Soru:

Hangi durumlarda mezhep değiştirilebilir?

Nikâh akdinde mezhep değiştirilebilir mi?

Cevap:

Mezhebi değiştirme konusu nikâh akdine bağlı değildir. Erkek ve kadın iki Müslüman evlenmek istedikleri zaman mezhepleri farklı olsa da İslâm ahkâmına göre nikâh sözleşmesini yapıp evlenebilirler. Şafi, Hanefi, Maliki, Hanbeli, Caferi ve Zeydi mezhebi gibi birbirinden farklı mezheplere mensup olan erkek ve kadın mezheplerini değiştirmeden evlenebilirler.

Nikâh sözleşmesinde mezhep şartı yoktur. Eğer böyle şart koşanlar varsa mezhep taassubu veya mezhep meselesini anlamadıklarından dolayıdır.

Nikâh şu şartlarla gerçekleşir:

1- İcap ve kabul meclisinin birleşmesidir. Bunun manası nikâh sözleşmesi bir oturumda olmalıdır. Erkek veya vekili, kadın ve velisi veya kadının velisi ile şahitler bir yerde buluşacaklar. Kadın önce icabı gösterecek, sonra erkek kabulü gösterecektir. Zira nikâh iki taraf arasında bir akittir, bir sözleşmedir. Her akitte icap ve kabul olmalıdır. Aynı anda taraflar veya vekilleri bir mecliste, bir yerde oturmalıdır. Eğer evlenecek kimseler başka memleketlerde yaşıyorlarsa mektuplar gönderecekler ve şahitler önünde okunacaktır. Yine telefonla da şahitlere söyleyebilirler.

Medine’de bulunan Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Habeşistan’da muhacir olarak bulunan Ümmü Habibe ile evlenmek istediği zaman orada bulunan amcasının oğlu olan Cafer bin Abi Talib’e haber verip onu kendine vekil kıldı.

2- İki tarafın birbirlerinin sözlerini anlamasıdır. İkisi de birbirleriyle evlenmek istediklerini ifade eden sözler sarf etmeliler. Farklı dillere sahip iseler sözleri tercüme edilip şahitler önünde birbirlerini istedikleri anlaşılmalıdır. Erkek ve kadından her biri kiminle evlendiğini bilmelidir, şahsı, ismi ve sıfatlarını bilmelidir.  

3- Kabul icaba tam mutabık olmalıdır. Kadının dediğine uygun şekilde erkek kabul göstermelidir. Misal olarak, kadının “şu veya bu mehir üzerinde ve isteklere göre filan erkekle evlenmeyi kabul ettim” der demez, erkek “bu filan kadınla istediği mehir ve isteklere göre evlenmeyi kabul ettim” diyecektir. Bu şekilde kabul icaba uygun olur. Bu sözleşme yapılmadan iki taraf mehir ve istekler üzerinde konuşup anlaşırlar, ondan sonra misalde gösterdiğimiz gibi şahitlerin huzurunda kadın icabı ve erkek kabulü duyurur.

4- Bu iki kişinin evliliğine şeriat cevaz veriyor olmalıdır. Ya ikisi Müslüman olmalıdır ya da erkek Müslüman kadın ehl-i kitaptan; Yahudi veya Hristiyan olabilir. Müslüman erkek bunlar dışında başka bir Budist, Hindu, Mecusi, Dürzi ve ateist bir kadınla evlenemez. Bunlara müşrik denir. Müslüman kadın ise sadece Müslüman erkekle evlenebilir. Herhangi bir kâfirle evlenemez.

