– 7 –
Nebileri ve insanlara hakkı ve doğruyu gösterenleri öldürenlerin akıbeti
Hakkı ve doğruyu söylemek, marufu emretmek ve münkeri nehyetmek farz mıdır?
Bunun için parti tesis etmek veya kurulan partiye katılmak farz mıdır?
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍأُولَئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
“Allah’ın ayetlerini inkâr edip haksızca nebileri öldürenleri ve insanlara hakkı ve doğruyu gösterenleri öldürenleri elim azapla müjdele! Bunların işleri hem dünyada hem ahirette hüsrandır ve hiç yardımcıları yoktur. (Al-i İmran 21-22)
Ebu Ubeyde bin El-Cerrah Radiyallahu Anh dedi ki;ResulululahSallallahu Aleyhi Ve Sellem’e şunu sordum: Ya Resulullah kıyamet gününde en şiddetli azaba kim uğrayacaktır?Resulullah: “Bir nebiyi veya marufu emreden ve münkeri nehyeden kimseyi öldüren kişidir.” Diye cevap verirken, yukarıdaki ayeti okuduktan sonra şunu dedi : “Ey Ebu Ubeyde! İsrailoğulları bir günün ilk saatinde kırk üç (43) nebiyi öldürdüler. İsrailoğullarından yüz yetmiş (170) marufu emreden ve münkeri nehy eden kimse ortaya çıkıp bu katillere marufu gösterdiler ve onları münkerden nehyettiler. Bu katiller marufu gösteren ve münkerden nehyeden kimseleri o günün son saatinde öldürdüler. İşte, Allah-u Azze ve Celle bu ayette onlardan söz etti” (Ebu Hatem ) ve İbni Cerir’in rivayetinde “İsrailoğulları üç yüz (300) nebi öldürdüler.”
Katledilenler nebiler, marufu gösteren ve münkeri nehyedenler İsrailoğullarının Salih insanlarıdır. Bunları katleden de İsrailoğullarının cani insanlarıdır. Ama bu katiller İsrailoğullarına egemen olup kendi haklarını bozup ezdiler. Bu nedenle, Allah-u Teâlâ, bunlara ağır ceza verdi, binlerce sene ezip süründürüldü. Hiç yardımcı bulamadılar. Ahirette de onlar için daha ağır ve şiddetli azap hazırlandı.
Maruf Allah’ın ve Resulünün emridir, münker ise Allahın ve Resulünün nehyidir. Resulün emri ve nehyi Allah’ın Kuran dışında mana olarak veyhedilen sünnettir. Zira Allah birçok ayette Resule itaat etmek, uymak, onun emrini uygulamak ve nehyinden vazgeçmekle ilgili kesin emri gösterdi ve pekiştirdi. Şöyle buyurdu:
وَمَاۤ اٰتٰٮكُمُ الرَّسُوۡلُ فَخُذُوْهُ وَ مَا َنَهٰٮكُمۡ عَنۡهُ فَانْتَهُوۡا ۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ ؕ اِنَّ اللّٰهَ شَدِيۡدُ الۡعِقَابِۘ
“ Resul size (Allah’ın vahyinden) neyi getirirse, emrederse alın, neyi nehyederse, yasaklarsa ondan vazgeçin. Allahtan korkun. Zira Allah’ın azabı pek şiddetlidir” (Haşr 7)
Bu asırda marufu gösteren, emreden ve münkeri nehyeden dava adamlarını öldüren yöneticiler ve rejimler vardır. İslam dünyasındaki rejimler ve yöneticiler böyle nice dava adamlarını ezdiler ve öldürdüler. Bu yönetici, onların zebanileri ve cellâtları hem dünyada ağır azap ve ceza görürler hem de ahirette onların azabı o İsrail oğullarının katil ve canileri gibidir. Onlardan hiç farkı yoktur.
