Soru:

Allah nusretini kitleye mi yoksa ümmete mi gönderir? Veya nusret gelirse ümmete mi gelmiş olur yoksa kitleye mi gelmiş olur?

Cevap:

Nusret, yardım, zafer veya galibiyetle ilgili ayetleri ve sahih hadisleri açıklayalım ve oradan doğru görüşü çıkarmaya çalışalım:

Allah Celle Celâlehû şöyle buyurdu:

[وَعَدَ اللّٰهُ الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا مِنۡكُمۡ وَ عَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ لَـيَسۡتَخۡلِفَـنَّهُمۡ فِى الۡاَرۡضِ كَمَا اسۡتَخۡلَفَ الَّذِيۡنَ مِنۡ قَبۡلِهِمۡ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمۡ دِيۡنَهُمُ الَّذِى ارۡتَضٰى لَهُمۡ وَلَـيُبَدِّلَــنَّهُمۡ مِّنۡۢ بَعۡدِ خَوۡفِهِمۡ اَمۡنًا‌ ؕ يَعۡبُدُوۡنَنِىۡ لَا يُشۡرِكُوۡنَ بِىۡ شَيۡــًٔــا‌ ؕ وَمَنۡ كَفَرَ بَعۡدَ ذٰ لِكَ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡفٰسِقُوۡنَ‏]

“Allah sizden iman edip salih amelleri yapanlara şu sözü verdi: Yeryüzünde onları halife kılacak, kendilerine razı ettiği dinine imkân verecek (onu hâkim kılacak), korkuları yerine onlara emniyet verecektir. Bana şirk koşmadan bana kulluk edecekler. Bundan sonra kim kâfir olursa fasıkların ta kendileridir.”[Nur Suresi 55]

Bu ayette Allah “sizden iman edip salih amelleri yapanlara” dedi; bunun manası bütün iman edenler değil “iman edip salih amelleri yapanlara söz verdi.” demektir.  Salih ameller ise Allah’ın emirlerine uymak, kıldığı farzları yerine getirmektir. Aynı anda nehiylerinden uzak durmak, yasakladığı şeyleri yapmamaktır.

Bu ayette iman edenlerden bu gruba işaret vardır. Bunlar halife olacaklar; hem kendileri üzerine hem de diğerler üzerine Allah’ın emirlerini uygularlar ve nehiylerini yapmadıkları gibi diğerlerini nehyederler.

Allah Davud Aleyhi’s Selam’ı yönetici kılınca ona halife olarak hitap etti, şöyle buyurdu:

[يٰدَاوٗدُ اِنَّا جَعَلۡنٰكَ خَلِيۡفَةً فِى الۡاَرۡضِ فَاحۡكُمۡ بَيۡنَ النَّاسِ بِالۡحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الۡهَوٰى فَيُضِلَّكَ عَنۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ‌ ؕ اِنَّ الَّذِيۡنَ يَضِلُّوۡنَ عَنۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ لَهُمۡ عَذَابٌ شَدِيۡدٌۢ بِمَا نَسُوۡا يَوۡمَ الۡحِسَابِ]

“Ey Davud! Seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, heva ve hevese uyma, nitekim heva ve heves seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah’ın yolundan sapanlara şiddetli azap hazırlandı. Zira hesap gününü unutmuşlar.”[Sad Suresi 26]

İşte halife olunca hak olan Allah’ın indirdikleriyle hükmederek, heva ve hevese, çıkara ve menfaate göre hükmetmez. Yoksa Allah’ın yolundan sapmış olur.

İşte Allah “sizden iman edip salih amelleri yapanları yeryüzünde halife kılacağım” deyince onlara yönetim verecektir. Onlar yönetici olacaklar, hak olan Allah’ın indirdikleriyle hükmedecekler. Yoksa Allah’ın istediği yönetici olamazlar. Zira onlara razı ettiği dini onlar vasıtasıyla egemen kılacaktır. Bizi razı ettiği din ise İslâm’dır. Şöyle buyurdu:

[اَلۡيَوۡمَ اَكۡمَلۡتُ لَـكُمۡ دِيۡنَكُمۡ وَاَ تۡمَمۡتُ عَلَيۡكُمۡ نِعۡمَتِىۡ وَرَضِيۡتُ لَـكُمُ الۡاِسۡلَامَ دِيۡنًا‌ؕ]

“Bugün sizin dininizi kâmil kıldım, sizin üzerinize (İslâm) nimetimi tamamladım ve sizin için yalnız İslâm’dan bir din olarak razı oldum.”[Maide Suresi 3]

Bu din noksansız kâmildir, hayatın her hususunu kapsar, devlet sistemi içerir, bu devlete de Hilâfet adı verildi. Zira Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellembizi İslam’la siyaset edecek, yönetecek kimselerin adına halife dedi.

[كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الْأَنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لَا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ تَكْثُرُ» قَالُوا: فَمَا تَأْمُرُنَا؟ قَالَ: فُوا بِبَيْعَةِ الْأَوَّلِ فَالْأَوَّلِ وَأَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ]

“İsrailoğulları nebiler tarafından siyaset ediliyordu. Bir nebi helak olunca yerine başka nebi halefi oluyordu. Benden sonra bir nebi gelmeyecek, halifeler olacak ve (arka arkaya gelen) çok halife olacaktır.  Dediler ki: Bize ne emir verirsin? Dedi ki: İlk biat edilen halifeye vefakârlık gösterin, onlara (itaat) haklarını verin. Muhakkak Allah onlara güttüklerinden soracaktır.”[Müslim]

İsrail oğullarından nebi olarak gönderilen Davud Aleyhi’s Selam Allah’ın dinini uygulamada eski nebilerin halifesi oldu. Muhammed Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den sonra nebi ve rasul olmayacağına göre halife olacaklar. Allah belli kişilere otorite verecektir, onlar Allah’ın dinini uygulayacaklar. Mesuliyet onlar üzerinedir.

Onlar iman edip salih amelleri yapanlardır. Önce Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve Sahabelerine bu nusreti verdi. Korku içerisinde daveti taşıyorlardı. Sonra Allah onlara nusret verdi, barındırdı ve korudu. Şöyle buyurdu:

[وَاذۡكُرُوۡۤا اِذۡ اَنۡـتُمۡ قَلِيۡلٌ مُّسۡتَضۡعَفُوۡنَ فِى الۡاَرۡضِ تَخَافُوۡنَ اَنۡ يَّتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَاٰوٰٮكُمۡ وَاَيَّدَكُمۡ بِنَصۡرِهٖ وَرَزَقَكُمۡ مِّنَ الطَّيِّبٰتِ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُوۡنَ]

“Yeryüzünde zaafa uğratılmış azınlık bir grup olduğunuz hâlinizi hatırlayın. O günlerde insanların sizi kaçırıp ezeceklerinden korkuyordunuz. Ondan sonra Allah sizi barındırdı, sizi nusretle destekledi, temiz rızk verdi. Umulur ki Allah’a şükredesiniz.”[EnfalSuresi 26]

İşte Allah nusreti iman edip salih amelleri yapanlara sağlar. Onlar Allah’a şirksiz kulluk ederler. Sırf Allah için çalışırlar, sırf O’nun emrine uyarlar ve nehyinden vazgeçerler, heva ve heveslerine uymazlar, menfaat ve çıkarı düşünmezler, sırf Allah’ın rızasını gaye edindiler. Akide ve amelde şirk yoktur. Bunlar ümmetten bir gruptur. Sair Müslümanlar öyle değiller.

Allah şöyle buyurdu:

[وَلَيَنۡصُرَنَّ اللّٰهُ مَنۡ يَّنۡصُرُهٗ ؕ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِىٌّ عَزِيۡزٌ‏ اَلَّذِيۡنَ اِنۡ مَّكَّنّٰهُمۡ فِى الۡاَرۡضِ اَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ وَاَمَرُوۡا بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَنَهَوۡا عَنِ الۡمُنۡكَرِ‌ ؕ وَلِلّٰهِ عَاقِبَةُ الۡاُمُوۡرِ‏]

“Yemin olsun ki, muhakkak ki Allah kendisine (dinine) yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah kuvvetli ve izzetlidir. Onlar ki kendilerine yeryüzünde imkân (otorite) verdiğimiz zaman namazı ikame ederler (dini uygularlar) zekât verirler, marufu emrederler ve münkeri nehyederler, nihayet işlerin akıbeti Allah’a aittir.”[Hac Suresi 40-41]