Deliller şu ayetlerdir:

[وَلَا تَنكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتَّى يُؤْمِنَّ وَلَأَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ وَلَا تُنكِحُوا الْمُشْرِكِينَ حَتَّى يُؤْمِنُوا وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ أُوْلَئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللَّهُ يَدْعُو إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ]

“Müşrik kadınlar mümin olma­dıkça onlarla evlenmeyin. Oysa müşrik kadın hoşunuza gitse, mümin cariye ondan daha hayırlıdır. Yine müşrik erkekler mümin olmadıkça onlara kız vermeyin. Müşrik erkek hoşunuza gitse mümin köle ondan daha hayırlı­dır. Zira müşrikler cehenneme çağırı­yorlar. Allah ise cennete ve kendi iz­niyle olacak mağfirete çağırıyor, ayetlerini de insanlara gösteriyor, umulur ki hatırlarlar.” [Bakara Suresi 221]

[‌ وَالۡمُحۡصَنٰتُ مِنَ الۡمُؤۡمِنٰتِ وَالۡمُحۡصَنٰتُ مِنَ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوا الۡـكِتٰبَ مِنۡ قَبۡلِكُمۡ اِذَاۤ اٰتَيۡتُمُوۡهُنَّ اُجُوۡرَهُنَّ مُحۡصِنِيۡنَ غَيۡرَ مُسَافِحِيۡنَ وَلَا مُتَّخِذِىۡۤ اَخۡدَانٍ‌ؕ]

“Gayrimeşru ilişkide bulunmak veya gizli dost tutmak şeklinde değil de meşru bir nikâhla evlenmek şartıyla, mehirlerini vermek şartıyla da iffetli mümin kadınlarla ve iffetli ehl-i kitap kadınlarla evlenmek size helal kılındı.” [Maide Suresi 5]

[فَاِنۡ عَلِمۡتُمُوۡهُنَّ مُؤۡمِنٰتٍ فَلَا تَرۡجِعُوۡهُنَّ اِلَى الۡكُفَّارِ‌ ؕ لَا هُنَّ حِلٌّ لَّهُمۡ وَلَا هُمۡ يَحِلُّوۡنَ لَهُنَّ‌ۚ]

“Eğer onların (hicret edenlerin) mümin kadın olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere iade etmeyin. Zira bu kadınlar o erkek kâfirlere helal olmaz, erkek kâfirler de o mümin kadınlara helal olmaz.” [Mümtehine Suresi 10]

Ana şartlar bunlardır, bunlar namazdaki rükünler gibidir. Fakat bu sözleşmeyi tamamlamak için şu sıhhat şartları da gerekir:

1- Kadının nikâh sözleşmesi yapılması caiz olmalıdır. Şöyle ki kadın başkasıyla evli olmamalıdır. Yine iki kız kardeşle aynı zamanda evlenmek, kadın ile beraber teyzesi, halası veya yeğeniyle aynı anda evlenmek gibi geçici yasaklanmalar vardır. Başkasıyla evli olan kadın boşanmadan ve iddetini doldurmadan onunla evlenmek veya evlenme sözleşmesi yapmak yasaktır. Erkek bir kadınla evlendiğinde ikinci kadın olarak onun kız kardeşiyle, teyzesiyle, halasıyla veyahut yeğeniyle nikâhlanamaz, nikâh sözleşmesi de yapamaz. Ancak bu kadını boşarsa veya bu kadın vefaat ederse diğerleriyle evlenebilir.

