Soru:

Kâbe tüm insanlığa aittir, yalnızca Müslümanlara değil!
Bu yaklaşım ve sözler doğrumu?

Cevap:

Allah (cc) Şöyle de buyurdu:

وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْناً وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى وَعَهِدْنَا إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

“Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara top­lanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim’i bir namaz yeri edi­nin (orada namaz kılın). İbrahim ve İs­mail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tu­tun, diye emretmiştik.”(Bakara 125)

Ayrıca orası çöl olmasından dolayı meyvelerden yoksun olan bir yer olmasına rağmen Allah oradakilere rızık vereceğine dair söz verdi. İbrahim (a.s) Rabbine Mekke’nin emniyetli bir yer olması ve iman sahibi olan halkına rızık vermesi için şöyle dua etti:

وَاِذۡ قَالَ اِبۡرٰهٖمُ رَبِّ اجۡعَلۡ هٰذَا بَلَدًا اٰمِنًا وَّارۡزُقۡ اَهۡلَهٗ مِنَ الثَّمَرٰتِ مَنۡ اٰمَنَ مِنۡهُمۡ بِاللّٰهِ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ‌ؕ

“İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Bu­rayı emin bir şehir yap, halkından Al­lah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle!” (Bakara 126)

Allah onun duasını kabul ederken yalnız müminlere değil oradaki her insana rızık vereceğini bildirdi. Çünkü İbrahim’in duası üzerine Allah(cc) bu ayette şöyle dedi:

 قَالَ وَمَنۡ كَفَرَ فَاُمَتِّعُهٗ قَلِيۡلًا ثُمَّ اَضۡطَرُّهٗۤ اِلٰى عَذَابِ النَّارِ‌ؕ وَبِئۡسَ الۡمَصِيۡرُ

“ Kim kâfir olursa ona rızıktan biraz tattıracağım ondan sonra ona cehennem azabı tattıracağım’’. Kureyş suresinde Mekke ehli olan Kureyş’e hem rızık hem emniyet sağladığını onlara hatırlattı. 

Bu beyt-i haram veya Kâbe âlemler için bir hidayettir. Bu hidayet ise Allah’a doğru ibadet etmek Kâbe’ye yönelmekle olur. Bunun dışında dalalettir, sapıklıktır. Bu nedenle Yahudiler ve Hıristiyanlar Kâbe’ye doğru yönelmedikleri için sapıttılar.

جَعَلَ اللّٰهُ الۡـكَعۡبَةَ الۡبَيۡتَ الۡحَـرَامَ قِيٰمًا لِّـلنَّاسِ وَالشَّهۡرَ الۡحَـرَامَ وَالۡهَدۡىَ وَالۡقَلَاۤٮِٕدَ‌ؕ ﴿۹۷﴾ 

“ Allah Kâbe’yi insanlar için saygıdeğer ve (orada kan dökmek) haram olan yer olarak kılmıştır. Yine de (içinde kan dökmek yasaklanan) haram ayları, kurbanları, (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları saygı değer kıldı”.  (Maide 97)

اِنَّ اَوَّلَ بَيۡتٍ وُّضِعَ لِلنَّاسِ لَـلَّذِىۡ بِبَكَّةَ مُبٰرَكًا وَّهُدًى لِّلۡعٰلَمِيۡنَ‌‌ۚ‏  فِيۡهِ اٰيٰتٌ ۢ بَيِّنٰتٌ مَّقَامُ اِبۡرٰهِيۡمَ وَمَنۡ دَخَلَهٗ كَانَ اٰمِنًا ‌ؕ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الۡبَيۡتِ مَنِ اسۡتَطَاعَ اِلَيۡهِ سَبِيۡلًا ‌ؕ وَمَنۡ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ عَنِ الۡعٰلَمِيۡنَ‏                                                                               

”  İnsanlar için inşa edilen ilk mabet; şüphesiz ki Bekka (Mekke) daki mübarek ve alemler için hidayet olan beyt (ev)dir. Onda apaçık ayetler vardır; İbrahim’in makamıdır, kim ona girerse emniyetli olur, kimin gücü varsa bu beyti haccetmesi o kişinin üzerinde Allah’ın bir hakkıdır, kim kafir olursa bilsin ki Allah’ın alemlere hiç ihtiyacı yoktur”. (Al-i İmran 96-97)

Bunun manası insanlar için Allah’a kulluk etmek üzere mabet veya ibadethane olarak ilk tesis edilen yer Mekka’da olan Beyt-i Haramdır, o ise Kâbe’dir. Ayette insanlar için denilmesi insanları ibadet için toplayacak ilk mekândır. Daha önce insanlar cemaatçe veya topluca ibadet yapmak için onları toplayacak yerin bulunmadığına dair mana çıkmaktadır.  Nebi İbrahim’den eski nebiler hakkında söz edilirken topluca veya cemaatçe ibadet yaptıkları bir yer yoktur.

