Soru Cevap

Soru:

Bazı kişiler Müslümanların cahilliklerini “Cehalet mazeret değildir!” diyerek kolayca küfürle itham ediyor. Sorum cehalet mazeret midir değil midir?

Cevap:

Şer’î mazeret, ancak şer’î hükümlerin mazeret olarak saydığı hâllerdir. Şer’î ruhsatlar şer’î mazeret olarak kabul edilir.  

İnsanın kaldıramayacağı şey, iradesi dışında meydana gelen bir hâl, unutmak ve hata yapmak şer’î mazeret olarak sayılmıştır. Allah Celle Celâlehû şöyle buyurmuştur:

[لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا]

“Allah, hiç kimseyi gücünün üstünde bir şeyle mükellef kılmaz. (Herkesin) kazandığı (iyilik) lehine ve işlediği (kötülük) ise aleyhinedir! Rabbimiz, eğer unuttuk veya hata yaptıysak, bizi hesaba çekme!”[Bakara Suresi 285]

Allah CelleCelâlehû şöyle buyurmuştur:

[وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُم بِهِ وَلَكِن مَّا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا]

“Bir hata yapmışsanız, size günah yoktur. Fakat kalplerinizin kasıtlı olarak yaptıkları böyle değildir (günahınız vardır). Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.”[AhzabSuresi 5]

Ayrıca insan bir şeye zorlanırsa ve bu zorlamaya karşı gelemiyorsa onu defedemiyorsa şer’î mazeret olarak sayılmıştır. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

[إِنَّ اللَّهَ وَضَعَ عَنْ أُمَّتِي الْخَطَأَ وَالنِّسْيَانَ وَمَا اسْتُكْرِهُوا عَلَيْهِ]

“Ümmetim üzerinden şu üç husus kaldırıldı (hesaba çekilmezler): Hata yapmak, unutmak ve zorlandıkları şey.” [Taberani, Ebu Hatim]

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle de buyurmuştur:

[رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلاَثَةٍ عَنِ النَّائِمِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ وَعَنِ الصَّبِيِّ حَتَّى يَشِبَّ وَعَنِ الْمَعْتُوهِ حَتَّى يَعْقِلَ]

“Şu üç kişi hakkında kalem kaldırıldı (günah yazılmaz): Uyanıncaya kadar uykuda bulunan, büyüyünceye kadar küçük olan ve ayılıncaya veya aklı yerine gelinceye kadar deli olan.”[İbniHanbel, Tirmizi, İbniHibban]

Mesela oruçla ilgili mazeret yolculuk, hastalık ve tutmaya gücü olmamaktır.

[فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ]

“Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.”[Bakara Suresi 184]

Bir kısım bedeviler cihada gitmeyince Allah CelleCelâlehûonlara sert şekilde çattı, onları kötüledi ve elim azapla tehdit etti. Onlar değişik bahaneler göstermeye başladılar. Mallarımız ve çocuklarımız bizi meşgul etti, bizi affet dediler. Bu onlardan kabul edilmedi. Zira bu meşguliyet şer’î mazeret değildir. Fetih Suresi 11-16. ayetleri bu konuya değinmektedir. Ancak Allahu Teâlâkör, topal ve hastaları cihat farzından müstesna kılarak şöyle buyurmuştur:

[لَيۡسَ عَلَى الۡاَعۡمٰى حَرَجٌ وَّلَا عَلَى الۡاَعۡرَجِ حَرَجٌ وَّلَا عَلَى الۡمَرِيۡضِ حَرَجٌ‌]“(Cihada gitmemek için) kör, topal ve hasta olanların günahı yoktur.”[Fetih Suresi 17]

Cihat gibi bir farzı yapmamak için kör, topal ve hasta olmak şer’î mazeret sayılmıştır. Fakat bunlar namaz kılmamak için bir mazeret görülmemiştir. Namaz farzını Müslüman nasıl kılabiliyorsa öyle kılmaya çalışmalıdır.

