-68-

Kullandığımız terimlere çok dikkat etmeliyiz:

يا أيها الذين آمنوا لا تقولوا راعنا وقولوا انظرنا واسمعوا وللكافرين عذاب أليم
“Ey iman edenler! “Râinâ” demeyin, “unzurnâ” deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır.” (Bakara: 104)

Müminler “raina” sözcüğünü kullanıyorlardı. Bunun manası; gözetlemek, kollamak anlamına gelmekteydi. Fakat Yahudiler bu sözcüğü başka manada kullanmaya başladılar. Bu sözcüğün Arapça telaffuzunu az miktarda değiştirerek kötü mâna taşıyan bir sözcük haline getirerek kullanmaya başladılar. Ayrıca, “Esselamu Aleyküm” cümlesinin bir harfini değiştirmek suretiyle sözcüğü kötü mânaya çevirdiler. Şöyle ki; “Esse’amu Aleykum” şeklinde telaffuz edildiğinde bunun mânası; “size ölüm olsun” demektir. “Raine” kelimesini buna benzer kötü manada kullanmaya başladılar.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem, müminlerin, kelimeleri kullanımlarında dikkatli olmalarını istedi. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi Ve Sellem başka mana taşıyabilecek kelimelerin, sözcüklerin, ıstılahların, terimlerin ve ifadelerin kullanılmamasına dikkat çekmiştir.

