Soru:
1- Korona virüs salgınından sonra Avrupa’nın içinde bulunduğu kriz çok derin görünüyor. Sizce bu salgından sonra Avrupa’da büyük değişiklikler olacak mı? Aşırı sağcı partilerin yönetime gelip daha radikal kararlar alması muhtemel midir? Bunun Müslümanlara yansıması nasıl olur? Avrupa’daki Müslümanlara yönelik belirli bir tavsiyeniz var mı?
2– Avrupa’nın birçok şehrinde açıktan ezanlar olunmasına izin verilmesi ve Müslümanlara bu kadar tolerans tanınmasının arkasında ne vardır?
Cevap:
Gerçek şu ki Corona Avrupa için bu büyük sorun. Corona virüsünün yayılması ve onun karşısında duramamak Avrupalıları şaşırttı ve zor duruma düşürdü. Bunu hiç beklemiyorlardı ve Çin’de mahsur kalıp biteceğini zannettiler. Dolayısıyla virüse maruz kaldıklarında buna karşı güçsüz olduklarını hissettiler. Bu minvalde her türlü çareyi aramaya başladılar. Laik olmalarına rağmen dine başvurdular, Müslümanlara karşı tolerans gösterip ezan okumalarına müsaade ettiler. Bütün bunlar çaresizliklerinden dolayıdır. Bu sorun sona erince herşey biter. Zira Müslümanlar lehine açık ve daimî bir kanun çıkarmadılar, bir siyaset belirlemediler. Yaptıkları sadece geçici bir müsaadedir. Bu geçici kararlar kanun değildir. Bu süreçten sonra İslâm ve Müslümanlara karşı eski siyasetleri devam edebilir. Bu hususta büyük bir değişim olacağı beklenmemektedir. Diğer hususlarda Müslümanlara ibadet, şer’î giyim, hayvan kesim gibi hususlarda getirdikleri sıkıntıları hâlâ devam etmektedir, bu hususta herhangi bir değişiklik olmamıştır. Fakat bu kriz esnasında genel olarak İslâm’a ve Müslümanlara bakışlarında bir derece değişim hissedildi, düşmanlıklarını hafiflettiler veya şu an için durdurdular!
Zaten daha önce düşmanlığın hiddetini hafifletmişlerdi. Zira Avrupa’nın, yirmi senedir ve özellikle Amerika’daki 11 Eylül olaylarından sonra İslâm ve Müslümanlara karşı takip ettiği menfi siyasetten dolayı aşırı sağcılar ve milliyetçiler güçlendi. Bu da İkinci Cihan Savaşı’ndan beri Avrupa’yı yöneten ılımlı, orta, sağ ve sol veya demokratların aleyhine oldu, kendi aleyhlerine oldu. Bunlar seçimlerde büyük zarar gördüler, hatta bu zarar Almanya’da olduğu gibi aşırı sağcıların silah kullanıp bazı ılımlı sağcıları öldürmeleri üzerine can kaybına kadar vardı. Aşırı sağcılar ve milliyetçiler bunları hedef edinmeye, İslâm’a ve Müslümanlara karşı izledikleri siyaset kendi aleyhlerine dönüşmeye başlayınca açık olan düşmanlıklarını hafiflettiler. Ilımlılar veya demokratların İslâm’a ve Müslümanlara yaptığı saldırılar aşırı sağcıların ve milliyetçilerin işine geldi.
Almanya’da aşırı milliyetçiler Müslümanların diğerlerine yardımlarını görünce, sosyal medyada “Müslümanlar Corona sürecinde kargaşayı istismar ettiler!”demeye başladılar. Fakat sesleri pek cılız çıktı. Zira onlarda çaresizlik içindedirler, ortaya bir çözüm koyamadılar, bir şey yapmadılar, yapamadılar. Böylece kıskançlıkları ve düşmanlıklarını Müslümanlara yansıtmaya çalıştılar. Müslümanlar dışında genç nüfustan yardımcı bulamazlar. Bundan dolayı aşırı sağcıların puanları çok düştü. Bu kriz esnasında iktidar partisinin puanları arttı. Zira bu krizde nasıl davranacağını bildi. Meseleyi ekonomik olarak tedavi etmeye başladılar. Almanya fiyatların yükselişini ve malın stoklanmasını önledi.
