-46 –
Bu ayetlerde şu konularla ilgili hakikatleri açıklıyoruz ve aşağıdaki sorulara cevap veriyoruz:
- Yetim kız ve kadınların hakları
- Küçük ve zayıf çocukların hakları
- Kadının kocasının serkeşliğine karşı tutumu
- Başka kadınla evlenmesine karşı durmaması
- Erkek ve kadınıın sulh ve durumu düzeltmeleri
- Erkeğin hanımları arasında adaleti sağlaması
- Kadının askıda kalmış gibi bırakılması
- Birbirlerinden ayrılmasında tutumları
Yetim erkek ve kız hakları nedir? Kadın kocasının serkeşliği ve kendisinden yüz çevirmesi halinde ne yapmalıdır? Çözümleri nedir? Birkaç kadınla evlenmek midir? Erkek ve kadın aralarını nasıl düzeltirler? Erkek nasıl hanımları arasında adaleti gerçekleştirebilir? Erkek karısını askıda kalmış gibi bırakabilir mi? Ondan kaç ay ayrı kalabilir? Anlaşamazlarsa, birbirlerinden ayrılırlarsa nasıl hareket edecekler?
وَيَسۡتَفۡتُوۡنَكَ فِى النِّسَآءِ ؕ قُلِ اللّٰهُ يُفۡتِيۡكُمۡ فِيۡهِنَّ ۙ وَمَا يُتۡلٰى عَلَيۡكُمۡ فِى الۡكِتٰبِ فِىۡ يَتٰمَى النِّسَآءِ الّٰتِىۡ لَا تُؤۡتُوۡنَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرۡغَبُوۡنَ اَنۡ تَـنۡكِحُوۡهُنَّ وَالۡمُسۡتَضۡعَفِيۡنَ مِنَ الۡوِلۡدَانِ ۙ وَاَنۡ تَقُوۡمُوۡا لِلۡيَتٰمٰى بِالۡقِسۡطِ ؕ وَمَا تَفۡعَلُوۡا مِنۡ خَيۡرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِهٖ عَلِيۡمًا ﴿۱۲۷﴾ وَاِنِ امۡرَاَةٌ خَافَتۡ مِنۡۢ بَعۡلِهَا نُشُوۡزًا اَوۡ اِعۡرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيۡهِمَاۤ اَنۡ يُّصۡلِحَا بَيۡنَهُمَا صُلۡحًا ؕ وَالصُّلۡحُ خَيۡرٌ ؕ وَاُحۡضِرَتِ الۡاَنۡفُسُ الشُّحَّ ؕ وَاِنۡ تُحۡسِنُوۡا وَتَتَّقُوۡا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعۡمَلُوۡنَ خَبِيۡرًا ﴿۱۲۸﴾ وَلَنۡ تَسۡتَطِيۡعُوۡۤا اَنۡ تَعۡدِلُوۡا بَيۡنَ النِّسَآءِ وَلَوۡ حَرَصۡتُمۡ فَلَا تَمِيۡلُوۡا كُلَّ الۡمَيۡلِ فَتَذَرُوۡهَا كَالۡمُعَلَّقَةِ ؕ وَاِنۡ تُصۡلِحُوۡا وَتَتَّقُوۡا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوۡرًا رَّحِيۡمًا ﴿۱۲۹﴾ وَاِنۡ يَّتَفَرَّقَا يُغۡنِ اللّٰهُ كُلًّا مِّنۡ سَعَتِهٖ ؕ وَكَانَ اللّٰهُ وَاسِعًا حَكِيۡمًا ﴿۱۳۰﴾
“ Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Onlar hakkında Allah fetvayı veriyor. Kitapta, kendilerine verilmesi farz kılınan vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zayıf halinde olan oğlanlara ve yetimlere adil davranmanıza dair size okunmakta olan ayetlerinde bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir (127)
Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında bir sakınca yoktur. Sulh yapmak daha hayırlıdır. Nefisler bencilliğe ve cimriliğe meyillidir. Eğer iyilik yapıp Allah’tan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olur. (128)
Ne kadar hırs ve özen gösterseniz de kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez. Öyleyse (zevcelerinizden birisine) tam şekilde meyledip de diğerini askıda kalmış gibi bırakmayın. Eğer ıslah edip, Allah’tan korkarsanız şüphesiz ki Allah mağfiret ve rahmet sahibidir (129)
Eğer birbirlerinden ayrılırlarsa, Allah onların her birini geniş lütfuyla muhtaç bırakmaz. Allah’ın lütfu geniştir, hikmeti pek büyüktür (130)
Müslümanlar, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’e kadınlara ait olan haklarının ne olduğunu öğrenmek istiyorlar. Fetva bir şeri mesele hakkında cevap vermektir. Allah Resulünün Müslümanlara, onlar hakkında Allah fetvayı veriyor demesini talep etti: “ De ki: Onlar hakkında Allah fetvayı veriyor”: Bunun manası Allah şeri hükmü bildiriyor demektir.
