-156-

Hayırlı işleri yapmamak için yemin etmek, kasıtlı veya kasıtsız olarak yemin etmek:

Yeminlerin çeşitleri nedir?

Ne zaman insan yemininden cayar?

Hangi yemin kefareti gerektirir, hangisi gerektirmez ve hangisi cezayı gerektirir?

Allah dışında bir şeye yemin edilir mi?

وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ .لَا يُؤَاخِذُكُمْ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ

“İyilik yapmamak, takvalı olmamak ve insanlar arasında sulh yapmamak için Allah’a ettiğiniz yeminleri bir dayanak kılmayın. Nitekim Allah işiten ve bilendir.

Lağv (boşuna, kasıtsız ve gelişi güzel) olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı Allah sizi hesaba çekmez. Ancak bile bile ve kasıtlı olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı hesaba çeker. Nitekim Allah, ‘mağfiret sahibi ve halim’dir.” (Bakara 224–225)

İnsan, iyilik, takvalılık, sulh işlerinden kaçmak için Allaha da yemin eder. İzzet-i nefis, gurur veya aşırı kızgınlığından dolayı bu şekilde yemin edip bu tür hayır işleri yapmaktan geri kalır. Şöyle ki; bir kişi başka kişiye kızıp, Allah’a yemin ederek ‘artık seni hiç ziyaret etmeyeceğim’ veya daha önce yardım ettiği kişiye kızarak ‘sana bir kuruş dahi vermeyeceğim, sana hiç yardım etmeyeceğim’ veyahut ‘ölsen bile sana bakmayacağım, filan kişiler birbirlerini öldürseler bile hiç onların aralarını bulmayacağım, filan kişi yüzünden filan caminin kapısından girmeyeceğim’ gibi buna benzer sözler sarf eder…

İşte, insanlar birbirlerine kızarak yardım etmekten bu şekilde geri adım atarlar. İslam böyle şeyleerden insanları nehyetmiştir. Allah’u Teâla; bu ayette açık ve net şekilde nehyetmiştir. İyilik yapmamak, takvalı olmamak veya insanlar arasını bulmamak gibi sözlerin yeminler için sebep olmasın diye buyurdu. Bu ayette bir işaret dellati göstererek bunların önemini vurgulamış olur, insan yemin etse bile yemininden vazgeçmesini ve keffaret vermesini istedi. Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” إنّي واللهِ لأحْلِفُ عَلى يَمِيْنٍ فَأرَى خَيْراً مِنها إلاّ كَفّرْتُ عَن يَمِيْنِي وَأتَيْتُ الذي هو خَيْرٌ”

“Allaha yemin ederim ki; Allah’ın izniyle şunu yaparım; bir şey için yemin edersem, ondan sonra başka bir şeyi bundan daha hayırlı görürsem, bu hayırlı işi yaparım ve daha önce ettiğim yemini bozarak onun kefaretini veririm.” (Buhari ve Müslim)

Başka bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdu:

” مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينٍ فَرَأَى غَيْرَهَا خَيْرًا مِنْهَا فَلْيُكَفِّرْ عَنْ يَمِينِهِ وَلْيَفْعَلْ الَّذِي هُوَ خَيْرٌ ”

“Bir şey için biriniz yemin ederse, ondan sonra daha hayırlı şey görürse bunu yapsın ve birinci (kararından) vazgeçip yemininin kefaretini versin. (Müslim)

Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Abdurrahman bin Samure’ye şöyle dedi:

” يا عبدَ الرّحمن بن سَمُرَة! لا تَسْألِ الإمَارةَ، فإنكَ إنْ أعْطيْتَهَا عن مَسْألةٍ وُكّلْتَ إليْهَا، وإنْ أُعْطِيْتَهَا عَن غَيْرِ مَسْألةٍ أعْنْتَ عَليْها، وإذا حَلَفْتَ عَلى يَمِيْنٍ فَرَأيْتَ غَيْرَهَا خَيْرِاً مِنْهَا فَكَفّرْ عَنْ يَمِيْنِكَ، وأتِ الذي هو خيرٌ”

“Ey Abdurrahman bin Samure emirliği isteme! Eğer onu istemeden sana verilirse yardım görürsün. Eğer onu isteyerek sana verilirse senin gücüne göre üstüne atılmış olur. Eğer bir şey için yemin edersen, ondan sonra bundan daha hayırlı şey görürsen, daha hayırlı olanı yap ve ettiğin yemini bozup onun kefaretini çıkart.” (Buhari ve Müslim)

Bu hadiste emirliği istemekle ilgili bir husus geçti, Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem insanın emir olmaya hırslı olmamasını istedi, ancak başka delillere binaen ehil olmayanın emir olmaya çalıştığını görürse ve kendisi ondan daha ehil ise hemen emir olmaya kendisi atılmalıdır. Burada bunu anlatmaya çalışmayacağız. Çünkü konu başkadır, yeminle ilgilidir. 