Corona virüsü, Avrupa devletlerine bir test yaptı. Virüs yüzünden Avrupa ülkeleri birbirlerine girdiler, birbirlerinin yüzlerine sınırları kapattılar. Dolayısıyla Schengen Anlaşması sarsıldı. Yardımlaşma neredeyse kesildi, her devlet kendi derdini düşünmeye başladı, tek başına çare bulmaya çalıştı, tam olarak bencilik her tarafı kapladı. Birliğin sağlam olmadığını açığa çıkaran bu ciddi problem karşısında Avrupa sarsıldı! Avrupa devletleri bu soruna karşı müşterek bir siyaset veya plan çizmek üzere toplanmadılar. Bir ayı aşkın bir süre bir şaşkınlık içinde kaldılar. Hatta maske ve solunum cihazlarını birbirlerine vermemeye çalıştılar, her devlet bunları kendine saklamaya başladı. Bu nedenle İtalyanlar Avrupa Birliğine kızgınlıkları gösterip ondan çıkalım demeye başladılar. Böylece birlik zedelendi ve sarsıldı diyebiliriz. Belki şu anda birlik dağılmayabilir, fakat her an patlayabilecek yeni mayınlar yerleşti. Zaten altlarında birçok mayınlar vardır. Bu nedenle tam bir birlik olamıyorlardı. Bazı hususlarda ittifak içinde iseler de birçok önemli hususta ittifak içinde değiller. Mesela ister iç isterse dış siyasette tam bir ittifak içinde değiller, tek bir siyasi idare ve mekanizmaları hiç olmadı. Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti gibi üye devletler mülteciler meselesinde başkaldırdı ve mültecileri paylaşmada birliğin kararlarını reddettiler. Askeriyelerini tesis edemediler, hâlâ Avrupa ordusunu tesis etmede tökezliyorlar.
Bir bekleme süreci var diyebiliriz. Bu problem geçtikten sonra İtalya ve İspanya başta olmak üzere birçok Avrupa devleti yardıma muhtaç kalacak. Birlik onlara yardım edebilecek mi yoksa edemeyecek mi? Eğer yardım edilemezse birliğin ömrü çok kısa olur.
İş, Fransa’yla beraber Almanya’ya, Avrupa’nın liderliğini paylaşan devletlere bağlıdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Marshall planıyla Avrupa’ya yardım edince Avrupa ayakta kalabildi fakat Amerikan egemenliği altına girdi. Şimdi gerçek manada ABD’nin bunlara yardım edemeyeceği görünüyor. Zaten bu krizden evvel ABD yönetimi “önce Amerika” sloganını ortaya atmıştı. ABD şimdi ise daha fazla bencilleşti. Maske, solunum cihazları ve ilaç üzerinde Avrupayla ve özelikle Almanya’yla kavga etmeye başladı.
Almanya bu kriz esnasında kendi kendini kurtarabildiğini ispatlamaya çalıştı, diğer devletlere nazaran can ve mal kayıpları çok daha azdır. Eğer bu krizden sonra diğer Avrupa devletlerine yardım edebilirse birliği kurtarabilir ve liderliğini ispatlayabilir. Dolayısıyla bu süreçten Almanya daha güçlü çıkar, bu da dünya sahasında onu güçlendirecektir.
Fransa Başkanı Macron 26.3.2020’de diğer Avrupa devletlerinin liderlerine corona virüsün Avrupa Birliği’nin direklerini tehdit ettiğini açıkladı. Eğer bu krizde birliğin devletleri dayanışma göstermezlerse bu, devletlerarası açık sınırların geleceğini tehdit eder. Macron şöyle dedi:“Avrupa projesi tehlikeye uğramaktadır… Karşılaştığımız tehdit Schengen bölgesini yok etmektedir.”
