– 4 –
Miras hükmü
Mirastan kadının hakkı
Mirastan yetim ve yoksulun hakkı
Yetim malını yiyenlerin cezası
Kadının mirastan hakkı varmıdır?
Neden mirastan erkek kadın hakları farklı olur?
Yetimler ve yoksullar mirastan alırlar mı?
Yetim malını yiyenin cezası nedir?
لِلرِّجَالِ نَصِيۡبٌ مِّمَّا تَرَكَ الۡوَالِدٰنِ وَالۡاَقۡرَبُوۡنَ وَلِلنِّسَآءِ نَصِيۡبٌ مِّمَّا تَرَكَ الۡوَالِدٰنِ وَالۡاَقۡرَبُوۡنَ مِمَّا قَلَّ مِنۡهُ اَوۡ كَثُرَ ؕ نَصِيۡبًا مَّفۡرُوۡضًا ﴿۷﴾ وَاِذَا حَضَرَ الۡقِسۡمَةَ اُولُوا الۡقُرۡبٰى وَالۡيَتٰمٰى وَالۡمَسٰكِيۡنُ فَارۡزُقُوۡهُمۡ مِّنۡهُ وَقُوۡلُوۡا لَهُمۡ قَوۡلًا مَّعۡرُوۡفًا ﴿۸﴾ وَلۡيَخۡشَ الَّذِيۡنَ لَوۡ تَرَكُوۡا مِنۡ خَلۡفِهِمۡ ذُرِّيَّةً ضِعٰفًا خَافُوۡا عَلَيۡهِمۡ فَلۡيَتَّقُوا اللّٰهَ وَلۡيَقُوۡلُوا قَوۡلًا سَدِيۡدًا ﴿۹﴾ اِنَّ الَّذِيۡنَ يَاۡكُلُوۡنَ اَمۡوَالَ الۡيَتٰمٰى ظُلۡمًا اِنَّمَا يَاۡكُلُوۡنَ فِىۡ بُطُوۡنِهِمۡ نَارًا ؕ وَسَيَـصۡلَوۡنَ سَعِيۡرًا ﴿۱۰﴾
“Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da pay vardır. Gerek azından gerekse de çoğundan belli bir hisse ayrılmıştır. (7)(Mirastan payı olmayan) Yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunurlarsa bundan, onları da rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin. (8) Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye korkacak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler; Allah’tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler. (9) Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir. (10)
Bu ayetlerin nüzul sebebi cahiliye âdetinin Müslümanlar arasında uygulanmak istenmesidir. Cahiliye de sadece erkeklere miras veriliyordu. Kadınlar ise mirastan mahrum kılınıyordu. Zira kadınlara değer verilmiyordu. İslam gelince cahiliyeyi silip kadınların da erkekler gibi haklarının var olduğunu gösterdi. Ayrıca büyük erkekler bütün mirası alıyorlardı ve küçüklere bir şey bırakmıyorlardı. Bazı Müslümanlar böyle davranmak isteyince bu ayetler nazil oldu. Bütün mirasçı erkeklere ve kadınlara miraslarının ister az olsun veya çok olsun ondan haklarının var olduğunu gösterdi. Bundan sonra herkesin payının ne kadar olduğunu açıklayan ayetler geldi. Nitekim İslam kadına değer verdi, kadının itibarını yükseltti ve erkeklerle eşitledi. Fakat kadın ve erkek arasında sorumluluk farkı vardır. Çünkü herkes gücüne ve tabiatına göre mükellef olur ve sorumlu tutulur. Şeriat kadını asker olmak, cihat etmek, evi ve aileyi geçindirmek için çalışmak, diyetleri ödemek, Cuma namazı kılmak, yönetici olmak gibi mesuliyetlerle mükellef kılmadı. Bu gibi hususlar dikkate alınarak kadının ve erkeğin mirastan payları farklı oldu.
