Türkiye’nin Suriye ve Irak’a Yönelik Bombalamaları ve Baskınları!
Bunların Arkasında Ne Var ve Hedefleri Nelerdir?
14/11/2022 tarihinde İstanbul’un en kalabalık caddelerinin birinde meydana gelen patlamada 8 kişi öldü, yaklaşık 80 kişi de yaralandı. Türkiye İçişleri Bakanlığı, bombalı saldırıyı Suriye’den gelen bir kadının gerçekleştirdiğini ve kadının bölücü Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyesi olduğunu açıkladı. Bunun ardından ve 20/11/2022 tarihinden itibaren Türkiye, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki bölücü Kürt partilerinin mevzilerine hava saldırıları düzenlemeye başladı. Türkiye, bu partilere ait yaklaşık 100 yeri vurduğunu ve hava saldırılarının devam ettiğini söyledi.
Özellikle turistler olmak üzere birçok kişinin uğrak yeri olan İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bu bombalı saldırının siyasi koşullarını incelediğimizde, Haziran 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmanın peşinde olan Erdoğan’a zarar verilmek istendiği görülecektir.
Nitekim Türkiye’de yıllardır bombalı saldırı meydana gelmezken Erdoğan, Kuzey Irak’taki teröristlerin bölgelerine şiddetli darbeler indirerek ve Suriye’nin kuzeyinde operasyonlar düzenleyerek ülke içinde insanların güvenliğini sağlamaktan dolayı gurur duymaktaydı. Ancak bu bombalama, Erdoğan’ın itibarına ve ülke dışında operasyonlar düzenleyerek ülke içinde güvenliği sağlamakla övündüğü başarılarına zarar vermiştir.
Öte yandan Erdoğan, yurt içindeki Kürtleri kendisine çekmeye ve onların oylarını kazanmak için Kürt Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile temasa geçmeye çalışıyor ve müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi de, PKK ile ilişkileri olması temelinde bu partiyle bağlantısı olanlara karşı kampanyalar yürüterek bunu kabul etti. Ama bombalamanın meydana gelmesiyle birlikte yaklaşık %11’e sahip olan halk tabanını kazanmak için bu partiyle temasa geçmenin yolu kesildi ve bu, partisine ve müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi’ne desteğin %50’den az olduğu tahmin edilen Erdoğan’ın kefesinin ağır basması için küçük bir oran değildir. Dolayısıyla Erdoğan, başkanlığı tekrar kazanabilmek için çoğunluğu elde ederek bu oranı yükseltmek istiyor.
HDP’nin bazı liderleri ve milletvekilleri tutuklandı, parti hakkında kapatma davası açıldı ve kapatma kılıcı hala boynunda asılı olarak kalmaya devam ediyor. Nitekim dava, görüşülmesi ve hakkında karar verilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne tevdi edildi. Dolayısıyla oylarını kazanmak amacıyla bu kılıcı yumuşatmak için sallayarak taraftarlarının Erdoğan lehine oy vermeleri için bu partiye sinyal veriyordu. Ama bu bombalama iletişim sürecini sekteye uğrattı ve Erdoğan ile hükümetini Suriye ve Irak’taki Kürt mevzilerini vurmaya kışkırttı. Dolayısıyla bu darbeler, Halkların Demokratik Partisi (HDP) taraftarlarının öfkesini artırmaya ve onların, Erdoğan’la müzakere etmeyi ve onun lehine oy vermeyi desteklememelerine neden oldu.
Diğer tarafta, başlarında Hilafeti ve şeriatı yıkan ve küfür hükümlerini hâkim kılan ve fiilen ülkede meydana geldiği gibi fıskı ve fücuru yayan laik Cumhuriyetin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisi ve onunla birlikte milliyetçi İyi Parti ve Erbakan’ın partisi olan Saadet Partisi olmak üzere İngiliz ajanlarının da içinde bulunduğu siyasi güçler vardır. Ayrıca Kuzey Irak’ı kendisine merkez edinen Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) mevcut liderliğinin bir İngiliz ajanı olduğu ve İngiliz ajanları Barzani ailesinin hükümetinden zımnen destek aldığı bilinmelidir.
Erdoğan bu olayı kendi hesabına kullandı. Zira özellikle Rusya’nın kendisine ciddi bir şekilde itiraz edemeyeceğinden ve Ukrayna savaşı nedeniyle zor durumda olduğundan dolayı ülke içindeki popülaritesini artırmak için ayrılıkçıların kalelerine sürekli baskınlar düzenleyerek güçlü ve yoğun bir tepki verdi. Çünkü Rusya’nın birkaç konuda Erdoğan’a ihtiyacı olduğu için onunla ilişkileri gerginleştirmek istemiyor. Ayrıca Amerika da Erdoğan’a yeşil ışık yakmıştır. Yoksa Amerika’nın onayı olmadan bunu yapması imkânsızdır. Çünkü Erdoğan Amerika’nın yörüngesinde dönüyor ve Amerika orada mevcuttur. Bunun dışında bu eylemler, Suriye topraklarını vurduğu için tiran Beşar Esad rejimiyle normalleşmenin yolunu da açmaktadır. Zira Erdoğan, tiranla görüşeceğini ve onunla bir anlaşma yapacağını ima ederek rejimle anlaşma çağrısında bulunmuştur. Zaten Amerika’nın, kendisine bağlı olan Suriye rejimini korumak için istediği şey de budur.