Cahiliyedeki gibi bazı adamlar yetim kızlardan sorumlu olunca onun hakkını yiyordu. Bu yetim kızlara zulmedip eziyorlardı ve mallarını kendilerine vermiyorlardı, daha doğrusu malın hepsini veya bir kısmını haksızca yiyorlardı. Malından faydalanmak için kızın evlenmesini engelliyorlardı veya geciktiriyorlardı. Eğer evlenirse sorumluluğu biter ve malıyla beraber gidip, ayrılır. Eğer malı çoksa ve güzelse kendisi onunla evlenmeye kalkışır ve ona mehir de vermezdi.. Bu nedenle ayette: “kendilerine verilmesi farz kılınan vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlar” diye geçti. Hem yetim ve aynı anda onunla evlenmek isterken, onun hakkı olan mehiri vermek istemiyor. Zira mehir kadının hakkıdır. İsteyince ona vermek farzdır. Nitekim Allah şöyle buyurdu:
وَاٰ تُوا النِّسَآءَ صَدُقٰتِهِنَّ نِحۡلَةً ؕ فَاِنۡ طِبۡنَ لَـكُمۡ عَنۡ شَىۡءٍ مِّنۡهُ نَفۡسًا فَكُلُوۡهُ هَنِيۡٓــًٔـا مَّرِیۡٓـــٴًﺎ
“Kadınlara mehirlerini bir karşılık olmaksızın seve seve verin. Eğer kendi gönül rızasıyla mehrin bir kısmını size vermek istiyorlarsa onu afiyetle yiyin” (Nisa 4)
Yetiştirdiği veya baktığı yetim kızın malı varsa ve güzelse onunla evlenmeye kalkışıyor, hem malını yemek istiyor hem de mehir vermek istemiyor! Allah; yetim kızlar da yetim olmayan kızlar gibi onlara haklarını, mehirlerini verin diyor. Bu onların hakkıdır. Allah bunu erkekler üzerine farz kıldı. Eğer kadın almak istemiyorsa almayabilir, nikâh geçerlidir. Kocasına veya babasına verebilir. Ayette açıktır ama kocası veya babası ondan zorla alamazlar. Alırlarsa zalim olurlar ve haksızca malı yemiş olurlar. Ama kendi gönül rızasıyla mehrin bir kısmını babasına veya kocasına vermek istiyorsa onu afiyetle yesin. Bu ayetin yaptığımız tefsirine dönebilirsiniz.
Ayrıca Allah mirasta kadınların haklarının var olduğunu da açıkladı. Şöyle buyurdu:
لِلرِّجَالِ نَصِيۡبٌ مِّمَّا تَرَكَ الۡوَالِدٰنِ وَالۡاَقۡرَبُوۡنَ وَلِلنِّسَآءِ نَصِيۡبٌ مِّمَّا تَرَكَ الۡوَالِدٰنِ وَالۡاَقۡرَبُوۡنَ مِمَّا قَلَّ مِنۡهُ اَوۡ كَثُرَ ؕ نَصِيۡبًا مَّفۡرُوۡضًا ﴿۷﴾
“Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Gerek azından, gerek çoğundan belli bir hisse ayrılmıştır. (Nisa 7)
Yetim kızların da hakları vardı.
اِنَّ الَّذِيۡنَ يَاۡكُلُوۡنَ اَمۡوَالَ الۡيَتٰمٰى ظُلۡمًا اِنَّمَا يَاۡكُلُوۡنَ فِىۡ بُطُوۡنِهِمۡ نَارًا ؕ وَسَيَـصۡلَوۡنَ سَعِيۡرًا ﴿۱۰﴾
“Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir” (Nisa 10)
Allah Nisa suresi 127. Ayette daha önce, Nisa suresinin ilk ayetlerinde gösterdiğimiz, kadınlara ait olan hakların yetim kızlara da uyduğunu açıklamak istedi. Yetim ile yetim olmayan kızlar arasında fark yoktur. Mehirlerini, mirastan haklarını ve nafakalarını onlara tam verin.
