Soru:
Seferde cem edip namazı kısaltmak sünnettir diye bilirim. Lakin Müslüman bazen nafile namaza hasret eder ve öylece seferde iken nafile namazı, ya da sünnet namazı kılsam mekruh olur mu? Kılsam ecir alır mıyım? Yâda kılmamam daha iyi mi olur bu açıdan?
Cevap:

Seferde namazı kısaltmakla ilgili hüküm Allah (cc)’nin şu kavlidir:

وَاِذَا ضَرَبۡتُمۡ فِى الۡاَرۡضِ فَلَيۡسَ عَلَيۡكُمۡ جُنَاحٌ اَنۡ تَقۡصُرُوۡا مِنَ الصَّلٰوةِ ‌ۖ اِنۡ خِفۡتُمۡ اَنۡ يَّفۡتِنَكُمُ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا‌ ؕ اِنَّ الۡـكٰفِرِيۡنَ كَانُوۡا لَـكُمۡ عَدُوًّا مُّبِيۡنًا
“ Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız namazları kısaltmanızda size bir günah yoktur. Kâfirler sizin apaçık düşmanızdır” (Nisa 101)
Ayette geçen “namazları kısaltmanızda size bir günah yoktur” ifadesinden anlaşılan husus kısaltmak bir ruhsattır. Müslüman kısaltmazsa bir günah yoktur. Normal kılabilir.
Hem de şu durumda ruhsatı kullanır: “kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız”.
Bu korku kalktığında Resulullah (sav) ve Sahabeler kısaltmada devam ettiler. Bunun manası korku kalktığı zaman kısaltmamak caizdir.
Ya’li bin Umayye Hz. Ömer r.a’ a şöyle sordu: “İnsanların emniyette oldukları halde namazları kısaltmalarına şaştım, oysa Allah şöyle buyurdu:
اَنۡ تَقۡصُرُوۡا مِنَ الصَّلٰوةِ ‌ۖ اِنۡ خِفۡتُمۡ اَنۡ يَّفۡتِنَكُمُ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا‌
“kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız namazları kısaltmanızda”
Ömer r.a şöyle cevap Verdi: senin şaştığın hususa ben de şaştım ve Resulullah (sav)’a bunu söyleyince, sorunca bana şöyle cevap Verdi: “Bu Allah’ın size tasadduk ettiği bir sadakadır. Onun sadakasını Kabul edin” (Müslim, Nesai,Ebu Davut, İbni Hanbel, İbni Maceh, Tirmizi,Taberi, Darimi)
Bu hadisin manası Allah’ın müminlere bir minnetidir, emniyet varken yolculukta namazları kısaltmalarına müsaade vermesidir. Bu bir kolaylık ve bir hafifletmedir.
Zira Allah seferde veya hastalıkta oruç tutmamakla ilgili ruhsat verirken şöyle buyurdu:
يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمْ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمْ الْعُسْرَ
“Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez”. (Bakara 185)

Öğlen, ikindi ve yatsı vakitlerinde kısaltılan namazın sevabı dört rekâtın sevabına eşittir. Sabah ve akşam namazlarında kısaltma yoktur.
Ruhsatla ilgili şu hususu açıklamak istiyorum: Bir mazeret nedeniyle bir müsaadedir, mubahtır. Asıl olan azimettir, bir meseleyle başta gelen hükümdür. Bir mazeretle veya olağanüstü bir durumda bu hükmü hafifletmek veya ona kolaylık getirmek bir ruhsattır. Müslüman bu durumlarda ruhsatı kullanabileceği gibi azimeti de kullanabilir.
Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
” إن الله يحب أن تؤتى رخصه كما تؤتى عزائمه”
“ Allah azimetlerinin eda edilmesini (yerine getirilmesini) sevdiği gibi ruhsatlarının yerine getirilmesini de seviyor”. (İbni hibban, Beyhaki, Tabarani)
İşte azimet ve ruhsatın edası açısından böyledir. Allah şunun veya bunun eda edilmesini kabul eder.
Buna rağmen bazı hallerde Allah (cc) ruhsat verirken azimetin kullanılmasını övdü, azimeti yerine getirmek daha evla ve daha hayırlıdır ve daha sevaplıdır.
فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 184)
Burada seferde veya hastalıkta ruhsatı kullanmamak azimeti kullanmaktan daha hayırlıdır.
Ölüm tehlikesi varken ruhsatı kullanmayıp azimeti kullanıp ta Zalimlere karşı hak sözü söylemek daha üstündür.
Yalancı Müseyleme iki Müslümanı tutuklayınca birine şöyle dedi: Muhammed hakkında ne diyorsun? Dedi. Sahabe, O Resulullahtır dedi. Benim hakkımda ne diyorsun dedi? O: Sen de dedi.
Diğer Müslümana Muhammed hakkında ne diyorsun? Dedi. Sahabe O Resulullahtır dedi. Benim hakkımda ne diyorsun? Dedi. Sahabe; Ben işitmiyorum dedi. Üç defa ona aynı şeyi sordu. Her defasında aynı cevabı alınca onu öldürdü.
Resulullah (sav) bununla ilgili haberi alınca şöyle buyurdu: “İlki ruhsatı kullandı, ikincisi ise hakkı açıkça söyledi, ona ne mutlu”. (İbni Şeybe)
Sümeyye ve kocası Yasir’i ( Allah ikisinden de razı olsun) ölüme götüren ağır işkence altındayken onlara şöyle dedi: “Ey Yasir oğulları sabredin, sizin için cennet vardır”. (İbni Asakir) Onların oğulları Ammar ağır işkenceye sabredemeyince kalbi imanla doluyken küfür kelimesini kullanmasına müsaade etti. (Taberi)
Bu nedenle Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“سيد الشهداء حمزة بن عبد المطلب ورجل قام إلى إمام جائر فنهاه وأمره فقتله”
“ Şehitlerin efendisi Hamza bin Abdulmuttalip ve şu kişidir: zalim yönetici karşısına çıkıp onu (zulümden) nehyeden, ona (adaleti) emreden ve bu nedenle O zalim yönetici tarafından öldürülen kişidir”. (Elhakim)
” أفضل الجهاد كلمة عدل عند سلطان جائر أو أمير جائر”
“Cihadın en üstün derecesi zalim yönetici karşısında hak sözü söylemektir” (Ebu Davut ve İbni Mace)