Ayrıca kendilerine miras düşmeyen veya mirasçı olmayan yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunurlarsa onlara da mirastan sadaka olarak pay verilir ve pay verirken de güzel söz söylemek gerekir. Onları hiç minnet altında bırakmadan ve onları incitmeden gönülden sadaka verip uğurlamak gerekir. Allah (cc) Kalem suresi 17-33 ayetlerde dikkatimizi bahçe sahiplerinin kıssasına çekmektedir. O kıssadan ders çıkarıp, ibret almamız ve onlar gibi davranmamamız için Allah(cc) bize mesaj gönderdi. O kişiler fakir ve miskinlere mallarından vermemek için, mahsullerini veya meyvelerini toplamaya sabah çok erken vakitte gidelim demişlerdi. Adeten fakir ve miskinler (yoksullar) çok erken vakitte zenginlerin yanlarına gelmezler (mahsullerini veya meyvelerini toplamak için). Bunlar böyle söylediklerinden ve yaptıklarından dolayı Allah(cc) geceleyin onların mahsullerini telef ettirdi. İşte miras taksim edilirken mirastan payı olmayan akrabalar, fakirler yetim ve miskinler hazır bulunurlarsa mirastan onlara sadaka olarak belli bir şey verilir.
Burada şu noktaya işaret vardır; Müslüman Allah’tan herhangi bir nimet görürse hazır olanlara ikram etmeye çalışmalıdır. Bu şekilde Allah’a teşekkür etmiş olur. Bu halde Allah onun malını, çocuklarını ve ailesini mübarek kılar.
Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem:
“مَا نَقَصِ مِالٌ مِنْ صَدَقَةٍ”
“Hiç bir mal sadakadan dolayı eksik olmadı” diye buyurdu. (Müslim veTirmizi)
Yine ayette “onları da rızıklandırın” diyegeçti. Bundan anlaşılıyor ki rızkın manası vermektir. Allah(cc) insana ne verdi ise ona rızk denilir. Allah(cc)’nin bize verdiği rızktan Allah(cc) bizden diğer insanları rızıklandırmamızı istedi. Onların rızkı bizim yolumuzla olur. Allah(cc) kime rızk vermişse onda diğerlerinin hakkı vardır ve onlara ondan vermek gerekir. Onlara haklarını vermek ise ancak Allah(cc) Resulüne Kuran ve sünnetle vahyettiği şekilde olur. Bu sebepledir ki mali haklar insanın diğer hakları gibi şeriat tarafından belirlenir. Demokratik sistem veya Birleşmiş Milletler Kuruluşları tarafından gösterilen haklara bakılmaz. Zira onların gösterdikleri insan hakları ve laiklik açısından belirlendi ve dini hayattan ayırma esasına dayalı olarak ortaya çıkartılmıştır. Bunlar ise reddedilir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu
” من أحدث في أمرنا هذا ما ليس منه فهو رد” (البخاري ومسلم)
“Kim emrimize (dinimize) dayalı olmayan bir şey yaparsa reddedilir.” (Buhari ve Müslim) Bizler sadece Allah(cc)’nin Resulüne vahyettiği Kitap ve Sünneti kabul eder ve başka bir şeyi asla kabul etmeyiz. Allah (cc) şöyle buyurdu:
وَمَاۤ اٰتٰٮكُمُ الرَّسُوۡلُ فَخُذُوْهُ وَمَا َنَهٰٮكُمۡ عَنۡهُ فَانْتَهُوۡا ۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ ؕ اِنَّ اللّٰهَ شَدِيۡدُ الۡعِقَابِۘ ﴿۷﴾
Resul size ne getirdiyse onu alın ve neyi nehyettiyse onu bırakın, Allahtan korkun, şüphesiz Allah’ın azabı şiddetlidir. (Haşr 7)
Yine cahiliyede yetimlerin hakları çiğneniyordu ve malları heder ediliyordu veya haksız bir şekilde harcama yapılıyordu. Bu nedenle Allah(cc) “Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye korkarak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler; Allahtan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler” diye buyurdu. İnsanoğlu şöyle bir kere düşünsün; kendisi ölse ve arkasında öyle gücü yetmez yetim çocuklar bıraksa, işte bu durumda kendi çocuklarına nasıl muamele yapılmasını ister?! Öyleyse Allahtan korksun diğer yetimlere haklarını versin, fakirler, yetimler ve yoksullara sadaka versin, bencil olmasın ve tamahkâr olmasın. Senin çocuklarına nasıl güzel muamele ve davranış istiyorsan diğer insanların çocuklarına da aynı güzel muamele ve davranışı da senin göstermen gerekir. Nitekim insanların geneli gücü yetmez veya zayıf kimseleri horlarlar ve kovarlar, onlara pek güzel ve doğru dürüst bir söz söylemezler. Allah bu ayetlerde bu gibi davranışlardan da bizleri nehyediyor. Fakat demokratik laik ve kapitalist sistemlere bağlı olanlar zayıf kişileri horlarlar, ezerler ve haklarını çiğnerler ve şöyle derler : “hayat güçlü ve zeki olana aittir”, “hayat güçsüzlüğü affetmez” ve “ancak güçlü olan ayakta kalır” “ hak güç sahibine aittir” gibi batıl sözler söylerler. Oysa Allah(cc) güçsüzleri yarattı ki güçlü olanları bu şekilde imtihan edebilsin.