İngiliz ajanları, Türkiye’yi Amerika yörüngesine sokan Erdoğan’a zarar vermek ve 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından onların belini kıran ağır bir darbe indirebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Zira Erdoğan bu darbe sayesinde konumunu, yetkilerini ve hükümet, ordu ve yargı üzerindeki hâkimiyetini güçlendirme ve İngiliz yanlısı birçok subayı tasfiye etme imkânı bulmuştu. Bu yüzden İngiliz ajanları, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir daha kazanmasın diye ortalığı karıştırmaya ve kaos çıkarmaya çalışıyorlar. Ayrıca onların hala seçimlerde Erdoğan’a rakip olacak bir aday üzerinde anlaşamadıkları ve bunu yapmak içinse geriye sadece birkaç ay kaldığı bilinmektedir. Bu da İngiliz ajanlarının cephelerinin ne kadar kırılgan olduğunu ve Erdoğan’ı sıkıştırmaktan başka bir alternatiflerinin olmadığını göstermektedir. Bunun dışında onların, değişime ve başta ekonomi olmak üzere ülkenin birikmiş sorunlarını çözmeye yönelik bir program ve projeleri de yoktur. Nitekim Erdoğan ülkeyi, Cumhurbaşkanlığını kazanmaları halinde ödeyemeyecekleri ve Amerika onlara borç ve diğer ekonomik konularda baskı yapmaya başladığında içine düşecekleri borçlara bulaştırdı. Zira Moody’s, Fitch, Standard & Poor’s kredi derecelendirme şirketleri onlara negatif not vermeye başlamıştı ama bu Amerikan kurumlarının yanı sıra Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve diğer dev Amerikan finans kurumlarıyla birlikte şimdi Türkiye’ye olumlu işaretler veriyor ve ekonominin büyüme ve ilerleme içinde olduğuna işaret ediyorlar. Ancak bu, Türkiye’nin acil borcunun 183 milyar doları aştığı gerçeğini yansıtmıyor. Dolayısıyla bunun bir yıl içinde ödenmesi gereken acil borç olmasına rağmen Erdoğan hükümetine baskı yapmıyorlar. Ama 2002 yılında Uluslararası Para Fonu’nun İngiliz ajanı Ecevit’e vadesi gelen 5 milyar acil borcu ödemesi için baskı yaptığını ve bunun sonucunda hükümetinin ve popülaritesinin düştüğünü görmüştük.
Türkiye için çözüm, mevcut rejimi değiştirmektir. Çünkü bu ulusal laik rejim, dini hayattan ayırmakta, egemenliği Allah’ın hakkında bir sultan indirmediği yasalar çıkaran, bütün haramları mubah sayan ve kâfir Amerika ve İngilizleri dost edinen insanlara vermektedir. Bunlar meşru olduğu için onlar nezdinde bir sakıncası yoktur. Zira onlar, Batı’ya olan bağlılıklarını ilan ettiler ve onları kıbleleri ve ilhamlarının ve düşüncelerinin kaynağı yaptılar. Devleti de belli bir ırka mensup olan Türk milliyetçisi haline getirdiler ve başkalarını da kendilerine boyun eğmeye zorladılar. Dolayısıyla takip ettikleri ve laik Cumhuriyetlerinin arkasında olan Batı, başta Kürtler olmak üzere diğer halkları kışkırtmak, ülkeyi istikrarsız hale getirmek ve Türkiye üzerindeki sıkı kontrolünü sürdürmek için onun bir Türk milliyetçisi olmasını istedi. Nitekim ayrılıkçıları kendilerine karşı kışkırtan ve onları bununla suçlayan bizzat Batılı efendileridir. Ancak garip bir çelişki ve şizofreni içinde Batı’ya olan bağlılıklarından vazgeçmiyorlar! Batılı Amerikalı ve İngilizleri Türkiye’nin sorunlarının arkasında olmakla suçlayan bir kimse, derhal onlarla olan bağlarını koparmalı ve ülkeyi, Cumhuriyet rejiminin, laikliğin, demokrasinin, Batılı anayasa ve kanunlarının, Batılı yaşam tarzının ve iliğine kadar Batılı geleneğinin pençelerinden temizlemesi gerekir! Dahası aslına ve faslına geri dönmesi, İslami kimliğine sımsıkı sarılması ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti ilan etmesi gerekir.
Esad Mansur