Soru Cevap

Soru :

Alışveriş hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

İslâm da bir malın değeri nasıl ölçülür?

Bir malı kişinin dilediği fiyata satması caiz midir?

Bir malın kâr ölçüsü belli midir?

Piyasada bilinen bir malın bedelinin üstünde satış yapılması caiz midir?

Cevap:

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[وَاَحَلَّ اللّٰهُ الۡبَيۡعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰوا‌ؕ]

“Allah alışverişi helal kıldı, ribayı (faizi) haram kıldı.”[Bakara Suresi 275]

Bu ayette Allah faizi yasaklarken alışverişi helal kılmıştır. Fakat bu alışveriş iki tarafın rızasıyla olmalıdır. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[اِلَّاۤ اَنۡ تَكُوۡنَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيۡرُوۡنَهَا بَيۡنَكُمۡ]

“Ancak aranızda yürüttüğünüz hâli hazır ticaret müstesnadır.”[Bakara Suresi 282]

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurdu:

[البيعان بالخيار ما لم يتفرقا]

(Anlaşma yerinden) ayrılmadıkça alışveriş yapanların (anlaşmayı bozma hususunda) hakları vardır.”[Buhari]

Nitekim Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[إنما البيع عن تراض]

“Alışveriş ancak rızayla gerçekleşir.”[İbnivMace]

Bunun manası iki tarafın rızasının gerekli olduğudur. Pazarlık yaparken ve anlaşma yerinden ayrılmadıkları sürece yaptıkları anlaşmadan taraflar vazgeçebilir. Fakat anlaşma tamamlanıp iki taraf alışveriş yerinden ayrıldıktan sonra taraflar bu anlaşmayı bozamazlar. Ancak mal vasıflandığı gibi çıkmazsa veya gabn-ı fahiş (fahiş fiyat) gibi konular varsa müstesnadır.

Ayrıca satıcı satacağı malı satmadan evvel mülküne geçmiş olmalıdır.  Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا تبع ما ليس عندك]

“Mülk edinmediğin malı satma!”[AhmedbinHanbel]

Gasp edilen veya çalınmış malın satışı veya alınışı haram kılınmıştır. Zira o mal sahibine iade edilmelidir. Bir kimse bir malın gasp edilmiş olduğu veya çalındığını bilirse onu alamaz ve satamaz. 

Yine bir anlaşmada iki satışın yapılması haram kılınmıştır. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

[لا يحل سلف وبيع، ولا شرطان في بيع، ولا ربح ما لم تضمن، ولا بيع ما ليس عندك]

(Bir anlaşmada) selef ve satış helal olmaz. Bir satışta iki şartla satış helal olmaz. (Bana şu malı satsan sana bu malı satırım). Sende olmayan (mülk edinmediğin) şeyi satma!”[Ebu Davud]

Yine altın ve gümüşün vadeli olarak satışı haram kılınmıştır.

[بيعوا الذهب بالفضة، والفضة بالذهب مثلا بمثل ويدا بيد]

“Altını gümüşle, gümüşü altınla misli misline ve elden ele (peşin olarak) satın!”[Buhari]

Aynı zamanda insanların mallarının değerini düşürmek haramdır. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[وَيٰقَوۡمِ اَوۡفُوا الۡمِكۡيَالَ وَالۡمِيۡزَانَ بِالۡقِسۡطِ‌ وَلَا تَبۡخَسُوا النَّاسَ اَشۡيَآءَهُمۡ وَلَا تَعۡثَوۡا فِى الۡاَرۡضِ مُفۡسِدِيۡنَ‏]

“Ey Kavmim! Ölçüyü, tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların mallarının değerini düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!”[Hud Suresi 85]

Malın değeri ise “Nedret (azlığı, çokluğu) göz önünde tutarak içindeki var olan menfaattir.” Bu menfaat hem şeriatın mubah kıldığı husus hem insanların kendilerine göre onun yararıdır. Bu nedret malın takdirinde rol oynamaz. Azlığı ve çokluğu sadece göz önünde tutulur, fakat değerine ölçü değildir ama fiyatta rol oynar. Değer ile fiyat arasında fark vardır.

İçki, domuz ve leş gibi mallar haram olduğundan dolayı hiçbir değerleri yoktur. Onlardan istifade etmek, menfaat sağlamak haramdır. Bu nedenle bunların değeri yoktur, habis, pis şeylerdir.