Üretim durdu, birçok şirket iflas etmektedir. ABD yönetimi tarafından darbeye uğrayan globalizm (küresellik) corona virüsü kriziyle yeni bir darbeye daha uğradı. Bu da Avrupa’yı etkileyecektir. Her devlet kendisinden başkasına itimat etmemeye başlayacaktır. Çin’e itimat çok azalacaktır. Bu süreçten en fazla Çin zarar görecektir ve artık Avrupa ve ABD ona itimatları açık olarak azalttıracaklardır. Zaten Çin töhmet altındadır. Zira hem bu vebanın merkezi ve kaynağı idi, hem de ticaretini korumak için dünyadan bu gerçeği gizlemişti.
Bu sorun çıktığında Avrupa Birliği dayanışmada başarısız oldu. Herkesi bağlayacak bir plan ortaya koyamadı, çözümler gösteremedi. Her devlet tek başına bu sorunla karşı karşıya kaldı. Birlik Britanya’nın çıkışıyla zaten bir sarsıntı yaşamıştı.
Avrupa devletleri tıbbi ihtiyaçlarını temin etmede yardımlaşmaya gitmediler, ayrı ayrı hareket ettiler. Bundan dolayı sorumlular menfi neticeleri görünce hem kendileri hem birlikleri için uyarı vermeye başladılar.
Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire:“Fransa İkinci Cihan Savaşı’ndan beri en kötü ekonomik gerilemeyi görecektir. 2008’deki mali krizi nedeniyle dünyada 2009’da %2,2 büyüme oranı oldu, fakat bu sene bu büyüme oranı %1 gerileyecektir.”
Bu krizde hem üretim hem de tüketim durdu. Arz ve talep dengesi sarsıldı ne arz var ne talep var. Sadece gerileme var ve büyüme yok. Sonuç olarak kesat ve durgunluk hasıl oldu.
İtalya tıbbi malzemeyi takdim etmede geri adım atan Avrupa’yı ve özellikle Fransa ve Almanya’yı eleştirdikten sonra Macron İtalya’ya yardım sunmaya hazır olduğunu açıkladı. Şöyle ekledi “Eğer sağlık ve mali düzeyde Avrupa dayanışma sağlamazsa bu krizi atlatamayacağız.”Corona virüsüyle mücadele etmek için Avrupa Birliği devletleri arasında ortak kredi projesini ortaya atmaktadır. Almanya ise buna karşı çıkmaktadır.
Avrupa’daki bencilik hiç sökülemedi, kapitalist oldukları ve İslâm’ı benimsemedikleri sürece de sökülemez. Corona olayıyla bencilik daha fazla bariz oldu. İşte Avrupa’nın zaaf noktası budur.
Almanya Başbakanı Merkel şöyle dedi: “Benim bakışım Avrupa Birliği, kuruluşundan beri en büyük testten geçiyor. Değişik oranlarda bütün devletleri etkileyen meydan okuyan büyük bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalıyor. Önemli olan corona virüsünün meydana getirdiği ekonomik krizden Avrupa Birliği’nin güçlü şekilde çıkmasıdır.”
İspanya Başbakanı Sanchez 5.4.2020’de Avrupa’ya çağrı niteliğinde bir makale yazdı. Makale birkaç dille birkaç Avrupalı gazetede yayınlandı, şöyle dedi: “Vatandaşlarımız ölüyor, hastaneler dolmuş taşımış durumda. Ya sarsılmaz dayanışmayla cevap veririz ya da (Avrupa) Birliğimiz çöker… Bugün dayanışma yapılmazsa ortak bir geleceğimiz yok, dayanışma olmaması hâlinde Avrupa’nın geleceği ciddi yara alacaktır. Avrupa’nın corona virüsü salgını nedeniyle ciddi krizle yüz yüze oluruz. Hepimiz kazanmasak sonunda hepimiz kaybederiz… Ya şimdi harekete geçeriz ya da hiçbir zaman. Çünkü Avrupa’nın kendisi tehlike altındadır.”