Ayrıca zavallı erkek çocuklara haklarını verin. Zira cahiliyede küçük olan erkek çocuklar, ufak oldukları için mirastan mahrum kılınıyordu. Ayette “ zayıf halinde olan oğlanlar” olarak geçti. Yine yetim erkek çocukları mirastan mahrum kılınıyordu. Allah yetim veya ufak çocukların mirastan haklarının var olduğunu bu ayetlerde pekiştiriyor. Yine bakım hakları da vardır, onlara bu hakkı vermek te farzdır.
Cahiliyede sadece erkeklere miras veriliyordu, kadınlar mirastan mahrum kılınıyordu. Zira kadınlara değer verilmiyordu. İslam gelince cahiliyeyi silip, kadınların da erkekler gibi haklarının var olduğunu göstererek bunu duyurdu.
Ayrıca büyük erkekler bütün mirası alıyorlardı ve küçük erkeklere bir şey bırakmıyordu. Bazı Müslümanlar böyle davranmak isteyince bu ayetler nazil oldu. Bütün mirasçı erkekler ve kadınların, mirası az olsun çok olsun ondan haklarının var olduğunu gösterdi. Ondan sonra herkesin payının ne kadar olduğunu açıklayan ayetler geldi.
Müslümanlar Resulullah’a bu meseleleri sorunca; Allah ben size cevap vereyim dedi ve direk cevap vermek istedi. Çünkü bu mesele önemlidir ve Müslümanlar arasında tartışıldı. Cahiliyede insanlar belli şeylere alışkındı ve onları bunlardan koparmak kolay bir şey değildi. Allah direk müdahale edip, herkese hakkını vermenin gerekliliği ve farziyetini ilan eder. Size daha önce Nisa suresinin ilk ayetlerinde açıkladığım gibi haklarını verin. Yine küçük ile büyük, yetim ile yetim olmayan, kız ile erkek arasında hiç fark yoktur.
Bazen belli meselelerde, bazı Müslümanlar Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sözünü sanki normal bir tavsiye gibi telakki ediyorlardı. Hemen Allah onları uyardı. Resulün emri Allah’ın emri gibidir çünkü bu emir Allah’tan ayet dışında bir vahiyle geldi.
Misal olarak Cahş’ın kızı Zeynep, Harise oğlu Zeyd’le evlenmeye dair Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emrini reddetti. Kardeşi olan Cahş’ın oğlu Abdullah da bu evliliğin yapılmasını reddetti. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emrinin, Kur’an dışında Allah’tan bir emir olduğunu bilmiyorlardı. O’nun emrini sadece bir tavsiye olarak anladılar. Fakat şu ayet nazil olunca, Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emrinin, Allah’tan geldiğini anladılar.
وَمَا كَانَ لِمُؤۡمِنٍ وَّلَا مُؤۡمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُوۡلُهٗۤ اَمۡرًا اَنۡ يَّكُوۡنَ لَهُمُ الۡخِيَرَةُ مِنۡ اَمۡرِهِمۡ ؕ وَمَنۡ يَّعۡصِ اللّٰهَ وَرَسُوۡلَهٗ فَقَدۡ ضَلَّ ضَلٰلًا مُّبِيۡنًا
“Allah ve Resulü bir konu hakkında hüküm verince, inanmış bir erkek ve kadının kendiliklerinden seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”[Ahzab Suresi 36]
Bu da Sünnet’in Allah’tan bir vahiy olduğuna dair bir delildir. Rasul’e itaat etmek Allah’a itaat etmek gibidir. Rasule isyan etmek, Allah’a isyan etmek gibidir. Kuran’da veya Sünnet’te geçen hükümlere uymak farzdır, isyan etmek sapıklıktır. Kim Kuran ve Sünneti inkâr ederse apaçık dalalete ve küfre düşmüş olur.
