-130-

Allah uğrunda savaşırken haksızca saldırıların yasağı:

İslam niçin savaşı meşru kıldı?

Haksızca savaş ve saldırı nedir?

Savaşa ne zaman izin geldi?

 وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

“Sizinle savaşanlarla Allah uğ­runda savaşın. Fakat haddi aşmayın (haksızca saldırmayın). Şüphesiz ki, Allah hak­sızca haddi aşanları, saldıranları sevmez.” (Ba­kara 190)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem hicret ederken, Muhammed suresi’nin 3. Ve 4. ayette savaşı başlatma emri geldiğine dair sahih rivayet vardır. Bu rivayet tercih edilir. Bu savaş­manın sebebi, kâfirlerin batıla uymalarıdır. Kâfirlerin kendilerini yaratan Al­lah’ın emrini reddettikleri için onlara karşı Allah savaş açtı.

 ذٰلِكَ بِاَنَّ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا اتَّبَعُوا الۡبَاطِلَ وَاَنَّ الَّذِيۡنَ اٰمَنُوا اتَّبَعُوا الۡحَقَّ مِنۡ رَّبِّهِمۡ‌ؕ كَذٰلِكَ يَضۡرِبُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ اَمۡثَالَهُمۡ ‏فَاِذَا لَقِيۡتُمُ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا فَضَرۡبَ الرِّقَابِ ؕ

“Bunun sebebi şudur; kâfirler batıla tabi oldular ve müminler rablerinden gelen hakka tabi oldular. Böylece Allah insanlara kendilerinden misalleri veriyor. Kâfirlerle karşılaştığınız zaman onların boyunlarını vurun…” (Muhammed 3) ayeti ile ilişkili olarak savaşı başlatmak için rivayet edildi.

 Bu savaş­manın sebebi, kâfirlerin batıla uymalarıdır, ondan öncekileri ayet açık­ladı. Kâfirler kendilerini yaratan Al­lah’ın emrini reddettikleri için onlara karşı Allah savaş açtı.

Çünkü onlar za­lim oldular; onları yaratan ve kendilerine her nimeti veren Allah’ın hakkını reddettiler, onu inkâr ettiler veya şirk koştular ona karşı nankörlük ettiler, ona teşekkür etmeyi ve kulluk etmeyi reddettiler, onun kanunlarını çiğnediler. Haram kıldıklarını haram kılmadılar. İşte bu şekilde batıla tabi oldular. Onlarla savaşmak hak oldu.

Allah şöyle buyurdu:

قَاتِلُوا الَّذِيۡنَ لَا يُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُوۡنَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُوۡلُهٗ وَلَا يَدِيۡنُوۡنَ دِيۡنَ الۡحَـقِّ مِنَ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوا الۡـكِتٰبَ حَتّٰى يُعۡطُوا الۡجِزۡيَةَ عَنۡ يَّدٍ وَّهُمۡ صٰغِرُوۡنَ

“Allaha ve ahiret inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlar ve hak dini İslam’ı din olarak edinmeyen Ehl-i kitapla (İslam devletine) boyun eğinceye ve güçlerine göre cizye verinceye kadar savaşın” (Tevbe 29)

Peki bu kafirlerle kimler savaşacaktır diye sorulabilir?! Elbette ki Allah’a inanıp emrine uyan­lar savaşacaktır. Bu imanın gereğidir. Bu nedenle Allah müminleri kendi uğ­runda savaşmakla mükellef kılmıştır.  Buna göre müminlerin savaşması hak­tır, bu müminlerin imanlarının gereği­dir. Çünkü kâfirler kendilerini yaratan Allah’ın hakkını çiğnemişlerdir. Bu ayet Allah’ın hakkını çiğneyen kimselerin kim olduklarını özetledi.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Mekke’de Allah’a davet ederken kâfirler onu ve mümin­leri ezmeye başladılar, kimini öldürdü­ler kimini işkenceye maruz bıraktılar, kimini de göçe zorladılar. Sadece Allaha ve hâkimiyetine davet ettikleri içindir! Bu şekilde müminlerin savaşı hak oldu ve savaşmaya kendilerine izin verildi.