İşte bu ayet bu asırdaki İslam davetini taşıyanlarla savaşan rejim, yöneticiler ve cellâtlarına hitap etmektedir. Zira Allah-u Teâlâ bu ayeti genel hitapla indirdi. Şöyle ki: “Allah’ın ayetlerini inkâr edip haksızca nebileri ve marufu gösteren ve münkeri nehyeden kimseleri öldürenler…” Buna göre kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse veya reddederse veyahut uygulamazsa, İslam davetini taşıyan, marufu gösteren ve münkeri nehyeden kimseleri öldürüyorsa veya eziyorsa, hapse atıyorsa aynı hükme dâhildir, bu ayetteki geçen hüküm onlara da uyar. Nitekim bu rejimler Allah’ın ayetlerini uygulamıyorlar, uygulamak isteyen davet taşıyıcılarını ya hapse atarlar ya da öldürürler veyahut değişik yollarla sıkıştırırlar ve ezerler.
Bunun manası, bu rejimler Allah’ın ayetlerini inkâr ediyor veya bunların uygulanmasını reddediyor demektir. Ayrıca, Allah’ın ayetleri yerine batıdan küfür anayasası, sistem ve kanunları ithal edip Müslümanlar üzerine zorla uygulamaktadırlar. Bunların akıbeti İsrail oğullarından olan katillerin akıbeti ile aynıdır.
Marufu emretmek ve münkeri nehyetmek Müslümanlara bir farzdır. Hem de en büyük farzlardan biridir. Birçok ayette ve sahih hadis-i şerifte bu kesin emir geçti.
Allah (cc) şöyle buyurdu:
وَلۡتَكُنۡ مِّنۡكُمۡ اُمَّةٌ يَّدۡعُوۡنَ اِلَى الۡخَيۡرِ وَيَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمُنۡكَرِؕ وَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡمُفۡلِحُوۡنَ
“ Hayra (İslam’a) davet eden, marufu emreden ve münkeri nehyeden sizden bir grup bulunsun. Felaha kavuşanlar bunlardır’’. (Al-i İmran104)
Müslümanlar bir grup, bir parti kuracaklarsa sadece böyle bir parti kurarlar veya bir partiye katılacaksa sadece böyle bir partiye katılırlar. Bunun dışında bir parti kuramazlar ve katılamazlar. Nitekim en az böyle bir partinin kurulması ve içinde mücadele edilmesi Müslümanlara farzdır.
Allah (cc) bütün Müslümanlara bunu farz kılarak şöyle buyurdu:
كُنۡتُمۡ خَيۡرَ اُمَّةٍ اُخۡرِجَتۡ لِلنَّاسِ تَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَتَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمُنۡكَرِ وَتُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِؕ وَلَوۡ اٰمَنَ اَهۡلُ الۡكِتٰبِ لَڪَانَ خَيۡرًا لَّهُمۡؕ مِنۡهُمُ الۡمُؤۡمِنُوۡنَ وَاَكۡثَرُهُمُ الۡفٰسِقُوۡنَ
Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri nehyedersiniz ve Allah’a inanırsınz. Ehl-i kitap (Yahudiler ve Hıristiyanlar) iman etseydiler kendileri için iyi olurdu. Onlardan iman edenler vardır, fakat çoğu fasıktır. (Al-i İmran110)
Allah (cc) münafıkların yanlış yaptıkları çalışamaya dikkati çekerek ve onlardan sakındırarak şöyle buyurdu:
اَلۡمُنٰفِقُوۡنَ وَالۡمُنٰفِقٰتُ بَعۡضُهُمۡ مِّنۡۢ بَعۡضٍۘ يَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمُنۡكَرِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمَعۡرُوۡفِ وَيَقۡبِضُوۡنَ اَيۡدِيَهُمۡؕ نَسُوا اللّٰهَ فَنَسِيَهُمۡؕ اِنَّ الۡمُنٰفِقِيۡنَ هُمُ الۡفٰسِقُوۡنَ
“Münafık erkek ve kadınlar birbirlerindendir. Münkeri emreder ve marufu nehyederler. Allah’ın uğrunda harcamaktan ellerini çekip sıkı tutarlar. Allah’ı unuttular, O da onları unuttu (onlara bakamaz ve değer vermez) şüphesiz ki münafıklar fasıkların ta kendileridir.’’. (Tövbe 67)
İşte münafıklar marufu nehyederler, Allah’ın ve Resulünün emirlerini nehyeder ve reddederler, münkeri emreder ve işlerler. Şeriatı nehyeder, küfür olan laikliğe ve demokrasiye davet eder ve bunların kanunlarını uygularlar. Buna göre demokratik parti ve grup kurarlar ve İslam’a zıt çalışma yaparlar.