Müslümanlar bir işte Rasulullahla birlikte oldukları zaman, onun yanından izni olmadan ayrılmayı normal görürlerdi. Fakat Allah bu hareketin doğru olmadığını bildirip ancak onun izniyle ayrılmalarını istedi. Çünkü bazıları Resul’ün emir veya iznini önemsemiyorlardı. Allah Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emrine muhalefet etmekten de sakındırdı. O’na muhalefet edenleri pek acılı bir azapla tehdit etti. Şöyle buyurdu:
فَلۡيَحۡذَرِ الَّذِيۡنَ يُخَالِفُوۡنَ عَنۡ اَمۡرِهٖۤ اَنۡ تُصِيۡبَهُمۡ فِتۡنَةٌ اَوۡ يُصِيۡبَهُمۡ عَذَابٌ اَلِيۡمٌ
“Bu sebeple, O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” [Nur Suresi 63]
Allah Subhanehû ve Teâlâ başka bir ayette, kendi emrinden ve Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in emrinden yüz çevirenlerin münafık olduklarını bildirdi. Şöyle buyurdu:
وَاِذَا قِيۡلَ لَهُمۡ تَعَالَوۡا اِلٰى مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُوۡلِ رَاَيۡتَ الۡمُنٰفِقِيۡنَ يَصُدُّوۡنَ عَنۡكَ صُدُوۡدًا
“Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kitab’a) ve Resul’e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.”[Nisa Suresi 61]
Ayetin sonunda “Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir” buyurdu. Bunun manası; hakları verdiğiniz zaman hayır işlemiş olursunuz, Allah onu bilir ve size onun karşılığını verir. Çünkü Müslüman Allah’ın emrine uyarak herkese hakkını verirse hayır işlemiş olur, sevabı alır. Ayrıca Müslüman başka hususlarda da Allah’ın emrine, şeri hükümlere uyarsa sevap alır. Resul’ün emri Allah’ın bir emridir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤۡمِنُوۡنَ حَتّٰى يُحَكِّمُوۡكَ فِيۡمَا شَجَرَ بَيۡنَهُمۡ ثُمَّ لَا يَجِدُوۡا فِىۡۤ اَنۡفُسِهِمۡ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيۡتَ وَيُسَلِّمُوۡا تَسۡلِيۡمًا
“Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa Suresi 65]
Zira Rasulullah, ayetlerde geçen genel hükümlere tahsis, mutlak hükümlere kayıt ve mücmel hükümlere beyan, detayları getirir. Yine yeni hüküm de gösterir. Hepsi Allah’ın vahyidir.
“Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında bir sakınca yoktur. Sulh yapmak daha hayırlıdır. Nefisler bencilliğe ve cimriliğe meyillidir. Eğer iyilik yapıp Allahtan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olur”
Kadın, kocasının kendisine karşı serkeşlik göstermeye, kendisinden yüz çevirmeye ve daha önce harcadığı gibi ona harcamamaya başlaması halinde kendisini istemediği anlaşılır. Ya onun yaşlılığından, ya da cazibeliliği olmadığı veya bir nedenle sevgisi azaldığı veyahut kocasına saygı ve sevgi göstermeyerek kaba davranışlarından olabilir.
Bu durumu düzeltip kocasıyla sulh yapmaya, barışmaya çalışmalıdır: Bazı maddi istekleri azaltmaya, kendini ona beğendirmeye, cazibeliği artırmaya, davranışlarını düzeltmeye çalışmalıdır. Eğer kocası başka kadınlarla evli ise bazı gecelerden hakkını feragat edebilir. Zira bu sulh veya bu düzeltme boşanmaktan daha hayırlıdır. Zira ayette “Sulh yapmak daha hayırlıdır” dedi. Kadının kendi halini düzelterek, evliliğin devamı daha hayırlıdır.
Bazen kadın hasta veya kısır olur, bazen erkek fazla çocuk istiyor fakat kadın fazla çocuk istemiyor veya yapamıyor. Bu durumlarda da problem çıkar ve erkek karısından yüz çevirir. Bu durumu düzeltmek için ya kendisi kocasına itaat edip çocuk yapmalıdır, kısırsa veya kronik hastalığı varsa kocasının başka kadınlarla evlenmesi karşısında durmamalıdır. Bu şekilde sulh yapmış, durumu düzeltmiş olur.
Normal olarak kadın belli yaştan sonra cazibeliği ve cima isteği de azalır veya çok yaşlanırsa tamamen yok olur. Bu durumda kocası ondan yüz çevirir. Kendisinden başka bir kadınla evlenmek istiyorsa onun karşısında durmamalıdır, yoksa ilişkileri hep gergin olacaktır veya boşanmaya kadar gidecektir. Zira erkek yaşlansa da kadın gibi değildir, cimaya ihtiyacı kalır.
