Soru:

“Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.”[Şura Suresi 30]

Bu ayeti nasıl anlamalıyız? Ayetin kastı dünya hayatı içerisinde başımıza gelecek olan musibetler mi yoksa ahiret yurdunda karşılaşacağımız azap mı? Şayet bu dünya hayatı ile alakalıysa peygamberlerin uğradığı musibetleri nasıl değerlendirmeliyiz?

Cevap:

Allah Celle Celâlehûşöyle buyurmuştur:

[وَمَاۤ اَصَابَكُمۡ مِّنۡ مُّصِيۡبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتۡ اَيۡدِيۡكُمۡ وَيَعۡفُوۡاعَنۡ كَثِيۡرٍؕ‏] “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.”[Şura Suresi 30]

Bu ayette kötülük yapanın ahirette karşılaşacağı azaba herhangi bir işaret yoktur. Daha doğrusu dünyada azap görecektir. Her musibet insanın yaptığı kötülükten dolayı bir ceza sayılır. Şura Suresi 48. ayette Allah Celle Celâlehû bunu bildirmektedir:

[اِذَٓا اَذَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ فَاِنَّ الْاِنْسَانَ كَفُورٌ]

“İnsana bir rahmet indirirse onunla sevinir ama insanın yaptığı kötülükten dolayı başına bir musibet indirdiğimiz zaman nankör olur, Allah’ın nimetini inkâr eder.” [Şura Suresi 48]

Birçok ayette musibetlerin ancak insanların işledikleri kötülükten dolayı başlarına geldiği gösterilmiştir. Allah Celle Celâlehû Kitabı’nda eski kavimlerin peygamber ve rasulleri yalanladıklarında onlara azap olarak değişik musibetler indirdiğini bildirmektedir.

Maide Suresi 49. ayette Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlere ve onun hükmünü uygulamayanlara musibetler indireceği açıklanmaktadır.

Enfal Suresi 25. ayette zalimlere karşı çıkmayanların başına musibet indireceği bildirilmektedir.

Uhud Savaşı’nda dağda Müslümanların arkasını koruyan kişilerin çoğu, devlet reisi ve savaşın komutanı olarak savaşı yöneten Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem den ikinci emir gelmeden dağdan inmelerinden dolayı Müslümanların başına yenilgi ve diğer musibetler gelince Müslümanlar şöyle sordular:

[أَوَلَمَّآ أَصَٰبَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنفُسِكُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ]

“Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde ‘Bu, nereden başımıza geldi?’ dediniz, öyle mi? De ki: O (musibet), kendinizdendir. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”[Âl-i İmran Suresi 165]

Bedir Savaşı’nda Müslümanlar hiçbir kötülük, bir muhalefet yapmadılar, savaş için gelmedikleri ve söz vermedikleri hâlde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem savaş kararı verdiğinde hemen O’na uydular, silahları ve sayıları az olmasına rağmen cihat ettiler. Kâfirlere kaşı galip geldikleri gibi onlardan birçok kimseyi de öldürdüler, esir ve ganimet aldılar. 

Nisa Suresi 61 ve 62. ayetlerde şöyle geçmektedir:

[وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا۟ إِلَىٰ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ وَإِلَى ٱلرَّسُولِ رَأَيْتَ ٱلْمُنَٰفِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَانًا وَتَوْف۪يقًا]

“Mümin olduklarını iddia edenlere Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Rasul’e (Sünnet’e) gelin dendiğinde, münafıkların yüzlerini senden çevirdiklerini görürsün. Bundan dolayı başlarına bir musibet geldiği zaman hemen sana gelirler bizim maksadımız böyle değildi (Kura’n’ı ve Sünnet’i terk etmek değil), biz ancak iyilik, sulh ve barıştırmayı kasettik derler.”

Allahu Teâlâ birçok ayette musibetlerin kâfirler ve münafıklar için birer azap olduğunu, ahirette daha ağır azap da göreceklerini bildirmektedir. Fakat mümin için bir bağışlama ve bir kefaret olduğunu göstermiştir. Allahu Teâlâ Âl-i İmran Suresi 152. ayette beladan sonra müminleri bağışladığını göstermiştir.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur:

[مَا يُصِيبُ الْمُسْلِمَ مِنْ نَصَبٍ وَلاَ وَصَبٍ وَلاَ هَمٍّ وَلاَ حُزْنٍ وَلاَ أَذًى وَلاَ غَمٍّ حَتَّى الشَّوْكَةِ يُشَاكُهَا، إِلاَّ كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا مِنْ خَطَايَاهُ]

