Soru:

Şafilerde kaza kavramı var mı? Yani kaza varsa sünnet kılamazsın diyorlar. Bunun hakkında bizi bilgilendirir misiniz. Rabbim sizi firdevse koysun bizi de size komşu eylesin.

Cevap:

Ve aleykumusselam ve rehmetullahi ve berkatuh
Rabbim sizi de firdevse koysun ikimizi ve sair geçlerimizi Resulullah (sav)’e komşu eylesin.

Dinde zaruri olarak bilinen farzlardan biri namaz kılmaktır. Vakitlerine göre kılmak gerekir. Vakitlerinde kılanlar birçok ayette övüldü. Fakat onu terk edenler için ağır azap hazırlandı. Ama tövbe ederlerse Allah (cc) onları bağışlar. Allah (cc) şöyle buyurdu:
فَخَلَفَ مِنۡۢ بَعۡدِهِمۡ خَلۡفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوٰتِ‌ فَسَوۡفَ يَلۡقَوۡنَ غَيًّا ۙ‏ اِلَّا مَنۡ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًـا فَاُولٰٓٮِٕكَ يَدۡخُلُوۡنَ الۡجَـنَّةَ وَلَا يُظۡلَمُوۡنَ شَيۡــًٔـا ۙ‏
“ Onlardan sonra öyle bir halef (nesil) geldi ki bunlar namazı terk edip şehvetlere uydular. Onlar hüsrana uğrayacaklar. Ancak tövbe edip iman ederek salih amel yaparlarsa cennete girecekler ve hiç bir şekilde haksızlığa uğramayacaklar”. (Meryem 59-60)
Kim namazı terkinden tövbe ederse salih ameller ve özellikle dinin direği olan namaz kılmaya başlarsa Allah onu bağışlar. Fakat Resulullah (sav) detayları gösterdi.
Kim namazı uyku veya unutmakla kaçırırsa onu kaza etmelidir. Zira uyku ve unutmak şer’i mazeretlerdir. Bu durumlarda Müslüman günahkâr olmaz. Fakat kim kasten bırakırsa günahkâr olur, buna rağmen bıraktığı namazı kaza etmelidir. Resulullah (sav)’a bazıları uykudan dolayı namazı kaçırdıklarını şikâyet edince şöyle buyurdu: “Uykuyla tafrit (ihmal, önemsememek ve kasten terk) yoktur. Tafrit ancak gelecek namaza kadar namazı kılmayanlarda olur. Kim bunu yaparsa ona itibah edince (önem verirse, uyanırsa, aklına gelirse) kılsın” (Müslim)
Namaza inanmayarak önem vermiyorsa kâfir olur, ama inandığı halde ihmalkârlıktan dolayı önem vermiyorsa büyük günah sahibidir. Zira namazla ilgili delil kesindir, delaleti de kesindir.
Başka rivayette Resulullah (sav) şöyle buyurdu “Uykuda tafrit yoktur. Tafrit ancak uyanıklıktadır (uyanık iken olur). Biriniz namazı unutursa veya uykuyla kaçırırsa onu hatırlayınca kılsın”. (Tirmizi, Nisai)
Resulullah (sav) şöyle buyururdu: “Kim namaz kılmayı unutursa veya uykuda kalırsa onun keffareti onu hatırlayınca kılmaktır” (Buharı, Müslim)
Bu nedenle iki halde namazı kaza etmek gerekir. Hemen hemen bütün mezhepler bunu söylüyor, özellikle Şafi, Hanefi, Hanbeli ve Maliki mezhepleridir. Ancak kaza etmekle ilgili teferruatlarda biraz ihtilaf vardır.
Hanefi ve Maliki mezhepleri kaçırılan namazlar az olursa, bir gece bir gündüz olursa, geçen vakitlerine göre düzenleyerek kılmayı gerekli görüyor. Vacip görüyorlar.
Hanbeli mezhebi kaçırılan namazları geçen vakitlerine bakmadan mutlak şekilde kaza etmeyi gerekli görüyor. Vacip görüyor.
