Soru:

Bir tekstil atölyesi ya da bir marketin zekâtı gelir üzerinden mi hesaplanır? Yoksa içindeki var olan mal üzerinden mi yapılır?

Ayrıca arsa ve daire gibi malların zekât durumu nasıl olur?

Birde 50 bin TL parası olanın zekât vermesi gerekiyor mu?

Cevap:

Semure b.Cundüb RadiyAllahu Anh adlı Sahabe şöyle dedi: “Allah’a hamd ettikten sonra! Rasulullah satışa hazırladığımız mal üzerinde sadaka (zekât) çıkarmamızı bize emrediyordu.”[Ebu Davud]

Ebu Zerr RadiyAllahu Anh Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet etti:

[وفي البَزّ صدقة]

“Bezz üzerinde de sadaka (zekât) vardır.”[Darekutnî ve Beyhakî]

Bezz ise ticaret yapmak üzere hazırlanan kumaş ve elbisedir.

2. Râşid Halife Ömer RadiyAllahu Anh beytu’l mal sorumlusu olarak çalışan Abdurrahman b.Abdulkari şöyle rivayet etti: “Ömer b.Hattab döneminde beytu’l maldan sorumlu idim. Zekât zamanı geldiğinde ticaret malları toplanır, onların bulunanları ve (orada) bulunmayanları hesaplanır, sonra mal sahibinden görülen ve görülmeyen mallar üzerinde zekât alıyordum (topluyordum).”[Ebu Ubeyd]

Görülen mal mal sahibi yanında bulunup zekât memurunun gördüğü maldır. Görülmeyen mal ise mal sahibi yanında bulunmayıp onun dediğine göre başka yerde bulunan mallarıdır. Zira zekât memuru mal sahibine görmediği malları sorar, mal sahibinin dediğine göre ondan zekâtı alıp beytu’l mala koyar ve ondan sonra Hilâfet Devleti ayette geçtiği gibi sekiz sınıfa veya bir kısmına harcar.

Allah Celle Celâlehû şöyle buyurdu:

[اِنَّمَا الصَّدَقٰتُ لِلۡفُقَرَآءِ وَالۡمَسٰكِيۡنِ وَالۡعٰمِلِيۡنَ عَلَيۡهَا وَالۡمُؤَلَّـفَةِ قُلُوۡبُهُمۡ وَفِى الرِّقَابِ وَالۡغٰرِمِيۡنَ وَفِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ وَابۡنِ السَّبِيۡلِ‌ؕ فَرِيۡضَةً مِّنَ اللّٰهِ‌ؕ وَاللّٰهُ عَلِيۡمٌ حَكِيۡمٌ]

“Sadakalar (zekât) ancak şunlar içindir: fakirler, miskinler (yoksullar), toplaması ve dağıtmasında memur olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, azat edilecek köleler, borcunu ödemeyenler, Allah uğrunda (cihad) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.”[TevbeSuresi 60]

Bu hususlarda Sahabe arasında hiç ihtilaf yoktur. Bu delillere göre Ebu Hanife, Şafi ve İbni Hanbel gibi imamlar da satışa hazırlanan veya ticarete arz edilen mallar üzerinde zekâtın verilmesinin farz olduğunu açıkladılar.

Buna binaen, makine ve aletler gibi üreten araçlar, atölye, market veya dükkân gibi işyerleri üzerinde zekât yoktur. Yalnız oradaki satış için hazırlanmış mallar üzerinde zekât vardır. Eğer o mallar satış için olmayıp sadece işe gerekli oluyorsa üzerinde zekât yoktur; masa, koltuk, dolap, yakıt, anahtarlar vs, atölyeden veya dükkândan birer parça sayılır. Fakat işlenecek mallar, ham maddeler varsa bunlar işlendikten sonra satılacak mallar olduğundan dolayı üzerinde zekât vardır.