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

[إن الله ورسوله حرم بيع الخمر والميتة والخنزير والأصنام. فقيل: يا رسول الله أرأيت شحوم الميتة فإنه يطلى بها السفن ويدهن بها الجلود ويستصبح بها الناس؟ فقال: لا، هو حرام. ثم قال صلى الله عليه وسلم عند ذلك: قاتل الله اليهود، إن الله لما حرم شحومها جملوه ثم باعوه فأكلوا ثمنه]

“Allah ve Resulü içki, ölü hayvan, domuz ve putların (heykellerin) satışını haram kılmıştır. Denildi ki: Ey Allah’ın Resulü! Ölü hayvanların yağlarını gördün mü? Bu yağlarla gemiler cilalanır, deriler boyanır ve insanlar aydınlanır! Resulullah: Hayır, o haramdır, diyerek şöyle devam etti: Allah Yahudileri kahretsin, Allah onlara hayvanların yağlarını haram kılınca erittiler, sonra sattılar ve fiyatını yediler (aldılar).”[Buhari]

Arap dilinde geçtiği gibi, ayetlerde ve hadislerde de bir şeyin fiyatını veya parasını yemek ifadesi geçtiğinde olumsuz manada geçer. Haram bir şeyin parasını almaya delalet eder. Bu nedenle haram kılınmış olan şeyleri satmak haramdır.

Bir şeyin değeri, içindeki var olan menfaatle ölçülür. Bu menfaat sabittir, değişmez. Zira azlık ve çokluk fiyatı etkiler, arz ve talep fiyatta rol oynar. Menfaati çok olsa da talep yoksa fiyatı düşebilir, tersi de olabilir. Bazen talep çok ve arz da çok olabilir, fiyat aynı seviyede kalabilir veya değişebilir. Buna rağmen malın değeri mahfuzdur.

 Yine bir şeyin değeri onun menfaati başka malın menfaatiyle mukayese edilebilir veya bir kişinin cehdinin menfaatine göre ölçülebilir.  Bu şekilde belli zamanda o şeyin değeri takdir edilir.

Bazı malları üretebilmek için çok çaba sarf edilir, fakat talep olmayınca fiyatı düşük olabilir.

Yalnız malı üretmek için harcanan çabaya göre değeri biçmek doğru değildir. Bunun manası ham maddeyi hiçe saymaktır. Fakat insanın çabası rol oynar. Çünkü ham maddeyi faydalı hâle getirmek için insanın çabası lazım olabilir. Bu şekilde ham madde olarak veya üzerine çaba sarf edilmeden içinde değer, menfaat vardır. Bazen çaba sarf edilmeden faydalı hâle gelmez, bu nedenle harcanan çaba onu menfaatli hâle getirmede rol oynamış olur. Bu şekilde menfaatli olur ve değerli sayılır. Fabrika veya imalathanede işlendiğinde belli şeylere yararlı olunca değerli olur.

 Menfaati veya harcanan çaba çok olduğu hâlde fiyatı düşük olabilir. Tersi de olabilir, menfaati az fiyatı da yüksek olabilir. Zira makine ve ondan sonra ileri teknoloji, onu üretmek üzere harcanan çabayı azalttı. Ama değeri korunur, insanlar istedikleri zaman ona fiyat biçilir.

Biri bir fiyat tayin ederken ham maddenin değerini düşünür, üzerinde harcanan çabayı ve masrafları hesaplar ve üzerine kâr koyar. Satışa çıkar, insanlar ya gösterilen fiyatla veya daha az fiyatla almaya çalışırlar, insanların rağbeti arttıkça fiyat yükselebilir. 

Görüldüğü üzere fiyat farklı bir olaydır, malın içindeki menfaate göre değildir. Onu belirlemede arz, talep ve üretimin artışı ve azalması rol oynamaktadır. İnsanlar kendileri belli bir fiyat koyarlar, pazarlık başlar, rekabet de olur, fiyatlar belli seviyede istikrar bulur.