Ama müminler; Allah (cc) onlar hakkında şöyle buyurdu:
وَالۡمُؤۡمِنُوۡنَ وَالۡمُؤۡمِنٰتُ بَعۡضُهُمۡ اَوۡلِيَآءُ بَعۡضٍۘ يَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمُنۡكَرِ وَيُقِيۡمُوۡنَ الصَّلٰوةَ وَيُؤۡتُوۡنَ الزَّكٰوةَ وَيُطِيۡعُوۡنَ اللّٰهَ وَرَسُوۡلَهٗؕ اُولٰۤٮِٕكَ سَيَرۡحَمُهُمُ اللّٰهُؕ اِنَّ اللّٰهَ عَزِيۡزٌ حَكِيۡمٌ
“Mümin erkek ve kadınlar birbirlerinin velisidir (dostu ve yardımcısıdır); marufu emrederler ve münkeri nehyederler, namazı ikame eder ve zekâtı verirler, Allaha ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah’ın rahmetine kavuşacak kimseler bunlardır. İzzet ve hikmet sahibi Allah’ın ta kendisidir’’.( Tövbe 71)
Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlar marufu emretmez ve münkeri nehyetmezler. Ve bu nedenle Allah onları lanetledi, onlara kızdı ve azabı indirdi. Bizi aynı duruma düşmekten sakındırarak şöyle buyurdu:
لُعِنَ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا مِنۡۢ بَنِىۡۤ اِسۡرَآءِيۡلَ عَلٰى لِسَانِ دَاوٗدَ وَعِيۡسَى ابۡنِ مَرۡيَمَ ؕ ذٰ لِكَ بِمَا عَصَوْا وَّكَانُوۡا يَعۡتَدُوۡنَ ﴿۷۸﴾ كَانُوۡا لَا يَتَـنَاهَوۡنَ عَنۡ مُّنۡكَرٍ فَعَلُوۡهُ ؕ لَبِئۡسَ مَا كَانُوۡا يَفۡعَلُوۡنَ ﴿۷۹﴾
“İsrail oğullarından kâfir olanlar Davut ve İsa bin Meryem’in dilleriyle lanetlendi. Çünkü Allah’ın emirlerine isyan ettiler ve bu emirlere karşı geliyorlardı. Yaptıkları münkerden birbirlerini neyhetmiyorlardı. Yaptıkları ne kadar kötüdür”. (maide 78- 79)
Bu ayet üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
“Canımı elimde tutan Allaha yemin ederim ki marufu emredeceksiniz ve münkeri nehyedeceksiniz, kötülük işleyen kimsenin elini bundan kaldıracaksınız ve onu hak üzerinde tam bir şekilde durduracaksınız. Yoksa kalplerinizi birbirine çarptırır ve onları lanetlediği gibi sizi de lanetler”. (Ebu Davut)
Şöyle de buyurdu:
“ İsrail oğullarına ilk giren eksiklik; biri diğerini (münker işlerken) görünce ona bu münkeri bırak, bu haramdır der. Ertesi gün (bu kötülük işleyen kimse vazgeçmediği halde) onunla oturur, yer ve içer, onlar böyle yapınca; Allah kalplerini birbirlerine çarptırdı ve lanetledi”. (Ebu Davud)
Ayrıca her Müslüman’ın marufu emretmesi ve münkeri nehyetmesi farz kılındı. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
“من رأى منكم منكرا فليغيره بيده، فان لم يستطع فبلسانه، فان لم يستطع فبقلبه وذلك أضعف الايمان”. (مسلم)
“ Sizden kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin, yapamazsa diliyle değiştirsin, yapamazsa kalbiyle değiştirsin. İmanın en zayıf derecesi budur’’. (Muslim)
Münkerin başı zalim rejim ve sahipleridir. Bunlarla mücadele etmek cihadın en üstünüdür. Normal insanlardan münkeri işleyenler o zalim yöneticilerden medet umar ve güç alırlar. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
“أفضل الجهاد كلمة حق تقال عند سلطان جائر” (أبو داود، الترمذي)
“Cihadın en üstünü zalim yönetici karşısında hak sözü söylemektir” (Ebu Davut, Tirmizi)
Şöyle de buyurdu:
«سَيِّدُ الشُّهَدَاءِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، وَرَجُلٌ قَالَ إِلَى إِمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ فَقَتَلَهُ» رواه الحاكم في المستدرك وإسناده صحيح.
