• 12 –

Allah’ın sevgisi, Resulüne itaat etmekle alakası ve neticesi;

Allah’ı sevmenin gereksinimleri ve neticeleri nelerdir?

Allaha ve Resulüne itaat etmeyen kâfir midir?

Bu itaatin manası nedir?

 قُلۡ اِنۡ كُنۡتُمۡ تُحِبُّوۡنَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُوۡنِىۡ يُحۡبِبۡكُمُ اللّٰهُ وَيَغۡفِرۡ لَـكُمۡ ذُنُوۡبَكُمۡؕ‌ وَاللّٰهُ غَفُوۡرٌ رَّحِيۡمٌ‏  قُلۡ اَطِيۡعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُوۡلَ‌ فَاِنۡ تَوَلَّوۡا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الۡكٰفِرِيۡنَ‏  

Deki; Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan ve merhamet edendir. Deki Allah’a ve Resule itaat edin, eğer bundan yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez” (Al-i İmran 31 – 32)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem döneminde bazı insanlar Allah’ı sevdiklerini iddia ettiler. Bunun üzerine Allahu Teâlâ bu ayeti indirdi. ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız Resule tabi olun, ona itaat edin ve emrine hiçbir zaman muhalefet etmeyin.’ İşte o zaman Allah sizi sever ve günahlarınızı bağışlar. Burada Allahu Teâlâ; “Deki; ya Resulüm”diyerek Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e hitap etti. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu ayeti Rabbinden tebliğ etti. Eğer Hz. Muhammed resul ise güvenilir demektir. Zira resul yalan söylemez ve o ne demiş ise ona güvenilir. Eğer yalan söyleyecek olursa o halde Allah hakkında da yalan söylemiş olur ve ayetleri değiştirir. O zaman da resul olamaz. Kuran’ı açılarken asla yalan söylemez, kafasına göre söylemez, içtihat etmez.

Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Allah hakkında herhangi bir şeyi uydurmadığı şu ayette kesinleştirildi:

وَلَوۡ تَقَوَّلَ عَلَيۡنَا بَعۡضَ الۡاَقَاوِيۡلِۙ‏ لَاَخَذۡنَا مِنۡهُ بِالۡيَمِيۡنِۙ‏ ثُمَّ لَقَطَعۡنَا مِنۡهُ الۡوَتِيۡنَ

“Eğer O (Muhammed), bizim hakkımızda birtakım sözler uydurmuş olsaydı sağ elle (güçlü şekilde) onu tutardık ve elbette onun şah damarını keserdik.”[Hakka Suresi 44-46]

Buradaki sözler hem Kuran hem Kuranın beyanı olan sünneti kapsar. Zira Ayette geçen “ bir takım sözler” cümlesi kapsamlıdır. İşte Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Kuranla veya Sünnetle ilgili Allah’ın kendisine vahyettiği dışında asla bir şey söylemez ve yapmaz. Allah şöyle buyurdu: 

وَالنَّجۡمِ اِذَا هَوٰىۙ‏ مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمۡ وَمَا غَوٰى‌ۚ‏  وَمَا يَنۡطِقُ عَنِ الۡهَوٰىؕ‏  اِنۡ هُوَ اِلَّا وَحۡىٌ يُّوۡحٰىۙ‏

“Battığı zaman yıldıza and olsun ki; arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı. O arzusuna göre konuşmaz, konuştuğu şey ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir.”[Necm Suresi 1-4]

  Öyleyse Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Kur’an’ı açıklarken doğru söyler. Zira Kur’an’ı açıklamaya ihtiyaç vardır. İnsanlar Kur’an’ın ahkâmını anlayamazlar, ancak Resul onlara açıklarsa o zaman anlayabilirler. Çünkü Kur’an’da namaz ve zekât gibi birçok ahkâm mücmeldir, detayları açıklanmadı. Kaç rekât kılınacağı, namazın vakitleri, namazı bozan hususlar, zekâtın miktarı, altın gümüş, hayvanlar ve diğer mallardan alınacak zekât miktarı, nasıl ve ne zaman verileceği, nasıl dağıtılacağı ve benzeri ahkâm Kur’an’da açıklanmadı. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem sünnetinde, hadis-i şeriflerinde açıkladı.