Bu durumlarda kâfir veya fasık erkekler zinaya yönelirler. Onların karıları bildikleri halde susarlar, kendileri için önemli olan başka kadınla evlenmemesidir! Genellikle batı kültüründen ve hadaretinden etkilenmiş olanlar bu durumdadırlar; kocasının başka kadınla evlenmesini kabul etmez, ama zina yapmasını kabul eder! Zira batıda bu durum pek yaygındır, sadece kokuşmuş hayatlarının ortaya çıkmasını istemezler, sanki aileleri mutlu imiş gibi göstermek isterler! Oysa hiç mutlulukları yoktur, hepsi yapay hareket ve yapay gülümsemedir. Bu nedenle batıda batılı çoğu insan dost hayatı yaşıyorlar, istedikleri zaman birbirlerini terk edip başkalarını aramaya başlarlar. Aynı anda kadına bakmak istemezler, evlenip boşanmak çok masraflıdır, açık şekilde bunu söylüyorlar.
Ayrıca, dünyaya hürriyetçi demokratik laik sistem hâkim olduğu için bu problemler arttı. Sokaklarda ve her yerde kadınlar açık seçik gezer, süslerini dışa yansıtır, televizyon, medya, internet gibi araçlarla kadını soyarlar, müstehcen resim, film ve dizileri gösterirler, erkek kadın karışımı; okullarda, dairelerde ve her yerdedir. Bu şekilde ahlaksızlık, fesat, aile bozukluğu yayılır, karı koca kavgası ve boşanma oranı çok artar.
İslam toplumunda böyle şeyler olmadığı, evlilikten amaç nesli devam ettirmek ve erkek ve kadını bir yuvada toplayıp aralarında dayanışma ve yardımlaşma olduğu anlaşıldığı zaman fazla sorun çıkmaz. Buna rağmen biyolojik olarak erkek ile kadın arasında fark vardır.
Erkeği ve kadını yaratan, içlerine içgüdüleri yerleştiren ve durumlarını iyi bilen Allah, erkeğin dört kadına kadar evlenmesine müsaade ederek bir çözüm göstermiştir. Şöyle buyurmuştur:
فَانْكِحُوۡا مَا طَابَ لَـكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ مَثۡنٰى وَثُلٰثَ وَرُبٰعَ ۚ
“Hoşunuza giden ikişer, üçer ve dörder kadınlarla evlenin” (Nisa 3)
Bu surenin başlangıcında, bu ayette yaptığımız tefsire dönüp detayları öğrenebilirsiniz.
Nisa suresi 129. ayette buna işaret vardır; “Ne kadar hırs ve özen gösterseniz, kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez”. Bunun manası bir kaç kadınla evlilik vardır.
Böyle sulh, barışma veya düzeltme, boşanmaktan daha hayırlıdır. Ama nefis bencil ve cimridir. Ayette “Nefisler bencilliğe ve cimriliğe meyillidir” diyegeçti. Kadın kıskançtır, başkasını istemez, kocasının başka kadınla evlenmesini istemez, başka kadına harcamasını da istemez ve sadece kendisine harcamasını ister.
İnsanın bencilliğe ve cimriliğe meyilli olmasının manası bu kabiliyete sahiptir demektir. Fakat imanla ve fikirle kendini tedavi edip bencil ve cimri olmayabilir. Ancak Allah’tan korkup iyilik yaparsa, yukarıda izah ettiğimiz gibi durumu düzeltirse, bencillik ve cimrilikten kurtulur. Takva veya Allah’ın korkusu, iyilik yapmaya davet eder. Kadın Allah’tan korkup kocasına karşı anlayışlı olmalıdır, bencil olmamalıdır. Kendisi yaşlıdır veya hastadır veyahut kısırdır veyahut ta cazibesiz vs. Bu durumda kocasının başka kadınla evlenmesi karşısında durmamalıdır. Genç ise kocasına karşı cazibeliği arttırmak üzerinde durmalıdır, kendini ihmal etmemelidir, kendine bakmalıdır, onun isteğini yerine getirmelidir. Kocasını sevindirmeye çalışmalıdır; bakımlılıkla, güzel davranmakla ve ahlakını düzeltmekle kendini ona sevdirmeye çalışmalıdır. Bu şekilde kocasıyla ilişkisini düzeltip, güzel olarak devam ettirebilir. Zira erkekleri en fazla etkileyen bu konudur.
