Soru:

Tasavvuf kitlesinden bir kardeşimizle konuştum onların yaptıklarının bidate kaçtığını ve bidat ehli olarak gördüğümü söyledim. O kardeşimizde beni tekfirci ilan etti. Bidat ehli kafir grubuna mı giriyor.? Ben bilmeden yanlış bir telaffuzda mı bulundum?

Bidat ehli kâfir midir?

Onlara karşı nasıl bir üslup kullanılır?

Davet adamının tartışma yolu ve üslubu nasıl olur?

Cevap:

Bidatla ilgili 4 Mart 2020’de bir soru cevap yayınlamıştık. Hatırlatmak üzere bundan bazı alıntıları göstererek Allah’ın yardımıyla sorduğunuz soruya cevap veriyorum.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[إن أصدق الحديث كتاب الله، وأحسن الهدى هدى محمد، وشر الأمور محدثاتها، وكل محدثة بدعة، وكل بدعة ضلالة، وكل ضلالة في النار]

“Muhakkak ki en doğru söz Allah’ın kitabıdır, en güzel hidayet Muhammed’in hidayetidir, en şerli işler icat edilen (yeniden meydana çıkarılan) işlerdir, her icat edilen iş bidattır, her bidat dalalettir, her dalalet ateştedir.”[Nesai]

İcat edilen işin manası Allah’ın kitabına ve Rasulullah Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünneti’ne aykırı olan iştir. Buna bidat denilir ve bir dalalet sayılır, reddedilir. Onu işleyen günahkâr olur.  İşte bu hadis bidatın ne olduğunu açıkladı. 

[من أحدث في أمرنا هذا ما ليس منه فهو رد]

“Kim emrimize (dinimize) onda olmayan bir şey meydana getirirse o şey reddedilir.”[Buhari]

Eğer dine ters bir şey getirirse reddedilir. Kur’an ve Sünnet’e aykırı bir fikir veya bir uygulama çıkarılırsa reddedilir. Bunu çıkaran günahkârdır. Ancak bu iki kaynakta delili varsa bir delile binaen doğru şekilde içtihat edilirse reddedilen işlerden sayılmaz, şer’î bir içtihat sayılır.

[ومن عمل عملا ليس عليه أمرنا فهو رد]

“Kim emrimize (dinimize) aykırı bir iş yaparsa o reddedilir.”[Buhari ve Müslim]

Eğer Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir uygulama keyfiyeti gösterip elzem kılarsa buna muhalefet etmek haramdır, buna bidat denir.

Misal olarak, namazda kasıtlı olarak iki rükû ederse veya üç secde ederse bidat işlemiş olur, haram işlemiş olur, namazını bozmuş olur, unutarak yaparsa bidat yapmış sayılmaz, sadece sehiv secdesini yapar.

Eğer böyle bir şey göstermemişse ve bununla genel şer’î hüküm veya mutlak şer’î hüküm varsa onun dairesinde bir uygulama yapılırsa bidat denilmez. 

Bazı Müslümanlar Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemveya Sahabelerin yapmadıkları her yeni şeye bidat demeye başladılar, bu ise yanlıştır.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bir şer’î hükmünün uygulama keyfiyetine, metoduna ters bir keyfiyet ve metot uygulanırsa bidat söz konusu olur. Fakat böyle bir şey yoksa bir içtihat gerektiriyorsa içtihat edilirse bidat sayılmaz. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir şey yapmasa ve yasaklamasa da ve o şey şer’î hükümlerin dairesinde vuku bulunuyorsa genel hüküm veya mutlak hüküm dairesinde olursa bidat sayılmaz.

İşte namazdan sonra topluca tesbihat, topluca dua etmek, topluca Kur’an okumak, Müslümanların birbirlerine “Allah kabul etsin” deyip tokalaşması, bayramlarda ve değişik münasebetlerde birbirlerini kucaklamaları gibi ameller birer bidat değiller. Çünkü bunlar genel hüküm dairesine giriyorlar. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunları yapmasa da bidat sayılmaz. Çünkü bunları nehyetmedi ve genel emrine giriyorlar.

Bir Müslüman bidat işlerse kâfir olmaz, günahkâr olur. Eğer bazı Müslümanlar sürekli bidat yaparlarsa bunlara bidat ehli denilir, fakat kâfir sayılmazlar.

Bu tür Müslümanlarla münakaşa, tartışma üslubu çok önemlidir: onları bidat ehli olmakla veya cahillikle itham etmek, onların şahıslarına veya şeyhlerine çatmak değil, onlara doğru fikri göstermek, onların fikri seviyesini yükseltmek, şer’î delili anlama keyfiyetini öğretmek, şer’î hükmü ölçü edindirmek ve buna başlanmanın gerekliliğini vurgulamak, şahsa körü körüne bağlanmamak ve fikrî liderlik meselesini izah etmek gibi hususlar üzerinde durmak gerekir.

Zira bu kişiler dinlerini uygulamak istiyorlar, şer’î hükme bağlılığı reddetmiyorlar. Dolayısıyla yukarıda gösterdiğimiz noktalar üzerinde durarak, güzel üslup kullanarak onları tedavi etmek gerekir. Tartışma üslubu çok önemlidir. Müslümanların gönüllerini ve güvenlerini kazanmak gerekir, onları kendimizden nefret ettirmemek gerekir.