İslâm fiyatları sınırlandırmayı nehyetti. Bu nedenle İslâm Devleti fiyatı sınırlandıramaz. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemdöneminde fiyatlar yükselince “fiyat koy ey Allah’ın Resulü!” denilince şöyle buyurdu:

[إن الله هو الخالق، القابض، الباسط، الرازق، المسعر، وإني لأرجو أن ألقى الله، ولا يطلبني أحد بمظلمة ظلمتها إياه، في دم ولا مال]

“Muhakkak ki Allah, O yaratıcıdır, rızkı daraltan ve genişleten O’dur, rızk veren fiyatları biçtiren O’dur. Umarım ki Allah’la karşılaştığım zaman kimse kan veya malla ilgili kendine zulmettiğim bir hususta benden bir şey istemesin!”[Ahmed bin Hanbel]

İşte İslam Devleti’nin fiyat koyması veya sınırlandırması bir zulüm olarak sayıldı. Bu her mal için geçerlidir.

Zira mal devlete ait değildir, mal sahibine aittir, onun mülküdür, onda tasarruf hakkı vardır, devlet onun malına karışamaz. Şeriata aykırılık olmadıkça alışveriş iki tarafın rızasıyla gerçekleşirse kimse müdahale edemez.

 Devlet, kişinin malına fiyat koyarsa malına karışmış olur. Bu ise ferdi mülkiyete müdahale etmesi demektir ve devlete caiz değildir. Zira ferdi mülkiyet, şeriatın bir şeyi mülk edinmede ferde verdiği izindir. Şeriat ferde bir şeyi mülk edinmeye izin verirse devlet veya başka güç bu mala karışamaz. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا يحل مال امرئ مسلم إلا بطيب نفس منه]

“Gönül rızasıyla olmadıkça bir Müslümanın malı helal olmaz.”[İbniHanbel, Beyhaki, Darekutni]

 Ayrıca tüccarların bir sendika kurup fiyatları sınırlandırma işini üstlenmesi de caiz değildir. Kişiler mallarını istedikleri fiyatla satabilirler. Zira mal onlarındır, kimse mallarına karışamaz. Sadece malı hakkında şer’î hükümlere göre davranır. Şeriat fiyat koymayı veya sınırlandırmayı yasaklamışsa maslahat veya zaruret bahanesiyle de sınırlandırılamaz.

Fiyatlar aşırı şekilde yükselirse devlet piyasaya mal sürmeye çalışmalıdır. Ya tüccarlardan yüksek fiyatla malı alır, ondan sonra ucuz fiyatla piyasaya sürer, aynı anda fakirlere dağıtarak ihtiyaçlarını temin eder, malı almaya muhtaç kalmazlar, bu şekilde fiyatlar düşer. Ya da dışarıdan malı ithal ettirir, piyasayı doldurur. Bu şekilde de fiyatlar düşer.

İkinci Râşid Halife Hz. Ömer RadiyAllahu Anh, Ramade senesi denilen senede yiyeceklerin azlığından dolayı Hicaz bölgesinde açlık olunca fiyatlar yükseldi fakat Ömer RadiyAllahu Anh yiyeceklere fiyat koymadı. Mısır’dan ve Şam diyarından yiyecekler getirtti. Bu şekilde fiyatlar düştü. 

Fakat gabn-ı fahiş (fahiş fiyat) İslâm’da yasaklandı. Zira Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem fiyat hususunda aldatmayı nehyetti ve şöyle buyurdu:

[إذا بايعت فقل لا خلابة، ثم أنت في كل سلعة تبتاعها بالخيار ثلاث ليال، فإن رضيت فأمسك، وإن سخطت فارددها على صاحبها]

“Sattığın zaman aldatma yoktur de! Ondan sonra satın aldığın mala karşı üç geceye kadar muhayyerliğin vardır, eğer aldığından razı isen malı tut, eğer razı değilsen o malı sahibine geri ver.”[Darekutni]

Eğer bu fiyat aşırı şekilde, pek yüksek ise fahiş fiyat, (gabn-ı fahiş) fiyatta aldatma denilir. Kişi fahiş fiyatla aldatıldığını öğrendiği zaman satıcıya iade etme hakkı vardır. Bunun için üç gün mühleti vardır. Alışveriş, sözleşmesi esnasında fiyatı bilmiyorsa kişi malı iade edebilir.

