Soru Cevap

Soru:

İslâm’da şefaat var mıdır? Peygamber şefaat edebilir mi?

Cevap:

Bu konuyu Bakara Suresi tefsirimizde açıklamıştık. Tekrar bunu başka bir şekilde izah etmeye çalışalım.

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ]

“Ve öyle bir günden sakının ki o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.”[Bakara Suresi 123]

Bu ayet genel ifadeyle geçmiştir, şefaatin kimseye faydası olmayacak ve hiçbir kimse yardım bulamayacaktır. Başka ayetler bunu kâfirlerle tahsis etmiştir. Fakat o gün müminler yardım görecekler. Şöyle ki:

[اَفَتُؤۡمِنُوۡنَ بِبَعۡضِ الۡكِتٰبِ وَتَكۡفُرُوۡنَ بِبَعۡضٍ‌ۚ فَمَا جَزَآءُ مَنۡ يَّفۡعَلُ ذٰلِكَ مِنۡکُمۡ اِلَّا خِزۡىٌ فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا ‌ۚ وَيَوۡمَ الۡقِيٰمَةِ يُرَدُّوۡنَ اِلٰٓى اَشَدِّ الۡعَذَابِ‌ؕ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعۡمَلُوۡنَ‏ اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ اشۡتَرَوُا الۡحَيٰوةَ الدُّنۡيَا بِالۡاٰخِرَةِ‌ فَلَا يُخَفَّفُ عَنۡهُمُ الۡعَذَابُ وَلَا هُمۡ يُنۡصَرُوۡنَ‏]

“Yoksa siz Kitap’ın bir kısmına inanıp bir kısmını örtüp inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rezil olmak; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir. İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.”[Bakara Suresi 85-86]

[فَاَمَّا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ فَيُوَفِّيۡهِمۡ اُجُوۡرَهُمۡ وَ يَزِيۡدُهُمۡ مِّنۡ فَضۡلِهٖ‌ۚ وَاَمَّا الَّذِيۡنَ اسۡتَـنۡكَفُوۡا وَاسۡتَكۡبَرُوۡا فَيُعَذِّبُهُمۡ عَذَابًا اَلِيۡمًاۙ وَّلَا يَجِدُوۡنَ لَهُمۡ مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَّلَا نَصِيۡرًا]

“Fakat iman edip salih amel yapanlara gelince, Allah onlara ecirlerini tam verecektir ve kendi lütfundan daha fazla verecektir. Ama (Allah’a kulluk etmekten) yüz çevirip kibirlenenlere gelince Allah onlara acılı azap verecektir, Allah dışında bir dost ve yardımcı bulamayacaklar.” [Nisa Suresi 173]

 Bir kimse onlara yardım edemeyecek, onları azaptan kurtaramayacak, Allah onlara yardım etmeyecektir.

[وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذۡتُمۡ مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ اَوۡثَانًا ۙ مَّوَدَّةَ بَيۡنِكُمۡ فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا ‌ۚ ثُمَّ يَوۡمَ الۡقِيٰمَةِ يَكۡفُرُ بَعۡضُكُمۡ بِبَعۡضٍ وَّيَلۡعَنُ بَعۡضُكُمۡ بَعۡضًا وَّمَاۡوٰٮكُمُ النَّارُ وَمَا لَـكُمۡ مِّنۡ نّٰصِرِيۡنَ]

(Allah) dedi ki dünyada aranızda sevgi sürdürmek üzere Allah dışında ilahlar edindiniz, onlar ancak birer putlardır. Nitekim kıyamet gününde birbirinize kâfir olup (birbirinizi reddedip) lanetleyeceksiniz. Sizin karargâhınız cehennemdir. Hiçbir yardımcı bulamayacaksınız.”[Ankebut Suresi 25]

[اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الۡكٰفِرِيۡنَ وَاَعَدَّ لَهُمۡ سَعِيۡرًاۙ‏ خٰلِدِيۡنَ فِيۡهَاۤ اَبَدًا ۚ لَا يَجِدُوۡنَ وَلِيًّا وَّلَا نَصِيۡرًا ۚ‏  يَوۡمَ تُقَلَّبُ وُجُوۡهُهُمۡ فِى النَّارِ يَقُوۡلُوۡنَ يٰلَيۡتَـنَاۤ اَطَعۡنَا اللّٰهَ وَاَطَعۡنَا الرَّسُوۡلَا‏ وَقَالُوۡا رَبَّنَاۤ اِنَّاۤ اَطَعۡنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَآءَنَا فَاَضَلُّوۡنَا السَّبِيۡلَا‏ رَبَّنَاۤ اٰتِهِمۡ ضِعۡفَيۡنِ مِنَ الۡعَذَابِ وَالۡعَنۡهُمۡ لَعۡنًا كَبِيۡرًا]