Allahu Teâlâ Rasulü’nün üsluplarını överken şöyle buyurdu:

[فَبِمَا رَحۡمَةٍ مِّنَ اللّٰهِ لِنۡتَ لَهُمۡ‌ۚ وَلَوۡ كُنۡتَ فَظًّا غَلِيۡظَ الۡقَلۡبِ لَانْفَضُّوۡا مِنۡ حَوۡلِكَ‌ فَاعۡفُ عَنۡهُمۡ وَاسۡتَغۡفِرۡ لَهُمۡ وَشَاوِرۡهُمۡ فِى الۡاَمۡرِ‌ۚ فَاِذَا عَزَمۡتَ فَتَوَكَّلۡ عَلَى اللّٰهِ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الۡمُتَوَكِّلِيۡنَ]

“Allah’ın rahmetiyle ne güzel şekilde onlara karşı yumuşak oldun! Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın elbette senin etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet ve onlar için Allah’tan mağfiret iste. İşler hususunda onlarla şura yap. Eğer karar alırsan Allah’a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever.”[Al-i İmran Suresi 159]

Allah davet yolunu göstererek şöyle buyurdu:

[اُدۡعُ اِلٰى سَبِيۡلِ رَبِّكَ بِالۡحِكۡمَةِ وَالۡمَوۡعِظَةِ الۡحَسَنَةِ‌ وَجَادِلۡهُمۡ بِالَّتِىۡ هِىَ اَحۡسَنُ‌ؕ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعۡلَمُ بِمَنۡ ضَلَّ عَنۡ سَبِيۡلِهٖ‌ وَهُوَ اَعۡلَمُ بِالۡمُهۡتَدِيۡنَ]

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et, onlarla en güzel şekilde cedelleş, tartış. Kuşkusuz senin Rabbin yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilenlerin ta kendisidir. O hidayetli olan, doğru yolda gidenlerin kim olduklarını çok iyi bilir.”[NahlSuresi 125]

Hikmetin manası, isabetli fikirdir. Mesele şer-î ise Kur’an ve Sünnet’ten delil göstermekle olur. Zira isabetli, doğru fikir Kur’an ve Sünnet’tir. Eğer mesele aklı ise gerçeğe uygun bir delil göstermek gerekir.

Güzel öğüt ise aklına hitap ederken duyguları kışkırtmak, kalbini yumuşatmaya çalışıp, bazı güzel ve tesirli kelimler sarf etmektir.

 En güzel şekilde cedelleşmek batıl veya yanlış fikirleri çürütmektir. Lügatte cedel kelimesinin manası bükmektir, güçlenmek, iplikleri birbirlerine bükmek, saçları birbirine dolaştırarak örgü yapmaktır. Bir şeyi güzelce bağlamak ve güreşte yenmektir. Mecazi olarak örfi manası ise fikirleri bükmektir, çürütmektir, karşı tarafı fikren yenmek, hüccete karşı hüccet göstermektir.

Eğer bu kimseler anlamak istemeyen türden, inatçı, onlarda nifaklık varsa, bile bile doğru fikre ve hakka karşı çıkıyorlarsa ve batılı savunuyorlarsa hainlik yapıyorlarsa onlara karşı sert üslup kullanılır, çatılır ve alçaltılırlar, nifaklıkları ve hainlikleri, pislikleri, beyinsizlikleri de ortaya çıkarılır.

Allah birçok ayette münafıklar, hainler, bile bile batılı savunanlar veya izleyenlere, utanmadan haram işleyenlere, haram işlemeye davet edenlere ve teşvik edenlere sert bir şekilde çattı, özellikle lider ve önderleri teşhir etti ve aşağıladı.

[يٰۤاَيُّهَا النَّبِىُّ جَاهِدِ الۡكُفَّارَ وَالۡمُنٰفِقِيۡنَ وَاغۡلُظۡ عَلَيۡهِمۡ‌ؕ وَمَاۡوٰٮهُمۡ جَهَنَّمُ‌ؕ وَبِئۡسَ الۡمَصِيۡرُ]

“Ey Nebi! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et, mücadele et, onlara karşı sert ol, onların geleceği cehennemdir, ne kötü gelecektir.”[TahrimSuresi 9]

‏[وَاِذَا قِيۡلَ لَهُمۡ تَعَالَوۡا اِلٰى مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُوۡلِ رَاَيۡتَ الۡمُنٰفِقِيۡنَ يَصُدُّوۡنَ عَنۡكَ صُدُوۡدًا‌ فَكَيۡفَ اِذَاۤ اَصَابَتۡهُمۡ مُّصِيۡبَةٌ ۢ بِمَا قَدَّمَتۡ اَيۡدِيۡهِمۡ ثُمَّ جَآءُوۡكَ يَحۡلِفُوۡنَ‌ۖ بِاللّٰهِ اِنۡ اَرَدۡنَاۤ اِلَّاۤ اِحۡسَانًـا وَّتَوۡفِيۡقًا‏ اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ يَعۡلَمُ اللّٰهُ مَا فِىۡ قُلُوۡبِهِمۡ فَاَعۡرِضۡ عَنۡهُمۡ وَعِظۡهُمۡ وَقُلْ لَّهُمۡ فِىۡۤ اَنۡفُسِهِمۡ قَوۡلًاۢ بَلِيۡغًا]

“Eğer Allah’ın indirdiğine ve Rasule çağırılırlarsa münafıkların senden tam şekilde yüz çevirdiklerini görürsün. Ellerinin işlediklerinden dolayı başlarına bir musibet gelirse halleri nasıl olacak? Bundan sonra sana gelip Allah’a yemin ederek ‘Biz ancak iyilik ve uyum sağlamaktan başka bir şey istemedik. İddiasında bulunurlar. İşte bunlar Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir. Bu nedenle bunlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve kendilerini etkileyecek derin söz söyle.”[Nisa Suresi 62-63]

Esad Mansur