Bu ayette Allah kendisine, dinine yardım edene yardım edeceğine dair yemin etti ve tekit etti. Onların sıfatlarını gösterdi, onlara imkân, otorite verdiği zaman namazı ikame ederler, dedi. Burada namazı ikame etmeye mecazi mana yüklenmiştir bu da dini uygulamaktan ibarettir. Zira Mekke’deyken normal namazı kılıyorlardı, şimdi otorite sahibi olunca nasıl namazı ikame ederler? Bunun manası dini uygularlar demektir. Zira Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bazı hadislerde Allah’ın indirdikleriyle hükmetme işine namazı ikame etme ifadesini kullandı. Şöyle buyurdu:

[ستكون أمراء فتعرفون وتنكرون، فمن عرف فقد برئ، ومن أنكر فقد سلم، ولكن من رضي وتابع. قالوا أفلا نقاتلهم؟ قال: لا ، ما صلوا]

“Başınıza öyle emirler olacak ki, tanıyacaksınız ve inkâr edeceksiniz, kim (yaptıkları münkeri münker olarak) tanırsa beri olur, kim (yaptıkları mükeri) inkâr ederse kurtulur, ancak kim onlardan razı olursa ve onlara uyarsa müstesnadır (Allah indinde beri olamaz ve kurtulmaz).Dediler ki onlarla kılıçla mı savaşalım? Dedi ki: Hayır, ancak namazı ikame etmezlerse.”[Müslim]

Burada namazı ikame etmek mecazdan parça olan kinayedir. Dini uygulamaya bir kinayedir.

Otorite sahibi olunca zekâtı verecekler deyince, zekâtı toplayıp dağıtma işini yapar. Bu işi İslâm Devleti üstlenir. Nitekim Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem devleti kurduktan sonra bu işi yürütmeye başladı. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem vefat ettikten sonra Ebu Bekir RadiyAllahu Anh’a halife olarak biat edilince bir kısım insanlar zekâtı vermek istemeyince onlarla savaştı, ta ki onlar devlete zekâtı vermeyi kabul edince savaşı durdurdu.

Marufu emrederler ve münkeri nehyederler. Zira bu, devletin, ümmetin, İslâmi hizb ve cemaatlerin ve her Müslümanın görevidir. Fakat devlet bu işleri düzenler ve muhalif olanlara ceza verir. İşte bu devleti kuranlara Allah nusret vermiş olur.

Şöyle de buyurdu:

[اِنَّا لَنَـنۡصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا وَيَوۡمَ يَقُوۡمُ الۡاَشۡهَادُ ۙ‏]

“Muhakkak, biz hem dünya hayatında hem şahitlerin kalktığı günde (kıyamet gününde) rasullerimize ve iman edenlere nusret vereceğiz.”[Gafir/Mümin Suresi 51]

Burada Allah’ın rasulleri gibi mücadele verenlere nusret verilecektir. Hem dünyada hem ahirette. Dünyada Allah’ın dinini uygulamak üzere onlara otorite verilir, ahirette ise cennet verilir.

Yine şöyle buyurdu:

[يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنۡ تَـنۡصُرُوا اللّٰهَ يَنۡصُرۡكُمۡ وَيُثَبِّتۡ اَقۡدَامَكُمۡ‏]

“Ey iman edenler! Eğer Allah’a nusret verirseniz, Allah size nusret verir ve ayaklarınıza sebat verir.”[Muhammed Suresi 7]

Allah iman edenlere sesleniyor; eğer Allah’ın dinini hâkim ve egemen kılmaya çalışırsanız size yardım edeceğim, nusret vereceğim ve size sebat ve güç vereceğim. Bu ayetin tazammun manası, içeriği, bütün müminler değil belli grup müminler Allah’ın dinini hâkim kılmaya çalışacak, demektir.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا تزال طائفة من أمتي على الدين ظاهرين ، لعدوهم قاهرين، لا يضرهم من خالفهم إلا ما أصابهم من لأواء حتى يأتيهم أمر الله وهم كذلك قالوا يا رسول الله وأين هم؟ قال: ببيت المقدس وأكناف بيت المقدس]

“Benim ümmetimden bir grup dine sahip çıkarak zafer görürler, düşmanlarını kahreder, yenerler, kendilerine muhalif olanlara aldırış etmezler. Ancak kendilerine birtakım musibetler dokunur. Allah’ın emri kendilerine gerçekleşinceye kadar bu hâl üzerinde kalırlar, sebat gösterirler.”[İbnihanbel, Tabarani]

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا تزال طائفة من أمتي قائمة بأمر الله، لا يضرهم من خذلهم أو خالفهم حتى يأتي أمر الله وهم ظاهرون على الناس]

