Soru:

Hilâfet Devleti’nde:

– Emniyet kemeri takmak zorunlu olur muydu? yoksa tercihe mi bırakılırdı? Motosiklette kask takmak da tercihe mi bırakılırdı?

– Ehliyet vermek kamu hizmeti statüsünde mi olurdu?

– Araç sigortası, deprem sigortası, kasko ve buna benzer konularda devlet vatandaşın malını koruma yönünde nasıl bir yol izlerdi?

Cevap:

Hilâfet Devleti emniyet kemeri ve motosiklette kask takmayı zorunlu kılabilir. Bu hususlar insanların emniyetini koruma hususuna dâhil olur. Devlet bundan sorumludur. Zarar ve tehlikeyi önlemek devletin görevlerindendir.

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا ضرر ولا ضرار في الإسلام]

“İslâm’da zarar yoktur, zarar vermekte yoktur!”[İbniHanbel;İbniMace, Muvatta]

Bu hadise binaen insanın kendine veya başkasına zarar vermesi haramdır.

Allah’ın azabına uğrayan Semud kavminin kuyusuyla ilgili Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[لا تشربوا من مائها شيئا ولا تتوضأوا منه للصلاة، وما كان من عجين عجنتموه فاعلفوه الإبل ولا تأكلوا منه شيئا ولا يخرجن أحد منكم الليلة إلا ومعه صاحبه]

“Ondan hiçbir şey içmeyin, namaz için ondan abdest almayın, onun suyuyla bir hamur yapmış iseniz yem olarak develere verin, ondan hiçbir şey yemeyin. Bu gece (pek fırtınalı bir gece idi) hiçbir kimse tek başına çıkmasın, ancak kardeşiyle beraber çıksın.”

Saide kabilesinden iki kişi hariç insanlar Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emrini uyguladılar. Bunlardan biri (tuvalet) ihtiyacını yapmak için çıktı, bu ihtiyacını giderirken kişi boğuldu. Diğer kişi devesini aramaya çıktı, rüzgâr onu Tay kabilesinin iki dağına götürüp attı. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellembunlar hakkında haber verilince şöyle buyurdu:

[ألم أنهكم أن يخرج منكم أحد إلا ومعه صاحبه؟” ثم دعا للذي أصيب على مذهبه فشفي، وأما الآخر الذي وقع بجبلي طيء، فإن طيئا أهدته لرسول الله صلى الله عليه وسلم حين قدم المدينة]

“Arkadaşı olmadan hiç birinizin tek başına çıkmanızı nehyetmedim mi? İhtiyacını giderirken boğulan kişi getirildi, Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onun için Allah’a dua etti, böylece şifaya kavuştu, Tay kabilesinin dağlarına atılan kişi ise Tay kabilesinin heyeti Medine’ye gelince onu Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hediye etti.”[İbniHişam]

Bu hadiste Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Müslüman’ın kendisine zarar getirmesini Allah’ın vahyiyle haram kılıyor.

Semud suyu kendilerine zarar vereceğinden dolayı kullanılması yasaklanmış oldu.

O fırtınalı gecede tek başına çıkanlarla ilgili azarlama geldi. Fakat ceza vermedi. Nitekim bunlar kendi kendilerine zarar getirmeye çalışmadılar. 

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem devlet reisi olarak zararın gelmesini önlemek için bu tür tedbirlerin alınmasını emretti ve buna göre icraat yaptı.

Şer’î delilerden çıkarılan şer’î kaide şöyle diyor:

“Mubahlardan bir fert zarar görecekse bu fert önlenir.”

Ayrıca emniyet kemeri ve motosiklette kask takmak hâlinde bir mubah yasaklanmıyor, mubah dairesinde zararın vukuunu önlemek üzere bir düzenleme yapılıyor, bir tedbir alınıyor. Mubah dairesinde zararın vukuu muhtemel ise tedbir alınır. Bu nedenle devlet zorunlu kılar.

Araba veya motosiklet gibi araçları kullanacak kimseler ehil olmalıdır, yoksa hem kendilerine hem diğerlerine zarar getirirler. Yukarıdaki deliller zarar konusunda delil olarak gösterilir. Bu nedenle ehliyet almaları zorunlu olur. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[إن الله يحب إذا عمل أحدكم عملا أن يتقنه]

“Şüphesiz ki Allah biriniz bir iş yaparsa onun en güzel şekilde yapılmasını sever.”[Ebu Yâlâ veTaberani]

[إن الله كتب الإحسان على كل شيء]

“Şüphesiz ki Allah her şeyin güzel yapılmasına dair emir verdi.”[Müslim]

Buna göre insan işinde ehliyetli olmalıdır. Araba veya başka şey sürecekse ehliyetli olmalıdır. Önce eğitim görecek, bunu becerdiğini gösterecek karne, belge veya diploma alacaktır.

