Soru:
Hızır as. İsrailiyattan İslam’a girdi diye biliyorum. Gerçekte Musa kıssasında geçen kişi Hızır mıdır?

Cevap:

Allah (cc) şöyle buyurdu:
فَوَجَدَا عَبۡدًا مِّنۡ عِبَادِنَاۤ اٰتَيۡنٰهُ رَحۡمَةً مِّنۡ عِنۡدِنَا وَعَلَّمۡنٰهُ مِنۡ لَّدُنَّا عِلۡمًا‏ قَالَ لَهٗ مُوۡسٰى هَلۡ اَتَّبِعُكَ عَلٰٓى اَنۡ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمۡتَ رُشۡدًا‏
“ Orada kendisine rahmet verip katımızdan bir illim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular. Musa o kula dedi ki; sana doğru yola götürüp te öğretilen ilimden bana öğretmen için senin peşinden gelebilir miyim? (Kehf 65-66)

Tefsirde, bu kulun kim olduğu hakkında ihtilaf oldu. Alimlerin çoğu bu kulun Hadır (Hızır) olduğunu savundular. Sahih hadislerde bu isim geçti:
روى البخاري عن ابن عباس رضي الله عنهما، ثم عن أبي بن كعب رضي الله عنه أنه قال: «سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ بَيْنَمَا مُوسَى فِي مَلَإٍ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ جَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ هَلْ تَعْلَمُ أَحَدًا أَعْلَمَ مِنْكَ قَالَ مُوسَى لَا فَأَوْحَى اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَى مُوسَى بَلَى عَبْدُنَا خَضِرٌ فَسَأَلَ مُوسَى السَّبِيلَ إِلَيْهِ فَجَعَلَ اللَّهُ لَهُ الْحُوتَ آيَةً وَقِيلَ لَهُ إِذَا فَقَدْتَ الْحُوتَ فَارْجِعْ فَإِنَّكَ سَتَلْقَاهُ وَكَانَ يَتَّبِعُ أَثَرَ الْحُوتِ فِي الْبَحْرِ فَقَالَ لِمُوسَى فَتَاهُ﴿أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ وَمَا أَنْسَانِيهِ إِلَّا الشَّيْطَانُ أَنْ أَذْكُرَهُ﴾، ﴿قَالَ ذَلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِي فَارْتَدَّا عَلَى آثَارِهِمَا قَصَصًا﴾، فَوَجَدَا خَضِرًا فَكَانَ مِنْ شَأْنِهِمَا الَّذِي قَصَّ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي كِتَابِهِ».
İmam Buharı İbni Abbas r.a.ve Ubey bin Ka’b r.a’ın şöyle dediklerini rivayet etti: Resulullah (sav)’ın şöyle dediğini işittim: İsrail oğullarının ileri gelenleri arasında bulunurken ona bir adam gelip şöyle sordu: Senden daha bilgili bir kimsenin var olduğunu biliyor musun? Musa hayır dedi. Allah Musa’ya senden daha bilgili vardır, bizim kulumuz Hadır (Hızır) dır diyerek vayhetti. Musa ona ulaşmak için yolu sordu. Allah ona hut balığı (balina balığı)nı bir alamet olarak gösterdi. Ona denildi ki eğer balığı kaybetmişsen geri dön onu bulacaksın. Denizde balığın izini takip ediyordu. Musa şu ayette geçtiği gibi “ gördün mü? Kayalığa sığındığımızda ben balığı unuttum. Onu bana şeytandan başka unutturan yoktur.. Dedi ki işte aradığımız budur. İzleri üzerine gerisin geriye döndüler”. Orada Hadır (Hızır)’ı buldular. Allah kitabında onunla olup bitenleri anlattı”.

Bununla ilgili sahih hadisin bulunduğu bu salih kulun adının Hadır (Hızır) olduğunu kabul ederiz. Kuran’da, Kehf suresinde ve sahih hadislerde onunla ilgili hususlarla yetiniriz. İsrailiyatta onunla ilgili geçen hususları almayız. Orada karmakarışıktır, hurafeler vardır. Ayrıca uydurulan hikâyeleri de reddederiz.
Bu nedenle “İslam Şahsiyeti” 1. Ciltte İsrailiyat konusundan bahsederken “ böylece Hadır (Hızır) kısassı ortaya çıktı” deyince Hadır’ı reddetmiyor, İsrailiyatta onunla ilgili geçen hikâyeleri reddediyor. Zira Kuran’da ismi geçmeden onun kısası geçti. Asla bu kısayı ret edemeyiz. Sahih hadiste onun ismi geçtiği için kabul ederiz. Fakat İsrailiyattan gelen hikâyeleri almayız. Ayrıca buna dayanarak Hızır’ın hala yaşadığı, dolaştığı, ilmi batın’ı (batını ilmi) bildiği, evliyaların onunla karşılaştıkları, buluştukları, ondan ilim aldıkları vs. uydurulan hikâyeleri ve masalları da almayız. Bunlar Kurana ve sahih hadislere zıttır. Bu şekilde dinimiz bütün israiliyat ve hayali hikaye ve hurafeleri uydurmayı seven veya dinimizi bu tür hikayelerle kasten bozmaya çalışanlardan tertemiz tutarız. Zira kaynaklarımız sadece vahiydir, Allah’ın Resulüne vahyettiği Kuran ve Sünnettir, başkası değildir.
Gaypla ilgili kıssa ve haber Kuran ve sahih hadislerde geçtiği için alırız, aklen ispatlamaya veya reddetmeye çalışılmaz. Meleklerle iman gaybidir, aklen ispatlanamaz, fakat akıl yoluyla sabit olan Kuran’da geçtiği için inanırız. Sünnet veya Hadis-i şerif’in Kuran nassıyla Allah’ın vahyi olduğu sabittir. Aklen de Sünnetin Allah’ın vahyi olduğu sabittir. Çünkü Resul dini tebliğ etmede asla vahiy dışına çıkamaz, yoksa ona güven sarsılır, o masumdur.
Eğer bir konu ayette ve mütevatir hadiste kesin delaletle geçmişse akide olur, imandan bir parça olur, onu inkâr etmek küfür olur. Eğer zanni delaletle geçmişse tasdik gerektirir, onu yalanlamak haramdır, küfür değildir. Eğer mütevatir olmayan sahih haber-i ahad hadisinde geçerse tasdik gerektirir, onu yalanlamak haramdır, itikat caiz değildir.
İşte akait kesin delille ve kesin delaletle olur. İslam Hilafet devleti bu şekilde Müslümanları birleştirir, onlar arasındaki akait hususunda ihtilafı kaldırır ve tekfir meselesini çözer.

Esad Mansur