Avrupa Birliği’nin konsey Başkanı Charles Michel, Avrupa Birliği’nin liderleri, corona virüsün ekonomik zararlarının neticelerini incelemek üzere 23.4.2020’de video konferans yapacaklarını ifade etti. Nitekim 9.4.2020’de birliğin maliye bakanları virüsten dolayı ekonomik zarar gören devletlere 500 milyar avro sunacaklarını açıkladı. Charles, bu anlaşmanın büyük bir çıkış olduğunu gösterdi ve liderlere geçici ekonomik Avrupalı bir fon kurulmasını önerdi. Maliye bakanları yardımın 3,2 trilyon avroya ulaşacağını açıkladılar. Bu dünyadaki en büyük yardım hamlesidir.
Eğer İtalya ve İspanya gibi çok zarar gören devletlere yardım edilirse Avrupa Birliği belli bir zamana kadar korunup yaşatılır. Bu devletler yardıma muhtaç devletlerdir, halkları kapitalist ve tam bir menfaatçidirler. Onlara yardım edilirse susarlar. Bir ihtimal bu olacaktır. Fakat krizden en güçlü Almanya’nın çıkacağı görünüyor. Bu ise onun devletlerarası durumundaki etkisini arttırabilir, evrensel büyük devlet olma yolunu daha fazla açabilir. Ancak bu, Almanya siyasetçilerine bağlıdır; bu fırsatı ne kadar değerlendirip cesaret gösterecekler?!
Devletlerarası durumunda değişiklik olursa -ki bu muhtemeldir-Müslümanlar için fırsat artıyor demektir. Fakat bu fırsatı değerlendirmek siyasetçilerine ve partilerine bağlıdır. İslâm memleketlerini yöneten siyasetçilerden hiçbir şey beklenmez. Zira onlar fikirsizdirler ve büyük devletlere bağlılığa alıştılar. Dolayısıyla büyük devlet giderse yerine başka bir devlet doğarsa ona bağlanmaya hazırdırlar. Değişiklik fırsatını kullanmak sadece ümmetin samimi, uyanık partileri veya hiziplerinden beklenir. Dünya siyasetini aydın bakışla idrak eden, hiçbir devlete bağlı olmayan, milli ve milliyetçi olmayan, bütün İslâm ümmetini düşünen, İslâm’ı derin bir şekilde kavrayan, ondan anayasasını ve nizamlarını tespit eden ve bunları uygulayacak adamlarını hazırlayan İslâmi hizip ancak bu köklü değişim yapabilir ve büyük devlet kurabilir. Allah’ın izniyle bu olacaktır.
İşte Müslümanlar bu tür çalışma yapmalılar, Avrupa devletlerinin veya başkalarının şefkatini beklemeyecekler, daha doğrusu İslam fikriyle onları etkilemeye çalışmalılar. Zira dünya kendilerine ve İslam’a muhtaçtır. İslam’dan başka bir fikir ve sistem insanları kurtarmaz, sosyalizm iflas ettiği gibi kapitalizm de iflas etti. Müslümanlar bu mesuliyeti hissedip taşımalılar. Hem de bu şer’i bir mesuliyettir; bu ancak Resulullah sallallahu aleyhi vesellem ‘in yaptığı gibi İslam devletiyle olur. Müslümanlar 13 asırdır bunu sürdürdüler, kâfirler bunu yıktıktan sonra tekrar bunu, Raşidi bir Hilafet olarak kurmaya çalışmalılar. Bu, Allahtan bir mükellefiyettir, Zira Allah (cc) şöyle buyurdu:
كُنۡتُمۡ خَيۡرَ اُمَّةٍ اُخۡرِجَتۡ لِلنَّاسِ تَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَتَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمُنۡكَرِ وَتُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِؕ وَلَوۡ اٰمَنَ اَهۡلُ الۡكِتٰبِ لَڪَانَ خَيۡرًا لَّهُمۡؕ مِنۡهُمُ الۡمُؤۡمِنُوۡنَ وَاَكۡثَرُهُمُ الۡفٰسِقُوۡنَ
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri nehyedersiniz ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap (Yahudiler ve Hıristiyanlar) iman etseler di kendileri için daha iyi olurdu. Onlardan iman edenler vardır, fakat çoğu fasıklardır”. (Al-i İmran 110)
Esad Mansur