Soru:

H.z ali (r.a)’ın bir kâfirle kürk meselesinde kadı Şureyh’e gittiklerinde zikrettiği şu hadisi nasıl anlamalıyız?
“Kâfilerin yanına oturmayın, hastalarını ziyaret etmeyin, cenaze namazlarını kılmayın, ilk selam veren siz olmayın.”

Cevap:

Allah (cc) şöyle buyurdu:
لَا يَنۡهٰٮكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذِيۡنَ لَمۡ يُقَاتِلُوۡكُمۡ فِى الدِّيۡنِ وَلَمۡ يُخۡرِجُوۡكُمۡ مِّنۡ دِيَارِكُمۡ اَنۡ تَبَرُّوۡهُمۡ وَ تُقۡسِطُوۡۤا اِلَيۡهِمۡ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الۡمُقۡسِطِيۡنَ‏ ﴿۸﴾
“Sizinle dinde savaşmayanlar ve yurtlarınızdan çıkartmayanlara (kâfirlere) iyilik yapmanız ve adaletle davranmanızdan Allah size nehyetmiyor. Allah adaletle davrananları sever”. (Mümtehine 8)
Bu ayet Müslümanlarla savaşmayan veya Müslümanları yurtlarından çıkartmayan kâfirlere iyilik yapılıp, iyi muamele de bulunulacağı noktasında nettir.
Ali r.a bir Hristiyan’la bir kalkan meselesinde çekiştiklerinde kadı Şureyh’in karşısına çıkınca Hristiyan kişinin yanında oturmayı reddederek şöyle dedi: Ey Şureyh! Benim hasmım (çekiştiğim kimse) Müslüman olsaydı onun yanında otururdum, Fakat Resulullah (sav)’in şöyle dediğini işittim: “Onlarla (kâfirlerle) musafaha etmeyin (el sıkmayın), ilk selam veren siz olmayın, hastalarını ziyaret etmeyin, cenaze namazlarını kılmayın, yolun dar tarafında sıkıştırın, Allah onları alçalttığı gibi onları alçaltın” (Beyhakı)
Bu hadis senet (rivayet) açısından zayıftır. Bunu rivayet edenlerden bazıları yalan söylemekle bilinen kişilerdir. Ibni Mulkken, Yahya ve İbni Salah adlı âlimler bu nedenle bu hadisi Kabul etmediler.
Hadisin metninde geçen bazı hususlar yukarıdaki gösterdiğimiz ayete zıt olduğu gibi daha kuvvetli hadislere de zıttır.
Enes bin Malik r.a şöyle rivayet etti: “Bir Yahudi gulam (genç çocuk) peygamber (sav)’e hizmet ediyordu. Bu çocuk hastalanınca peygamber (sav) onu ziyaret etti. Başı yanında oturdu. Ona “Müslüman ol” dedi. Çocuk başı yanında oturan babasına baktı. Baba çocuğuna Ebul Kasım’a (Resulullah’ın lakabı) itaat et dedi. Çocuk Müslüman oldu. Peygamber (sav) oradan çıkarken şöyle dedi:” Allah’a hamdolsun onu cehennemden kurtardı”. (Buharı)
Bu hadiste Resulullah (sav) bir kâfir genç hasta olunca ona ziyaret etti. Bunun manası kâfirlerin hastalarına ziyaret yapılması caizdir. Onlar İslam’a da çağırılır. Ziyaret yaptığına değsin, boşuna olmasın.
Cabir bin Abdullah şöyle dedi: Yanımızdan bir cenaze geçince Resulullah (sav) kalktı, biz de onunla beraber kalktık. Dedim ki ey Resulullah! bu ancak bir Yahudi’nin cenazesidir?! Resulullah (sav) şöyle dedi: ölüm için bir korku vardır, eğer bir cenazeyi görürseniz kalkın”. (Nisai)
Kuteybe şöyle rivayet etti: “Bir cenaze geçince Ali’nin oğlu Hasan (Allah ikisinden razı olsun) kalktı ve yanında oturan İbni Abbas (Allah ikisinden razı olsun) kalkmadı. Hasan İbni Abbas’a şöyle dedi: bir Yahudi’ye ait cenaze geçince Resulullah (sav) kalkmadı mı? Ibni Abbas evet diyerek kalktı ve ondan sonra oturdu”. (Nesai)
Kâfirlerin cenazelerine kalkılır ve katılınılır. Sadece onların cenaze namazlarına katılınmaz, çünkü bu ibadetten bir parçadır. İbadet inanca bağlıdır, inançları ise küfürdür, buna katılmak küfür olur.
Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Kim bir muahit (zimmi)’ye zulmederse veya onu horlarsa veyahut onu gücünden fazla yükümlü kılarsa veya gönül rızası olmadan bir şey alırsa kıyamet gününde onun hasmı olurum”. (Ebu Davut) İmam Sehavi bu hadisin senedi fena değildir dedi.
Bu hadis, İslam devletinin ahdine giren kâfirlere iyi muamele yapılmasının gerekliliği gösterir.
Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Kim bir muahit(zimmi)yi öldürürse cennetin kokusunu alamaz. Oysa onun kokusu kırk senelik yürüyüş mesafesinden koklanır”. (buharı)
Birçok sahih rivayetlerde geçtiği gibi, Resulullah (sav) kâfirlerin hediyelerini kabul etti. Onlara ikram etti, yemek verdi ve ondan sonra onları İslam’a davet etti.
İslam devletinde kâfirler kendi dinlerine göre ibadet yaparlar, kesim yaparlar, evlenirler ve boşanırlar. Hatta kendileri için özel mahkemeler tahsis edilir, kendi dinlerine göre kendilerinden hâkimler seçilip mahkemelerinde bu hususlarda muhakeme olunabilirler. Kâfirler, onların demokratik ve laik sistemleri bunun benzeri hakları Müslümanlara hiç tanımıyorlar!
İşte İslam devletinin gölgesinde yaşayan gayri Müslimler böyle güzel muamele görürler. Bunlar İslam hükümleridir. Allah’ın hükümleridir. Ama demokratlar, laikler ve onların devletleri bir Müslüman kadının başörtüsünü ve cilbabını giymesini veya bir Müslümanın sakal bırakmasını veyahut beş vakit namaz kılmasını veyahut ta İslam’ın herhangi bir hükmüne bağlı olmasına tahammül etmezler, yasaklarlar ve horlarlar. Ondan sonra bizim insan haklarına saygımız var! İnsanlık için çalışırız! Gibi yalan iddialarda bulunup bunları söylerler. Hatta Müslümanlara saldırırlar. Batıda her gün Müslümanlara, mescitlerine ve meskenlerine değişik saldırılar oluyor. Saldıranlara ise fazla ceza vermiyorlar. Müslümanalar işyerlerinde, mahkemelerde, devlet dairelerinde ve okullarda ayrımcı muamele görüyorlar.
İslam dinin üstünlüğü ile küfrün aşağılığı apaçık görülür.

Esad Mansur.