“Muhakkak ki Allah kâfirleri lanetledi, onlara kızgın ateş hazırladı, orada ebediyen kalacaklar. Ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklar. O gün yüzleri ateşte çevrilirken şöyle söyleyecekler: ‘Keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Resul’e itaat etseydik.’ Şöyle de dediler (diyecekler): ‘Ey Rabbimiz biz yöneticilerimize, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik (etmiştik), onlar bizim yolumuzu saptırdılar. Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlar üzerine büyük lanet indir.”[Ahzab Suresi 64-68]

Kâfirlere kimse şefaat edemez. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[اِلَّاۤ اَصۡحٰبَ الۡيَمِيۡنِۛ ؕ‏  فِىۡ جَنّٰتٍ ۛيَتَسَآءَلُوۡنَۙ‏ عَنِ الۡمُجۡرِمِيۡنَۙ‏  مَا سَلَـكَكُمۡ فِىۡ سَقَرَ‏  قَالُوۡا لَمۡ نَكُ مِنَ الۡمُصَلِّيۡنَۙ‏ وَلَمۡ نَكُ نُطۡعِمُ الۡمِسۡكِيۡنَۙ‏  وَكُنَّا نَخُوۡضُ مَعَ الۡخَـآٮِٕضِيۡنَۙ‏ وَ كُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوۡمِ الدِّيۡنِۙ‏ حَتّٰٓى اَتٰٮنَا الۡيَقِيۡنُؕ‏  فَمَا تَنۡفَعُهُمۡ شَفَاعَةُ الشّٰفِعِيۡنَؕ‏]

(Kıyamet günü) sağ elinden kitabını (amel defterini) alacak kimseler müstesnadır. Onlar cennettedirler. Mücrim kimseleri soruyorlar: Cehennemde sizi yakan nedir? Dediler ki namaz kılanlardan değildik, fakir ve miskini yedirmiyorduk (zekât vermiyorduk), Allah’ın ayetleriyle alay edenlerle beraber alay ediyorduk, kıyamet gününü yalanlıyorduk, bize ölüm gelinceye kadar bu hâl üzerinde devam ettik. Bu nedenlerle şefaatçilerin şefaati onlara fayda sağlamaz.” [Müddessir Suresi 39-48]

İşte kâfirler cehennemden kurtulmak için yardımcı bulamayacaklar. Zira Allah’a ve Resulü’ne itaat etmeyi reddederek kendi yöneticilerine, efendilerine ve büyüklerine itaat etmeyi tercih ettiler.

Ama müminler o günde, kıyamet gününde yardımcı bulacaklar, kendilerini cehennem azabından kurtarmak için yardımcı bulacaklar. 

Allahu Teâlâ şöyle de buyurdu:

[اِنَّا لَنَـنۡصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا وَيَوۡمَ يَقُوۡمُ الۡاَشۡهَادُ ۙ‏]

“Muhakkak, biz hem dünya hayatında hem şahitlerin kalktığı günde (kıyamet gününde) Rasullerimize ve iman edenlere nusret vereceğiz, yardım edeceğiz.”[Gafir/Mümin Suresi 51]

[وَاَنۡذِرۡ بِهِ الَّذِيۡنَ يَخَافُوۡنَ اَنۡ يُّحۡشَرُوۡۤا اِلٰى رَبِّهِمۡ‌ لَـيۡسَ لَهُمۡ مِّنۡ دُوۡنِهٖ وَلِىٌّ وَّلَا شَفِيۡعٌ لَّعَلَّهُمۡ يَتَّقُوۡنَ‏]

“Rablerine haşrolunacaklarından korkanları bu Kur’an’la uyar. Allah dışında kendileri için bir yardımcı ve bir şefaatçi yoktur. Umulur ki (O’nun azabından) sakınırlar.”[Enam Suresi 51]

İmandan sonra yaptıkları salih ameller Allah yanında kurtarıcı olacaktır.

Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمْ الظَّالِمُونَ]

“Ey iman edenler! İçinde alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı bir gün (kıyamet günü) gelmeden önce; size verdiğimiz rızıktan (Allah uğrunda) harcayın. Kâfirler ise zalimlerin ta kendileridir.”[Bakara Suresi 254]

Müminler Allah uğrunda harcamaktan geri kalmaktan sakınsınlar. Bunu dünyada yapmazlarsa ahirette harcamak için mal bulamayacaklar, zira kazanmak için alışveriş yoktur, yardım edecek dost yoktur ve şefaatçi bulamazlar. Kâfirlerin durumuna düşerler, oysa kâfirler zalimlerin ta kendileridir, Allah’a kulluk etmekten ve O’nun uğrunda harcamaktan yüz çevirdiler. “Mallarımızla istediğimiz şekilde hareket ederiz, Allah’ın emrettiği şekilde değil.” dediler ve böylece zalim oldular. Müminler bu duruma düşmekten sakındırıldı, yoksa o zaman şefaatçi bulamayacaklar.

Sonraki ayette Allahu Teâlâ şefaatin var olduğu ve ancak onun izniyle şefaatçinin şefaat edeceğini bildirdi. Şöyle buyurdu:

[اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ]

“Allah, O’dur ki; kendisinden başka ilah yoktur. Diridir, hep hayattadır, yarattıklarının üzerinde gözeticidir ve yürütücüdür. O’nu ne uyuklama ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O’nun izni olmadan yanında kim şefaat edebilir? Önlerinde ve arkalarında olanı bilir. Ancak dilediği kadarı hariç hiçbir şey O’nun ilminden bir şey kuşatamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplar. Bunları koruyup gözetmek O’na asla ağır gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür.”[Bakara Suresi 255]

Mülk sahibi Allah olduğu için şefaat yapmak isteyenler ancak O’nun izniyle yapabilirler. Şefaati O kabul eder. Şefaat ne içindir? İnsan Rabbi yanında cezadan kurtulmak için aracı arar. Allahu Teâlâ, içerik olarak bu ayette “İstediğim kimseye ceza veririm.” Diyor ama bunu burada açık şekilde söylemiyor. Fakat direk şefaatten söz etti. Kendisinin ne kadar rahmet sahibi olduğunu gösteriyor. Burada şefaatçilerin var olduğunu da açıklıyor. Bunu şu ayette pekiştirmektedir:

[يَوۡمَٮِٕذٍ لَّا تَنۡفَعُ الشَّفَاعَةُ اِلَّا مَنۡ اَذِنَ لَـهُ الرَّحۡمٰنُ وَرَضِىَ لَـهٗ قَوۡلًا‏]

“O gün, kıyamet günü, Rahman’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimselerden başkasının şefaati bir fayda getirmez.”[Taha Suresi 109]

Şefaat etmek için belli kişilere izin vereceğini beyan etmiştir. Ama bunlar razı olduğu kişilerdir.

Şöyle de buyurdu:

[وَكَمۡ مِّنۡ مَّلَكٍ فِى السَّمٰوٰتِ لَا تُغۡنِىۡ شَفَاعَتُهُمۡ شَيۡــًٔــا اِلَّا مِنۡۢ بَعۡدِ اَنۡ يَّاۡذَنَ اللّٰهُ لِمَنۡ يَّشَآءُ وَيَرۡضٰى‏]

“Göklerde ne kadar melek varsa onların şefaati hiç yaramaz, ancak Allah istediğinde ve razı olduğuna izin verirse olur.”[Necm Suresi 26]

Allahu Teâlâ, meleklerin değeri ne kadar yüksek olursa olsun kendisi izin vermezse ve razı olduğu kişiler için olmadıkça şefaatin geçerli olmadığını pekiştiriyor.

Bu ayetlerde, meleklerin şefaatçi olacaklarına dair kanıt geçmektedir.

