Ben Müslümanım! 14 Mayısta Kimi seçeceğiz?!

Seçim seçmenleri yönetmek veya görüşlerini bir yere iletmek üzere onları temsil edecek kimseye vekâlet vermektir.

Medine halkı Allah’ın diniyle kendilerini yönetmek için Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’i seçerek İslam Devletinin Başkanı olarak tayin ettiler. Ondan sonra 1. Raşidi Halife olarak Ebu Bekir seçilince seçmenlere şöyle hitap etti:

“ Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin ve isyan ettiğim zaman bana itaat etmeyin”.

 Zira Nisa suresi 59. Ayette Allah müminlerin kendilerinden seçilecek Ul-il emirlerine itaat etmelerini farz kılarken bu yöneticilerin Allaha ve Resulüne tabi olmalarının şartını belirledi. Eğer bir hususta ihtilaf olursa, bir meselenin çözümü aranıyorsa, bir şey hakkında kanun çıkarılacaksa Allah’ın kitabına ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in sünnetine müracaat edilmesi farz kılmıştır.

 Bu nedenle Maide suresinde 44, 45 ve 47. Ayetlerde Allah’ın indirdikleriyle, vahyettiği Kuran ve Sünnetle hükmetmeyenleri ya kafir, ya zalim ya fasık ya da bütün bu sıfatları toplayan cehennemlik yönetici olarak sayılmıştır.

13 asır boyunca Halifeler Allah’ın kitabı ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in sünnetini uygulamak üzere biat edilmiştir. Müslümanlar ya direk seçtiler, ya da ehl-ilhal ve akt (temsilcileri vasıtasıyla) onlara biatı gerçekleştirdiler.

İşte Müslümanlar Kuran ve Sünneti uygulamak üzere kendilerini temsil edecek bir kimseye vekâlet verdiler.

Kâfirler Hilafeti yıkıp Cumhuriyeti kurduktan sonra küfrü uygulamak üzere yöneticiler ve milletvekillerinin seçim işine müsaade edince Allah ve Resulüne itaat, Şeriatın egemenliğine,  Kurana ve Sünnete bağlı kalmak değil, küfür olan Milletin egemenliğine, Atatürk ilke ve inkılaplarına, laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacak yöneticinin seçilmesini şart koştular.

Bundan dolayı bu yöneticileri seçenler, onları küfrü uygulamak üzere seçtiklerine vekâlet vermiş olurlar. Boşuna kendi kendilerini tehlikeye, cehenneme attırırlar. Hiç bir şey kazanmadan, dünyayı ve ahireti kaybettirerek kendilerine zulmedecek yöneticileri seçerler. Bunlar ne kadar hüsrandadırlar?!

İhlas sahibi Müslüman ancak Allah ve Resulüne itaat edecek, Kuran ve Sünneti uygulayacak yöneticiyi seçer. Şu andaki gibi bu yönetici olmayınca bunu seçmek için İslam sistemini kurmaya çalışır. Zira en büyük farz budur. Zira ayetler, hadisler ve icma-i sahabe bu büyük farzı göstererek pekiştirdi. Bunun tersini yapmayı kesin şekilde yasaklayarak büyük haram olarak gösterdi. Küfrü uygulayan yöneticiler ve seçmenleri cehennemde haşrolunacaklar, birbirlerini lanetleyecekler ve birbirlerinden beri olmaya çalışacaklarını beyan etmiştir, ama azaptan kurtulamayacakları vurgulamıştır.

Dinini bilen, Allah’ın rızasını hedef edinen, dünya ve ahiret saadetini kazanmak isteyen Müslümanlar Kuran’dan ve Sünnetten başka bir kaynak kabul etmezler. Kuran ve Sünneti uygulamayan yöneticileri seçmezler. Küfrü temsil eden Atatürk ilke ve inkılapları ve laikliğe bağlı kalacak yöneticiyi seçmezler. Sadece ve sadece Allah’ın indirdikleriyle hükmedecek kimseleri seçerler. Bu nedenle cebri, tağut olan mevcut Atatürk ilke ve inkılaplarını temsil eden laik demokratik sistemden sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in müjdelediği gibi nübüvvet metodu üzerinde Raşidi Hilafeti kurmaya ve buna binaen Halifeyi seçmeye çalışırlar. Ne mutlu onlara!

Esad Mansur