Soru:

Corona virüse karşı Müslümanın tutumu nasıl olmalıdır?
Virüs tehlikesi dolayısı ile cuma namazını iptal etmek caiz mi?

Cevap:

RasulullahSallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

[إذا سمعتم بالطاعون بأرض فلا تدخلوها، وإذا وقع بأرض وأنتم بها فلا تخرجوا منها]

“Eğer vebanın bir yerde olduğunu duyarsanız oraya girmeyin, eğer orada iseniz oradan çıkmayın.”[Buhari]
Şöyle de buyurdu:

[فر من المجذوم فرارك من الأسد]

“Maczüm (cüzzamlı/bulaştırıcı deri hastalığına yakalanan) kimsenin yanından aslandan kaçtığın gibi kaç.”[İbniHanbel]

Bu minvalde bir yerde bulaşıcı hastalık olduğunda oraya girilmemeli ve bir kimse orada bulunuyorsa oradan çıkmamamalıdır.
Ayrıca RasulullahSallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

[لا ضرر ولا ضرار]

“İslâm’da zarar yoktur ve (kendine veya diğerlere) zarar vermek yoktur.”[İbniMace, Darekutni]

Zarar yoktur demesinin manası, zarar baştan kaldırılır/önlenir demektir. Herhangi bir şeyde zarar varsa o zarar kaldırılır. İnsanın kendine ve diğerlere vermesi İslâm’da yasaktır.
Hastalığı yaymak bir zarardır. Eğer bir insan bulaşıcı hastalığa yakalanırsa diğer insanlara bulaştıracağından yanlarına gitmesi caiz değildir.
Nitekim RasulullahSallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

[لا تُوردوا المُمْرِض على المُصِح]

“Hasta olanı sağlıklı olanın yanına götürmeyin!” [Buhari]

Bunun manası camilerde tamamen cuma ve cemaat namazlarını kılmamak değildir. Sadece hasta olanlar camiye gitmesinler. Sağlıklı olanlar ise namazlarını kılmalıdırlar. Zaten hasta olana cuma namazı farz değildir. Bu minvalde bulaşıcı hastalığa yakalanan kimsenin de oraya gitmesi caiz değildir. Diğer insanlara zarar vereceğinden dolayı bu hasta kişiye camiye gitmesi haram olur. Bu İslâm’ın zararı yasaklamasından dolayıdır. Hasta olan Müslüman hastalığına karşı sabrederse sevabı vardır, kendisine bir kefaret olur.

Tedbir almak, namazı iptal etmek veya kıldırmamak şeklinde anlaşılmamalıdır. Tedbir almak hasta olanların camilere gitmelerini engellemek, camileri temiz tutmak ve havalandırmak, mikroplardan temizlemek, dezenfekte etmek, camiye gidenlerin ellerini ve elbiselerini temiz tutmak, gerekirse herkes seccade götürerek namazların kılınması sağlanır. Gerekirse maske takılır, tükürmek veya hapşırmak için yanlarında temiz mendil bulundurulur.

İşte bunun gibi tedbirler alınır. Ama tamamen camileri terk etmek hiçbir şekilde caiz değildir. Daha doğrusu bela ve hastalığı kaldırtmak üzere Allah’a dua etmek için camiye cemaatçe koşmak gerekir, Allah’a daha fazla cemaatçe dua etmek ve namaz kılmak gerekir.

Nitekim ne kadar tedbir, ilaç almak ve tedavi olmak gerekiyorsa şifa yalnız Allah’tandır. Yaratan O’dur, sağlık veren O’dur, canı alan O’dur, insan Allah’ın mülküdür. Şöyle buyurdu:

[وَاِذَا مَرِضۡتُ فَهُوَ يَشۡفِيۡنِ]

“Eğer hastalanırsam ancak O bana şifa verir.”[Şuara Suresi 80]

Bir yerde sağlıklı bir kimse kalmasa cuma namazı o yerde kılınmayabilir. Bu hâl dışında doğru değildir.
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Dönemi’nde bir gün çok rüzgâr ve yağmur yağdı, yollar çamurlu ve bataklık oldu. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem müezzine ezanın arkasından şöyle eklemesini talep etti:

[ألا صلوا في رحالكم]

“Bulunduğunuz yerlerde namazı kılın.”[Buhari ve Müslim]

Bugün böyle bir durum olsa namaza gidilir. Çünkü tedbir alındı; asfalt ve kanallar yapıldı. İnsanların çoğu arabaya sahip oldu veya kamu araçlarına (otobüs, minibüs, tren, metro vs.) binip camiye gidebiliyorlar. Böylesi bir durumda cuma ve cemaat namazı iptal edilemez.Çünkü camiye gitmekle kimse zarar görmez. Eğer camiye ulaşmak için sokaklardan geçmek zararlı, mikrop ve virüs yaygın ise camiye gitmek için yol aramak gerekir, yol bulunamaz ise namaz evlerde kılınır.