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[وَلَا تَنۡكِحُوۡا مَا نَكَحَ اٰبَآؤُكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ اِلَّا مَا قَدۡ سَلَفَ‌ ؕ اِنَّهٗ كَانَ فَاحِشَةً وَّمَقۡتًا ؕ وَسَآءَ سَبِيۡلًا حُرِّمَتۡ عَلَيۡكُمۡ اُمَّهٰتُكُمۡ وَبَنٰتُكُمۡ وَاَخَوٰتُكُمۡ وَعَمّٰتُكُمۡ وَخٰلٰتُكُمۡ وَبَنٰتُ الۡاٰخِ وَبَنٰتُ الۡاُخۡتِ وَاُمَّهٰتُكُمُ الّٰتِىۡۤ اَرۡضَعۡنَكُمۡ وَاَخَوٰتُكُمۡ مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَ اُمَّهٰتُ نِسَآٮِٕكُمۡ وَرَبَآٮِٕبُكُمُ الّٰتِىۡ فِىۡ حُجُوۡرِكُمۡ مِّنۡ نِّسَآٮِٕكُمُ الّٰتِىۡ دَخَلۡتُمۡ بِهِنَّ فَاِنۡ لَّمۡ تَكُوۡنُوۡا دَخَلۡتُمۡ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيۡكُمۡ وَحَلَاۤٮِٕلُ اَبۡنَآٮِٕكُمُ الَّذِيۡنَ مِنۡ اَصۡلَابِكُمۡۙ وَاَنۡ تَجۡمَعُوۡا بَيۡنَ الۡاُخۡتَيۡنِ اِلَّا مَا قَدۡ سَلَفَ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوۡرًا رَّحِيۡمًا ۙ‏]

“Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar affedilmiştir. Bu bir fuhuş ve iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız, eğer analarıyla zifafa girmemiş iseniz onlarla evlenmekte bir sakınca yoktur, kendi öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birden almanız size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar geçmişte kaldı. Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” [Nisa Suresi 22-23]

Ayrıca Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın kendisine vahyettiği gibi buna şunu ilhak etti:

[نهى رسول الله صلى الله عليه أن تنكح المرأة على عمتها ولا على خالتها ولا بنت أخيها، أو الخالة على بنت أختها]

“Kadının halasıyla, teyzesiyle, halanın kız kardeşinin kızıyla veyahut teyzenin kız kardeşinin kızıyla birden evlenmekten nehyetti.” [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Darimi] Ancak bir kadını boşarsa onun kız kardeşiyle, halasıyla, teyzesiyle veya o halanın kız kardeşinin kızıyla, teyzesinin kız kardeşiyle evlenilebilir.

2- Kadının velisinin izni ve onayı gerekir. Babasının izni ve onayı almalıdır, babası hayatta değilse erkek kardeşinin, o da yoksa büyük babasının, o yoksa amcasının, o yoksa dayısının izni alınmalıdır. İşte veli sırası böyledir. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[أيما امرأة نكحت بغير إذن وليّها فنكاحها باطل، فنكاحها باطل، فنكاحها باطل]

“Bir kadın velisinin izni olmadan nikâhlanırsa onun nikâhı batıldır, onun nikâhı batıldır, onun nikâhı batıldır (üç defa tekrarladı).” [Hakim]

3- Akil, baliğ, sözleri duyan ve anlayan fasık olmayan iki Müslüman şahidin bulunmasıdır.

[فَاِذَا بَلَغۡنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمۡسِكُوۡهُنَّ بِمَعۡرُوۡفٍ اَوۡ فَارِقُوۡهُنَّ بِمَعۡرُوۡفٍ وَّاَشۡهِدُوۡا ذَوَىۡ عَدۡلٍ مِّنۡكُمۡ]

“O kadınlar müddetlerini (iddetlerini) tamamlayınca marufla (güzelce) tutun ya da marufla (güzelce) onlardan ayrılın ve sizden udul şahidi tutun.” [Talak Suresi 2]

Adl ve udul kelimelerinin manası fasık olmayan kimsedir.

Eğer birinci ve ikinci talak hâsıl olunca kadın iddetini tamamlayınca adam karısıyla ya güzelce muamele yaparak onun yanında tutmak ya da ondan güzelce ayrılmak üzere karar alınca bu sıfatlara sahip iki şahit tutacaktır. Öyleyse evla babından kaidesi açısından yeniden evlenecekse böyle iki Müslüman şahit tutulmalıdır.

Bunlar namazdaki sıhhat şartları gibi nikâh için birer sıhhat şartlarıdır.