“Şehitlerin efendisi Hamza bin Abdul muttalip ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona marufu emredip münkeri nehyederek öldürülen kimsedir” (Elhakim Müstedrek hadis kitabında rivayet etti, senedi sahihtir)
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Müslümanları Allah’ın azabından sakındırarak şöyle buyurdu:
«وَاللَّه لَتَأْمُرُنَّ بالْمعْرُوفِ، وَلَتَنْهوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، ولَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدِ الظَّالِمِ، ولَتَأْطِرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْراً، ولَتقْصُرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ قَصْراً، أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّه بقُلُوبِ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ، ثُمَّ لَيَلْعَنكُمْ كَمَا لَعَنَهُمْ» (أبو داود والترمذي وابن ماجه).
“Hayır. Allah’a yemin olsun ki elbette marufu emredip münkerden nehy edeceksiniz. Zalimin elinden tutup onu hakka döndüreceksiniz ve onu hak üzere tutacaksınız ya da sizin de kalplerinizi birbirine çarptırır. Sonra da onları lanetlediği gibi sizleri de lanetler.”(Tirmizi, Ebu Davut, İbni Maceh)
Zalim rejim ve yöneticiler düşerse, onlar yerine İslam’ı uygulayan Hilafet sistemi ve adaletli Müslüman yöneticiler gelirse münkerin başı, yılanın başı ezilmiş olur, korkular biter.
Örnek olan Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Müslümanları hakkı söylemeye, marufu emretmeye ve münkerden nehyetmeye cesaretlendirerek şöyle buyurdu:
«أَلا لا يَمْنَعنَّ أحدَكُم رَهْبةُ النّاسِ أّن يَقولَ بِحقٍّ إذا رآه أَو شَهِدَه، فَإنَّه لا يُقرِّبُ مِن أَجلٍ، ولا يُبَاعدُ مِن رزقٍ أَن يَقولَ بِحقٍ أو يُذكِّرَ بعظيمٍ». (رواه أحمد).
“Biriniz hakkı görünce onu söylemek uğrunda insanlardan, onların kalabalıklarından korkmasın. Bu korku eceli yaklaştırmaz, rızkı uzaklaştırmaz. Hakkı görünce veya önemli bir şey görürse onu söylemekten geri kalmasın” (Ahmed bin Hanbel)
Hakkı söylemek, marufu emretmek ve münkeri neyhetmek yönetici olsun olmasın zalim kimseleri en fazla korkutan şeydir. Bunu önlemek için Müslümanları saptırır veya korkuturlar, hapse atarlar veya öldürürler, onları her yönde sıkıştırmaya çalışırlar. Fakat Müslümanlar korkmazlarsa ve bu daveti sürdürürlerse büyük sevapları vardır. Ne mutlu o cesur davet taşıyıcılarına! Onlar cennetliklerdir. Ayrıca Allah er yada geç onlara zafer ve yardım sağlayacaktır. Kâfir, zalim ve münafıklar yenilecekler ve elim azap görecekler, ne kötü akıbetleri var! Onlar cehennemliklerdir.
اِنَّا لَنَـنۡصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا وَيَوۡمَ يَقُوۡمُ الۡاَشۡهَادُ ۙ يَوۡمَ لَا يَنۡفَعُ الظّٰلِمِيۡنَ مَعۡذِرَتُهُمۡ وَلَهُمُ اللَّعۡنَةُ وَلَهُمۡ سُوۡٓءُ الدَّارِ
“ Elbette biz hem dünyada hem de şahitlerin hazır bulunacağı günde (ahirette) resullerimize ve müminlere yardım ederiz. O gün zalimlere mazeretlerinin hiçbir faydası yoktur. Lanet onlaradır. Kalınacak yerin en kötüsü de onlar içindir” (Mümin 51-52)