Allah şöyle buyurdu:

اُذِنَ لِلَّذِيۡنَ يُقٰتَلُوۡنَ بِاَنَّهُمۡ ظُلِمُوۡا‌ ؕ وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَـصۡرِهِمۡ لَـقَدِيۡرُ ۙ‏ اۨلَّذِيۡنَ اُخۡرِجُوۡا مِنۡ دِيَارِهِمۡ بِغَيۡرِ حَقٍّ اِلَّاۤ اَنۡ يَّقُوۡلُوۡا رَبُّنَا اللّٰهُ‌ ؕ وَلَوۡلَا دَ فۡعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعۡضَهُمۡ بِبَـعۡضٍ لَّهُدِّمَتۡ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَّصَلٰوتٌ وَّمَسٰجِدُ يُذۡكَرُ فِيۡهَا اسۡمُ اللّٰهِ كَثِيۡرًا‌ ؕ وَلَيَنۡصُرَنَّ اللّٰهُ مَنۡ يَّنۡصُرُهٗ ؕ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِىٌّ عَزِيۡزٌ‏ اَلَّذِيۡنَ اِنۡ مَّكَّنّٰهُمۡ فِى الۡاَرۡضِ اَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ وَاَمَرُوۡا بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَنَهَوۡا عَنِ الۡمُنۡكَرِ‌ ؕ وَلِلّٰهِ عَاقِبَةُ الۡاُمُوۡرِ‏

“ zulme maruz oldukları için Kendileriyle savaşılana (müminlere) savaşma izni verildi. Allah onları muzaffer kılmaya elbette kadirdir. Onlar sırf rabbimiz Allah’tır dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı manastırlar, mabetler, namaz kılma yerleri ve içinde Allah’ın ismi çokça zikredilen mescitler yıkılır giderdi. Allaha (dinine) kim Nusret verirse muhakkak Allah ona Nusret verecek, muzaffer kılacaktır. Kuşkusuz Allah kuvvetlidir, mutlak galiptir. Onlar öyle kimselerdir ki kendilerine bir yerde imkân ve otorite verdiğimiz zaman namazı ikame ederler, zekât verirler, marufu emrederler, münkeri nehyederler. İşlerin sonu Allaha aittir” (Hac 39-41)

Ayette şu hususlar belirlendi: müminlere daha önce, Mekke’de fikren ve siyaseten daveti yüklenirken savaş izni yoktu, mücadele sırf fikri ve siyasi idi, bu ayette devlet kurulduktan sonra savaşmaya izin verildi, onlar zulme uğradılar ve yurtlarından çıkarıldılar, bunun sebebi rabbimiz Allah’tır demeleridir. Rab ise müşterek lafızdır; şu manaları taşır: mülk sahibi, kanun teşri edicidir, yönetici ve yetiştiricidir.  İşte mülk sahibi, haram helal kılan, bizi yöneten ve bizi yetiştiren Allah’tır dedikleri için zulme uğradılar. Bu nedenlerle zalimlerle savaşmak hak oldu. Ayette müminler Allah’ın dinine sahip olduklarından dolayı muhakkak ki muzaffer olacaklarına dair büyük müjde vardır. Allah’ın dinine sahip çıkmayanlar rabbimiz Allah’tır demeyenlere zafer yoktur, zillet vardır. Allah onlara bir yerde imkân ve otorite verecektir. O zaman dini uygularlar. Zira burada namazı ikame etmek ifadesi bir kinayedir, dini uygulama manasındadır. Zira müminler daha önce, Mekke’de namazı kılıyorlardı. Burada kendilerine imkân ve otorite verdiğimiz zaman namazı ikame ederler, dini uygularlar, devlet yoluyla zekâtı toplayıp dağıtırlar, devlet yoluyla marufu emrederler ve münkeri neyhederler. İşlerin akıbeti, neticesi Allaha aittir, Allah kendi hakkını savunanları yükseltir ve batılı savunanları alçaltır. Zira İslam dışında her dava batıldır, Allah onu müminlerin elleriyle zail eder, yok eder. Bu nedenle Allah uğrunda savaşmak hak oldu, büyük bir vecibedir.    

Bu asırda Rabbimiz Allah’tır diyenler, Allah’a davet edip şeriatı uygulamak, fikren ve siyaseten bunun otoritesi ve devletini kurmak isteyenlerin, kâfir güçler ve dostları tarafından nasıl ezdiklerini gör­mekteyiz. Hatta mümin kadının ba­şörtüsünü takmasını yasaklıyorlar. Kâfirler güçleri yetse İslam adını bile yer­yüzünden silmek isterler. Allah Celle Celaluhu bunu bize net şekilde bildir­mektedir:

وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنْ اسْتَطَاعُوا

“Nitekim güçleri yetse dininizden dönünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler” (Bakara 217)

Biz onları hidayete ve hak yoluna getirmek üzere onlarla savaşmasak bizi sömürmek, alçaltmak ve batıl fikirleri yaymak üzere bizimle savaşacaklar, bu hak dini döndürmekten geri kalmazlar. Bizi kendi egemenlikleri altında zelil bırakırlar.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

مَا تَرَكَ قَوْمٌ الْجِهَادَ إلاّ ذُلّوا(رواه أحمد  بن حنبل).

