– 12 –
Bu ayetlerde şu hakikatleri izah ederiz ve aşağıdaki sorulara cevap veririz:
- İnsanlar arasında ayırım
- Erkek kadın ayrımı
- Erkeğin üstünlüğü ve mesuliyeti
- Erkek ve kadının hakları ve vecibeleri
- Kadının kocasına itaati
- Kadının isyankârlığı ve tedavisi
- Kadının dışarıda çalışması
- Erkek kadın ihtilafları ve çözüm
İnsanlar arasında ayrım yapılır mı? Erkek ile kadın arasında ayrım var mıdır? Erkeğin kadından üstünlüğü ve mesuliyeti nerededir? Evin bütün masrafları erkek üzerinde midir? Kadının ev işlerini yapması zorunlu mudur? Kadının kocasına itaat sınırı nerededir? Kadın ne zaman isyankâr sayılır ve nasıl tedavi edilir? Erkek veya devlet kadını nafakayı temin etmek üzere çalışmaya zorlıyabilir mi? Kadının kocasının babası ve annesine hizmet etmesi farz mıdır? Erkek ile kadın arasında çıkan ihtilaf nasıl çözülür? Hakemler kimin tarafından tayin edilir?
﴿اَلرِّجَالُ قَوَّامُوۡنَ عَلَى النِّسَآءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعۡضَهُمۡ عَلٰى بَعۡضٍ وَّبِمَاۤ اَنۡفَقُوۡا مِنۡ اَمۡوَالِهِمۡ ؕ فَالصّٰلِحٰتُ قٰنِتٰتٌ حٰفِظٰتٌ لِّلۡغَيۡبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُ ؕ وَالّٰتِىۡ تَخَافُوۡنَ نُشُوۡزَهُنَّ فَعِظُوۡهُنَّ وَاهۡجُرُوۡهُنَّ فِى الۡمَضَاجِعِ وَاضۡرِبُوۡهُنَّ ۚ فَاِنۡ اَطَعۡنَكُمۡ فَلَا تَبۡغُوۡا عَلَيۡهِنَّ سَبِيۡلًا ؕاِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيۡرًا وَاِنۡ خِفۡتُمۡ شِقَاقَ بَيۡنِهِمَا فَابۡعَثُوۡا حَكَمًا مِّنۡ اَهۡلِهٖ وَحَكَمًا مِّنۡ اَهۡلِهَا ۚ اِنۡ يُّرِيۡدَاۤ اِصۡلَاحًا يُّوَفِّـقِ اللّٰهُ بَيۡنَهُمَا ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيۡمًا خَبِيۡرًا﴾
“Allah’ın (insanların) bir kısmını bir kısmına üstün kılması ve erkeklerin mallarından harcama yapmalarından dolayı erkekler kadınlardan sorumlu oldular. Salih kadınlar ise (kocalarına) itaat ederler, Allah kendilerini koruduğu gibi kocalarının gıyabında onların ırzlarını da korurlar. (Kadınların) İsyanlarından korktuğunuz zaman onlara öğüt verin, (dinlemezslerse) yatakta onlardan uzak durun, (sonunda) onları dövün. Eğer size itaat ederlerse onların aleyhine yol aramayın (bir ceza vermeyin). Şüphesizki Allah yücedir, büyüktür (34) Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız kocanın ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem getirin. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasını bulmaya muvaffak kılar. Şüphesizki Allah bilendir ve her şeyden haberdardır (35)
Hucurat suresi 13. Ayette Allah’ın dediği gibi
﴿يٰۤاَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقۡنٰكُمۡ مِّنۡ ذَكَرٍ وَّاُنۡثٰى وَجَعَلۡنٰكُمۡ شُعُوۡبًا وَّقَبَآٮِٕلَ لِتَعَارَفُوۡا ؕ اِنَّ اَكۡرَمَكُمۡ عِنۡدَ اللّٰهِ اَتۡقٰٮكُمۡؕ﴾
“Ey insanlar! Sizi erkek ve kadın olarak yarattık, halk halk ve kabile kabile haline getirdik ki birbirlerinin (neseplerini) bilsinler. Muhakkak ki Allah katında en değerli olan en takvalı olanınızdır”. Bunun manası insanlar arasında hiç fark yoktur; erkek ile kadın arasında fark bulunmadığı gibi halklar ve kabileler arasında da fark yoktur. Üstünlük sadece Allahtan korkmada tecelli eder; onun emirlerine uyan ve nehyinden uzak duran kimse takvalı sayılır, Allah indinde üstün olur.