Bu asırda sosyalizm, demokrasi, hürriyet, insan hakları, dinlerarası diyalog, cumhuriyet v.s. gibi kelime veya terimler yaygın bir halde kullanılmaktadır. Günümüzde Allah ve Resulünün nehyine kulak vermeyenler bu ve benzeri kelimeleri İslam’a dayandırmaya çalışıyorlar. Bu kelime veya terimler İslam’a zıt oldukları için reddedilir. İslam’da da olup, İslam’la çelişen bir mânaya da gelmiyorsa herhangi bir kelimenin kullanılmasında bir beis yoktur. Misal olarak; “ekonomi” yabancı bir terim ve lafızdır. Yunanca da manası; “evin geçimini sağlamaktır”. Ondan sonra gelişip devletin gelirinin nasıl tahsil edileceği ve harcamaların nasıl yapılacağı mefhumunu taşıyan bir kelime haline geldi. Bu mânada bir kullanış İslam’da mevcuttur.
İslam devletinin gelir ve gider ile ilgili siyaseti vardır. Ekonomi kelimesi İslam’da “iktisat” manasındadır. İslam’la çelişen hiçbir tarafı yoktur. Bazı Müslümanlar geçen asrın elli ve altmışlı yıllarında sosyalizmin parlak olduğu dönemlerde; “İslam da sosyalizm vardır” demeye başladılar ve ardından kitaplar yazdılar. Oysa sosyalizm İslam’la çelişmektedir. Zira sosyalizm ferdi mülkiyeti ilga edip her şeyi kamu mülkiyeti haline getirmeyi hedef edinmektedir. Oysa İslam mülkiyetleri ferdi mülkiyet, kamu mülkiyeti ve devlet mülkiyeti olarak üçe ayırmıştır.
Bugün demokrasinin propagandası yapılmakta, bir takım Müslümanlar; “İslam da demokrasi var” diyerek kitap ve makaleler yazmaktadırlar. Oysa demokrasi; “halkın hâkimiyetidir.” Bu nedenle, her konuda insanlara hürriyet tanınır. Bu yüzden demokrasi terimi İslam’da yoktur, küfürdür, onunla çalışmak haramdır. “Hürriyet” terimi köleliğin tersidir. Fakat batıdaki hürriyet terimi; “iradeyi mutlak şekilde kullanmak” manasındadır. İslam da, insanların hâkimiyeti yoktur. İnsana hürriyet verilmez. Her insan Allah’ın kuludur, kölesidir. Allah’ın emir ve nehyi ile bağımlı ve kayıtlıdır. Bu nedenle batıdaki hürriyet mefhumunu kullanmak haramdır. Ondan istifade etmek için dahi ona çağırmak haramdır. Bu şekildeki bir hareket insanların sınırlı akıllarıyla ortaya koydukları batıl kanun ve düzenleri meşru gösterip, Allah’ın emirlerini ve yasaklarını tanımamayı içerir ki, bu küfürdür. Batıda yerleşik dört temel hürriyet anlayışı vardır:
1-Şahsi hürriyet; insan istediğini yapar ve yapmakta serbesttir.
2-Görüş ve fikir hürriyeti; istediği fikri ve görüşü söyleme özgürlüğüne sahiptir.
3-Mülk edinme hürriyeti; istediği şeyi istediği yolla mülk edinir.
4-İnanç hürriyeti; istediği dine girer ve çıkar.
İşte, temel veya genel hürriyetler bunlardır. Bunlar İslam’a taban tabana zıttır. Müslüman şahsında, fikrinde, mülk edinmesinde ve inancında İslam’a bağlıdır, bu konularda hürriyet diye bir şey yoktur. Sadece, başka insanı kölelikden kurtarmaya veya azad etmeye hürriyet denilir. Bu mefhum batıdan gelen temel hürriyetler mefhumuyla kasıtlı olarak karıştırılmıştır.
Batıdan gelen Cumhuriyet mefhumu; “çoğunluğun hâkimiyetidir.” İslam ise; çoğunluğa ve azınlığa itibar etmez. Yalnız Şer’i hükümlerin hâkimiyeti vardır. Devlette halife Şer’i hükümleri uygular, halkın çoğunluğunun görüşlerini değil. Bu sebeple İslam da Hilafet sistemi vardır. Müslümanlara şeriatı uygulayan yöneticiye halife denir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu sisteme Hilafet sistemi adını verdi. Buna göre cumhuriyet İslam dışı bir rejimdir ve cumhuriyet sistemine inanarak çağırmak küfürdür.
“İnsan hakları” temel hürriyetler kapsamında yer alan batıl bir ifadedir.
“Dinler arası diyalog” diğer dinleri batıl görmeme ve onlarla ortak noktayı bulmak demektir ki, böyle bir düşünce İslam davetiyle çelişmektedir. Zira İslam diğer dinleri nasıl batıl saymakta ise buna mensup olan kişilerin bu dini terk edip, hak din olan İslam’a girmelerini istemektedir. Müslümanlara da bu daveti yapmayı farz kılmıştır. Bu nedenle dinler arası diyalog terimini kullanmak veya ona çağırmak haramdır.
Bu ayete binaen kullandığımız terimlere çok dikkat etmeliyiz. Nitekim her kelime ve terimin birer mefhumu vardır. Eğer insan buna inanırsa ona göre düşünür ve amel eder. Müminlerin İslam’a ters olan kâfirlerin kullandıkları terimleri kullanmaları asla caiz değildir. Ayette Allah’u Teala; “raina” sözcüğünü kullanmayın “unzurna” sözcüğünü kullanın demektedir. Demek ki; sözlerin ehemmiyeti çok büyüktür. Allah’u Teala bunu şöyle pekiştiriyor: “Beni dinleyin.” Müminleri, dinlememekten sakındırıyor. Bugün birçok Müslüman bu hususta Allah’ı dinlememekte, kâfirlerin kullandıkları İslam’a zıt sözcükleri kullanmaktadırlar. Bunun vebali bütün Müslümanların üzerindedir. İslam kültürünü, fikirlerini böylelikle alt üst ederek, doğru kalkınmayı ve kavrayışı engellemektedirler. Allah’u Teala müminlere kafirlerin cehennemlik olduklarını anlatıyor. Yani; “onlara uymayın çünkü onlar için şiddetli azap ve cehennem vardır. Siz onlara uyarsanız sizi de cehenneme götürür” denmektedir. Şu gelecek ayette kâfirlerin müminler için hayır istemediklerini, tersine müminleri helaka götürmek istediklerini pekiştirmektedir.