Resulullah SallAllahu Aleyhi ve SellemŞöyle buyurdu:
ما استفاد المؤمن بعد تقوى الله عز وجل خيرا له من زوجة صالحة إن أمرها أطاعته، وإن نظر إليها سرته، وإن أقسم عليها أبرته، وإن غاب عنها نصحته في نفسه وماله
“Mümin Allah’ın takvasını kazandıktan sonra (dünyadan) kazandığı en faydalı şey saliha kadından başkası değildir. Bu kadına emir verirse kendisine itaat eder, ona bakarsa kendisini sevindirir, yemin ettirirse doğru söyler, gıyabında onun ırzını ve malını korur.” [İbni Mace]
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
” إذا باتت المرأة هاجرة فراش زوجها لعنتها الملائكة حتى ترجع” (البخاري ومسلم)
“Kadın (kasıtlı olarak) kocasının firaşından (kocasıyla ilişkiyi reddederse) uzak durursa dönünceye kadar melekler ona lanet eder” (Buhari ve Müslim).
Kadın kocasıyla cima yapmayı reddedip kocasından uzak durursa, hep günah işler ve dönünceye kadar günah içinde kalır.
Ayrıca kadın kocasıyla cima yaptığı zaman nafile namaz, oruç ve sadaka gibi sevap kazandığını anlarsa durum farklı olur.
İnsan şehvetini yalnız evlilik yolu ile tatmin etmelidir. Bu halde sevabı vardır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
” وفي بُضع أحدكم صدقة. قالوا يا رسول الله! أيأتي أحدنا شهوته ويكون له أجر؟! قال: أريتم لو وضعها في حرام أكان عليه وزر؟ فكذلك إذا وضعها في الحلال كان له أجر” (مسلم)
“ Biriniz karısıyla cima yapınca sadaka vermiş (sevap kazanmış) olur. Dediler ki; Ya Resulullah! Birimiz şehvetini giderirken sevap mı alır? Dedi ki; biriniz haram yolla giderirse günah üstlenmez mi? İşte helal yolla onu giderirse sevap elde eder” (Müslim)
Fazla çocuk yapmak sünnettir, bunun büyük sevabının var olduğunu anlarsa farklıdır.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
” تَناكحوا تناسلوا أباهي بكم الأمم يوم القيامة” (أحمد، ابن حبان، الشافعي)
“Evlenin ve çoğalın, kıyamet gününde sizinle övüneceğim.” (Ahmed bin Hanbel, İbn-i Habban, Şafii)
Salih çocuklar çoğaldıkça anne babaya duaları ve iyilikleri çoğalır, İslam için hayır iş yaptıkça çocukların sevaplarını alır ama çocukların sevapları eksilmez.
“Eğer iyilik yapıp Allah’tan korkarsanız, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdar olur”
Bu ayetteki hitap erkeklere de yöneliktir. Allah’tan korkup eşlerine iyilik yapmalılar. Allah’ın emrettiği şekilde onlara karşı davranmalılar. Onlara saygı göstersinler, değer versinler, eziyet çektirmesinler, durumlarını değerlendirerek anlayışlı ve sabırlı olsunlar. Eğer onlardan nefret ederlerse boşamasınlar, belki onların hayrı kendilerine dokunur.
Allah şöyle buyurdu:
وَعَاشِرُوۡهُنَّ بِالۡمَعۡرُوۡفِ ۚ فَاِنۡ كَرِهۡتُمُوۡهُنَّ فَعَسٰۤى اَنۡ تَكۡرَهُوۡا شَيۡــًٔـا وَّيَجۡعَلَ اللّٰهُ فِيۡهِ خَيۡرًا كَثِيۡرًا ﴿۱۹﴾
“Onlarla (kadınlarınızla) marufla (tanındığı gibi) güzellikle geçinin. Eğer onlardan nefret ederseniz; umulur ki nefret ettiğiniz şeyde Allah birçok hayır takdir eder” (Nisa 19)
Daha önce bu ayetin tefsirinde dediğimiz gibi, erkek karısından nefret ederse onu boşamaya kalkışmasın, belki bu kadın kendisi için pek hayırlıdır. Olabilir ki ondan salih evlat gelebilir. Olabilir ki bir gün başına büyük bir musibet gelir, karısı kendi yanında durur ve kendisinin tek yardımcısı olabilir. Belki bir sakatlık veya ağır hastalığa uğrar, karısı onun yanında durur ve ona yardım eder. Belki yaptığı işlerden dolayı karısı için vakit bulamıyor, buna rağmen karısı ona karşı sabreder ve ona hizmet eder. Böylece hikmet sahibi ve geleceği bilen Allah’ın dediği gibi erkek o kadından çok hayır bulur.