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

وَاَنۡزَلۡنَاۤ اِلَيۡكَ الذِّكۡرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيۡهِمۡ وَلَعَلَّهُمۡ يَتَفَكَّرُوۡنَ‏

“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik.”[Nahl Suresi 44]

Bu beyan ve açıklama da Allah’tandır, sünnet yoluyla Resulüne vahyetti. Allah şöyle buyurdu:

فَاِذَا قَرَاۡنٰهُ فَاتَّبِعۡ قُرۡاٰنَهٗ‌ۚ‏  ثُمَّ اِنَّ عَلَيۡنَا بَيَانَهٗؕ‏

“O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.”[Kıyamet Suresi 18-19]

Resule itaat eden Allaha itaat emiş olur:

مَنۡ يُّطِعِ الرَّسُوۡلَ فَقَدۡ اَطَاعَ اللّٰهَ ‌ۚ

“Kim Rasul’e itaat ederse Allah’a itaat emiş olur.”[Nisa Suresi 80]

Resule itaat bölünmez,  getirdiği Kuran hususunda Allah’a itaat ederiz, getirdiği sünnet hususunda itaat etmeyiz diyenler Resule itaati bölerler ve dinden çıkarlar. Zira Allah şöyle buyurdu:

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

“Resul size neyi getirdiyse alın ve neyi nehyettiyse onu terk edin.”[Haşr Suresi 7]

Resulün getirdiği yalnız Kuran değil, Kuran’ın açıklaması olan sünnetide getirdi.

Bu nedenle Allah Subhanehû ve Teâlâ bunlarla savaşmayı Müslümanlara şöyle emretti:

قَاتِلُوا الَّذِيۡنَ لَا يُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُوۡنَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَ رَسُوۡلُهٗ وَلَا يَدِيۡنُوۡنَ دِيۡنَ الۡحَـقِّ مِنَ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوا الۡـكِتٰبَ

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar, Allah’ın ve Rasulü’nün haram kıldıklarını haram kılmayanlar ve hak din olan İslâm’ı din olarak kabul etmeyenlerle… savaşın.”[Tevbe Suresi 29]

Kur’an’ı uygulamada O’nu örnek edinmemizi emretti:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا

“Andolsun ki, sizin için, Allah’ın (rızasını) ve ahireti isteyenler ve Allah’ı çokça anmaya çalışanlar için Allah’ın Rasulü’nde güzel bir örnek vardır.”[Ahzab Suresi 21]

Örnek edinmek şunu gerektirir: Resulün yaptığı gibi yapmakla beraber ne şekilde yaptığını da örnek edinmektir: bir namaz kılarken onun gibi kılmakla beraber o namaz farz mı sünnet mi diye anlayarak amel etmektir. 

Şöyle de buyurdu:

يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اَطِيۡـعُوا اللّٰهَ وَاَطِيۡـعُوا الرَّسُوۡلَ وَاُولِى الۡاَمۡرِ مِنۡكُمۡ‌ۚ فَاِنۡ تَنَازَعۡتُمۡ فِىۡ شَىۡءٍ فَرُدُّوۡهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُوۡلِ اِنۡ كُنۡـتُمۡ تُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِ وَالۡيَـوۡمِ الۡاٰخِرِ‌ ؕ ذٰ لِكَ خَيۡرٌ وَّاَحۡسَنُ تَاۡوِيۡلًا‏

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Rasul’e ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta çekişirseniz onu Allah’a (Kur’an) ve Rasulü’ne (Sünnet’e) götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”[Nisa Suresi 59]

Eğer mümin ise Kurana ve sünnete tabi olur. Mümin olmayanlar tabi olmazlar.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

تَركتُ فِيكُمْ مَا إِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا كِتَابَ الله وسُنَّتي