Cihada gitmemek için bahaneler uyduranları Allah Celle Celâlehû Tevbe Suresi’nde teşhir etmektedir. Onları mazeretçiler, mazeret uyduranlar olarak adlandırmıştır:

[وَجَآءَ الۡمُعَذِّرُوۡنَ مِنَ الۡاَعۡرَابِ لِيُؤۡذَنَ لَهُمۡ وَقَعَدَ الَّذِيۡنَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُوۡلَهٗ‌ ؕ سَيُصِيۡبُ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا مِنۡهُمۡ عَذَابٌ اَلِيۡمٌ]

“Bedevilerden mazeretçiler senden izin almaya geldiler. Allah ve Rasulü’nü yalanlayanlar (cihada gitmemek için) oturdular, geri kaldılar. Onlardan kâfir olanlara acılı azap dokunacaktır.”[TevbeSuresi 90]

İslâm davetini yüklenmek her Müslümana farzdır. Yüklenirken engel bir durumu olursa yukarıdaki şer’î mazeretler geçerlidir. Fakat mallar ve çocuklarla meşgul olmak hiçbir şekilde şer’î mazeret sayılmamıştır. Bu nedenle farzlar terk edilirse günahkâr olunur.

Kadınlar için ayrıca mazeretler vardır. Bazı şer’î hükümleri yerine getirmekle ilgili bazı hâllerde şer’î mazeretleri vardır: Hamile olmak, doğum yapmak, âdet görmek, dışarıya gitmek için kocasının iznini almak ve yolculuk yapmak için mahreminin bulunması gibi…

Bazı hâllerde cehalet, cahillik şer’î mazeret sayılır.

Allah Celle Celâlehû birçok ayette şirk, küfür veya bir kötülük yapmayı nehyederken bunu “bilerek” yapmayın demektedir. Şöyle buyurmuştur:

[الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الأَرْضَ فِرَاشاً وَالسَّمَاء بِنَاء وَأَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَّكُمْ فَلاَ تَجْعَلُواْ لِلّهِ أَندَاداً وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ]

“O, yeryüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina (bir çatı) olarak kıldı. Gökten su indirip onunla size rızk olmak üzere ürünler meydana getirdi. Artık Allah’a bile bile eş koşmayın.”[Bakara Suresi 22]

[وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ]

“Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.”[Bakara Suresi 42]

[وَلَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالْإِثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ]

“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hâkimlere (idarecilere veya mahkeme hâkimlerine) vermeyin.”[Bakara Suresi 188]

Muaviye bin Hakem’den şöyle rivayet edilmiştir:

[مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذْ عَطَسَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ فَقُلْتُ يَرْحَمُكَ اللَّهُ إِنَّ هَذِهِ الصَّلاَةَ لاَ يَصْلُحُ فِيهَا شَىْءٌ مِنْ كَلاَمِ النَّاسِ إِنَّمَا هُوَ التَّسْبِيحُ وَالتَّكْبِيرُ وَقِرَاءَةُ الْقُرْآنِ]

 “Biz, Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem ile beraberdik. Kavimden bir adam, aksırdı. Ben de Allah sana rahmet/merhamet etsin! dedim. (Allah’ın Rasûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem) ona güzel şekilde şöyle dedi: bizim bu namazımızda insanların kelamından bir şey doğru değildir. Ancak, onda tesbihat tekbir ve Kur’an vardır.” [Müslim] Ona namazını iade et, tekrar kıl demedi. 

Burada cahilce söylediğinden dolayı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ona namazı iade et demedi. Şu hâlde cahillik şer’î mazerettir.