Ama sorumluluk, görev üstlenmek ve iş yapma gücü açısından insanlar farklıdırlar. Bünye, güç, zekâ, imkân, ilgi ve ihtimam hususunda eşit olmazlar. Bazı kimselerin zayıf oldukları gibi bazıları güçlüdür, bazıları zeki bazıları öyle değildir vs. Zuhruf suresi 32. ayette Allah(cc) şöyle buyurdu:
﴿اَهُمۡ يَقۡسِمُوۡنَ رَحۡمَتَ رَبِّكَؕ نَحۡنُ قَسَمۡنَا بَيۡنَهُمۡ مَّعِيۡشَتَهُمۡ فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا وَرَفَعۡنَا بَعۡضَهُمۡ فَوۡقَ بَعۡضٍ دَرَجٰتٍ لِّيَـتَّخِذَ بَعۡضُهُمۡ بَعۡضًا سُخۡرِيًّا ؕ وَرَحۡمَتُ رَبِّكَ خَيۡرٌ مِّمَّا يَجۡمَعُوۡنَ﴾
“Onlar mı rabbini rahmetini taksim ediyorlar?! Biz onların dünya hayatında maişetlerini aralarında taksim ettik. Onların bir kısmının derecelerini diğerlerinin üzerine yükselttik. Onların bir kısmını diğerlerinin emrinde çalıştırsınlar. Rabbinin rahmeti topladıkları mal ve mülkten daha hayırlıdır”. Dünya işlerini yürütmek için insanları farklı kıldığını açıkladı. Bunun takva ile alakası yoktur. Dünya işlerinde takvalı kimselerin bir kısmı zayıf, güçsüz ve imkân sahibi olmayabilir. Ama Allah katında üstün olur, O’nun rahmeti gücü ve dünyada derecesi daha az olan kimseler için daha hayırlıdır. Kadınların bir kısmı erkeklerin bir kısmından daha takvalı olabilir. Bu nedenle Allah katında üstün olur, Allahın rehemti onlara daha önce yetişir. Ama sorumluluk, görev ve iş yapma taksimi farklı kılındı. Kadına devlet yöneticiliği vermediği gibi ailenin sorumluluğunuda vermedi. Onları yaratan Allah’ın hikmetidir. Allah bilen ve hikmet sahibidir.
Erkek ile kadın arasında ilişkileri düzenlemek ve bu ilişkilerden meydana gelen sorunları çözmek için sistem indirdi. Buna İctimai nizam denilir; İctima bir toplanmadır, buna nisbet edilince ictimai denilir. İşte onların daimi toplanmalarına veya sürekli beraber olmarına ictimai denildi. Bunların daimi toplanmaları, ictimaları; ancak aile ve evlilik çerçevesinde sınırlandırıldı.
Alış veriş yapmak gibi işler daimi toplanmayı gerektirmiyor. Bir araya gelmeleri geçicidir; bu işler biter bitmez ayrılırlar. Ama ailevi bağ ve evlilik daimi bir toplanmadır, daimi bir irtibattır. Bu nedenle evlilik ictimai nizamın temelidir, bundan sonra aileyi oluşturmak, evde huzur sağlamak, ev işlerini yapmak, kadının kocasına itaat etmesi, kocanın karısına saygı göstermesi, ailevi ziyaretler, akrabalık bağı, sıla-ı rahim, özel hayatın hususuyetleri, çocuklar, onlara bakmak ve onlarla ilgili değişik meselelerin bulunması, geçimi temin etmek, kadının dışarıya çıkmasıyla ilgili kıyafet biçimi ve kocanın izni, ihtilaf olunca sorunları çözmek, boşanmak vs. Hepsi İctimai nizama dâhildir.