“Size iki şey bıraktım. Eğer onları sımsıkı tutarsanız hiç şaşırmasınız; Allah’ın Kitabı ve benim Sünnetimdir.”[Hakim, Beyhaki, İbni Hanbel, İmam Malik]

Bir kısım ayetler ise mutlak manada geçti. Allah’ın şu kavli gibi:

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقۡطَعُوۡۤا اَيۡدِيَهُمَا

 “Hırsızlık yapan erkek olsun kadın olsun elini kesin…” (Mâide 38). Elin nereden kesileceğini, hırsızlığın miktarı ve hangi durumlarda kesileceğini Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem hadislerde gösterdi. Hırsızın eli bilekten kesilir, sağ el olmalı, bir daha hırsızlık yaptığında sol eli kesilmez başka ceza verilir. Hırsızlığın miktarı veya çalınanın değeri çeyrek dinar üzerinde olmalıdır. Çeyrek dinar ise 1,0625 gram altına denktir. Çünkü İslam’da bir dinar 4,25 gram altın eder. Kapalı veya kilitli yerden çalınırsa el kesilir. Açık yerden çalınırsa el kesilmez başka ceza verilir. Çalan kimse aç ise eli kesilmez. İçki, domuz ve buna benzer haram şeyleri çalarsa el kesilmez başka ceza uygulanır. Çalan kimse akıl baliğ olmalıdır. İşte bütün bu kayıtlar Hadis-i Şerifte açıklandı. Bunlara itibar verilmez ise o ayet uygulanamaz.

Zina ayetiyle ilgili hüküm umumi (genel) manada geçti. Hadis-i Şerifler ona tahsisler getirdi. Zina eden kimse evlenmiş ise hem yüz kırbaç vurulur hem de taşlanır. Hiç evlenmemiş (bekâr) kimse zina yaptığı takdirde yüz kırbaç vurulur, bir seneye kadar başka bir yere sürgüne gönderilir. Ayrıca Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Kur’an’daki asıl olan ayetlere fer’i (dalları) getirdi. Kur’an’da وَاَنۡ تَجۡمَعُوۡا بَيۡنَ الۡاُخۡتَيۡنِ “… İki kız kardeş ile aynı anda evlenilemez…” (Nisa 23) ayeti bir asıldır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu asla şu fer’i bağladı:

لا تُنْكَحُ الْمَرْأَةُ عَلَىْ عَمَّتِها وَلا عَلَىْ خَالَتِها وَلا عَلَىْ ابْنَةِ أَخِيها وَلا عَلَىْ ابْنَةِ أُخْتِها فَإِنَّكُمْ إِنْ فَعَلْتُمْ ذَلِكَ قَطَّعْتُمْ أَرْحامَكُمْ

“Kadın; halası, teyzesi, kardeşinin kızı, kız kardeşinin kızı üzerine nikâhlanmaz. Zira eğer bunu yaparsanız akrabalık ilişkilerinizi kesmiş olursunuz.” (Buhari ve Müslim)

Bazen Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem yeni hükümler getirdi. Şu hüküm gibi; İslam devleti tabiiyetini taşıyan kimselerden gümrük almak haramdır. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

لا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ صَاحِبُ مَكْسٍ

“Gümrük vergisi alan cennete giremez.”[Ebu Davud, Ahmed Bin Hanbel, Darimi]

İşte Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Kur’an’a böyle açıklamalar getirmeseydi Allah’ın Kitabını uygulayamazdık.