Erkek olsun kadın olsun, Müslüman Allah’tan korkup emrine uyarsa, birbirlerine karşı Allah’ın emirlerini uygularlarsa, kendileri için pek hayırlıdır. Allah onu bilip karşılığını verir. Birbirlerinden memnun olup mutlu olurlar, ahirette cennette beraber olurlar.
“Sevda bin Zima Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in
eşlerinden biri idi. Kadın yaşlanınca, kendisini boşamaktan korktu, O’nun eşi kalmasını istedi. Bu nedenle kendi gecesini Aişe’ye verdi” (Buhari, Tirmizi, Ebu Davud).
Böylece cennette onunla beraber, diğer eşleri gibi pek güzel ve genç olacaktır.
Ayrıca Allah (c.c) mümin erkeklere direk hitap ederek; eşlerine karşı güzel davranmalarını, hoş muamele yapmalarını, güzel giyindirmelerini, temiz olmalarını emretti. Erkek karısından ne bekliyorsa, karısı da ondan aynı şeyi bekliyor. Ayeti kerimede şöyle buyurdu:
وَلَهُنَّ مِثۡلُ الَّذِىۡ عَلَيۡهِنَّ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيۡهِنَّ دَرَجَةٌ
“Erkeklerin kadınları üzerinde ne hakkı varsa kadınlar da kocaları üzerinde aynı hakka sahiptir. Fakat onlar üzerinde erkekler bir dereceye sahiptir”. ( Bakara 228)
Bu derece erkeğin kadından mesuliyetidir ve ona nafaksını sağlamsıdır, aynı anda kadının kocasına itaat etmesidir.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
“خيركم خيركم لأهله وأنا خيركم لأهله”
“En hayırlı olanınız ailesi için hayırlı olandır. Ailesi için en hayırlı olanınız ise benimdir” (Tirmizi, İbni Mace )
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bizim için en güzel örnektir. Hanımlarına karşı güzel muamele yapıyordu; onlarla gülüşüyordu, onları memnun etmeye çalışıyordu, gücü yettiği kadar onların geçimlerini temin edip harcıyordu, onlarla beraber oturup yiyordu ve sohbet ediyordu, aynı yatakta ve aynı battaniyede onlarla yatıyordu, onlar için temizleniyordu, koku sürüyordu, taranıyordu, temiz elbise giyiyordu, dişlerini misvakla fırçalayıp temizliyordu v.s. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ’i güzel örnek edinmek farzdır.
“Ne kadar hırs ve özen gösterseniz, kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez. Öyleyse (zevcelerinizden birisine) tam şekilde meyledip diğerini askıda kalmış gibi bırakmayın. Eğer ıslah edip, Allah’tan korkarsanız şüphesiz ki Allah mağfiret ve rahmet sahibidir” (Nisa 129)
Bu ayet, kadın kocasının serkeşliği ve kendisinden yüz çevirdiğinden endişe ettiğini görürse durumu düzeltmeye, Allah’ın emrini içeren ayetten sonra geldi. İçerik olarak birkaç kadınla evlilik bir çözüm olarak gösterildi. Nitekim yukarıda gösterdiğimiz gibi Allah bunu mubah kıldı. Fakat kadınlar arasında adalet yapılmalıdır. Şöyle buyurdu:
فَانْكِحُوۡا مَا طَابَ لَـكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ مَثۡنٰى وَثُلٰثَ وَرُبٰعَ ۚ فَاِنۡ خِفۡتُمۡ اَلَّا تَعۡدِلُوۡا فَوَاحِدَةً اَوۡ مَا مَلَـكَتۡ اَيۡمَانُكُمۡ ؕ ذٰ لِكَ اَدۡنٰٓى اَلَّا تَعُوۡلُوۡا
“Size hoş gelen kadınlar ile ikişer, üçer ve dörder evlenin. Aralarında adaleti uygulayamayacağınızdan korkarsınız (endişe ederseniz) bir kadınla evlenerek yetinin veya cariyelerle yetinin. İşte, haksızlık etmemeniz için en az bunu yapacaksınız.” (Nisa 3)