“Müminin başına ne musibet gelirse yorgunluk, acı, dert, hüzün, eziyet, keder hatta bir diken kendisine batsa bile buna mukabil Allah onun günahlarını siler.”[Buhari]

Yine Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

[عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ  وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ]

“Müminin işi şaşırtıcı bir şeydir! Onun işinin hepsi hayırlıdır. Mümin dışında böyle bir kimse yoktur. Eğer (mümine) bir iyilik dokunursa Allah’a teşekkür eder, bu kendisi için bir hayırdır. Eğer bir zarar dokunursa sabreder. Bu da kendisi için bir hayırdır.”[Müslim]

Yine musibetler insanın başına Allah’a ve dinine döndürmek için gelir. Rum Suresi 41. ayette insanların işledikleri kötülüklerden dolayı karadan ve denizden fesat ve bozgunculuğun yayıldığı ifade edilmiştir. Allahu Teâlâ yaptıklarının bir kısmına karşı azap tattıracaktır, umulur ki (Allah’a ve dinine) dönerler.  

Yine Allahu Teâlâ müminleri denemek üzere musibet ve bela indirir. Sabırlı olanları ödüllendirecektir. Şöyle buyurmuştur:

[وَلَـنَبۡلُوَنَّكُمۡ بِشَىۡءٍ مِّنَ الۡخَـوۡفِ وَالۡجُـوۡعِ وَنَقۡصٍ مِّنَ الۡاَمۡوَالِ وَالۡاَنۡفُسِ وَالثَّمَرٰتِؕ وَبَشِّرِ الصّٰبِرِيۡنَۙ‏ الَّذِيۡنَ اِذَآ اَصَابَتۡهُمۡ مُّصِيۡبَةٌۙ قَالُوۡٓا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّـآ اِلَيۡهِ رٰجِعُوۡنَؕ‏ اُولٰٓٮِٕكَ عَلَيۡهِمۡ صَلَوٰتٌ مِّنۡ رَّبِّهِمۡ وَرَحۡمَةٌ‌ وَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡمُهۡتَدُوۡنَ البلاء البقرة]

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile de­neriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir musibet veya bir bela geldiği zaman: Biz Allah’ın kulla­rıyız ve biz O’na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Doğru yolu bulanlar da onlardır.”[Bakara Suresi 155-157]

Nebiler günahsız, masumdurlar. Bütün günahları silindiği hâlde başlarına musibetler gelmiştir. Kâfirler onlara eziyet çektirmiştir. Dava uğrunda çok sıkıntı çekmiş, bazıları da öldürülmüştür. Onlar günah işlediklerinden dolayı bu musibet ve eziyet başlarına gelmemiştir. Diğer insanlara sabır hususunda örnek olsunlar diye Allah Celle Celâlehû Rasulü Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hitap ederek şöyle demiştir:

[فَاصۡبِرۡ كَمَا صَبَرَ اُولُوا الۡعَزۡمِ مِنَ الرُّسُلِ]

“Azimkarlık sahibi olan rasullerin sabrettikleri gibi sabret!” [Ahkaf Suresi 35]

Şöyle de buyurmuştur:

[أمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ مَسَّتْهُمْ الْبَأْسَاءُ وَالضَّرَّاءُ وَزُلْزِلُوا حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ نَصْرَ اللَّهِ قَرِيبٌ]

“Yoksa sizden önce gelip geçmiş olan (müminlerin) başlarına gelen (musibetler) misali sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara türlü türlü şiddet, zarar ve musibetler dokundu ve şiddetlice sarsıldılar. Hatta Rasul ve O’nunla beraber bulunan müminler bile ‘Allah’ın yardımı ve zaferi ne zaman gelecektir?’ diyecek kadar darlığa ve zorluğa düştüler ve sarsıldılar! Evet! Şüphesiz ki Allah’ın zaferi yakındadır.”[Bakara Suresi 214]

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve Ashabı bir günah işlemedikleri hâlde, sırf Allah’a ve dinin hâkimiyetine çağırdıkları için çok eziyet gördüler. Bu ise onların sabırlarını denemek ve her eziyete karşı sabır hususunda gelecek müminler için örnek olsunlar diyedir.

Asrımızda İslâm davetini taşıyanlar ve dinini hâkim kılmak için mücadele edenlerin günahları az olsa bile başlarına büyük musibetler gelmektedir. Bu musibetler hem kefarettir, günahları silinir, hem mükâfattır, sevapları artar. Bu sebeple üzülmesinler, sevinsinler, Allah’ın izniyle yakında zafer göreceklerdir.

Esad Mansur