“Benim ümmetimden bir grup Allah’ın emriyle kaim olacak, kendilerini yardımsız bırakanlara veya kendilerine muhalif olanlara aldırış etmezler, Allah’ın emri kendilerine gerçekleşinceye kadar insanlara karşı galip gelecekler.”[Buhari ve Müslim]

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا تزال طائفة من أمتي على الحق ظاهرين، لا يضرهم من خالفهم حتى يأتي أمر الله عز وجل]

“Benim ümmetimden bir grup hak üzerinde sebat göstererek zafer görürler, kendilerine muhalefet edenlere aldırış etmezler, ta ki Allah’ın emri kendilerine gerçekleşinceye kadar.”[İbniHabel ve Ebu Davud]

[لا تزال طائفة من أمتي على الحق ظاهرين، لا يضرهم من خذلهم حتى يأتي أمر الله عز وجل]

“Benim ümmetimden bir grup hak üzerinde sebat göstererek zafer görürler, kendilerini yardımsız bırakanlara aldırış etmezler, ta ki Allah’ın emri kendilerine gerçekleşinceye kadar.”[Müslim, Tirmizi, Ahmed bin Hanbel]

[لا يزال قوم من أمتي ظاهرين على الناس حتى يأتي أمر الله وهم ظاهرون]

“Benim ümmetimden insanlara galip gelecekler, ta ki Allah’ın emri kendilerine gerçekleşinceye kadar galip kalacaklar.”[Darimi]

[لا يزال هذا الأمر أو على هذا الأمر عصابة من أمتي لا يضرهم خلاف من خالفهم حتى يأتيهم أمر الله]

“Benim ümmetimden bir grup bu emir (İslâm) üzerinde sebat gösterecekler, kendilerine muhalefet edenlere hiç aldırış etmezler, ta ki Allah’ın emri kendilerine gerçekleşinceye kadar.”[Bezzar]

Bu delillerle Allahu Teâlâ nusreti kendi dinine nusret edenlere vereceğini gösterir. Zira çalışanlar onlardır. Ümmetten bir hizb, bir grup, bir kitle, bir cemaattir, bütün ümmet değildir. Zafer kendilerine verilir, Allah ümmeti bu cemaatle kurtarır. Bu grup ümmeti Allah’ın diniyle yönetir, ümmet onlara tabi olur.

Buna göre her İslami grup yukarıdaki delillerde Allah’ın ve Rasulü’nün gösterdiği grubun sıfatlarına sahip olmaya çalışmalıdır ki Allah’ın nusretini ve yardımını elde edecek grup olsun. Biz bu nusreti elde edeceğiz diye hiç bir grup iddia edemez. Zira bu Allah’ın ilmindedir, ama Allah’ın nusretini elde edecek grup olmaya çalışmalıdır. Önemli olan Allah’ın vaatlerini ve Resulünün müjdelelerini gerçekleştirmek üzere ihlasla gayret sarf etsin ki Allah’ın nusretine ve yardımına layık olsun. Sahabeler Allah ve Rasulü’nün vaat ettiği her şeyi gerçekleştirmeye çalıştılar.

Misal olarak Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Pers, Rum, Mısır, Şam, Kudüs ve İstanbul fethedilecek deyince, bu haber sigası olan hadisleri talep manasında anlayarak bu fetih şerefini kazanmak üzere orduları oluşturdular ve İslâm ordularına katıldılar, sadece bir müjde var deyip oturmadılar. Yine Allah ve Rasulü halife olacak, otorite sahibi olacak, zafer görecek, dini yükseltecek ve uygulayacak, hak üzerinde sebat gösterecek, emniyet içerisinde yaşayacak gruptan söz edince bizler bu grup olmaya çalışmalıyız, biz olduk demeyerek öyle grup olmaya gayret sarf edelim ki Allah bizi seçsin.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem

 [ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ]

“Ondan sonra nübüvvet (peygamberlik) metodu üzerine Hilâfet olacak.”  deyince Müslüman gruplar bu müjdeyi gerçekleşmede yarışsınlar veya bir araya gelerek bunu kurmaya yardımlaşarak çalışsınlar. En az Hilâfet’i kurmaya, Allah’ın dinini yükseltmeye, marufu emredenlere, münkeri nehyedenlere düşmanlık yapmasınlar, köstek olmasınlar. Zira diğerleri yardım etmese de Allah dinini sadık, samimi ve muhlis halis grupla hâkim kılacak ve bu gruba otorite verecektir. Bu haktır ve hakikattir.

Esad Mansur