Ayette insanlar üzerine beyti haccetmek Allah’ın hakkı olarak gösterildi. Bu nedenle bütün insanların haccetmesi gerekir, haccetmezlerse sorumlu tutulup cehennemde cezalandırılacaklardır. Ancak haccetmenin ilk şartı imandır. Öyleyse insanların önce iman etmeleri ve sonra haccetmeleri gerekir. İman etmezlerse ebediyen azap görecekleri gibi haccetmediklerinden dolayı da azapları artacaktır. Yine namaz kılmazlar veya zekât vermezlerse hesaba çekileceklerdir. Müddessir suresi 42. Ayetten 47. ayete kadar olan ayetlerde

 مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَر “sizi cehennemde yakan nedir?                                قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّين Dediler ki; namaz kılanlardan değildik,

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ  Yoksulu yedirenlerden değildik.

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ Batıla dalanlarla dalıyorduk.

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ Hesap gününü yalanlıyorduk’’.

 Fussilet suresinde 6-7. ayetlerde

وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ

 “ Zekâtı vermeyen müşriklere vay! Aynı anda ahireti inkâr ediyorlar’’ diye buyurdu.

Buna göre insanlar hem imandan hem şeriatı uygulamaktan mükelleftir ve sorulacaktır. İman etmezlerse ebediyen cehennemde kalırlar. Ayrıca İslam’ın sair ahkâmını uygulamadıklarından dolayı azapları artacaktır.

قُلۡ يٰۤاَيُّهَا النَّاسُ اِنِّىۡ رَسُوۡلُ اللّٰهِ اِلَيۡكُمۡ جَمِيۡعَاْ ۨالَّذِىۡ لَهٗ مُلۡكُ السَّمٰوٰتِ وَالۡاَرۡضِ‌ۚ لَاۤ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحۡىٖ وَيُمِيۡتُ‌ فَاٰمِنُوۡا بِاللّٰهِ وَرَسُوۡلِهِ النَّبِىِّ الۡاُمِّىِّ الَّذِىۡ يُؤۡمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمٰتِهٖ وَاتَّبِعُوۡهُ لَعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُوۡنَ‏ ﴿۱۵۸﴾ 

“Deki, ey İnsanlar! Ben hepiniz için Allah’ın elçisiyim. O’durki gökler ve yer O’nun mülküdür. O’ndan başka ilah yoktur. Diriltiyor ve vefat ettiriyor. Öyleyse Allaha ve bu ümmi nebiye iman edin. Bu nebi Allaha ve sözlerine iman ediyor. Öyleyse bu Nebi’ye tabi olun ki hidayetli olasınız” (Araf 158)

Bu nedenle bütün insanlar Allaha ve Resulüne imandan, Resule tabi olunmak ve imanın gerektirdiği her husustan sorumludur, kıyamet gününde sorgulanacaklar ve buna göre karşılık görecekler.

Hadis âlimlerinden olan Said bin Mansur Halife Ömer bin Hattab (r.a)’ın şöyle dediğini rivayet etti: “İnsanlar haccı terk ederlerse tamamen namaz ve zekâtı terk ettikleri zaman nasıl onlarla savaşıyoruz hac içinde onlarla savaşırız’’. Zira hac Allah’ın haklarındandır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

” أمرت أن أقاتل الناس حتى يشهدوا أن لا إله إلا الله وأن محمدا رسول الله، ويقيموا الصلاة ويؤتوا الزكاة، فإذا فعلوا ذلك عصموا مني دماءهم وأموالهم إلا بحق الإسلام وحسابهم على الله” (البخاري)

“ İnsanlar La ilahe illallah Muhammed Resulullah şehadeti getirinceye, namaz kılıncaya ve zekat verinceye kadar onlarla savaşmaya emredildim. Eğer bunu yaparsa benden (İslam devletinden)  kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Ancak İslam hakkıyla alırım. (Ondan sonra) onların hesabı Allah katındadır”. (Buhari) 

Ayrıca, insanın fıtratında Allah’a iman etmek ve boyun eğmek vardır. Bunu reddeden fıtrata aykırı hareket etmiş olur, ancak kibirden dolayı ve çıkarı için inanmaz. Akılını kullanmak istemeyen, hakkı aramayan ve doğruyu bulmak istemeyen kişidir. Yoksa gerçek insan olursa aklını kullanır, hakkı ve hakikati araştırır, hak nerdeyse onu kabul eder. Allah şöyle buyurdu:

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُواْ أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاء أَلا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاء وَلَكِن لاَّ يَعْلَمُونَ 

“Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit “Biz hiç, sefihlerin iman ettikleri gibi iman eder miyiz!” derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler.” (Bakara 13)

Onlar, kendilerini büyük görürler, onun için diğer insanlar gibi samimi olmak istemezler. “İnsanların iman ettiği gibi” sözünün manası gerçek insanların inandıkları gibidir. Gerçek insan akıllı olup hakikati araştırır bulur. Sanki kâfirler ve münafıklar gerçek insan değiller, onlar şeklen insana benzerler, fakat Muhammed suresi 12. Ayette geçtiği gibi:

 وَالَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا يَتَمَتَّعُوۡنَ وَيَاۡكُلُوۡنَ كَمَا تَاۡكُلُ الۡاَنۡعَامُ وَالنَّارُ مَثۡوًى لَّهُمۡ‏

“ Kâfirler hayvanlar gibi yiyip içer, oynar ve eğlenirler. Zaten onların geleceği ateştir”.

 İşte, bu ifadede onlara büyük bir hakaret ve horlama vardır. Gerçek insanlar Allah’a, Resulüne, Kur’an’a, Kıyamet gününe vs. inanınca samimi şekilde inanırlar ve Allah’a ve Resulüne itaat etmeye hazır olurlar. Ama kalpleri hasta olan kimseler böyle olmazlar. Kibirlenirler ve kendilerinin diğer Müslümanlardan üstün olduklarını zannederler. Oysa kendini üstün olarak gören kimse sefihtir, beyinsizin ta kendisidir. Beyin sahibi insan akıllı, samimi ve mütevazı olur. Diğer müminlerin kendisinden daha mümin olabileceklerini düşünür, belki her müminin kendinden daha güçlü imana sahip olduğunu kendi kendine söyler belki bütün müminler benden önce cennete girerler diye düşünür. Hiç bir zaman benim imanım diğer müminlerin imanlarından daha güçlüdür diyemez. Hep bu konu hakkında korku ve ümit içerisinde yaşayıp imanını güçlendirmeye çalışır. İmanı güçlendirmek için hep Allah’ın farzlarını uygulamaya, nehiylerinden ve yasakladıklarından vazgeçmeye çalışır. Çünkü Allah’a itaat edildikçe iman güçlenir. Zira imanın en büyük işareti Allah’ın şeriatını uygulamaktır. Allah’u Teala Maide sûresinde 44. 45. 47. ayetlerde geçtiği gibi Allah’ın hükmünü uygulamayanların kafir, zalim ve fasıkların ta kendileri olduklarını açıkça bildirmiştir.

İşte Kabe bu şekilde bütün insanlar için ibadet yeri kılınmıştır. Fakat orada ibadet yapabilmeleri için ilk şart imandır. Bu nedenle Mekke fethinden sonra Kâfir Kureyşlilerin orada ibadet yapmaları yasaklanmıştır. Bunun üzerine şu ayetler nazil oldu:

مَا كَانَ لِلۡمُشۡرِكِيۡنَ اَنۡ يَّعۡمُرُوۡا مَسٰجِدَ اللّٰهِ شٰهِدِيۡنَ عَلٰٓى اَنۡفُسِهِمۡ بِالـكُفۡرِ‌ؕ اُولٰۤٮِٕكَ حَبِطَتۡ اَعۡمَالُهُمۡ ۚ وَ فِى النَّارِ هُمۡ خٰلِدُوۡنَ‏ اِنَّمَا يَعۡمُرُ مَسٰجِدَ اللّٰهِ مَنۡ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَاَ قَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمۡ يَخۡشَ اِلَّا اللّٰهَ‌ فَعَسٰٓى اُولٰۤٮِٕكَ اَنۡ يَّكُوۡنُوۡا مِنَ الۡمُهۡتَدِيۡنَ‏

“Müşrikler bizzat kendi kâfirliklerine şahitlik ederken (açıkça kâfirliklerini gösterirken) Allah’ın mescitlerini imar etmeleri veya orada şirk ibadeti yapmaları asla caiz olmaz. Onların iyi gözüken amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateş içinde ebedi kalacaklar. Allah’ın mescitlerini imar edenler ve (orada ibadet yaparak) canlandıranlar, ancak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği hususlara, ahirete iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler ve Allahtan başkasından korkmayanlardır. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır”.(Tevbe17-18)

Esad Mansur