“ Bir kavim cihadı terk ederse zelil olmaya mahkûmdurlar” (İbni Hanbel)

 Onlar İslam’la adım adım savaşma taktiğini benimsediler. Ama en önemli adım olan yöne­timden başladılar, baş hedefleri Hilafeti yıkmaktır. İslam memleketleri ve onların Başkenti olan İstanbul’u işgal edince ilk hedefleri Hilafeti yıkmak idi. 1924’te ajanları Mustafa Kemal vasıtasıyla Hilafeti, İslam yönetimini yıkmaya başarınca o günden bugüne kadar nerelere vardı­lar. Her haramı mubah kıldılar ve her kötülüğü yaydılar. Zira İslam yönetimi yıkılırsa İslam’ın diğer kısımlarını yıkmak kendilerine kolay gelir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bunu Allah’ın vahyi ile bize şu şekilde haber vermiştir:

“لَتُنْقَضَنَّ عُرَى الْإِسْلَامِ عُرْوَةً عُرْوَةً فَكُلَّمَا انْتَقَضَتْ عُرْوَةٌ تَشَبَّثَ النَّاسُ بِالَّتِي تَلِيهَا فَأَوَّلُهُنَّ نَقْضاً الْحُكْمُ، وَآخِرُهُنَّ الصَّلَاةُ”     

“İslam düğmeleri düğme düğme çözülecek, bir düğme çözülürse insanlar gerisine başlanmaya teşebbüs ederler, ilk çözülecek düğme yönetimdir, son düğme ise namazdır.” (Al-Hakim)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Allah’tan gayıbla il­gili öğrendiğini müminlere açıklıyor, onların dikkatlerini çekiyor ve onları uyarıyor. Zira haber taleptir. Bu hadis sırf bir haber aktarmak değil, bir uyarıdır, ey Müslümanlar dikkatli olun, İslam’ı ve yönetimini korumaya çalışın emri vardır.  Nitekim bu haber Allah’tandır. Ta ki; kendi dinlerini korumaya çalışsınlar. Yönetim başta olmak üzere İslam’ı hi­maye etmek için savaşsınlar. Kâfirler başta İslam yönetimini hedef edinecekler, eğer onu yıkarlarsa diğer önemli kısımlarını kolayca yıkabilirler, ta namaza varıncaya kadar! Bu asırda kâfirleri en fazla korkutan Hilafete davet ve cihattır, Müslümanların savaşıdır. Bu se­beple Hilafete ve cihada çağıranlar veya başvu­ranları terörist olarak niteliyorlar. Kötüleme ve lekeleme savaşı sürdürüyorlar. Müslümanlara saldı­rırken onlara barışa çağırın diyorlar! Hem de utanmadan kendi vahşi ve sömürgeci savaşlarının barış için olduğunu açıklıyorlar!   

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem İslam Devleti’ni ku­runca, sadece kendisiyle savaşan­larla savaşıyordu. Çünkü devlet yeni ikame edilmişti ve çok güçlü değildi ve sadece bir düşmanla savaşıyordu. Birinci Raşidi Halife Hz. Ebu Bekir r.a. hem iç düşman mürtet olanlar ve zekâtı vermek istemeyenlerle hem de o zamanda dünyada en büyük devlet olan Roma İmparatorluğuyla savaşıyordu.  İkinci Raşidi Halife Hz. Ömer r.a.  döneminde İs­lam Devleti çok güçlü olunca dünyanın en büyük iki devleti olan Roma imparatorluğu ve Pers İmparatorluğuyla savaşmak üzere birden dört memlekete dört ordu gönderdi. Mısır’a, Filistin’e, Şam’a, Irak’a ve ondan sonra İran üzerine yürümekle görevlendirildi.  Böylece, dünyada en zalim Roma imparatorlu­ğunun (şimdi Orta doğu diye adlandırılan bölgeden) nüfu­zunu temizledi. Aynı anda, İran’a, Irak’a, Azerbaycan ve civarlarına, Çin’e kadar egemenliğini yerleştiren ikinci en zalim Pers impa­ratorluğu ortadan kaldırıldı. Kısa müd­dette bu iki imparatorluk zulmü al­tında inleyen halkların ezici çoğunluğu İs­lam’a girdi. Pratikte bunu gördük, fakat Allah bize daha önce Nasr Suresi’nde bu gerçeği belirtmiştir:

اِذَا جَآءَ نَصۡرُ اللّٰهِ وَالۡفَتۡحُۙ‏ وَرَاَيۡتَ النَّاسَ يَدۡخُلُوۡنَ فِىۡ دِيۡنِ اللّٰهِ اَفۡوَاجًا ۙ‏

 “Allah’ın zaferi ve fethi gerçekleşince insanların dalga dalga İslam’a gireceklerini göreceksiniz” diyerek bize bu hakikati bildirirken bizden cihadı başlatıp fetihleri gerçekleştirmemizi talep etmiş oldu. Zira Allahu Teâlâ bize bir şey hakkında haber bildirirse bizden bir şey talep ediyor demektir.

 İbni Abbas şöyle dedi:

“Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir halka tebliğ etmeden önce hiç saldırı yapmazdı”. (İbni Hanbel)

İşte Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir halka tebliğ etmeden önce hiç saldırı yapmazdı. Önce İslam’a o halkı çağırıyordu, kabul etmezler ise, İslam hâkimiyeti altına girmelerini talep ediyordu, bunu kabul ederlerse, Müslüman­lar gibi muamele görürler, İslam’a girmek için zorlanmazlar, zımmi (ahit ehli) olurlar. Kabul etmezlerse o zaman saldırıyı baş­latıyordu.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Allah tarafından pek hikmetli idi, çoğu zaman fethedeceği kâfir memleketin Müslümanlara her­hangi bir kötülük yapmalarını bekliyordu ve ondan sonra saldırıyordu. O zaman onun yaptığı saldırı kâfirler nezdinde bile haklı olarak görülüyordu. Örneğin; Mekke fethi kâfirler Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in himayesi altına giren Huza ka­bilesine Kureyş’in himayesi altında bu­lunan Bekre kabilesi hem de Kureyş’in yardımıyla saldırınca Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Mekke’ye doğru yürüdü ve orayı fethetti. Al­lah-u Teâla, insanlara haksızca saldırıyı ve sınırı aşmayı ya­sakladı. Bunun ma­nası; teslim olan­lara, yaşlılara, çocuk­lara, kadınlara ve mabetlerine çekilen­lere saldırmamak­tır. Aynı şekilde hedef­sizce hayvanları öldürmek, ağaçları kesmek veya yak­mak ve evleri yıkma­mak ta bu kurallar arsındadır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” اغزوا باسم الله، في سبيل الله، قاتلوا من كفر بالله، اغزوا ولا تغدروا، ولا تمثلوا، ولا تقتلوا وليدا، ولا إمرأة ولا شيخا”

“Allah’ın adıyla Allah uğrunda saldırın, Allah’a kafir olanlarla savaşın, saldırın, fa­kat gaddarlık yap­mayın, ölenlere temsil yapmayın, çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürmeyin”.  (Tabaranı)

“Bir savaşta Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir kadının öldürüldüğünü görünce bunu reddetti, kadınların ve çocuk­ların öldürülmesini nehyetmiştir.” (Buhari ve Müslim)

Allah veya O’nun Resulü bir şeyi sevmediğini kat’i karine ile beyan ederse o şeyin haram olduğu anlaşılır. Bu nedenle haksızca saldırmak haramdır. Nitekim Kâfirlerin bütün saldırıları haksızdır. Çünkü batıl üzerindedirler ve batıl için savaşıyorlar, hiçbir zaman insanların hayrı ve saa­deti için savaşmazlar, sadece kendi egemenlikleri ve çıkarları için savaşı­rlar.  Bu nedenle, onlarla savaşmak, onların savaşmalarına karşı gelmek ve saldırıya direnmek haktır, farzdır. Onlar Allah’ın mülkü olan yeryüzünde Allah’ın kanunlarını uygulamıyorlar, küfür olan tağut hâkimiyetini tesis ettiler, bu tağutu kaldırıp Allah’ın hakimiyetini tesis etmek üzere savaşmak hak olur, haddi aşmak ve haksızca saldırı sayılmaz. Nitekim savaş onları öldürmek için değil küfür otoritesini kaldırıp onlara hidayeti göstermek, onları zulümden kurtarmak, dünya ve ahiret saadetini sağlamaktır.