Buna göre, Müslüman kişi iyilik yapmamak veya takvalı olmamak veya sulh yapmamak için asla yemin etmesin, bu hiç doğru değildir. Direk bu konuyla ilgili hadisler mevcuttur. Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” لا نَذِرٌ ولا يَمِيْنٌ فِيْمَا لاَ يَمْلكُ ابنُ آدم، ولاَ مَعْصِيَةٌ في الله، ولا قَطِيْعَةُ رَحْمٍ، ومَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينٍ فَرَأَى غَيْرَهَا خَيْرًا مِنْهَا فَليَدَعْهَا، وَلْيَأتِ الَّذِي هُوَ خَيْرٌ، فإنّ تَرْكَها كَفّارَتُها ”

“Âdemoğlunun mülk edinmediği şey için yemin etmesi veya adak etmesi kabul edilmez. Allaha masiyet (isyan) etmek veya sıla-i rahmi (akrabalarla ilişkiyi) kesmek için yemin etmesi kabul edilmez. Kim bir şey için yemin eder de, daha sonra bundan daha hayırlı şey görürse, daha hayırlı olanı yapsın, onun terki onun kefaretidir.” (Ebu davud)

Kefareti ise; on miskin kişi yedirmek, onları giydirmek veya bir köleyi azat etmektir. Bu kefareti vermek için gücü yoksa üç gün oruç tutacaktır. Üç gün oruç tutmak birinci, ikinci veya üçüncü seçeneği uygulamak için gücü olmayanlar içindir. Yoksa ilk üç seçenek, on miskini yedirmek, giydirmek, bir köleyi azat etmek imkânı varsa yeminin kefareti olarak üç gün oruç tutmak geçerli değil ve kabul edilmez. Ayeti kerimede bu konuyla ilgili kefareti beyan etmektedir. Allah şöyle buyurdu:

لَّا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّـهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَـٰكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الْأَيْمَانَ ۖ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ ۖ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ

“Allah kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz!” Fakat bilerek, kasıtlı olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hâllisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır.” (Maide 89)

İşte bile bile kasıtlı olarak yemin ederse kefareti vardır. Lağv ise kefaret yoktur. 

Lağv / kasıtsız yeminlerden dolayı insan hesaba çekilmez. Bazı insanlar dil alışkanlığı olarak yemin ederler. Düşünmeden ve bir şey yapmayı kast etmeden yemin ederler. Hz. Ayşe Radiyallahu Anh  Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem‘den şöyle rivayet etti:

 أُنْزِلَتْ هذِه الآيَةُ لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ باللَّغْوِ في أيْمَانِكُمْ في قَوْلِ الرَّجُلِ: لا واللَّهِ وبَلَى واللَّهِ

“Lağv yeminleri ise; adamın evinde, bir şeye vallahi hayır veya vallahi evet demesidir.” (hamid, Ebu davud ve İbn-i Cerir)

Böyle yeminlerin kefareti yoktur. Çünkü adam yemin etmek istemiyor, dil sürçmesi veya dil alışkanlığından dolayı ağzından o yeminler çıkıyor.

Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ve kendisiyle birlikte bir sahabe, bir gurup kişiler ok atarken, ok yarışı yaparken yanlarından geçtiler. Bu (ok atanlardan) kişilerden birini; “Vallahi isabet ettim, hayır vallahi isabet etmedim derken işittiler. O sahabe Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e dedi ki; “Ey Resullullah bu adam yeminini bozdu.” Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle dedi:

” كلا، أيْمَانُ الرّماةِ لَغْوٌ، لا كَفّارةَ فِيْهَا ولاَ عُقُوبَةٌ”

“Hayır, (öyle değil) ok atanların yeminleri lağv’dır, kefareti yoktur, cezası da yoktur.”(İbn-i Cerir)

Hz. Ayşe Radiyallahu Anh lağv yeminini şöyle tefsir etti: “Kişinin doğru söylediğini zannederek evet ve hayır derken Allah’a yemin etmesidir.” (İbn-i Hatem)