İşte ayetlerin yanı sıra hadisi şerifte de geçtiği gibi yetimlerin mallarını haksızca yemek büyük günahlardan sayıldı, onları horlamaktan ziyade, onlara güzel şekilde bakmak ve doğru dürüst sözler sarf etmek takva amellerinden addedildi. Müslüman ise takvalı olmalı ve Allah’ın cezasından sakınmalıdır. Nitekim Allah(cc) emir verdiği veya herhangi bir şeyden nehyettiği zaman kendi azabından sakındırıyor veya sevap ve cenneti vaat ediyor. İşte Allah(cc) yetimlere mirastan sadaka olarak verilir diye buyururken tekrar yetimlerin meselesine dikkat çekiyor ve ehemmiyetini vurgulayarak şöyle buyuruyor: “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir” . Zira Allah (cc) 2. Ayette “Yetimlere mallarını verin, temiz ve iyi olanı pis ve kötü olan ile değiştirmeyin. Yetimlerin mallarını yiyerek sizin mallarınıza karıştırmayın. Şüphesiz ki bu, büyük günahtır.” Yetimlerin kendilerine mirastan pay düşüyorsa onlara vermek gerekir, ondan hiç bir şey yememek te gerekir, tersine onu geliştirmek için çalışılır. Adaletiyle meşhur olan 2. Raşidi halife Ömer bin Hattab (r.a) yetimlerin mallarını mudarebe şirketlerinde çalıştırdı.
Eğer bir işin ahirette cezası varsa haram olur ve dünyada cezası olur, İslam Hilafet devleti tarafından uygulanıp hem bu kişiden yetimin hakkını alır hem de vasiye bir kaç sene hapis cezası verir.
İslam’daki Ukubat Nizamı kitabında, Tazir cezaları konusunda, Mali Emanete İhanet eden kısmında 2. Bentte şöyle geçti:
“ Yetime vasi veya vakıf işini yürüten veyahut vekil veyahut ücretle çalışan ve benzerleri kendi eli altında konulan mala ihanet eden herkes kırbaçlamamakla beraber 5 seneye kadar hapis cezasına çarptırılır”.
İşte insanların birbirlerine zulmetme ve haksızlık yapma kabiliyetleri vardır, hele yetimler gibi zayıf bir kimse olursa zulmetme ihtimali daha da yükselir. Bunun için Allah(cc)’u bu konu üzerinde durdu ve bu gibi fiillerden bizleri sakındırdı. Ayrıca bu gibi fiilleri engellemek için indirdiği hükümleri yani şeriatını uygularken takvalı olmaya davet ettiği gibi bu hükümlerin tatbik mercii olan Hilafet devletinin kurulmasını da Müslümanlara farz kıldı. Bu devlet takvalı olmak istemeyene ceza verir, miras ahkâmını uygulatır, herkese mirastan payını verdirir, yetimlerin haklarını korur, onların mallarını muhafaza eder ve çalıştırır. Zulmü ve haksızlığı kaldırır. Hatta zulmedenleri ve haksızlık yapanları cezalandırır. Böylece insanlar bu devletin gölgesinde mallarından emin olurlar, hiç korkuları kalmaz. Zira herkes takvalı olmaz ve kendiliğinden Allah(cc)’nin hükümlerini uygulamaz. Bu nedenle bu hükümleri uygulayan ve uygulatan devletin varlığı elzem oldu. Onu kurmaya çalışmak en büyük farzdır, ihlasla çalışanlar ise en üstün insanlardır.