Şafi mezhebine göre kaçırılan namazları geçen vakitlerine bakmadan mutlak şekilde kaza etmek menduptur. Geçen vakitlerine göre kılmayı şart koşmuyor. Ancak mendup olarak görüyor. Önemli olan kaçırılan namazları kaza etmektir. Her hangi bir vakitte kaza etmeyi caiz görüyor. Şafi mezhebine mensup olan İmam Nevevi şöyle dedi: “mezhebimizde kaçırılan namazları vakitlerine göre tertip etmek, düzenlemek gerekli değildir, fakat mustehaptır (menduptur)”.
Ayrıca Şafi mezhebi şunu da söylüyor: eğer mazeretsiz (kazayı) geciktirmeye çalışıyorsa caiz değildir. Mazereti yoksa kaçırdığı namazı hemen kılmalıdır. Eğer bir mazeretle geciktirirse caizdir. Kaçırdığı namazı Cuma vaktinde hatırlarsa kaçırdığı namazının kazasını geciktirmelidir. Çünkü Cuma ancak cemaatle dar vakitte kılınır. Yine hazır olan namazın vakti darsa kaçırdığı namazın kazasını sonra kılabilir. Buna göre kaçırdığı namazları kılmak nafile sünnetlerden önce gelir. Fakat namaz vakitlerinin sünnetlerini kılmayı müstehap görüyor. Bunlara ratibe sünneti adı veriliyor, düzenli şekilde kılınan namazlardır. Beş vaktin sünnetleri, vitir namazı ve Ramazanda gece namazı (teravih namazı), tahiyyatül mescit ve kuşluk namazlarına ratibe sünnetleri adı veriliyor. Bunların kaza namazlar varsa bile daima kılınmasını mustehap görüyor. Bunlar dışındakilere, ratibe değil nafile denilir, kaza namazlar varsa kılınmaz, önce kaçırdığı namazları kılmayı vacip görüyor.
Hanefi mezhebi kaza namazları varsa nafile namazlar kılına bilineceğini söylüyor. Fakat evla olan kaçırdığı namazları kaza etmektir. Ancak ratibe sünnetleri, sabah ve öğlen sünnetleri, sair namazların sünnetleri ve kuşluk namazı gibi sünnetleri kılmaya çalışmak iyidir.
Mezhepler arasındaki fark budur. Müslüman hangi mezhebi taklit ederse şeriatça sahihtir. Allah’ın izniyle ondan kabul edilir. Zira Resulullah (sav) içtihatta ihtilafı ve değişik görüşlerin çıkmasını ikrar etti, onayladı. Şöyle buyurunca: “Her biriniz ancak Kureyza oğullarının diyarlarında ikindi namazını kılsın” deyince bir kısım sahabeler: ancak oraya varınca onu kılarız dedi. Diğer kısım sahabeler: Bizden böyle istenmedi, daha doğrusu burada onu kılacağız dedi. Resulullah’a bu (farklı görüşler) gösterilince hiç bir grubu kınamadı” (Buharı, Müslim) birinci kısım hadisin zahirine göre amel ettiler. Oraya varınca yatsı oldu. İkindiyi ve akşamı kaza ettiler.
Diğer kısım sahabeler hadisin mefhumuna göre amel ettiler. Bu hadisin mefhumu hiç bir gecikme göstermeden hızlıca gitmektir. Bu nedenle namazı vaktinden kaçırmamak için yolda kıldılar. Resulullah (sav) bu hadiste kaçırılan namazların kaza olarak kılınmasının farziyetini gösterdi.
Aynı anda içtihadın meşru olduğunu, içtihatta farklı görüşlerin olabileceği ve bu fark olunca Müslümanların kınanmayacağını gösterdi. Müslümanlar birbirlerine karşı anlayışlı olurlar, birbirlerine düşman olmazlar, imam hangi mezhebe mensup olursa olsun birbirlerinin arkalarında imama uyarak namazı kılarlar. Allah (cc) herkes Fıkıh Usullerine göre nasıl anlamışsa böylece ondan kabul eder. Bu şekilde mezhebe taassup kalkar, Müslümanlar tek cemaat olurlar, ümmetin vahdeti ve birliği gerçekleşir. Renkli ve değişik biçimli taşlardan oluşan tuğlaları birbirini tutan kuvvetli bir bina olurlar.
Esad Mansur