[اِنَّ الَّذِيۡنَ قَالُوۡا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسۡتَقَامُوۡا تَتَنَزَّلُ عَلَيۡهِمُ الۡمَلٰٓٮِٕكَةُ اَلَّا تَخَافُوۡا وَلَا تَحۡزَنُوۡا وَاَبۡشِرُوۡا بِالۡجَـنَّةِ الَّتِىۡ كُنۡتُمۡ تُوۡعَدُوۡنَ‏ نَحۡنُ اَوۡلِيٰٓـؤُکُمۡ فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا وَفِى الۡاٰخِرَةِ ۚ وَلَـكُمۡ فِيۡهَا مَا تَشۡتَهِىۡۤ اَنۡفُسُكُمۡ وَلَـكُمۡ فِيۡهَا مَا تَدَّعُوۡنَ ؕ‏]

“Rabbimiz Allah’tır dedikten sonra dosdoğru istikamette (Allah’ın yolunda) gidenlere melekler iner. Müminlere korkmayın ve üzülmeyin, vaat edildiğiniz cennetle de müjdelenin, derler. Biz hem dünyada hem ahirette sizin veliniz (dost ve yardımcılarınızız).”[Fussilet Suresi 30-31]

Melekler dünyada müminlere yardım edecekleri gibi ahirette de yardım edecekler. Dünyada savaşlarda kâfirlerin kalplerine korku sokarak ve müminlerin kalplerine sebat vererek yardım ederler. Ahirette ise azaptan onları kurtarmak için Allah’a başvuracaklar. İşte şefaat budur.

Hadis-i şeriflerde Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem ’in şefaatçi olacağına dair ispatlar vardır. Bu hadislerin toplamı mütevatirdir. Bu nedenle, Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ’in şefaatçi olacağına dair konu akide konusu olur. Çünkü mütevatir hadislerde geçmektedir. Resullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: 

[آتِي تَحْتَ الْعَرْشِ فَأَخِرُّ سَاجِدًا فَيَدَعُنِي مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِي ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ رَأْسَكَ وَقُلْ تُسْمَعْ واشفَع تُشَفَّعْ قَالَ فَيَحِدُّ لِي حَدًّا فَأُدْخِلُهُمُ الْجَنَّة]

“Arşın altına geleceğim ve secdeye kapanacağım. Ben, Allah Teâlâ’nın dilediği kadar secdede kaldıktan sonra, bana: Kaldır başını, söyle, dinleneceksin, şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecek, denilecek ve bana (affedilecek Müslümanlardan) bir sınır belirlenecek de onları cennete girdireceğim.”[Buhari]

Burada Allah affedeceği kimseleri Resulüne gösteriyor.

Şehitler gibi diğer müminlerin şefaatleri mütevatir hadislerde geçmedi. Sahih olan haber-i ahad hadislerde geçtiği için o hadisleri kabul ederiz ve tasdik ederiz. Fakat inanç veya akide hâline getirmeyiz. Zira akidenin delili ya ayet ya da mütevatir hadistir. Hem de delalet veya içerdiği mana kesin olmalıdır. Eğer delalet veya mana kesin değilse akideden sayılmaz. Sahih olan haber-i ahad hadisler ise sırf tasdik ve kabul edilir. Tekzip edilemez ve yalanlanamaz. Sahih olan haber-i ahadı yalanlamak günahtır. Mütevatir hadisi yalanlamak küfürdür.

Şu var ki şefaat ancak günah işleyen Müslümanlar için olur. Kâfirler veya müşrikler için hiç geçerli olmaz ve kabul edilmez. Allah’ın, kâfirleri ve müşrikleri asla affetmeyeceği birçok ayette kesin ifadeli, delaletli ve manalı ayetlerde beyan edilmiştir. Ama müminleri affedeceğine dair de kesin deliller vardır. Ama onları affetmek için kendi beyanına göre Resulü’nü aracı kılmıştır. Resulü’nün değerini vurgulamak üzere bunu açıkladı.

Buna rağmen mümin bu şefaatle aldanmasın, belli zamana kadar azapta kalabilir, ondan sonra kurtulur. Fakat kim bu azaba dayanabilir? İnsan dünyada ufak bir azaba bile tahammül edemiyor! Nitekim dünyada işlediği günahlardan dolayı başına musibet üstüne musibet gelir, feryat etmeye başlar. Bu nedenle Müslüman Allah’ın affı veya Resulü’nün şefaatiyle aldanmasın, Allah’ı razı etmeye ve O’nun emrine muhalefet etmemek için hep çalışsın ki Allah’ın affına ve Resulü’nün şefaatine nail olsun.

Esad Mansur