Soru Cevap

Soru:

İslâm’da Ukubat Nizamı kitabında mala yönelik saldırılar bölümünün 6. maddesinde başkasının malını kasıtlı olarak telef eden veya zarar veren kimseye sopa ve hapis cezası var.
Peki, mala kasıtsız verilen zararda, İslâm Devleti zarar gören şahsın zararını nasıl giderir? Kasıtsız verilen zararlarda nasıl hüküm verir?

Örneğin arabamla başka bir şahsın arabasına selden veya fırtınadan dolayı kasıtsız çarparak zarar verirsem, zarar gören kişinin zararına karşı bana verilecek olan hüküm nedir?

Cevap:

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[العَجماءُ جُرْحُها جُبَارٌ، والبِئْرُ جُبَارٌ، والمَعْدنُ جُبَارٌ، وفي الرِّكَازِ الخُمُس]

“Acmanın meydana getirdiği zarar hederdir, kuyunun meydana getirdiği zarar hederdir, madenin meydana getirdiği zarar hederdir, defineyi bulan beşte birini (beytü’l-mala) verir.”[Kütübü Sitte/Altı hadis kitabı, İbniHanbel ve Muvatta]

Acmanın manası konuşmayan ve anlamayandır, buna hayvan denir. Bu hadisin manası; hayvan bağlandığı yerden ipini koparıp kaçarsa veya sahibi onu tutamayıp elinden kaçarsa veyahut da konulduğu yerden kaçarsa ve başkasına zarar verirse sahibi zararın karşılığını ödemez. Yine insan kendi arazisinde veya mülkünde bir kuyu açarsa ve biri oraya gelip içine düşerse kuyunun sahibi o kişiye zararı ödemez. Yine maden sahiplerinin arazilerinde kazdıkları ocağa biri düşerse zararı ödemezler. Defineyi bulan beşte birini beytü’l-mala verir, beşte dördü kendisine aittir.

Buna göre, hayvan gibi herhangi bir şeyin sahibi iradesi dışında buna benzer zarar verirse tazminat ödemez. Selden veya fırtınadan dolayı arabanız başka şahsın arabasına çarpıp zarar verirse ona zararı ödeme meselesi söz konusu değildir. Zira insanın iradesi dışında meydana gelen bir husustur. Sizin ellerinizle hata ile olmadı. Sizin tarafınızdan direk veya endirekt olmadı, kasıtlı veya kasıtsız olmadı. Sahibinden zorla kaçan hayvan gibi oldu. Kişinin kasıtlı veya ihmalinden dolayı veyahut kullanırken bir hatadan dolayı meydana gelirse bir zarar tazminatı öder. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[مَنْ كَسَرَ شَيْئًا فَهُوَ لَهُ وَعَلَيْهِ مِثْلُه]

“Bir kimse bir şey kırarsa, kırdığı şey onundur, o şeyin mislini ödemesi de icap eder.”[Buhari, İbniMace, Darekutni, Ebu Yal’a]

 Burada kasıtlı olarak, ihmalden veya hatadan dolayı bir kişi başkalarına ait bir şeyi kullanırken veya elinde bozarsa kırarsa zararı öder. Bu ise emanetten farklıdır.

Emanet ise bir insan sana bir şey emanet olarak verirse onu korumaya çalışırsın. Biri size emanet olarak bir araba verdi, insanlar nasıl ve nerede arabalarını park ediyorlarsa park ettin, sonra sel ve fırtına gelip onu başka bir şeye çarptırırsa zararı ödemezsin. Burada Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisi uygulanır:

[لا ضَمَانَ على مؤْتَمَن]

“Kendisine emanet verilen kimseye tazminat yoktur.”[Darekutni]

Hafız bu hadisin senedinde zaaflık olduğunu söyledi. Ancak Sahabeler buna benzer uygulama yaptıklarından dolayı bu hadise itibar edildi.

Fakat kullanmak üzere size biri bir araba verirse bozarsan onun tamirini yaparsın. Çünkü onu kullanıyorsun, kullanılırken bir bozulma oldu, hatayla veya ihmalle veyahut başka nedenle oldu. Fakat kullanmak üzere değil, emanet olarak, sizde saklamak veya korumak istediği ve bu emaneti kabul ettiğiniz zaman ihmal olmazsa insanların sakladıkları veya korudukları gibi emaneti muhafaza ettiğiniz hâlde herhangi bir felaket olursa tazminat ödemezsiniz.

Esad Mansur