Allah (cc) yukarıdaki ayetlerde İctimai nizamın bir temelini gösteriyor; erkekler kadınlardan sorumludur. Erkeklere verdiği üstünlük budur. Bunun takvalılıkla alakası yoktur, sadece görev taksimi ve mesuliyetin taksimiyle alakalıdır. Belki kadın kocasından daha takvalı olabilir. Ama sorumlu olmasının külfeti vardır; kadının ve çocuklarının geçimini sağlamak, evin ihtiyaçlarını karşılamak ve bütün masraflarını temin etmek erkek üzerindedir. Allah (cc) Bakara suresi 233. Ayette “Kendisine çocuk doğuran kadının rızkı ve giyimi marufa (çevrenin şartlarına) göre çocuğunun babası üzerindedir”. Gücü yettiği kadar ona mesken hazırlıyacaktır. Talak suresi 6. ayette “Gücünüz yettiği kadar onları bir meskende oturtun” diye buyurmaktadır. Eğer bu ayetler boşanan kadınların hakları olarak gösteriyorsa evli olan kadınlara bunları temin etmek daha evladır.
Ama kadının görevi evin işlerini yapmak, kocasına ve çocuklarına bakmak, onlara yemek hazırlamak, kıyafetlerini yıkamak, evi temizlemek ve benzeri işleri yapmaktır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem karısı olan Hz. Ayşe r.a‘ya şöyle diyordu “Ey Ayşe bize su ver, ey Ayşe bize yemek ver, ey Ayşe taşla bıçağı keskinleştir ve getir” (Ebu Davut), “Ayşe Resulullah (sav) için süsleniyordu, beğendiği elbiseyi giyiyordu, sahip olduğu altın gümüş takıları takıyordu, koku sürüyordu, Resululahla beraber yattığı zaman tertemiz, güzel ve cazibeli elbise giyiyordu, dişlerini pek çok temizliyordu, kocasının sevmediği şeylerden kaçınıyordu, evini çok temizliyordu, tertemiz hale getiriyordu ve süslüyordu” (Fethi Elbari, Buhari) Ev işleri ağır gelince Resulullah’ın kızı Fatıma kocası Ali’den hizmetçi isteyince ve Ali’nin böyle bir hizmetçi tutma imkanı olmayınca Resulullah şöyle hüküm verdi; “Fatıma ev işlerini yapacak, evde hizmet yapacaktır, Ali ise dışarıda çalışacak (evin ve ailenin) geçimini sağlıyacaktır” (Buhari ve İbni Şeybe).
İşte bu hususlarda kocasına itaat eden kadın saliha kadın sayılır. Ama bu işleri yapmazsa, kocasıyla ilgilenmezse, yatmayı reddederse, izni olmadan dışarıya çıkarsa, dışarıda başörtü ve cilbap gibi İslami kıyafeti giymezse isyankâr sayılır. Onu tedavi etmeye çalışır, onunla konuşur, öğüt verir, imanını, Allahın emrini ve nehyini kendisine hatırlatır. İsyanından vazgeçip itaat ederse ne güzeldir. Olmazsa yatakta ondan ayrılır, hiç itaat etmezse döver. Dövmek ise yüz ve hassas yerlerden sakınılır, bunlar dışında hafifçe döver, bundan maksat onun suçunu kendisine hissettirmek ve yola getirmektir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
“Kadınlarla ilgili hususlarda Allahtan korkun; Allah’a söz vererek onlara emniyet sağlamak üzere onları aldınız, Allah’ın sözüyle size helal oldular, sevmediğiniz bir kimseyi evlerinize sokmamaları sizin hakkınızdır, eğer böyle yaparlarsa (itaat etmezlerse) dövün, fakat ağır şekilde vurmayın, marufa göre onların geçim ve giyimleri sizin üzerinizde onların hakkıdır” (Müslim)
Burada kadın kocasına, çocuklarına, evine karşı hizmet ve ırzıyla ilgili hususlara önem vermezse kocasına isyan etmiş olur, kocanın dövme hakkı vardır, ama eziyet etmeksizin bir dövme olur. İbni Abbas misvak ve benzeri araçlarla döver dedi. Ama sebepsiz ve kocanın itaatı gerekmediği yerde ve keyfine göre dövmesi caiz değildir. Dövmekten maksat kadına eziyet etmek veya alçaltmak değildir, ancak onu düzeltmek ve onun hatasını kendine hissettirmektir. Bu ise kadın için boşanmaktan daha hayırlıdır. Ama sebepsiz ve keyfine göre dövmek haksızlık ve haram sayılır. Eğer erkek böyle yaparsa, kadını ezerse, saygı göstermezse, horlarsa, onu ihmal ederse ve ilgilenmezse, kısaca onun hayatını cehenneme çevirirse kadın boşanmayı isteyebilir ve kocasına bu durumda mihri geri vermez, çünkü erkek suçludur, hâkim zorla ona karısını boşandırır. Nitekim Allah (cc) şöyle buyurdu: “Onların aleyhine ne varsa (erkeğin hakkı) onların lehine (kendi hakları) aynısı vardır. Fakat erkeklerin onlardan bir derece üstünlüğü vardır (sorumluluktur).” (Bakara 228) Erkeğin kadın üzerine ne kadar hakkı varsa kadın da erkek üzerinde aynı hakka sahiptir. Erkek karısından ne bekliyorsa kadın da aynısını kocasından bekliyor. Ancak yukarıda bahsettiğimiz sorumluluk müstesnadır. Bu da erkek üzerine bir yükümlülük bir külfettir; erkek nafakayı sağlar, mihri verir, düğün masrafını karşılar, çocukların masraflarını öder ve evin ihtiyaçlarını temin eder.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “En hayırlı olanınız ailesi için en hayırlı olandır. Ve ben ailesi için en hayırlı olanınızım” (Tirmizi)
İnsan karısından sevmediği bir şey görürse buna karşı sabretsin ve onu tedavi etmeye de çalışsın. Zira Allah ailenin devamını istiyor. Nisa suresi 19. Ayette bunu açıklıyor. “Marufa göre onlarla geçinin, eğer onlardan nefret ederseniz umulurki Allah nefret ettiğiniz şeyde çok hayır kılar”.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem salih kadını şöyle tarif etti: “Mümin Allah’ın takvasını kazandıktan sonra (dünyadan) kazandığı en faydalı şey saliha kadından başka değildir; bu kadına emir verirse kendisine ittat eder, ona bakarsa kendisini sevindirir, yemin ettirirse doğru söyler, gıyabında onun ırzını ve malını korur” (Tirmizi)
Erkek karısını dışarıda bir yerde çalışmaya zorlayamaz, zorlarsa kadının ona itaat etmesi zorunlu değildir, eğer ona itaat ederse onun kazancı kendisine aittir, isterse kocasına az veya çok verir istemezse hiç bir şey vermez. Zira kadının geçimini temin etmek erkek üzerinde şer’i bir haktır, dışarıda kadının çalışması ne farz ne de sünnettir. Hatta kadının başka yerden geliri varsa veya mirastan malı olursa kendisine (kadına) aittir, isterse evine ve çocuklarına harcar, istemezse harcamaz.
Devlet, baba ve erkek kardeşi de kadını çalışmaya zorlıyamaz. Hilafet devleti kadına bakma mecburiyetini evli ise kocası üzerine yükler, kocayı ona bakmaya zorlar. Kocası yoksa ve babası yanında duruyorsa babayı ona nafaka temin etmeye zorlar. Babası yoksa erkek kardeşlerine yükler. Onlar aciz olup temin edemiyorlarsa devlete düşer. Hilafet develti kadına bakar.
Kadının, kocasının babasına ve annesine hizmet etme mecburiyeti yoktur. Eğer kadın yaparsa kocası için bir iyilik yapmış olur, güzel bir şeydir, sevabı vardır, ama yapmazsa isyankâr sayılmaz. Ama bunun için karısını dövemez veya herhangi bir ceza veremez.
Erkek karısını İslama muhalif bir işe zorlayamaz, zorlarsa kadın ona itaat etmez, zira Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Yaratıcıya isyan etmede yaratılmış olan kimseye itaat yoktur. İtaat ancak maruf olan hususlardadır”. (Buhari) Maruf İslamın açıkladığı hususlardadır, Allahın emirleridir.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Müslüman (sorumluya) sevdiği ve sevmediği hususlarda itaat eder, ancak masiyet (günah işlemeye) emredilirse işitmez ve itaat etmez.” (Müslim). Sorumlu olan; devlet yöneticisi veya müdürü olsun, baba olsun koca olsun, Allah’ın emirlerine muhalif şeylerde onlara itaat etmezler. Bu nedenle İslam’a aykırı yöneticilerin kanunlarına ve emirlerine itaat etmezler. Koca karısını günah işlemeye çağırırsa ona itaat etmez. Ona başörtü veya cilbabı giyme derse onu işitmez ve ona itaat etmez. Anormal ilişkiyi emrederse ona itaat etmez, İslam davetini yüklenmekten vazgeçirmeye çalışırsa ona itaat etmez, zira daveti yüklenmek erkeğe ve kadına farzdır. Ama koca şöyle derse filan kimsenin evine girme veya şu veya bu toplantıya gitme kadın ona itaat eder, dışarıda İslam davetini yüklenme derse ona itaat eder, ama evinde ve çevresinde mümkün olduğu kadar daveti yüklenmeye çalışır. Zira İslam davetini yüklenmek erkeğe ve kadına farzdır.