İbn-i Abbas, kızgın iken kişinin yemin etmesini lağv yemini olarak saydı. Ancak, bile bile veya kasten yemin etmesinin mesuliyeti vardır. İnsan bu kasıtlı veya idrakle söylediği yeminlerden sorumlu tutulur. İster kızarak kasten yemin etsin isterse kızmayarak kasten yemin etsin sorumlu tutulur. Bu durumlarda ettiği yemini bozarsa kefaretten söz edilir. Yalan yeminlerin günahkârlığı vardır. Kayıtsız veya söz gelişi veya dil alışkanlığı olunca Allah’ın mağfireti ve rahmeti söz konusudur. Kasıtlı yeminler bozulduğunda kefareti yerine getirilirse Allah affeder. Bunun üzerinde Allah şöyle buyurdu:

“وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ” “Nitekim Allah, ‘mağfiret sahibi ve halim’dir.” Lağv yemin olunca bağışlar, ceza vermez. Halim’in manası, hemen kızmaz, hemen ceza vermez. Kişiye mühlet vererek cezayı erteler. Allah insanların tövbe etmelerine zaman tanır, fakat insanlar günahları veya zulümleri üzerinde ısrarlı kalınca onlara bir şekilde ceza verir. Ama İslam Hilafet devletinde bir suç veya bir zulüm mahkemeye ulaşınca ertelenmez, suç veya zulüm ispatlanınca hemen cezası verilir. Zira Allah ve Resulü bunu emretti: katili öldürün, hırsızın elini kesin, hiç evlenmemiş olupta zina edene celde cezası uygulayın, evlenmişse ve zina ederse taşlayın, içki içene celde (sopa) vurun, Lut kavminin işini yapanı öldürün, Müslümanlara iftira atanlara seksen celde vurun ve sair ceza kanunlarının uygulanmasını Müslümanlara emretti. İslam devletinin reisi olarak Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ve ondan sonraki Raşidi Halifeler İslam hükümlerini uyguladıkları gibi bu hükümlere muhalefet edenlere cezaları verdiler.

Bu nedenle yalan yemin edenleri kefaret kurtarmaz, onların günahkâr, cezaları vardır:

İbni Ömer r.a Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

“جَاءَ أَعْرَابِيٌّ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْكَبَائِرُ قَالَ الْإِشْرَاكُ بِاللَّهِ قَالَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ ثُمَّ عُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ قَالَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ الْيَمِينُ الْغَمُوسُ قُلْتُ وَمَا الْيَمِينُ الْغَمُوسُ قَالَ الَّذِي يَقْتَطِعُ مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ  هُوَ فِيهَا كَاذِبٌ” (البخاري)

 “Bir bedevi Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e geldi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü! Büyük günahlar nedir? Resulullah buyurdu ki: Allaha ortak koşmaktır. Ondan sonra nedir? Buyurdu ki: ebeveyn (anne baba)’nin haklarını tanımamaktır. Ondan sonra nedir? Buyurdu ki: Ğamus yemin etmektir? Peki Ğamus yemin etmek nedir? Buyurdu ki: Söylemiş olduğu yalan ile bir Müslümanın malını kaptırmaktır.”( Buharı)

Arapçada الْغَمُوسُ ğamus: elini bir şeye batırmak,  sokmaktır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem başka bir insandan haksızca mal almak üzere yalan yere yemin etmeye ğamus yemini adını verdi. İşte bu yemin en büyük günahlardan biridir. Allah indinde onun cezası ağırdır. Dünyada ise İslam Hilafet devletinde yalan yemin edenlere hâkim ağır ceza verir.

Ebu Hureyre r.a Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

خَمْسٌ لَيْسَ لَهُنَّ كَفَّارَةٌ الشِّرْكُ بِاللَّهِ وَقَتْلُ النَّفْسِ بِغَيْرِ حَقٍّ وَبَهْتُ مُؤْمِنٍ وَالْفِرَارُ يَوْمِ الزَّحْفِ وَيَمِينٌ صَابِرَةٌ يَقْتَطِعُ بِهَا مَالًا بِغَيْرِ حَقٍّ

Beş şey vardır ki bunların kefareti yoktur: Allah’a ortak koşmak, haksız yere bir kimseyi öldürmek, mümin hakkında yalan söylemek, savaş meydanından kaçmak ve haksız yere bir başkasının malını almak üzere yalan yemin etmek.” (İbni Hanbel)

İşte yalan yeminlerin kefareti yoktur, ağır cezası vardır. Yalan yere yemin eden kimse dünyada İslam Hilafet devleti tarafından ceza almazsa, ahirette Allah tarafından şiddetli ceza alır.