Seferde azimeti kullanarak namazı tam kılmak ile ruhsatı kullanarak kısaltmak sevap hususunda eşittir. Hiç biri aha üstün değildir. Zira ayette : “Namazları kısaltmanızda size bir günah yoktur” ve hadiste “Bu Allah’ın size tasadduk ettiği bir sadakadır. Onun sadakasını Kabul edin” (bir minnettir, bir müsaadedir) ruhsatın azimetle eşit olduğu açıktır. Eğer kısaltsanız günah yoktur, yani; kısaltabilirsiniz, tamamlayabilirsiniz de.
Ama seferde oruç tutmak, tutana çok zarar getiriyorsa tutmamak daha efdaldir. Resulullah (sav) yolculuktayken oruçtan dolayı bir adamı yıkılmış halde görünce şöyle dedi:
” ليس من البر الصيام في السفر”
“ Seferde oruç tutmak iyiliklerden değildir” (Buharı ve Müslim)

Seferde namazın sünnetlerini kılmak caizdir. Zira seferde azimet ile ruhsatı kullanmakta eşitlik vardır. Resulullah (sav) seferde sadece sabah namazının sünnetini kılıyordu. Fakat diğer sünnetleri kılmayı nehyetmedi. Bazı alimeler Resulullah (sav) bu sünnetleri kılmadığından dolayı onu örnek edinip kılmamak daha efdal dediler. Fakat kimse bunu yasaklamadı veya mekruh demedi. Bu nedenle ratibe sünnetlerini kılmak kesinlikle mekruh değildir. Zira mekruh olduğuna dair bir delil yoktur.
İbni Ömer r.a şöyle dedi: “Resulullah (sav) ile beraber oldum, seferde tesbih etmediğini (sünnetleri kılmadığını) gördüm. Bu olmasaydı tesbihleri tamamlardım (sünnetleri kılardım)”. (Müslim)
Kılarsan sevap alırsın, zira bu Allaha bir yakınlıktır, sevabı vardır. Resulullah (sav) seferde ruhsat varken ümmetine meşakkat getirmek istemiyor. Yapsaydı Müslümanlar bunu kılmak gerekli veya daha efdal diyeceklerdi, ruhsat ve kolaylık varken kendi kendilerine meşakkat getireceklerdi. Bu nedenle sizde kendinize meşakkat getirmemeye çalışın. Özellikle aileniz veya başkalarıyla birlikte sefer yaparken diğerlerini rahatsız edebilirsin, onlar hareket etmek veya yatmak veya yemek veya başka şey yapmak istiyor olabilirler ama sen sünnetleri kılmakla meşgul oluyorsun! Bu nedenle başkalarıyla beraber yolculuk yaparken sünnetleri kılmamak daha efdaldir. Öbürleriyle konuşup sohbet yapmak daha efdaldir. Faydalı bir kitap okumak ve benzeri okumak, araştırmak ve düşünmek daha üstündür. Nitekim Resulullah (sav) hep başkalarıyla yolculuk yapıyordu ve Sahabelere fikir veriyordu ve onları eğitiyordu. İşte insanlara İslam’ı anlatmak ve daveti yüklenmek daha efdaldir. Bunun sevabı daha çoktur.

Esad Mansur.