İslam Tarihiyle ve özellikle Osmanlı tarihiyle ilgili şu çok önemli gerçekleri açıklamak isteriz:

  1. Tarih düşmanlardan alınmaz. Müsteşrikler İslam düşmanıdır, Osmanlı tarihi veya İslam tarihi onlardan asla alınmaz. Ama üzücü olan şey genellikle bu tarih onlardan alınmaya başlandı. Oysa bu oryantalistler İblis gibidir. Cin suresinde 4. Ayette geçtiği gibi İblis Allah hakkında aşırı yalanlar uyduruyordu. Meleklerden bir kelime işitince cinlere birçok yalan hikâye uydurup aktarıyordu, sözleri batıla çeviriyordu. Hatta Kuran’a, Hadislere ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’e dokundu, düşman kafalarına göre yorum yaptılar, yalan ve gerçek olmayan şeyler uydurdular.
  2. Müslümanlar kendi araştırmalarına göre Osmanlı tarihini kapsamlı şekilde yazmadılar. Çoğu müsteşriklerden alıp yazıyorlar. Türkiye’de Şam’da; Mısır’da ve diğer beldelerde hâla Osmanlıların tarihi pek araştırılmıyor. Mustafa kemal, İsmet İnönü ve Cumhuriyetçiler Osmanlılara, Hilafete ve İslam’a düşmanlıklarından dolayı bu arşivi kapattılar, birçok belgeyi attılar ve batılılara verdiler.
  3. Tarih ya sahih rivayetle ya da sahih belge ve eserden alınır. Bu yollara itimat etmeyen tarih kitaplarından alınmaz. Zira yazarlar kendi bakış açılarına göre yorum yaparak tarihi yazmaya çalışırlar. Eğer düşman ise hep kötülemek ve karalamak için satırlar arasında veya cümleler içinde uygun olarak veya çevirerek bir kelimeyi arar ve ona göre yorum yapıp tarihi yazar.
  4. Emevi tarihi kendi dönemlerinde yazılmadı, yaklaşık olarak onların dönemi bittikten 100 sene sonra yazılmaya başlandı. H. 310 senesinde vefat eden İmam Taberi kendi vefatından bir sene veya 8 sene önce tarih kitabının yazılışını bitirdi. Kendisi doğru yol takip ederek rivayetle yazmıştır. Fakat rivayetlerin sahih olup olmadığını araştırmadı, kendisinden sonra gelenlere bırakmıştır. Hatta “benim kitabımı araştıran karanlık içinde değneği arayan gibidir; ya eli değneğe dokunur doğruyu bulur ya da yılana dokunur, ısırılır, yalanı bulur” dedi. En insaflı âlim ve tarihçi budur. Hatta toplumun tarihini yazmadı, sadece yöneticilerle ilgilidir.
  5. Abbasi tarihini yazanlar da aynıdır. Bu nedenle bu güne kadar Emevilerden Osmanlıların sonuna kadar İslam tarihi doğru dürüst yazılmadı. Sahih olan olduğu gibi olmayan da vardır. İnsaflı, güvenilir araştırmacıların ortaya çıkıp Müslümanların bu tarihini sahih rivayetle, belgelerle ve eserlerle araştırmalarına ihtiyaç vardır. Bazı araştırmalar vardır, fakat tam kapsamlı değildir.
  6. Müslümanlar Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in siyerine, Hadislerine ve Sahabelerinin icmasına, içtihatlarına ve tutumlarına ehemmiyet verdiler. Zira bunu dinden bir parça saydılar. Ondan sonraki âlimler rivayetleri titizlikle araştırdılar, sahih olan ve olmayan ile zayıf olan rivayetleri tespit ettiler. Sahih rivayetten sonra her âlim kendi yorumu ve görüşünü aktarırdı. Doğru yol budur.
  7. Tarihte olaylar üzerinde durulmaz, her dönemde değişik olaylar oldu, halife ve yöneticilerin tutumları farklı oluyordu, onlardan müçtehitler kendi içtihatlarını uyguluyorlardı, müçtehit olmayanlar başka müçtehitlerin içtihatlarını uygulamaya çalışıyorlardı. Osmanlı sultan ve halifeleri müçtehit değillerdi, Hanefi mezhebinin içtihatlarını ve fetvalarını uyguluyorlardı.
