Heva ve heveslerine uyanlar veya haset edenlerden hakkı öğrenmek mümkün müdür?
Müslümanlar hak üzerinde oldukları halde görevleri nedir?

-100-

Ehl-i Kitab’ın Hz. Muhammed’in gerçeğini örtmeleri:

الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءهُمْ وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُون (146) الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler. Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma!” (Bakara 146-147)

Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in gönderilişine dair Ehl-i Kitabın haberi vardı. O’nu çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyorlar. Çünkü bütün alametleri bütün kitaplarda yazılıdır. O’nu iyice tanıdıkları için, çocuklarını tanıdıkları gibi onu tanıyorlar. Ayette bu ifade geçti. İslam’a giren eski haham Abdullah b. Selam’a soruldu: Çocuğunu tanıdığın gibi Muhammed’i tanıyor musun? Dedi ki; “evet daha fazla tanıyorum.” Arapçada insan bir şeyi kesin şekilde biliyorsa, çocuğumu tanıdığım gibi onu tanıyorum der. Çünkü en fazla çocuğunu tanıyor. Onun hakkında şüphesi yoktur. Dolayısıyla, bu hak Allah’tan gelmiştir. Onun hakkında şüphe olmamalıdır. İnsan imanını sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek ve aklına her hangi bir şüphe gelirse onu yok etmek için sürekli yeni deliller aramalıdır. Bu nedenle Kur’an’da sürekli yeni deliller gösteriliyor. Daveti taşıyanlar da aynı şeyi yapmalılar, kendi davetlerine güvenlerini ve inançlarını arttırmak için sürekli yeni deliller ve gerçekleri bulmaya çalışmalılar.
Ayette de geçtiği gibi, Ehl-i Kitabın bir kısmı bilerek hakkı gizliyorlar. Ama bir kısmı da Abdullah b. Selam gibi kişiler gerçeği söylediler. Abdullah b. Selam Müslüman olunca Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem, Yahudilerin hahamlarını toplayıp kendisi hakkında, yani, Abdullah b. Selam hakkında sormayı önerdi. Yahudiler bu öneriyi kabul etti. Abdullah b. Selam bir tarafta gizlendi. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem, ‘Abdullah b. Selam hakkında ne diyorsunuz?’ diye sordu. Hahamlar, ‘o en büyük haham alim, pek iyi bir zat ve samimidir.’ dediler. Bir tarafta gizlenen Abdullah b. Selam önlerine fırlayarak; ‘Şüphesiz Muhammed Allah’ın peygamberidir’ dedi. Hahamlar şaşırdılar ve bin Selam’ı kötülemeye başladılar. İşte, inatçılar böyle yaparlar. Eğer bir insana gerçek gösterilip inatçılık yaparsa, artık onunla bir daha tartışılmaz.

Bunun üzerine Allah kendi Resulüne hitap ederek sana gelen haktır, rabbinden geldi, onlar hakikati gizledikleri ve söylemedikleri için Rabbinden sana gelen haktan şüpheye düşme, hiç kuşkun olmasın. Zira onlar Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in hakikatini inkâr etmekle ve kendi kitaplarında yazıldığı halde gizlemekle Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ’i kuşkuya düşürmek istiyorlar. Hem de Allah Kuran’da onların çocukları gibi seni tanıdıklarını söylerken ve ondan sonra bunu inkar ederler, bu olayla onu kuşkuya düşürmek istediler. Nitekim hakkın delili insanların heva ve hevesleri değildir, hem de hakikati gizleyenlerden ve bile bile bunu inkâr edenlerden hak alınmaz. Kendi kavimlerinden Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in gelmediğinden ve bunu hasetliklerinden dolayı hakkı gizleyenlerden gerçeği öğrenmek mümkün değildir.

Nitekim Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in peygamberliğine delil Kuran’dır. Bu bir mucizedir. Hiç bir kimse onun gibi söyleyemedi. Bu nedenle Kuran Allah’ın kelamdır ve onu getiren Muhammed bir Resul ve bir peygamber olur. Ehli-i kitap gerçeği söyleyip söylemese pek önemli değildir. Bu hakikat bu güne kadar devam etmektedir. Aklını kullanan her insaflı insan bu hakikati idrak eder. Hiç bir Müslümanın kuşkusu olmasın. Onlar hak din üzerindedirler ve bunu hayatlarında, toplumlarında ve devletlerinde uygulasınlar ve bütün insanlara bir mesaj olarak götürsünler. İslam’ı uyguladı ve bütün insanlara daveti götürdü. Kendini haset edenler ve hakkı söylemeyenleri ve gerçeği örtenleri ortadan kaldırdı ve sadece hak hakim oldu.