Yine biri piyasayı bilmediği için bir şeyi çok ucuz satarsa üç gün içerisinde müşteriden geri alma hakkı vardır. Bu hâlde satıcı aldatılmış sayılır. Bu nedenle Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şehirlilerin bedevilerden hayvanlarını çarşıya gelmeden ve fiyatları bilmeden almalarını yasakladı. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا تلقوا الركبان لبيع، ولا يبع بعضكم على بيع بعض، ولا يسم الرجل على سوم أخيه، ولا تناجشوا، ولا يبع حاضر لباد، دعوا الناس يرزق الله بعضهم من بعض]

“Alışveriş için bineklere binenlerle (şehrin dışından gelip de çarşıya varmadan mal satmak veya almak isteyenlerle) karşılaşmayın. Birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın (birine bir malı bir kimseye sattığınız hâlde, satış sözleşmesini yaparsanız, müşteri malı götürmeden başkasına satmak haramdır). Bir kardeşiniz biriyle pazarlık yaparken pazarlık yapmayın. Diğerlerine sattırmak üzere bir kişi malı almadığı hâlde malı aldığını göstermesin. (Çarşıya gelmeden ve fiyatları öğrenmeden) bir şehirli bir bedeviyle alışveriş yapmasın. Allah’ın, insanları birbirinden rızıklandırmasını bırakın (engellemeyin).”[Müslim]

Yine başka bir yerde bulamadığından dolayı bu mala muhtaç olduğu için müşteriye yüksek fiyatla satmak veya kişi müşteri bulamayıp paraya muhtaç olduğundan dolayı malı çok ucuzca satın almak caiz değildir. Müşteriyi veya satıcıyı istismar etmek gabn-ı fahiş babına dâhildir.

Tüccarlar bunun gabn-ı fahiş olup olmadığını belirlerler. Bu nedenle İslâm Hilâfet Devleti’ndeki mahkeme böyle davalar olduğunda tüccarlardan bilirkişi çağırır, onlar bunun gabn-ı fahiş olup olmadığını beyan ederler, buna göre hâkim karar alır.

İhtikâr da İslâm’da yasaklanmıştır. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا يحتكر إلا خاطئ]

“Ancak hatalı olan ihtikâr yapar!”[Müslim]

İhtikâr fiyatın yükselişini bekleyerek malı piyasaya sürmemektir veya malın fiyatlarının yükselişini sağlamak üzere malı saklamaktır veyahut malın tümünü piyasadan satın alıp yalnız yanında bulundurarak yüksek fiyatla satmaya başlamaktır. Bu ise kapitalist sistemindeki dev şirketlerin yaptığı gibidir. Kapitalist sisteminde patent zulmü çıkarıldığında bir fabrika, bir üretici veya mucit yalnız kendisi o malı satarken istediği fiyatla hem de kat kat, belki onlarca veya yüzlerce katla malı satmaya başlar. Bu caiz değildir, patent de caiz değildir. Her üreten kimse kendi malı için bir marka koyabilir, başkaları bu markayı kullanamazlar ama o mala benzer mallar üretebilirler, fakat başka marka kullanmalılar. Zira marka üreticinin ismi gibidir. Zira malı kaliteli olursa insanlar onun malını almaya çalışırlar. İslâm Hilâfet Devleti’nde markayı taklit edenlere ceza verilir, zira bunlar aldatma işi yapmış olurlar. 

 Hadis-i şerifte geçen hatalı kimsenin manası günahkârdır. İslâm Hilâfet Devleti böyle kişilere ağır ceza verir.

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[من دخل في شيء من أسعار المسلمين ليغليه عليهم كان حقا على الله أن يقعده بعظم من النار يوم القيامة]

“Kim fiyatları yükselttirmek için Müslümanların fiyatlarına bir şey sokarsa kıyamet gününde büyük ateş içerisinde onu oturtmak Allah üzerinde bir hak oldu.”[Ahmed bin Hanbel]

Bir malın kâr ölçüsü bir miktarla veya bir oranla tayin edilmedi, sınırlandırılmadı. Yukarıda gösterdiğimiz şer’î mahzurlar dışında insan malı üzerine istediği fiyatı koyabilir, ondan sonra pazarlığa başlanır. Satıcı ile müşteri belli bir fiyat üzerine anlaşırlar.

“Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir tas ve bir semeri açık artırmayla sattı.”[İbniHanbel]

Suveyd bin kays şöyle dedi:

“Biz, Mahreme el-Abdi’yle beraber Hacer’den elbise getirdik. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bize geldi, şervallar üzerine bizimle pazarlık yaptı, ondan sonra O’na sattık!” [İbniMace]

 Yukarıda gösterdiğimiz şer’î mahzurlar dışında piyasada bilinen bir malın fiyatından daha üstün fiyatla satmak caizdir.

Esad Mansur