Soru:

İslam devletinde birden çok hukuk sistemi olabilir mi? Benim bildiğim Yahudi ve Hristiyanlara da İslam hukuku uygulanır. Yoksa devletin hâkim otoritesinde ikilik oluşmaz mı? Ayrıca onların cizye verdikleri gibi İslam’ın hukukuna da tabi olmaları istenmez mi? Bu konuya biraz açabilirmisiniz ?

Cevap:

İslam Devleti İslam’ı bütün tebaasına uygular. Fakat İslam’ı gayrı Müslim olan (Müslüman olmayan veya kâfir olan) tebaalarına uygularken İslam’ın bunalar için gösterdiği bazı istisnaları itibara alır. İslam’ı tebaalarına şöyle uygular:
1- Müslümanlar İslam’a akide ve nizam olarak inandıkları için kendilerine istisnasız İslam’ın bütün hükümlerini uygular. Deliller çoktur. Ayetler ve hadisler her hususta onlara her konuda hitap ediyor, akait, ibadet, ahlak, ve muamelatta Allah’ın ve Resulünün hükmüne uymalarını kesin olarak onlara emir veriyor. Bütün yasaklan şeylerden vazgeçecekler.
2- Gayrı Müslimler, zımmi sayılırlar, onlarla sözleşme yapılır, İslam onlara nasıl uygulanacak, haklarının ve vecibelerinin ne olduğu onlara beyan edilir ve buna göre muamele görürler. Buna göre İslam sisteminin çerçevesinde inançları ve ibadetlerinde serbest olurlar. Bakara suresinin 256. Ayetine binaen dinlerini terk etmeye ve İslam’a girmeye zorlanmazlar. Buna göre ibadetlerini kendi dinlerine göre yapmaya bırakılırlar, mabetlerine gidebilirler. Resulullah (sav) buna müsaade etti. Zekât vermezler, fakat akil, baliğ, gücü olan erkekler cizye verirler. (Tevbe 29)
3- Gayrı Müslimler şer’i hükümlerin cevaz verdiği kadar İslam sisteminin çerçevesinde yiyecek, içecek ve giyimde dinlerine göre serbest olurlar. Resulullah (sav) bu hususta onları serbest bıraktı.
4- Gayrı mislimler evlilik ve boşanma hususlarını kendi dinlerine göre yürütürler. Resulullah (sav) Yahudileri ve Hristiyanları bu hususta serbest bıraktı. Buna göre bu hususta ihtilaf olunca kendi dinlerine göre muhakeme olabilirler. Bu nedenle İslam devletinin mahkemesinde kendileri için odalar tahsis edilirler ve muhakeme olurlar. İsterlerse İslam’a göre muhakeme olabilirler. Ama bir Müslüman bir Yahudi veya bir Hristiyan kadınla evlenmek istiyorsa İslam’a göre evlenir, boşanma olursa İslam’a göre davranır. Müslüman kadın bir Yahudi veya bir Hristiyan’la veya başka kâfirle evlenmesi kesinlikle haramdır. (Mümtehine suresi 10)
5- Eman dileyen, göçmen ve mülteci olan gayrı Müslim aynı muameleyi görür. Müslüman ise diğer Müslümanlar gibi muamele görür, yabancı sayılmaz.
6- Gayrı Müslim mürtet ise mürtetlik hükümleri uygulanır. Eğer mürtedin çocuğu ise ona mürtetlik hükmü uygulanmaz. Zira Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Kim dinini değiştirse onu öldürün” (Buhari) “Ümmü Mervan adlı bir kadın mürtet olunca Resulullah (sav) ona İslam’ın arz edilmesini (tekrar izah edilmesini) emretti. Eğer tövbe etmezse öldürülmesini emretti” (Darukutni, Beyhaki) “Resulullah (sav) Ukba bin Ebi Mait adlı kişi mürtet olunca onun öldürülmesini emretti, fakat onun çocuklarını öldürmedi.” (Ebu Davut) Çünkü Müslüman değillerdi, kafir olarak yetiştiler.
7- Sair muamelat, ukubat (ceza kanunları),mahkemelerde geçerli deliller ve şahitler gibi beyyineler, devlet sistemi, yönetim, eğitim, ticaret, alışveriş, mülk edineme, borçlanma gibi ekonomi sistemi, iç ve dış siyasetleri Müslümanlara uyguladığı gibi gayrı Müslimlere de uygulanır. Maide 48. ve 49. Ayetler kâfirler arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyi gerektirdi.
Bununla ilgili Sirette çok delil mevcut;
“Bir Yahudi erkek ve kadın zina yapınca onları taşlattı” (Buhari) Resulullah (sav) “Bir Yahudi zinet eşyalarını çaldığı kadını öldürünce onu öldürttü” (Buhari) Resulullah (sav) Hıristiyan olan Necran ehalisine şunu yazdı: “Kim faiz yerse onun zımmiliği kalmaz” (İbni Ebi Şeybe) zımmilik anlaşmasını bozunca devlet onlara ağır ceza verir.
Gösterdiğimiz istisnalar dışında gayri Müslimlere İslam uygulanır. Bu nedenle İslam devletinde iki hukuk yoktur. Tek hukuk vardır o da İslam hukukudur, fakat İslam bunlara o istisnaları, hakları tanıdı. Müslümanlar gibi onlar üzerine vecibeler vardır, ancak bir vecibenin şartı İman ise onlardan istenmez. Misal olarak ibadetlerin şartı imandır. Onlardan namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler kabul edilmez. Askerlik yamaya, orduya katılmaya ve cihada gitmeye zorlanmazlar. Fakat İslam komutanlığı ve sancağı altına gönüllü olarak katılabilirler. Çünkü Resulullah (sav) komutanlığı ve sancağı altında Uhut savaşına katılmalarına müsaade etti. Yönetici olamazlar. Nisa suresi 44. Ayete binaen yönetici olmanın şartı imandır, Müslüman olmaktır. Ama devlet memuru olabilirler. Bunun şartı iman değildir. Resulullah (sav) bir kâfir tabip Mısır kralı tarafından kendisine hediye edilince onu bütün Müslümanları tedavi etmek üzere tayin etti. Esir kâfirlerin kurtuluşlarına fidye verme mukabilinde her esirin 10 çocuğa okuma yazma öğretmesini talep etti.
İşte zimmilere herhangi bir şekilde zulmedilmezler, ezilmezler, horlanmazlar, Müslümanlar gibi saygılı tebaa olarak yaşarlar. Fakat İslam devletine hiç ihanet edemezler, söz verirler. Yoksa ağır ceza alırlar. Resulullah (sav) İslam Devletinde yaşayan bütün kâfirler Yahudiler, Hristiyanlar ve müşrik Araplar Medine vesikasında geçtiği zımmilik anlaşması yaparken onların arasında herhangi bir ihtilaf olursa Allah’ın ve Resulünün hükmüne uymalarını ve devlet dışına çıkacaklarsa devlet reisi olan Resulullah (sav)’den izin almalarını gerektirdi, zorunlu kıldı. Herhangi bir düşmanla işbirliği yapmalarını yasakladı. İslam devletine sadakat gösterdikçe hakları muhafaza edilir.

Esad Mansur