  8. Tarihte gerçekler üzerinde durulur. Araştırıldığında Emevi olsun, Abbasi olsun ve Osmanlılar olsun İslam’dan başka bir şey uygulamadıkları görülür. Mahkeme arşivleri halen mahfuzdur. Hatta birçok İslami memlekette halen Osmanlılardan kalen şeri mahkemeler devam etmektedir. Ama doğru içtihat veya hatalı içtihat ayrı meseledir, incelenir. Fakat İslam dışında hiç bir şey almadılar. Bu bir gerçektir.
  9. Tarihten ancak ders ve ibret alınır. Tarihten şeri hüküm alınmaz. O dönemin şartları ve olayları araştırılmalı ve nasıl uygulama yapıldı ve niçin? Tam incelenmelidir ki o yöneticinin uygulanması ve gerekçelerini anlayalım ve ders alalım, o hataya bir daha düşmeyelim. Bu anlaşılmazsa bundan istifade edilemez.
  10. Tarih bizim için teşri kaynak değildir. Şeriatın kaynakları veya kesin şeri kaynaklar ise dörttür: Kuran, Sünnet, İcma-i Sahabe ve Şeri Kıyastır. Bir konu hakkında hüküm verilecekse vakıasını iyice anladıktan sonra onunla ilgili bu dört kaynaktan deliller araştırılır. Arapçaya ve Usul-u Fıkha göre düşünülmeye başlanır. Tarihe bakılmaz, oradan delil alınmaz.
  11. Batıda tarih kendileri için bir kaynak sayılır, tarihlerine, eski yöneticilerinin uygulamalarına ve hâkimlerin hükümlerine dönerler. Ayrıca parlamentolarının kararları ve çıkardıkları kanunu uygularlar. Çıkarı gözetlerler. Zira onlarda menfaat ölçüdür. Bütün bunlar bizim için batıldır. Biz sade dört kaynağımıza döneriz, müçtehitlerin içtihatlarına döndüğümüz zaman dayandıkları şeri delillere bakarız.
  12. Oryantalistlerin maksadı İslam’la savaşırken İslam tarihini karalamaktır. Müslümanların zihinlerini karıştırıp dinlerine ve tarihlerine olan güveni sarstırmaktır. “Batı ve Orta doğu” kitabında İngiltere ve Amerika vatandaşlığına sahip, Yahudi asıllı olan ünlü oryantalist Bernard Lewis “Batının İslam’a karşı en büyük başarısı Müslümanların İslam’a ve tarihine güvenlerini sarstırmaktır. Mayın döşenip Müslümanların zihinlerinde patladı. Artık dinlerine ve tarihlerine güvenmez oldular. Yine milliyetçiliğin ve vatancılığın yayılmasıdır, bu onları paramparça hale getirdi. Hatta İslam karşısında milliyetçilik ve vatancılık cahiliyedeki Lat ve Uzza putlarından daha güçlü putlar haline geldi” dedi. Zaten haçlılar yenildikten sonra İngiltere kralı memleketine döner dönmez ilk yaptığı şey Müslümanlara karşı batının yenilgisini araştırmak için Şarkiyat ve İslam Fakültesi kurmak oldu. Böyle fakülte ve okullar batıda yayıldı. Araştırmalarını genişletip İslam’la ve Müslümanlarla nasıl savaşacakları üzerinde durmaya başladılar. Kuran’ı, Hadisi, siyeri ve İslam tarihini incelemeye başladılar. Ondan sonra tahrifatlara ve karıştırmalara başladılar. İslam dünyasında yayıldığı gibi Türkiye’de de bu tahrifeler ve saptırmalar yayıldı.
  13. 1970’lerde Arap dünyasında İslam’ı Uyanış diye adlandırılan durum olunca ve İslami hareketler yayılınca 1977’de Amerika’ya bağlı olan Enver Sedat’ın liderliğinde Mısır devletinin Başbakanı olan Memduh Salim’in hükümetine İslami hareketlerle savaşmak ve İslami uyanışı söndürmek için Amerika bir takım tavsiyelerde bulundu, bunlardan birincisi Hadisi şerif hakkında güveni sarstırmaktır. İkincisi; İslam tarihini ve özellikle Osmanlı tarihini karalama hamlesini başlatmaktır. Hâlâ bu hamleler sürdürülmektedir.