Tedbir almak şer’î farzları yapmamaya veya iptal etmeye bir vesile olmamalıdır, böylesi bir düşünce tehlikelidir.
İslâm Hilafet Devleti olunca halife bütün tedbirleri alır, ayrıca cuma ve cemaat namazlarını durdurmamak için çalışıp Müslümanlara namazı kıldırır. Vilayetlerde valilerine ve ilçelerde amillerine namazı kıldırtır. İmamlar her camide sağlıklı kimselerle beraber cuma ve cemaat namazını kıldırırlar ve dua ederler.
Duanın kabul edilmesinin şartları ise günah işlemekten vazgeçmek, Allah’a ihlaslı olarak kulluk etmek, emirlerine uymak ve nehiylerinden vazgeçmektir.

Zira bu veba bütün topluma dokunmaktır. Baş günah ve günahların anası olan küfür laik sistemi kaldırmak ve onun yerine Allah’ın dininden kaynaklanan İslâm sistemini uygulamaya ciddi şekilde çalışmak gerekir, yoksa Allah bir belayı kaldırırsa başka bir bela getirir. BöyleceAllahu Teâlâ, insanlar Allah’ın dinine dönünceye kadar onları sürekli bir azaptan başka azaba sokar.
Firavun ve kavmine bir azap gönderdiğinde, Musa Aleyhi’s Selam’ın Rabbine dua etmesine başvururlar. Allah da o azabı kaldırır. Fakat tövbe etmediler. Allahu Teâlâ da ondan sonra başka azap gönderdi. Bu şekilde sürdürdü; tufan, çekirge, bit ve sair sinekler, kurbağa, kan yağdırdı, nihayet Allah’a isyan edenleri yok etti, denizde batırdı. Allah’ın dinini uygulamak için müminlerin ellerine otorite ve imkân verdi, nusret etti. İsrailoğullarından o müminler Allah’a isyan ettikçe Allah onlara azap indiriyordu.
Allah Celle Celâlehû şöyle buyurdu:

[ظَهَرَ الۡفَسَادُ فِى الۡبَرِّ وَالۡبَحۡرِ بِمَا كَسَبَتۡ اَيۡدِى النَّاسِ لِيُذِيۡقَهُمۡ بَعۡضَ الَّذِىۡ عَمِلُوۡا لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُوۡنَ]

“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden dolayı karada ve denizde fesat ve bozgunculuk yayıldı. Böylece Allah kendine dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmının (cezasını) onlara tattıracaktır.”[Rum Suresi 41]
RasulullahSallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

[يا معشر المهاجرين، خمس إذا ابتليتم بهن وأعوذ بالله أن تدركوهن؛ لم تظهر الفاحشة في قوم قط حتى يعلنوا بها إلا فشا فيهم الطاعون والأوجاع التي لم تكن مضت في أسلافهم الذين مضوا، ولم ينقصوا المكيال الميزان إلا أخذوا بالسنين وشدة المؤنة وجور السلطان عليهم، ولم يمنعوا زكاة أموالهم إى منعوا القطر من السماء ولولا البهائم لم يمطروا، ولم ينقضوا عهد الله وعهد رسوله إلا سلط الله عليهم عدوا من غيرهم فأخذوا بعض ما في أيديهم، وما لم تحكم أئمتهم بكتاب الله ويتخيروا مما أنزل الله إلا جعل الله بأسهم بينهم]

“Ey Muhacirler! Beş şey vardırki eğer sizde olursa -onların sizde olmasından Allah’a sığınırım- bunlar:
1-Eğer bir kavimde fuhuş ve kötülük yayılıp açıkça yapılırsa eski kavimlerde olmayan veba ve sair acılı şeyler o kavmin başına gelir.
2-Terazi ve ölçülerde adaletsizlik yaparlarsa açlık, sıkıntı ve otoritenin zulmüne uğrarlar.
3-Zekâtı vermeseler onlardan yağmur kesilir, hayvanlar olmasaydı hiç yağmur görmeyeceklerdi.
4-Allah’ın ve Rasulü’nün ahdini bozarlarsa (Kur’an’a ve Sünnet’e uymayı terke ederlerse) Allah kendileri dışından kendilerine bir düşman musallat kılarki ellerindekilerin bir kısmını alırlar.
5-Onların imamları, önderleri Allah’ın Kitabıyla hükmetmeseler ve indirdiği güzel hükümleri uygulamasalar onları birbirlerine musallat kılıp aralarında şiddet olur.”[İbniMace]
Şöyle de buyurdu:

[إن الناس إذا رأوا الظالم فلم يأخذوا على يديه أوشك أن يعمهم الله بعقاب]

“İnsanlar zalimi görüp onu zulmünden alıkoymasalar her an Allah onlara bir ceza verebilir.”[Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

[وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الظّٰلِمُوۡنَ]

“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse zalimlerin ta kendileridir.”[Maide Suresi 45]