ يُوۡحَ اِلَيۡهِ شَىۡءٌ وَّمَنۡ قَالَ سَاُنۡزِلُ مِثۡلَ مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ‌ؕ وَلَوۡ تَرٰٓى اِذِ الظّٰلِمُوۡنَ فِىۡ غَمَرٰتِ الۡمَوۡتِ وَالۡمَلٰٓٮِٕكَةُ بَاسِطُوۡۤا اَيۡدِيۡهِمۡ‌ۚ اَخۡرِجُوۡۤا اَنۡفُسَكُمُ‌ؕ اَلۡيَوۡمَ تُجۡزَوۡنَ عَذَابَ الۡهُوۡنِ بِمَا كُنۡتُمۡ تَقُوۡلُوۡنَ عَلَى اللّٰهِ غَيۡرَ الۡحَـقِّ وَكُنۡتُمۡ عَنۡ اٰيٰتِهٖ تَسۡتَكۡبِرُوۡنَ‏ ﴿۹۳﴾
“ Allaha yalan iftira edenlerden yahut kendisine hiç bir şey vahyolunmadığı halde bana da vahyolundu ve Allah’ın indirdiği gibi indireceğim diyen kimseden daha zalim kim vardır? Zalimleri ölüm sıkıntıları içindeyken görsen! o anda melekler onlara ellerini uzatırlar ve şöyle derler: canınızı verin. Allah hakkında hak dışında dediğiniz (iddia etiğiniz şeyler) ve onun ayetlerinden büyüklük gösterdiğiniz için bu gün alçak azap çekeceksiniz”. (Enam 93)
Bu ayet Mekke’de nazil oldu. Bu ayet melekler kâfirlerin ruhlarını çekerken onlara azap verdiğine dair tefsir edildi. Kabirde değildir. Bunun gibi Medine’de nazil olan Muhammed suresindeki geçen şu ayet vardır:
فَكَيۡفَ اِذَا تَوَفَّتۡهُمُ الۡمَلٰٓٮِٕكَةُ يَضۡرِبُوۡنَ وُجُوۡهَهُمۡ وَاَدۡبَارَهُمۡ‏ ﴿۲۷﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوۡا مَاۤ اَسۡخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوۡا رِضۡوَانَهٗ فَاَحۡبَطَ اَعۡمَالَهُمۡ‏ ﴿۲۸﴾
“ Melekler onların canlarını alırken yüzlerine ve arkalarına vurdukları zaman hali nasıl olacaktır? Çünkü Allah’ı kızdıran şeylere uydular ve onun rızasından nefret ettiler. Bu nedenle amellerini boşa çıkarttı”. (Muhammed 27-28)
Bu ayet kâfirlerin ve münafıkların canlarını çekerken yüzlerine ve arkalarına vurduklarını gösteriyor. Kabir azabından söz etmiyor.
Şu ayeti kabir azabına delil olarak gösterdiler:
وَمِمَّنۡ حَوۡلَــكُمۡ مِّنَ الۡاَعۡرَابِ مُنٰفِقُوۡنَ‌‌ وَمِنۡ اَهۡلِ الۡمَدِيۡنَةِ‌ ‌ ‌ؔمَرَدُوۡا عَلَى النِّفَاق لَا تَعۡلَمُهُمۡ ‌ؕ نَحۡنُ نَـعۡلَمُهُمۡ‌ ؕ سَنُعَذِّبُهُمۡ مَّرَّتَيۡنِ ثُمَّ يُرَدُّوۡنَ اِلٰى عَذَابٍ عَظِيۡمٍ‌
“ Etraflarınızda bir takım bedeviler ve Medine halkından bir kısım kimseler münafıklıkta alışıp direndiler. Siz onları bilmiyorsunuz. Onlara iki defa azap vereceğiz. Ondan sonra en şiddetli azaba uğratılacaklar” (Tevbe 101)
Burada kabir azabından söz edilmiyor. Ama bir rivayette Resulullah (sav) münafıkları teşhir edip mescitten çıkarttı. Bunun üzerine İbni Abbas bu ayetin tefsirini ve tevilini yaparken şöyle dedi: ilk azap budur; Resulullah (sav) onları mescitten çıkarttığı zamandır. İkinci azap ise, kabir azabı olacaktır. Bu İbni Abbasın tevilidir. Bu nedenle İbni Abbas’ın görüşü akide yapılamaz.
Bu nedenle Kuran’da kabir azabıyla ilgili direk hiç bir ayet geçmedi. Müfessirler bu ayetleri tefsir ederken Kabir azabı olarak tevil etmeye çalıştılar. Oysa yukarıda ilk gösterdiğimiz iki ayet Mekke’de nazil oldu ve o zaman Resulullah (sav)’in kabir azabı hakkında hiç bilgisi yoktu. Medine’de hadislerle kendisine vahyedildi.
Kabir azabıyla ilgili geçen hadisler sahihtir, fakat mütevatir olup olmadığı üzerinde ihtilaf oldu; bir kısım alimeler mütevatir derecesine ulaşmadığını söylerken başka alimler mütevatir derecesine ulaştığını söylerler. Bu durumda hiç bir grup diğerini tekfir edemez, çünkü ihtilaflı bir konudur, ikisi de İslami görüş olarak sayılır.
Bu hadisler sahih olduğu için kabul ederiz ve kabir azabını tastik ederiz. Her namazda son teşehhütten sonra Resulullah (sav)’in dua ettiği gibi cehennem azabından Allaha sığınırken kabir azabından da sığınırız.

Esad Mansur.