Masiyet / günah işlemek / kötü bir şey yapmak için yemin etmek caiz değildir, haramdır.  Zaten haram işlemek hiç caiz değildir, cezası vardır, ondan sonra kişi günah işlemek üzere nasıl yemin eder?! Kefareti yoktur, kişi günah işlemekten vazgeçip tövbe etmelidir.

Allah dışında da bir şeye yemin etmek haramdır.

Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” من كان حالفا فلا يحلف إلا بالله”

“Eğer yemin edeceksen yalnız Allaha yemin et.” (Buhari ve Müslim)

Başka bir hadiste yine şöyle buyurdu:

” لا تحلفوا بأبائكم ولا بامهاتهكم ولا بالأنداد، ولا تحلفوا بالله إلا وأنتم صادقون”

“Babalarınıza, annelerinize ve Allaha eşit tutarak başka şeylere yemin etmeyin. Yalnız Allaha yemin edin ve ancak doğru söyleyerek yemin edin.” (Müslim, İbni Hanbel,Nisai)

İbn-i Ömer şöyle dedi: “Nebi Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Ömer’i babasına yemin ederken işitince;

” ألا إن الله ينهاكم أن تحلفوا بآبائكم، من كان حالفا فليحلف بالله أو ليصمت”

“Babalarınıza yemin etmenizi Allah-u Teâla nehyediyor, kim yemin etmek istiyorsa yalnız Allah’a yemin etsin veya sussun” buyurdu.” (Buhari ve Müslim)

İbn-i Hanbel ve Nesai’nin rivayetlerine göre: “Bir Yahudi Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in yanına gelip şöyle dedi; siz (Müslümanlar) Allaha ortak kılıyor ve şirk ediyorsunuz, hem Allah istedi hem ben istedim diyorsunuz, Kâbe’ye de yemin ediyorsunuz!”

Resullullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Müslümanlara şöyle dedi:

“إذا أرادوا أن يحلفوا أن يقولوا ورب الكعبة”

“Eğer yemin etmek istiyorsanız Kâbe’nin Rabbine yemin olsun deyin. Allah istedikten sonra biz istedik deyin. Şöyle de buyurdu:

” من حلف بغير الله فقد كفر “

 “Kim Allah dışında birine yemin ederse kâfir olur.” (Ebu Davud, Tirmizi, ve El-Hâkim)

Başka bir rivayette;

” من حلف بغير الله فقد كفر أو أشرك “

 “Kim Allah dışında bir şeye yemin ederse, hem kâfir olur hem de Müşrik olur.” dedi. (İbn-i hanbel)

Bunun manası Allah dışında başka şeye yemin etmek o kadar günahtır ki sanki insan kâfir veya müşrik olur. Zira Allah’a eşit tutarak yemin ederse gerçek kâfir ve müşrik olur.

Bu şekilde, Allah dışında hiçbir şeye yemin edilmez. Böyle yemin etmek büyük günahtır. “Kâfir olur ve müşrik olur” ifadesi mübalağadır. Ama Allah dışındaki bir şeye inanarak yemin etmek kâfirlik ve şirktir. Fakat inanmayarak yemin ederse büyük günah işler.

Buna göre, babalara, ecdatlara, şerefe ve namusa yemin etmek günahtır. Allah dışında hiçbir şeye yemin edilmez. Hükümete ve parlamentoya (meclise) katılanlar hem Allah dışında bir şeye namus ve şerefleri üzerine yemin ediyorlar, ant içiyorlar. Ve de Allah’a isyan etmek için yemin ediyorlar. Küfür olan laikliği, cumhuriyeti, anayasanın içeriğini korumak ve uygulamak için yemin ediyorlar. Aynı anda iki büyük günah işliyorlar. Ant içmek yemin etmek demektir. Eğer bir kişi bunlara inanarak yemin ederse kâfir ve müşrik olur. Eğer, inanmayarak yemin ederse büyük günah işlemiş olur. Bu günah hiç hafife alınmasın; çünkü Allah’ın azabı çok şiddetlidir. Zira Allah herkesi görüyor ve işitiyor, küfür rejiminden değil Allah’tan korkulmalıdır. Benim maksadım budur veya şudur diye hiçbir bahane aramasın. Nitekim bu din Allah’ındır. Ancak kendisi kendi dinini yükseltir, insan bir araçtır. Allah kendi dinini yükseltmek için Resulüne takip edilmesi gereken bir yol gösterdi. Kişi Allah için çalışacaksa o yolu seçsin.

