Soru:

Dua niçin yapılır?

Dua ne zaman kabul edilir?

Allah bunun karşılığında ne istiyor ve ne veriyor?

Cevap:

[وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِي إِذَا دَعَانِي فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ]

“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O hâlde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” [Bakara Suresi 186]

Bu ayetin nüzul sebebi şöyledir: Bir Bedevi Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem gelip şöyle sordu: Rabbimiz yakın mı O’na yalvarayım, yoksa uzak mı O’nu çağırayım? Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bu soruya karşı sustu. Allahu Teâlâ bu ayeti indirdi. Allah insanların sorularına cevap vermek isteyince çoğu zaman Rasullullah Sallallahu Aleyhi Vesellem e [قل] “De ki” ifadesini kullanıyordu. Fakat burada kullanmadı, sanki Allahu Teâlâ direk sorana cevap veriyor. Allahu Teâlâ bu hareketle insana yakınlığını gösteriyor ve cevap veriyor. Aynı zamanda sözle cevap veriyor. Kullarına uzak değil, çok yakındır. Yeter ki, kullar Allah’a icabet etsinler ve inansınlar. Hem de bu onların lehlerine. Çünkü Allah’a icabet ederlerse doğru yolu bulurlar. Allah’a icabet etmek; O’nun emirlerine uymak ve nehiylerinden kaçınmaktır.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[يقول الله تعالى: أنا عند ظن عبدي بي، وأنا معه إذا ذكرني]

“Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: Kulum benim hakkımda nasıl zannediyorsa ona karşı öyle olurum, beni hatırladıkça onunla beraber olurum.”[Buhari] Bu hadisi kutsidir.

Bu icabet ya hemen ya da sonra olmak üzere dünyada gerçekleşir veya Allahu Teâlâ ahirette onun sevabını verir veyahut bir belayı ondan uzaklaştırır. Çünkü insanın iradesi dışında hâsıl olacak şey Allah’ın elindedir, Levh-i Mahfuz’da insana bir musibet olacağına dair yazı varsa bütün dualara rağmen gerçekleşir. Ancak, insan bunun sevabını alır veya başka bir musibeti ondan def eder.

Buna göre Müslüman “Niye dua edeyim?” demesin. Dua etmek bir ibadettir, hem de büyük bir ibadettir. Duası dünyada gerçekleşmezse ahirette gerçekleşir. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا يزال يستجاب للعبد ما لم يدع بإثم أو قطيعة رحم ما لم يستعجل]

“Kul günah bir şey ile sıla-i rahmi kesmek için dua etmedikçe ve acele etmedikçe onun duası kabul edilir.”[Müslim]

Şöyle de buyurdu:

[يستجاب لأحدكم ما لم يعجل: يقول قد دعوت ربي فلم يستجب لي]

“Biriniz (dua ederse) acele etmedikçe ona icabet edilir. Şöyle der: Rabbime dua ettim benim duama icabet etmedi.”[Buhari ve Müslim]

[ما على الأرض من مسلم يدعو الله تعالى بدعوة إلا أتاه الله إياها، أو صرف عنه من السوء مثلها، أو يدّخر له من الأجر مثلها، ما لم يدعو بإثم أو قطيعة رحم]

“Herhangi bir yerde bir Müslüman günahla ve sıla-i rahimle alakayı kesmekle ilgili dualar haricinde Allah’a dua ederse Allah ona şu üç husustan birini verir: Ya duasını hemen gerçekleştirir ya o dua kadar ondan bir kötülük uzaklaştırır veyahut ahirette onun sevabını verir.”[Hakim]

Kâfir insan kendi eliyle sıkıntısını gideremezse ve isteklerini gerçekleştiremezse Allah’a dua eder, normal hâlde dua etmez, o tam menfaatçidir.

[فَاِذَا رَكِبُوۡا فِى الۡفُلۡكِ دَعَوُا اللّٰهَ مُخۡلِصِيۡنَ لَـهُ الدِّيۡنَۚ فَلَمَّا نَجّٰٮهُمۡ اِلَى الۡبَـرِّ اِذَا هُمۡ يُشۡرِكُوۡنَۙ‏]

“Eğer gemilere binerlerse Allah’a ibadeti halis kılarak dua ederler. Onları karaya kurtarıp ulaştırınca şirk koşmaya başlarlar.”[AnkebutSuresi 65]

Mümin ise Allah’a kulluk ederek daima dua eder, ihtiyacını ve acziyetini göstererek de dua eder.

[اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذِىۡ خَلَقَ السَّمٰوٰتِ وَالۡاَرۡضَ فِىۡ سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسۡتَوٰى عَلَى الۡعَرۡشِ يُغۡشِى الَّيۡلَ النَّهَارَ يَطۡلُبُهٗ حَثِيۡثًا ۙ وَّالشَّمۡسَ وَالۡقَمَرَ وَالنُّجُوۡمَ مُسَخَّرٰتٍۢ بِاَمۡرِهٖ ؕ اَلَا لَـهُ الۡخَـلۡقُ وَالۡاَمۡرُ‌ ؕ تَبٰرَكَ اللّٰهُ رَبُّ الۡعٰلَمِيۡنَ‏ اُدۡعُوۡا رَبَّكُمۡ تَضَرُّعًا وَّخُفۡيَةً‌ ؕ اِنَّهٗ لَا يُحِبُّ الۡمُعۡتَدِيۡنَ‌ۚ‏ وَلَا تُفۡسِدُوۡا فِى الۡاَرۡضِ بَعۡدَ اِصۡلَاحِهَا وَادۡعُوۡهُ خَوۡفًا وَّطَمَعًا‌ ؕ اِنَّ رَحۡمَتَ اللّٰهِ قَرِيۡبٌ مِّنَ الۡمُحۡسِنِيۡنَ‏]

“Şüphesiz ki Rabbiniz Allah’tır. O; altı gün içerisinde gökleri ve yeri yarattı. Ondan sonra arşa istiva etti. Geceyle gündüzü örter, yavaş yavaş onu çeker. Güneş, ay ve yıldızları emrine boyun eğdirdi. Yaratılış ve emir yalnız O’na aittir. Âlemlerin Rabbi olan Allah mübarek olsun. İşte Rabbinize zillet gösterip yalvararak dua edin, gizlice de dua edin. Allah haddi (emirlerini) aşanları hiç sevmez. Yeryüzünde ıslah edildikten sonra ifsat, bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve tamah/ümit ederek (ihtiyacınızı isteyerek) dua edin. Allah’ın rahmeti ihsan sahiplerine çok yakındır.”[Araf Suresi 54-56]

İnsan günah işleyerek değil, Allah’ın emrine uyarak dua etmelidir. O’nun rububiyetini tanıyarak dua etmelidir. Yaratılış O’na ait olduğu gibi emir de O’na aittir. Emir sahibi O’dur. Her şeye emir verdi her şey bu emre boyun eğdi. İnsana emir verdi, indirdiği kitap ve bu kitabın açıklaması olan sünnet O’nun emridir. İnsan buna uyarak dua etmelidir. Bu şekilde Allah’a icabet etmiş olur ve Allah ona icabet eder ve o kimse de doğru yolda gitmiş olur. Bir kimse küfür olan laik sistemini uygularken veya bu sisteme sahip çıkıp da seve seve tabi olarak dua ederse Allah icabet etmez, ona hiç sevap vermez. Tersine onun için cehennemi hazırladı. O kimse dünyadan nasibini alır ama ahirette hiçbir nasibi yoktur. Ayrıca dünyayı kazansa da huzursuz ve sıkıntılı bir hayat yaşar.

Esad Mansur