  14. Oryantalistlerin Osmanlı sultan ve halifelerinin kendi kardeşlerini veya yeğenlerini öldürmeleri yönündeki yalan uydurmalarına dair tarihi bir araştırma vardır. Şöyledir: Viyana’da Krallık Kütüphanesine A. F 554 numaralı sahte bir belge konuldu. Bu belge Osmanlılarda Defin kanunuyla ilgili idi. Oysa Osmanlılar döneminde bu ad altında böyle bir kanun yoktu. Ancak devlete karşı isyan eden ve başkaldıranlarla ilgili şeri hükümlere binaen kanun vardır. Bu belgenin hiç orijinal nüshası yoktur. Hatta Viyana’da Osmanlılarla ilgili 242 sahte belge vardır. Bu belgeyi koyan bir oyun yaptı, meseleyi saptırdı, devlete kim isyan ederse veya başkaldırırsa ifadesi yerine Osmanlı hanedanına mensup efradının küçük olsa, kardeş olsa da öldürüleceğine dair tahrifat yapıldı. Buna binaen Fatih’in kendi küçük kardeşlerini öldürdüğüne dair bir yalan uydurma yaptılar. Nitekim onların doğu imparatorluğunu yıkıp başkenti olan İstanbul’u fetheden kişiye karşı çok kin beslediler, onun hakkında iftiralar uydurmaya başladılar. Nitekim Fatih halife değildi, vali ve komutan idi, Kahire’deki Abbasi halifeye biati vardır. Onun zamanında Kırım Osmanlılara bağlanınca oradaki Han’a minberlerde önce Abbasi Halifeye dua edeceksiniz sonra bize dua edeceksiniz emirini verdiğine dair sahih belge vardır. Diğer Osmanlılar hakkında da uydurmalara başladılar.

1672’de Osmanlı Kanunlarının asıl nüshasında kardeşleri öldürmekle ilgili hiç bir madde veya kanun yoktur. Bağy ve Buğat (devlete isyan eden ve başkaldıranlar) ile ilgili kanun vardır; bu kanun Memlukilere karşı çıkarılmıştır. Daha önce söz konusu değildi. Memlukilerin isyanlarına İslam’daki bağy hükümlerini uygulamak üzere o kanun çıkarıldı, daha önce yoktu. Osmanlı hanedanının efradına karşı değildi. Oryantalistler oyun yapıp bu kanun padişahın küçük olsa da kardeşlerini öldürme hakkı var diye yalan ve uydurma bir algı yaptılar. Bu nedenle Osmanlı düşmanı olan Cumhuriyet döneminde yazılan tarih kitaplarına itibar edilmez. Özellikle bu kitaplar rivayete veya sahih belgelere ve eserlere binaen bir araştırma değildi. Daha doğrusu İslam düşmanı olan müsteşriklerin yazdıkları tarihi kitapları kaynak edildi veya kopyalandı. Üzücü olan şey ise Müslümanlar düşünmeden ve araştırmadan tarih kitabı yazınca onlara dayanırlar. Sair Müslümanlar da İslam’a canlarını ve mallarını feda eden Fatih gibi kahraman ecdatlarına düşman oldu, bilinçsiz iftira atarlar, kıyamet gününde bundan sorulacaklarını unuturlar. Dünyada kendi kendilerine kötülük yaptıklarından tam gafildirler.

  1. İşte İslam tarihi parlaktır, kusurlar ve hatalar varsa da İslam’dan başka bir şey uygulanmadı, meleklerin toplumu değildir. Ama kendilerine göre İslam’a uygun uygulama saydılar. Misal olarak Hilafet’in babadan oğula veya kardeşe geçmesini şeri delillere binaen yaptıklarını açıklarlar. Fakat biz bunu kötü uygulama sayarız. Halife Müslümanlardan seçilip biat edilir. Raşidi Halifeler aynen böyle idiler, Hadisler bunu gösterir. Allah’ın izniyle bunu uygulayacağız. Ama onlar Muaviye’den itibaren kendi yanlış fetvasına binaen bölünme fitnesini önlemek için Halife vefat etmeden önce kendi oğluna biat alıp kedisinden sonra halifeliğe geçme hakkı verdi. Başta bu fikir Basra valisi Muğire bin Şube’den geldi, Muaviye bunu benimseyip uyguladı. Osmanlıların kaynaklarında Muaviye’nin içtihadını aldıklarına dair yazıyı okudum. Bunlar bizim için kaynak değildir, ama onları itibar ederiz, İslam’ı uyguladılar, yaydılar ve Müslümanlara büyük hizmetler sundular, muhteşem bir medeniyet tesis ettiler. Bize düşen görev bunların hatalarından istifade edip telafi etmek, aynı hatalara düşmemek, daha güzel uygulama yapmaktır. Aynı anda sırf Kuran, Sünnet, İcma-i sahabe ve şeri kıyas’ı kaynak alırız, buna binaen İslam Anayasası çıkardık. Allah’ın izniyle yeniden Hilafet kurulunca bu anayasa uygulanacaktır.

Esad Mansur