İşte bu şartlar gerçekleşirse evlilik sahih ve tam olur, Allah indinde kabul edilen ve mübarek kılınan evlilik olur. Eksik veya ters ise Allah bunu kabul etmez ve mübarek kılmaz, yapanlar günah işlemiş sayılırlar. İslâm Hilâfet Devleti onları cezalandırır ve bu şartları tamamlamalarını zorlar. Hilâfet Devleti’nde bu evlilikler mahkemelerde kaydedilip belgelendirilir. Nitekim birçok Arap devletinde Osmanlı Hilâfet Devleti’nden kalma bazı şeriat ahkâmı vardır, bunlar şer’î mahkemelerdir. Bu devletlerde bütün evlilikler bu mahkemeler tarafından evlilik sözleşmeleriyle yapılır, kaydedilir ve belgelendirilir. 

Görüldüğü üzere evlilikte kadının mezhebini değiştirmek gerekmez, kocasının mezhebine tabi olması şart değildir. İstediği mezhebe göre de ibadet yapabilir ve sair şer’î hükümleri benimseyebilir. Her meselede belli bir mezhebe tabi olabilir. Hatta kadın Yahudi veya Hristiyan olup Müslüman erkekle evlenirse dinini değiştirip İslâm’a girmesi şart değildir, kadın dini üzere kalabilir.

Evlilik sözleşmesi bir mezhebe göre de yapılırsa kadının kendi mezhebini değiştirmesini gerektirmez. Zira sözleşme belli İslami bir mezhebin içtihadına göre yapılabilir.  

Mezhebi değiştirme hâlleri ise şunlardır:

1- Müslüman avam mukallit olup şer’î delilleri öğrenirse mezhebini değiştirebilir. Bir mesele hakkında görüşünü değiştirebilir ve bütün meselelerde de değiştirebilir. Misal olarak avam mukallit olarak delilsiz belli mezhebe göre namaz kılıyorsa sadece namaz meselesinde mezhebi değiştirecekse delilleri öğrenmelidir. Yoksa heva ve hevese veya menfaate göre değiştirmiş olur.

2- Kendisi için bir mezhep tayin etmişse fakat içinde her meseleyi uygulamadıysa uygulamadığı meseleleri delil öğrenmeden başka mezhebe göre uygulayabilir.

3- Bir meselede delilleri öğrendikten sonra mezhebi değiştirmek istiyorsa daha kuvvetli deliller aramalıdır. Sırf delili görerek değiştiremez, daha kuvvetli delilleri öğrenmelidir. Yoksa heva ve hevese veya menfaate göre mezhebi değiştirmiş olur.

4- Muttebi veya tabi ise delile göre taklit ediyorsa ancak daha kuvvetli delili öğrendikten sonra görüşünü ve bir meselede mezhebini değiştirebilir.

Zira asıl olan delile binaen taklit etmek veya tabi olmaktır. Ancak Sahabe RadiyAllahu Anhum bazen delil sormadan birbirlerini taklit ediyorlardı. Bu icma-i sahabe idi. Bu nedenle Müslümanlar belli bir mezhebi taklit edebilirler. Sahabe ancak kendilerine delil gösterildikten sonra görüşlerini değiştiriyorlardı.

Müslüman Allah’ın rızasını hedef edinerek daha kuvvetli şer’î delile dayalı bir şer’î hüküm aramalıdır. Yoksa ondan kabul edilmez.

[وَمَا لِاَحَدٍ عِنۡدَهٗ مِنۡ نِّعۡمَةٍ تُجۡزٰٓىۙ‏ اِلَّا ابۡتِغَآءَ وَجۡهِ رَبِّهِ الۡاَعۡلٰى‌ۚ‏ وَلَسَوۡفَ يَرۡضٰى]

“O, hiçbir kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. Ancak (yaptığı iyiliği) yüce Rabbinin rızasını istediği için yapar, muhakkak kendisi de hoşnut olacaktır.” [Leyl Suresi 19-21]

Esad Mansur