بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم

Soru Cevap

Soru:

Ateistler İslâm Hilâfet Devleti’nin tebaası olabilirler mi? İslâm Devleti’nde onların yaşamasına izin verilir mi?

Cevap:

Kâfirler iki çeşittir; ehl-i kitap ve müşriklerdir.

Ehl-i kitap Yahudiler ve Hristiyanlardır. 

Müşrikler ise bunlar dışındaki her kâfirdir: Putperest, Mecusi, Budist, Hindu, Yezîdî ve benzeri sair din mensubu, dini hayattan, siyasetten ve devletten ayırmaya inanan laik veya seküler kesim, halkın hâkimiyetine inanan demokrat, komünist, ateist, deist, İslâm’ın herhangi bir akidesini veya Kur’an’dan her bir ayeti inkâr eden, mütevatir hadisi inkâr eden, hadislerin toplamını, Sünnet’i inkâr edenlerdir.

Allah şöyle buyurdu:

[قَاتِلُوا الَّذِيۡنَ لَا يُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُوۡنَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَ رَسُوۡلُهٗ وَلَا يَدِيۡنُوۡنَ دِيۡنَ الۡحَـقِّ مِنَ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوا الۡـكِتٰبَ حَتّٰى يُعۡطُوا الۡجِزۡيَةَ عَنۡ يَّدٍ وَّهُمۡ صٰغِرُوۡنَ]

“Allaha ve ahirete inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlar ve hak dini İslam’ı din olarak edinmeyen Ehl-i kitapla (İslam devletine) boyun eğinceye ve güçlerine göre cizye verinceye kadar savaşın” (Tevbe 29)

Birinci çeşit kâfir, Allaha ve ahirete inanmayanlar: ateist ve komünistler gibidir.

İkinci çeşit kâfir: Allah’ın ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlar, , dini hayattan, siyasetten ve devletten ayırmaya inanan laik veya seküler kesim, deist, halkın hakimiyetine inanan demokrat, İslâm’ın herhangi bir akidesini veya Kur’an’dan her bir ayeti inkâr eden, mütevatir hadisi inkâr eden, hadislerin toplamını ve Sünnet’i inkâr edenler gibidir.

Üçüncü çeşit kâfir: Ehl-i kitap gibidir.

Bu ayete göre Allaha ve ahirete inanmayan ateistler İslam devletinde yaşayabilirler. Diğer kâfirler gibi İslam devletinin kanunlarına uyarak cizye verirler. Fakat onlardan zekât, sadaka ve Öşür alınmaz.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Ateşperest olan Mecusileri devletin tebası, zimmi olarak kabul ederek şöyle buyurdu:

[ سِنُّوا بِهِمْ سُنَّةَ أَهْلِ الْكِتَابِ]

“Onlar (Mecusiler) hakkında ehl-i kitaba gösterdiğiniz muameleyi gösterin” (Buharı)

Allah indinde İslâm dini dışında bütün dinler, inançlar ve ideolojiler küfür sayılır ve sahipleri kâfir olurlar. 

Zira Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ]

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, edinirse (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” [Ali İmran Suresi 85]

 İslâm Hilâfet Devleti bir memleketi fethedince veya bir memleket bu devlete teslim olunca ve ilhak olunca; bu kişiler kâfir baba ve anneden doğmuşlarsa kendi halleri üzere bırakılırlar ve İslâm’a girmeye zorlanmazlar. Bunlar Hristiyan olsun, putperest olsun veya ateist olsun fark etmez. Zimmi muamelesi yapılır, İslâm Devleti her grupla zımmilik anlaşması yapar.

Fakat hiçbir kimse İslâm’a girmeye zorlanmaz. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنْ الغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدْ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لَا انفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ]

“Dinde ikrah yoktur, doğruluk ile sapıklık belli oldu. Kim tagutu inkâr eder ve Allah’a inanırsa sağlam olan ipe sarılmış olur. Allah işiten ve bilendir.” [Bakara Suresi 256]

“Dinde ikrah yoktur!” deyince “İslâm’a girmek için hiç kimse zorlanmaz, zorlamak caiz değildir, dini üzerinde bırakılır, kendi iradesiyle İslâm’a girebilir.” demek olur.

Fakat Müslüman olduktan sonra İslâm’ı terk edemez. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

[مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْـتُلُوهُ]

“Kim dinini değiştirirse onu öldürün!” [Buhari]

Fakat önce tövbeye davet edilir, tekrar onu dinine döndürmek üzere onunla tartışılır, onu ikna etmeye çalışılır. Cabir RadiyAllahu Anh şöyle rivayet etti:

[أَنَّ امْرَأَةً هِيَ أُمُّ مَرْوَانَ ارْتَدَّتْ، فَأَمَرَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم بِأَنْ يُعْرَضَ عَلَيْهَا الإِسْلاَمُ، فَإِنْ تَابَتْ، وَإِلاَّ قُتِلَتْ]

“Ümmü Mervan adlı bir kadın mürtet olunca Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem önce ona İslâm’ı arz etmeyi emretti, eğer tövbe ederse ondan kabul edilir, yoksa öldürülür.” [Dârekutnî, Beyhaki]

İslâm Hilâfet Devleti mürtet olanlara karşı bu şekilde davranır. Eğer bir kişi Müslümanken sonra mürtet olur ve herhangi başka bir dine girer veya dinsiz olursa mürtet hükmü alır.