Zina yaptığını itiraf eden bir kimseye Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem [فَهَلْ تَدْرِي مَا الزِّنَا]  “Zinanın ne olduğunu biliyor musun?”[Ebu Davud] diye sordu. Eğer bunun ne olduğunu bilmezse hüküm farklıdır. II. Râşid Halife Ömer RadiyAllahu Anh, bir kadın, kölesiyle ilişki kurunca onu recmetmek istedi. Kadın bir ayete dayanarak yaptığını söyleyince halife Sahabe RadiyAllahu Anhum ile istişare yaptı. Dediler ki: “Kadın ayeti yanlış tevil etti, ona bu ceza verilmez. Halife ona zina cezası vermedi.”[İbniCerir ve Beyhaki]

Bir bedevi mescide bevledince insanlar ona karşı bir şey yapmaya ve söylemeye (azarlamak, dövmek vs.) kalkıştılar. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[دَعُوهُ وَهَرِيقُوا عَلَى بَوْلِهِ سَجْلاً مِنْ مَاءٍ أَوْ ذَنُوبًا مِنْ مَاءٍ فَإِنَّمَا بُعِثْتُمْ مُيَسِّرِينَ وَلَمْ تُبْعَثُوا مُعَسِّرِينَ]

“Onu bırakın (bevlini) tamamlasın. Onun bevli üzerine bir kova su dökün. Siz kolaylaştırıcı insanlar olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı insanlar olarak gönderilmediniz.”[Buhari]

Bu bedevi bunu ceheletle yapmıştı, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir cahile bu şekilde davranmayı emretti. Sonra ona öğretmek gerekir.

İslâm cehaleti veya cahilliği kötülemiştir. Birçok ayet ve hadiste ilim ve öğrenmeyi teşvik etmiş, ilmi talep etmeyi farz kılmıştır. Yine ilim sahiplerine sormayı da talep etmiştir.

[فَسۡـــَٔلُوۡۤا اَهۡلَ الذِّكۡرِ اِنۡ كُنۡتُمۡ لَا تَعۡلَمُوۡنَ]

“Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (âlimlere) sorun.” [Enbiya Suresi 7]

Allah insanlara öğretmek için rasuller ve peygamberler gönderdi. Ancak bu şekilde bahaneleri kalmaz.

[وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِيۡنَ حَتّٰى نَبۡعَثَ رَسُوۡلًا] “Bir rasul göndermesek kimseye azap vermeyiz.”[İsraSuresi 15]

Rasul geldiğine göre, insan bir şeyin hükmünü bilmediğinde önce sormalı, ondan sonra hareket etmelidir. Fakat bu kimsenin öğrenmesi zor ise mazeretlidir; okuma yazması yoksa veya ona öğretebilecek kimse yoksa mazeretli olur.  O bedevi gibi çölde, Afrika ormanlarında ve buna benzer yerlerde kaldığı yerden dolayı şer’î hükümleri bilemiyorsa mazeretli olur.

Burada da bilen Müslümanlar üzerine büyük mesuliyet düşer. Onlar, Müslümanlara ve sair insanlara tebliğ etmeye ve öğretmeye çalışmalıdırlar. Bu nedenle de İslâm davetini taşımak farzdır.

Birçok yerde insanlar cehalet içerisinde yaşamaktalar. İslâm’ın ne olduğunu bilmiyorlar. Yine birçok Müslüman da cehalet içerisindedir. İslâm’ı doğru dürüst bir yerden öğrenememektedirler. Hatta İslâm memleketlerinde kurulan sistemler okullarda Müslümanlara İslâm’ı öğretmemektedir. Dolayısıyla Müslümanlar şer’î hükümler açısından cahil olarak yetişmektedirler.

Yakında Allah’ın izniyle İslâm Hilâfet Devleti kurulunca ilkokullardan itibaren derslerin yarısı İslâm’la ilgili olacaktır. Böylece okul boyunca Müslüman çocuk akaid, fıkıh, usulü fıkıh, tefsir, siyer, Arapça ve hayatla ilgili hemen hemen İslâm’ın bütün hüküm ve fikirlerini öğrenmiş olacaklar. Cehalet kalkacaktır ve İslâm şahsiyetine sahip olacaklar. Ondan sonra kendi kendilerini geliştirecekler veya yüksekokullara gidecekler, ilim sahipleri olacaklar. Bu şekilde birçok âlim ve müçtehit kimse yetişecek ve insanlara her konu hakkında şer’î hükmü verebilecekler.

Esad Mansur.