Devlet bu ehliyeti kontrol edip onaylayacaktır. Eğitim için özel okullar açılabilir ama imtihanda devletin kontrolü ve onayı gereklidir. Zira bunların ehil olduklarından emin olacaktır. Ondan sonra onlara ehliyet verecektir. Bu devletin mesuliyetidir, özel sektöre bırakılmaz. Zira araba, motosiklet vs. devletin kontrolü altında kamu mülkiyetine dâhil olan caddelerde ve sokaklarda kullanılacaktır, burada devletin mesuliyeti vardır. Ama kişi kendi özel mülkü olan arazide araba, motosiklet, traktör vs. gibi araçları ehliyetsiz kullanabilir.

İslâm’da sigorta yoktur. Kişi başkasına zarar verirse zarara mukabil zarar gören kimseye tazminat öder.

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[مَنْ كَسَرَ شَيْئًا فَهُوَ لَهُ وَعَلَيْهِ مِثْلُه]

“Bir kimse bir şey kırarsa, kırdığı şey onundur, o şeyin mislini ödemesi de icap eder.”[Buhari, İbniMace, Darekutni, Ebu Yâlâ]

Bunun manası insan, başkasına ait eşyalara, araçlara vs. zarar vermesi hâlinde onun değerine mukabil veya tazminat verir, uzmanlar veya bilirkişi tarafından zarar takdir edilir. Tamir gerektiriyorsa parça ve tamir parasını öder.

Ama insanın elinden veya hatasından veyahut ihmalinden veyahut dikkatsizliğinden dolayı zarar gelmezse, bunların dışında olaylardan, sel ve deprem gibi tabii afetlerden dolayı olursa zararı ödemez. 

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[العَجماءُ جُرْحُها جُبَارٌ، والبِئْرُ جُبَارٌ، والمَعْدنُ جُبَارٌ، وفي الرِّكَازِ الخُمُس]

“Acmanın meydana getirdiği zarar hederdir, kuyunun meydana getirdiği zarar hederdir, madenin meydana getirdiği zarar hederdir, defineyi bulan beşte biri (beytü’l-mala) verir.”[Kütübü Sitte/Altı hadis kitabı, İbniHanbel ve Muvatta]

Acmanın manası konuşamayan ve anlamayandır, buna hayvan denir. Bu hadisin manası; hayvan bağlandığı yerden ipini koparıp kaçarsa veya sahibi onu tutamayıp elinden kaçarsa veyahut da konulduğu yerden kaçarsa ve başkasına zarar verirse sahibi zararın karşılığını ödemez. Yine insan kendi arazisinde veya mülkünde bir kuyu açarsa ve biri oraya gelip içine düşerse kuyunun sahibi o kişiye zararı ödemez. Yine maden sahiplerinin arazilerinde kazdıkları ocağa biri düşerse zararı ödemezler. Defineyi bulan beşte birini beytü’l-mala verir, beşte dördü kendisine aittir.

 Buna göre, hayvan gibi herhangi bir şeyin sahibi iradesi dışında buna benzer zarar verirse tazminat ödemez. Selden veya fırtınadan dolayı arabanız başka şahsın arabasına çarpıp zarar verirse ona zararı ödeme meselesi söz konusu değildir. Zira insanın iradesi dışında meydana gelen bir husustur. Sizin ellerinizle hatayla olmadı. Sizin tarafınızdan direk veya endirekt olmadı, kasıtlı veya kasıtsız olmadı. Sahibinden zorla kaçan hayvan gibi oldu. Kişi kasıtlı veya ihmalden dolayı veyahut kullanırken bir hatadan dolayı meydana gelirse bir zarar tazminatı öder. Hatayla bir kişiyi öldürürse onun diyetini öder.

Zarar veren kimse ödemekten kaçmaya çalışıyorsa İslâm Hilâfet Devleti’ndeki mahkemeye başvurur. Hakkını orada alır. Zira mahkeme masrafı devlet üzerindedir, hiçbir taraf mahkemeye bir şey ödemez. Belli zamana kadar tazminatı ödemek üzere bir mühlet verilirse zarar veren kimsenin boynunda borç olarak kalır, zarar görene zamanı gelince ödemeye zorlanır. Kişi hiç ödeyemezse ona mirasçı olacak kimseler öder. Tamamen herkes ödemekten aciz olursa devlet üstlenir.                                                                

Esad Mansur