Eğer mürtet olanın çocukları varsa onlar mürtet hükmü almazlar. Zira babaları mürtet olmuş onlar ise babaları mürtet olmadan doğmuşlardır. Dolayısıyla çocuklar mürtet çocukları olarak muamele görmezler, Müslüman muamelesi görürler. Babaları mürtet olduktan sonra doğmuşlarsa mürtet muamelesi görürler.

Mesruk, Ukbe bin Ebi İbni Muayt’ın oğlu Amare’ye hitap ederken İbni Mesut RadiyAllahu Anh’tan şöyle rivayet etti:

[أَنَّ النبي صلى الله عليه وسلم وَسَلَّمَ لَمَّا أَرَادَ قَتْلَ أَبِيكَ (عقبة بن أبي معيط) قَالَ مَنْ لِلصِّبْيَةِ قَالَ النَّارُ]

“Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem babanı (mürtet olan Ukbe bin Ebi Muayt’ı) öldürmek isteyince ‘onun çocuklarına ne var’ diye soruldu. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onlara ateş vardır.” [Ebu Davud, Hakim ve Ez-zehebi] Bu, çocuklar kâfir muamelesi görürler, demektir. Zira babaları mürtet olduktan sonra doğmuşlardı. Fakat Ukbe bin Ebi Muayt’ın çocukları büyünce Müslüman oldular. Bu ayrı meseledir. Fakat bir kimse mürtet olduktan sonra çocukları doğmuşlarsa kâfir sayılırlar. Ancak anneleri Müslüman olup mürtet olmamışsa ondan hemen ayrılır ve çocuklar ona ilhak edilir ve Müslüman çocuk olarak sayılırlar. Zira bir adam Müslüman olunca karısı küfür üzerinde kalmak isteyince Rasulullah  Sallallahu Aleyhi Vesellembirbirinden ayırdı ve çocuklarını Müslüman olan babaya ilhak etti.[İbniHanbel ve Nesai]

Bunun manası kadın olsun erkek olsun Müslüman olan tarafa çocuk verilir ve çocuk Müslüman sayılır.

Türkiye ve diğer İslâm memleketleri İslâm Hilâfet Devleti çatısı altında tekrar toplanıp birleştirilince babaları veya anneleri Müslüman olan çocuklar eğer başka dine geçerlerse veya ateist, komünist, deist, dini hayattan ayırmaya inanan laik, halkın hâkimiyetine inanan demokrat veya sünneti inkar eden veyahut İslâm’ın akidesine aykırı fikirlere sahip olurlarsa mürtet sayılırlar, tövbe ettirilecekler, eğer tövbe etmezseler devlet mürtet olan Ukbe bin ebi Muayt veya Ümmü Mervan gibi İslâm hükmünü onlar üzerine uygular. Eğer mürtet olan baba ve anneden doğup küfür üzerinde yetişmişlerse mürtet muamelesi görmezler, zimmi muamelesini görürler. Bunlar ateist olsun laik olsun, başka dine veya başka akaide sahip olsun fark etmez. 

Fakat İslâm Hilâfet Devleti’nde sadece İslâm’a dayalı ve İslâm davetini taşıyan siyasi parti ve grup kurulmaya müsaade edilir. Başka dinlere, fikirlere ve ideolojilere dayalı olan gruplara ve partilere müsaade edilmez. Siyasi ve fikri faaliyetler yapamazlar, fakat onlarla tartışılır ve onlara İslam daveti taşınır.

وَلۡتَكُنۡ مِّنۡكُمۡ اُمَّةٌ يَّدۡعُوۡنَ اِلَى الۡخَيۡرِ وَيَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمُنۡكَرِ‌ؕ وَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡمُفۡلِحُوۡنَ

“ Hayra (İslam’a) davet eden, marufu emreden ve münkeri nehyeden sizden bir grup bulunsun. Felaha kavuşanlar bunlardır’’. (Al-i İmran104)

Bu ayete binaen grup veya parti veyahut cemaat sadece müminlerden olacaktır. “sizden” olsun emiri geldi. Bu davet İslam’a olacaktır, maruf olan Allah’ın emirlerine bağlanmaya davet edecek ve Allah’ın yasaklarından nehyedecektir. İslam’ı toplum ve İslam’ı devleti yaşatmak üzere de bu grup ve hizipler kurulur. Bu nedenle onu yıkacak başka fikirlere çağırmak ve grup kurmak yasak olur. Ayrıca Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem onların grup oluşturmasına müsaade etmedi. Münafıkların gruplaşıp kurdukları mescidi yaktı ve onları dağıttı.

   Fakat Müslüman olmayanlar Müslümanlar gibi devletin tebaası olarak normal şekilde yaşarlar, haklarını alırlar, üzerlerine olan vecibeleri eda ederler ve hiç zulme uğratılmazlar. Bununla ilgili detaylıca şeri hükümler vardır. Sadece bir meselenin şartı iman, Müslüman olmak ise onlardan istenmez ve kabul edilmez; namaz kılmak, oruç tutmak ve zekât vermek gibi şeri mükellefiyetlerdir.  Halife, onun yardımcısı, Cihad emiri ve Vali gibi görevlerde bulunmazlar.

Esad Mansur.