Misal olarak, bir atölyede veya bir yerde kumaş üreten dikiş makineleri varsa bunların zekâtı yoktur. Bunlara bağlı iğneler, yedek parçalar, tamir için anahtar ve değişik aletler üzerinde zekât yoktur. Fakat kendisinden kumaş yapılacak ham madde olan iplikler üzerinde zekât vardır. Zira bunlar satılacaktır. Bunların üretileceği gündeki değeri değerlendirilip para olarak zekâtı çıkarılır.  

Başka bir misal; koltuk üreten fabrika, atölye, işyeri, değişik makine, testere ve üretim için araç ve gereç üzerinde zekât yoktur. Ama satılacak şey, koltuğun ham maddesi; tahta, kumaş, sünger vs. bunlar üzerinde zekât vardır. Zekât verme zamanı gelince kıymetleri değerlendirilir, para olarak çıkarılır.

Arsa, daire, işyeri ve işyeri için kullanılan araba, araç, gereç, özel araba gibi mallar üzerinde de zekât yoktur.

Ancak bir şey satmak üzere; ticarete arz edilen hangi mal ise arsa veya daire veyahut araba üzerinde zekât vardır. Bunların ticaretini yapan kimse zekât verme zamanında o günde bunların değerini biçer ve zekâtı para olarak çıkarır.

Zekât nisabına ulaşan bir mala Hicri bir sene geçince zekât verilir. Eğer bir kişi her Ramazan ayında zekâtını veriyorsa kendi elinde var olan para, işyerinde satışa hazırladığı veya sunduğu daire, arsa gibi malları; elinde bulundurup ticaretini yapan tüccar, emlakçı ve müteahhit gibi kimseler parasal olarak değerlendirirler, kıymetlerden %2,5 zekât verirler.

Zekâtın nisabı ise ya 85 gram 24 ayar altın veya 595 gram gümüştür. Bir kimse en az bu kadar altın veya gümüş sahibi olursa veya malın değeri en az bu kadar olursa zekâtı çıkarır. Bunu Allah’a bir ibadet olarak sayar, Allah’ın rızasını gaye edinir. Bu nedenle gümüş nisabına göre zekât çıkarılması daha üstündür. Kimin elinde 595 gram gümüş değerinde para veya ticarete arz edilen mal varsa bu nisaba göre zekât verirse daha üstündür. Eğer gümüş gramı 5 TL ise 595×5= 2975 TL. Bu kadar parası olan kimse bunun %2,5’ı zekatını vermesi daha üstündür.

Eğer üstünlük istemeyip Altın nisabına göre, eğer bu gün 24 ayar altının gramı 400 TL ise 85×400= 34.000TL’den zekât çıkarmalıdır. Bunun %2,5’i zekât olarak vermelidir. Daha fazla ise buna göre hesaplanır. Her iki nisap hesabına göre de 50 bin TL’ye sahip olan kimse zekât vermelidir.  Bunun %2,5 zekâtını çıkarmalıdır. Buna göre 1250 TL zekât vermesi farzdır. Sekiz sınıfa, bunlardan birine veya birkaçına harcar. Hilâfet Devleti olunca ona teslim eder, harcama işini o yapar.

Yukarıda gösterdiğimiz Râşid Halife Ömer RadiyAllahu Anh’ın beytu’lmal memurları senede bir defaya mahsus olarak zekât zamanında tüccarlara giderler, mallarını sayıp hesaplarlar, mal üzerindeki %2,5 zekâtı alıp toplarlar, beytu’lmala götürürler, ondan sonra halife o sekiz sınıfa, bunlardan birine veya bir kısmına harcar. Hangisi daha muhtaç ise önce ona verilir, harcanır.

Hilâfet Devleti, şimdiki zalim demokratik kapitalist devletler gibi her satışta vergi toplamaz. Ancak olağanüstü hâllerde devlet bütçesinde/beytu’lmalda para mevcut değilse sadece fakirler, miskinler (yoksullar), cihad ve yolda kalmışlar için yalnızca zenginlerden toplar ve bunların ihtiyaçlarını kapatır.   

Esad Mansur