Eğer kadın böyle hususlarda kocasına isyan etmezse ve Allah’ın emirlerinin dairesinde ona itaat ederse erkek onun aleyhine yol arayamaz, bir ceza vermeye çalışamaz, hiç hakkı yoktur, yaparsa günahkâr ve zalim olur. Allah ondan daha üstündür, daha büyüktür. Zannetmesin Allah onu görmez ve işitmez. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür. Allah geç olsa da zalime ceza verir. Mazlum kimseye yardım eder. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dediği gibi “Erkekler kadınlarla ilgili hususlarda Allahtan korksunlar”. Korkmazlarsa Allah zalimlerden intikam alır. Bununla ilgili birçok ayet ve hadis vardır. “Allah zalimleri hiç sevmez” (Al-i İmran 57) “Zalimler hangi akibete uğrayacaklarını görecekler” (Eşşuraa 227)
Allah (cc) evliliği teşvik ederken şöyle buyurdu: “Kendi ayetlerinden kendinizden zevceler yarattıki, onlar yanında huzur bulasınız, arasında sevgi ve merhamet kıldı, bu hususlarda düşünenler için birer ayetler vardır” (Rum 21) Bu nedenle eşlerin birbirlerine zulmetmelerini, ezmelerini ve sıkıntı vermelerini hiç istemiyor ve kabul etmiyor.
Erkeği ve kadını yaratan Allah (cc) evlilikle onları birleşmeye çağırırken onların arasında ihtilaf ayrılık olabileceğini biliyor, fakat ayrılıklarını istemiyor, evliliğin devamını istiyor bu meseleyi çözmek için şu doğru olan metodu ve çözümü gösterdi:
“Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız kocanın ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem getirin. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah ta onların arasını bulmaya muvaffak kılar. Şüphesizki Allah bilendir ve her şeyden haberdardır”.
Hakemler insaflı, adeletli, ileriye bakan ve fıkhı bilen kimselerden olmalıdır. Çünkü karar sahibidirler. Yönetici veya Hâkim tarıfından tayin edilirler. Karar almak üzere kendi yerine onları gönderiyor. Zira hitap ümmete yöneliktir. Ümmet ihilafları kaldırmak, sorunları çözmek ve hükümleri uygulamak için kendi yerine yönetici, Halifeyi seçer. Yoksa kargaşa olur ve ihitlaflar ve sorunlar daha fazla artar. İnsanların işlerini gütmek üzere Halife hâkimleri ve memurları tayin eder. Bu nedenle İslam’ı uygulayacak devletin bulunması ve başında Halifenin var olması gerekir.
Suneni Nesai’de geçtiği gibi 3. Raşidi Halife Osman (r.a) döneminde “Ebu Talib’in oğlu Akil (Resulullah (sav)’in amcasının oğludur) Utbe bin Rabia’nın kızı Fatıma ile evlendi, ondan sonra aralarında ihtilaf hâsıl oldu. Kadın Halife’ye başvurdu, Halife Osman İbni Abbas ve Muaviye’yi iki hakem olarak onlara gönderdi”.
Hakemlerin ilk atacakları adım erkekle konuşmaktır; onun isteği nedir, onu boşamak mı istiyor, yoksa istemiyormu; yoksa sadece kadından bazı şikâyetleri mi var, onların düzeltilmesini mi istiyor. Sonra da kadınla ayrıca konuşurlar, sorunu, şikâyetleri ve eksikliklerin ne olduğunu öğrenirler, isteği nedir ve buna benzer hususları anlamaya çalışırlar. Ondan sonra aralarını düzeltmeye çalışırlar, birbirlerine karşı herkesin hakkını, vecibesini ve görevini gösterirler. Bu da şer’i hükümler açısındandır. Yukarıda gösterdiğimiz gibidir. Ama bunların geçinmelerinin mümkün olmadığını görürlerse birbirinden ayırırlar ve boşanma gerçekleşir.