Özet olarak; bu ayetten ve onu açıklayan Hadis-i şeriflerde şu noktaları tespit ediyoruz:

1-Helal dairesinde insan yemin ederse, ondan sonra daha hayırlı şey görürse, hayırlı olanı yapsın ve yemini için kefaret versin.

2-Haram işlemek veya Allah’a isyan etmek için yemin etmek haramdır. Hemen yemini bozmalıdır, haramdan vazgeçmesi onun kefareti olur.

3-Mülk edinmediği veya ulaşamayacağı şey için yemin etmek doğru değildir, yine de kefaret vermelidir.

4- Yalan yemin etmek haramdır, cezası vardır, kefareti yoktur.

  5-Lağv yemini, yemin sayılmaz, günahı yoktur, cezası yoktur.

  6-Allah dışında başka şeye yemin etmek büyük haramdır. Cezası vardır.

Allahu Teala Müslümanların birbirlerine yardımcı olmalarını talep ediyor. Şöyle buyurdu:

مَنۡ يَّشۡفَعۡ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَّكُنۡ لَّهٗ نَصِيۡبٌ مِّنۡهَا‌ ۚ وَمَنۡ يَّشۡفَعۡ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَّكُنۡ لَّهٗ كِفۡلٌ مِّنۡهَا‌ ؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَىۡءٍ مُّقِيۡتًا‏ ﴿۸۵﴾ 

“ Kim güzel bir şefaatte bulunursa ondan kendisi için bir nasip olur. Kim bir kötü bir şefaatte bulunursa onun bir payı olur. Allah her şeyi koruyup hakkını vermektedir. Şefaat, aracı olmaktır. Kim hayırlı bir iş için aracı olursa sevabı vardır. Kim kötü bir iş için aracı olursa onun günahı vardır. Bu şekilde Allah her kesin yaptığına göre hesap yapar. İnsan zerre kadar hayır veya şer yaparsa onun karşılığı alır.” (Nisa 85)

Allah bu ayette Müslümanın hayır aracı olmasını teşvik ediyor, Müslüman bu işten geri kalmasın. Onun sevabı vardır, bu şekilde diğer Müslümana yardım etmiş olur. Ama kötü işlerde hiç bir kimsenin aracısı olmayacak ve hiç yardım etmeyecektir, yoksa günahkâr olur, o şerrin, kötü işin günahından bir pay taşır. Nitekim Allah şöyle buyurdu:

وَتَعَاوَنُوۡا عَلَى الۡبِرِّ وَالتَّقۡوٰى‌ وَلَا تَعَاوَنُوۡا عَلَى الۡاِثۡمِ وَالۡعُدۡوَانِ‌ وَاتَّقُوا اللّٰهَ ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ شَدِيۡدُ الۡعِقَابِ‏  

“ İyilik ve takva işleri yapmak üzere birbirinize yardım edin. Günah işlemek ve haksızlık yapmak üzere hiç birbirinize yardım etmeyin. Allahtan korkun. Bilin ki Allah’ın azabı pek şiddetlidir” (Maide 2).

Birlik ve beraberlik olmak sırf Allah’ın gösterdiği iyilik ve takva işlerde olur. Bunun tersi olan günah işlemek ve haksızlık yapmakta kesinlikle birlik beraberlik olamaz, büyük günahtır. Bu hususta Müslüman diğer Müslümanlarla bile bu işlerde ortak olamaz ve yardımlaşmaz, onların aracısı veya vesilesi de olamaz, yoksa günah işleyenlerin ortağı olur, işledikleri günahtan pay alır. Ama Allah’ın gösterdiği iyilik ve takva işlerinde aracı olmaktan geri adım atmaz, hatta sıkıntı gördüğü için yapmayacağına dair yemin etmek hiç doğru değildir.

Bu nedenle, Müslümanlar eziyet görseler ve sıkıntı duysalarda Allah’ın dinini hâkim kılmak, şeriatı uygulamak, Hilafeti kurmak, zalime karşı gelmek, mazluma sahip çıkmak, marufu emretmek ve münkeri nehyetmek üzere birleşmeli, birbirlerine yardımcı olmalı, yalnızlıktan kurtulmalı, kabuğuna çekilmekten vazgeçmeli, batıla karşı hak için mücadeleci olmalıdır.