Soru:
Vasiyet edilmediği halde ölmüşlerimizin arkasından kurban kesmek caiz mi?

Cevap:

Vasiyet farz idi, Allah (cc) şöyle buyurdu:
كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمْ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ(180)
“Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah’tan korkanlar üzerine bir borçtur” (Bakara 180)
Ondan sonra miras ayetleriyle neshedildi. Allah (cc) şöyle buyurdu:
يُوصِيكُمْ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنثَيَيْنِ فَإِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِنْ كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا فَرِيضَةً مِنْ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا (11)وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌ فَإِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمْ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌ فَإِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَإِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً أَوْ امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ فَإِنْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَى بِهَا أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَارٍّ وَصِيَّةً مِنْ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ
“Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer, bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, ana babası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak) tır. Bunlar Allah’tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, halîmdir.” (Nisa 11-12)
Bu ayetler mirasçıların ve her¬kesin hakkını belirtmiştir. Hadis-i Şerif’ler bu ayetlerin detaylarını beyan etmiştir. Artık, mirasçılara vasiyet¬name konusu kalktı. Bunlar dışında ar¬tık vasiyet hükmü geldi.
Bu ayetlerin nassıyla miras dışında vasiyet vardır. Ama ne kadar olacağına dair ayetler göstermedi. Allah(cc) Resulüne ayetler dışında miktarını vahyetti. Sa’d bin Ebi Vakkas r.a malının tümünü vasiyet olarak göstermek isteyince Resulullah (sav) bunu nehyetti. Eğer biri vasiyet etmek istiyorsa malının üçte birinden fazla vasiyet edemeyeceğini gösterdi; Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem; “Vasiyet ancak üçte biridir ve bu çoktur.” (Buhari) diye buyurmuştur.
İşte, vasiyet farz değil, sünnettir. Ancak vefat eden malının üçte birini veya daha azını vasiyet ederse onun vasiyetini yerine getirmek farzdır. Eğer vefat eden ölmeden bir kurban kesmekle ilgili bir vasiyet ederse onun vasiyetini yerine getirmek gerekir.
Eğer vasiyet etmemişse onun yerine kurban kesmek ve onun sevabının ölüye ulaşıp ulaşmayacağı hakkında âlimler arasında ihtilaf oldu. Fakat cumhur –ul ulama caiz olduğunu söylediler; Hanefi, Maliki, Hanbeli ve bir kısım Şafi âlimler caiz olup sevabının ölüye ulaşacağını söylediler. Bunun delili ise, Resulullah (sav)’in hanımı Aişe r.a yoluyla gelen şu rivayettir: “Kurban kesmek üzere Resulullah’a bir koç getirildi. Onu yatırınca şöyle buyurdu: Bismillah, Allah’ın adıyla, Allah’ım Muhammed’den, Muhammed’in ailesinden ve Muhammed’in ümmetinden Kabul et. Ondan sonra bunu kesti” (Müslim)
Bu hadisin manası ölü için kurban kesilir ve sevabı ona ulaşır. Resulullah (sav) kimse ona bizim yerimize veya ölülerimiz yerine kurbanı kes demeden kesti ve Kabul et diyerek dua edince sevabının ölülere ulaşacağı umulur. Zira ümmetinden vasiyet etmeden vefat edenler vardır.
Eğer vefat edenin malından kurban kesilirse ona sevabının varacağı daha kuvvetlidir. Zira ölünün malından ayrılıp kurban kesildi. Varisler, mirasçılar vefat edenin malından onun yerine tesadduk ederlerse Allah’ın izniyle onun sevabı ona ulaşır.
Zira Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم :” إذا مات ابن آدم انقطع عمله إلا من ثلاثة: إلا من صدقة جارية، أو علم ينتفع به، أو ولد صالح يدعو له” (مسلم)
“ Âdemoğlu ölürse şu üç şeyden başka ameli kesilir: cari olan (devam eden) bir sadaka veya faydalı ilim veyahut kendisi için dua eden salih evlattır” (Müslim)
Cari sadakanın onun tavsiyesine binaen olduğu gibi mirasçılar onun malından veya kendi mallarından keserek cari eden sadaka tahsis edebilirler. Hadisi şerifte geçen sadaka genel olarak geçti; bu sadaka kendisi mi malından vasiyet etti ya da vasiyet etmeden onun malından kesilerek veya bağış olarak onun yerine çıkartıldı genel ifadeyle geçti. Eğer ölü yerine her hangi bir sadaka verilirse caizdir, Allah’ın izniyle onun sevabı ölüye ulaşır.

Esad mansur.