Hakemler ittifak etmelidir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Ebu Musa El’eşeri ve Muaz bin Cebel’i Yemen’e birer hâkim olarak gönderirken ikisine de şöyle dedi: “Kolaylaştırın, ama zorlaştırmayın, müjdeleyin, ama nefret ettirmeyin, birbiriniz arasında uyum sağlayın, ama ihtilafa düşmeyin”. (Müslim) Zira bu hakemler ihtilaflı kişiler arasını bulmak ve onları barıştırmak için getirildi!
Hakemler aynı kararı almazlarsa hiç birinin kararı geçerli olmaz. Ancak biri şeriata daha uygun hüküm veriyorsa ve diğeri hüküm verirken şeriata daha uygun olanı göstermiyorsa, şeriata daha uygun hüküm verenin kararına uyulur. Biri veya ikisi Şeriata aykırı hüküm verirlerse hükümleri tamamen reddedilir.
Eğer ailelerinden tam basiretli ve akıllı hakemler yoksa dışarıdan razı olacakları hakemleri çağırırlar. Yine de ihtilaflı eşler güvendikleri tek bir hakemin gelmesini kabul ederlerse geçerli olur. Ayete aykırı gelmez, çünkü bu ayeti kıyasla tahsis eden hüküm vardır. İslam Devletinin Reisi olan Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir kadının zina yaptığına ilişkin kendisine haber ulaşınca “Enis adlı sahabeyi bir memur olarak onun yanına gönderdi, kadına sormasını istedi, eğer zinayı yaptığını ikrar ederse onun üzerine haddi uygulamasını istedi”. (Müslim) Burada Enis bir kişidir, oysa zina şahitleri dört olmaldır. Ama burada zina edenin ikrarıyla ilgili olunca İslam Devleti tarafından tayin edilen bir kişinin şahitliği kabul edildi.
Bu asırda Hilafet Devletinin bulunmamasıdan dolayı işler zorlaşıyor ve sorunlar düğümleniyor. Bu nedenle bunu, yani bu devleti yeniden kurmak için çalışmak en büyük farzdır. Ancak devlet olmayınca yine de müslümanlar kendi aralarında mümkün olduğu kadar şeriata göre sorunlarını çözmeye çalışacaklar. Bu nedenle eşler ayrılma derecesinde ihtilaf ederlerse meseleleri halledebilecek her aileden akıllı, basiretli ve takvalı bir hakem seçilir. Bu ailelerden bulunmazsa bunların dışında adamlar aranır. Yine de meseleleri halledebilecek akıllı, basiretli ve takvalı tek bir hakem seçebilirler.
Eğer eşler sulh ve barışı istiyorlarsa Allah onları barışmaya muvaffak kılar. Eğer öyle istekleri yoksa ayrılabilirler. Hakemler onları birbirinden ayırırlar.
“Şüphesiz ki Allah bilendir ve her şeyden haberdardır” Allah (cc) herkesin niyetini ve isteğini bilir, kim haklı kim haksız bilir. Bu nedenle eşler Allahtan korksunlar, birbirlerinin aleyhinde atmasınlar. Biri diğerinin hakkını çiğnerse Allah onu bilir, kıyamet gününde ona cezasını verir. Ayrıca barışmaları daha iyidir. Zira Allah (cc) şöyle dedi; “Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasını muvaffak kılar” bu olumlu bir ifadedir. Bunun manası aralarını düzeltmelerini istiyor, barışsınlar, evliliği devam ettirsinler demektir
Bu nedenle ihtilaf ayrılma noktasına ulaşırsa bunların aralarını düzeltmek için hakemlerin getirilmesini talep etti. Böylece İslam toplumunda huzur ve mutluluk gerçekleşsin. Ama doğru olan davranış eşler dışarıya yansıtmadan sorunları çözmeye çalışmalılar. Birbirlerine saygı göstemreleri herkesin hakları ve vecibelerini bilmelidir, intikamcı olmıyacakları gibi afedici olmalılar. Eşler birbirlerine alçakgönüllü olmalıdır. Evlilik boyumca birbirlerine yaptıkları iyilikleri unutmamalılar. Ne kadar olumsuz durum varsa muhakakki olumlu durumlar daha fazladır. Allah’tan korku başta olmalıdır. İmani hava ve atmosfer içinde bulunurlarsa huzur ve esenlik olur. İşte sulh istiyorlarsa Allah onları muvaffak kılar.