Bu nedenle Allahu Teala; ‘eğer beni seviyorsanız Resule tabi olun. O zaman bende sizi severim ve günahlarınızı bağışlarım’ diye buyurmaktadır. Ayette إِن  “eğer” şart edatı geçti. Allah’ı sevmenin şartı Resulüne tabii olunmasıyla gerçekleşir. Eğer bir kişi Resulü sevdiğini iddia edip onun getirdiklerine uymaz ise o kişi yalancıdır. Allah böylelerini sevmez, günahlarını affetmez. İşte o kişi kâfirdir. Zira hemen bunun akabinde Allahu Teala şöyle buyurdu: ‘Deki (onlara ya Resulüm) Allah’a ve Resulüne itaat edin, eğer Allah ve resulüne itaatten dönerseniz veya Allah ve resulüne itaat etmezseniz siz kafirsiniz. Çünkü ayetin sonunda ‘Allah kâfirleri sevmez’ denmektedir. Bu ifade eğer Allah ve Resulüne itaatten vazgeçerseniz ifadesinde geçmiştir. Allah ancak kendisine ve kendi resulüne tabii olanların günahlarını bağışlar ve onlara merhamet eder. İşte bu iki ayet Resule vahyedilenler, söylediği hadisler veya yaptığı icraatlar veyahut kabul ettiği şeylerin Allah’tan olduğunu gösterir. Bize ne getirdi ise onu almalıyız ve bizi neden nehyetti ise ondan vazgeçmeliyiz. Kur’an’da bununla ilgili birçok ayet vardır. Resule tabi olmayanları kâfir olarak nitelediği ve cehennem azabıyla tehdit ettiğine birçok ayette şahit oluruz. Şöyle buyurdu:

وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا

“Kim Allah’a ve Rasulü’ne isyan ederse apaçık sapıklığa düşmüş olur.” [Ahzab Suresi 36]

وَمَنۡ يَّعۡصِ اللّٰهَ وَرَسُوۡلَهٗ فَاِنَّ لَهٗ نَارَ جَهَنَّمَ خٰلِدِيۡنَ فِيۡهَاۤ اَبَدًا ؕ‏

“Kim Allah’a ve Rasulü’ne isyan ederse onun için cehennem hazırlandı. Orada ebediyen kalacaktır” (Cin suresi 23)

Zayıf, uydurulan veya çelişen hadisleri bahane ederek Sünneti reddedenler İslam için hiç samimi değillerdir. Zira Hadis ilmi vardır; zayıf, uydurulan veya çelişen hadisler belirlenip çıkartıldı. Sahih, doğru olan hadisler tespit edildi. Belirlenen bu hadislerle amel edilmesi gerekir. Bu şekilde sünnet korundu; kayıp olmadı, değiştirilmedi, doğru olmayan ondan uzaklaştırıldı.

  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’i sevmek imandandır. Resulü sevmeyen kâfir olur.

اَلنَّبِىُّ اَوۡلٰى بِالۡمُؤۡمِنِيۡنَ مِنۡ اَنۡفُسِهِمۡ‌ وَاَزۡوَاجُهٗۤ اُمَّهٰتُهُمۡ‌ؕ

Nebî (Peygamber), mü’minler için kendi nefislerinden daha evlâdır. Onun eşleri müminlerin anneleridir” (Ahzab 6)

Bu ayete göre mü’min kimse Resulü kendi nefsinden daha fazla sever ve tercih eder. Resulü seven kimse otomatikman Sünnetine, Hadis-i Şeriflerine tabi olur. Allah kendi Resulünün değerini yükseltirken eşlerini müminlerin anneleri olarak saydı.

 Resulü sevmeyenler Hadis-i Şerif hakkında şüpheler taşır ve yayarlar. Kâfirler ve münafıklar da Resulü sevmezler ve sürekli Sünnet hakkında şüpheler uyandırmaya çalışırlar. Ondan yüz çevirirler. Zaten Kuran’dan yüz çevirmiş oldular, ama bahane olarak biz sadece Kurana bağlıyız derler. Oysa onlar münafıkların ta kendileridir. Allah bunlar hakkında şöyle buyurdu:

وَاِذَا قِيۡلَ لَهُمۡ تَعَالَوۡا اِلٰى مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُوۡلِ رَاَيۡتَ الۡمُنٰفِقِيۡنَ يَصُدُّوۡنَ عَنۡكَ صُدُوۡدًا‌ 

(Muhakeme olunmak için) Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kitab’a) ve Rasul’e (Sünnete) gelin denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.”[Nisa Suresi 61]