Müslüman iki, üç veya dört kadınla aynı anda evlenirse onların arasında adalet yapmalıdır. Adaletten maksat, aralarında nafaka ve ilgilenmede eşitlik uygulanması gerekir. Kalbi sevgide adalet yapmak mümkün değildir, fakat sevmediğini veya az sevdiğini göstermesi caiz değildir, aynı ilgiyi göstermelidir. Hz. Ayşe (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem nafaka ve ilgi gösterme hususunda hanımları arasında adalet yaparken şöyle diyordu:
” اللهم هذا قسمي فيما أملك، فلا تلمني فيما لا أملك”
“Allah’ım malik olduğum güç budur, ama senin malik olup benim malik olamadığım güçten (sevgiyi kastediyor) dolayı beni hesaba çekme” (Tirmizi, Nesai, Ebu Davud, İbni Hanbel, İbni Mace, Darmi)
Allah “kadınlar arasında adalet yapmaya asla gücünüz yetmez” derken sanki evet sevgi hususunda adalet yapamazsınız deyip, yarattığı insanın durumunu onaylanıyor. “Öyleyse (zevcelerinizden birisine) tam şekilde meyledip diğerini askıda kalmış gibi bırakmayın” diyeemreder. Birini çok severken diğerini sevgiden mahrum etmeyin. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Aişe’yi çok seviyordu, fakat diğer hanımlarını sevgiden mahrum kılmadı, her hanıma bir gece ayırdı, aynı ilgi ve merhameti gösterdi. Kalbi daha fazla Aişe’ye meyilli iken yaşlı olsun olmasın diğerlerini ihmal etmedi, askıda kalmış gibi bırakmadı.
Adam tek kadınla evli olsa da onu ihmal edemez, onu askıda kalmış gibi bırakmaz, ya normal evli erkek kadın ilişkisi kurar ya da onu boşasın. Hep ceza olarak askıda kalmış gibi bırakmak caiz değildir. Daha önce tefsir ettiğimiz Nisa suresi 34. Ayette: Kadın serkeşlik gösterip kocasına itaat etmezse, adam onunla konuşup düzeltmeye çalışır, dinlemese belli bir müddete kadar yataktan ayrılır.
Daha önce tefsir ettiğimiz Bakara suresi 226-227 Ayetlerde adam karısıyla ilişki kurmamaya yemin edenlere, ilişkiye nokta koyanlara en fazla 4 ay müddet vardır, daha fazla kadını böyle askıda kalmış gibi bırakamaz: ya kadınla normal ilişki kurar ya da onu boşar. Bundan anlaşılan husus, adam karısına 4 aydan fazla ceza veremez.
“Eğer ıslah edip, Allah’tan korkarsanız şüphesiz ki Allah mağfiret ve rahmet sahibidir”
Eğer Allahtan korkarak, O’nun emrine uyarak ve nehyinden vazgeçerek durumu düzeltip, karısıyla normal ilişki kurarsa: Allah ikisini de affeder, üzerlerine rahmetini indirip, onlara hoş ve mutlu hayatlar hazırlar. Allah şöyle buyurdu:
مَنۡ عَمِلَ صَالِحًـا مِّنۡ ذَكَرٍ اَوۡ اُنۡثٰى وَهُوَ مُؤۡمِنٌ فَلَـنُحۡيِيَنَّهٗ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَـنَجۡزِيَـنَّهُمۡ اَجۡرَهُمۡ بِاَحۡسَنِ مَا كَانُوۡا يَعۡمَلُوۡنَ ﴿۹۷﴾
“ Erkek olsun kadın olsun kim iman sahibi iken salih amel yaparsa, Biz ona hoş bir hayat hazırladık, mutlu yaşatacağız. Ahirette yaptığı güzel amellere karşı muhakkak ki ecirlerini vereceğiz” (Nahl 97)
“Eğer birbirlerinden ayrılırlarsa, Allah onların her birini geniş lütfuyla muhtaç bırakmaz. Allah’ın lütfu geniştir, hikmeti pek büyüktür” (Nisa 130)
Eğer durumları düzeltemezlerse birbirlerinden ayrılıp her kes yoluna gider. Ayrılırken birbirlerine kötülük yapmayıp güzelce ayrılınca, Allah’a dayanıp ta O’ndan yardım isteyince Allah yardım eder. Umulur ki her birine, kendine uygun eşin bulunmasına yardım eder, birbirlerine muhtaç bırakmaz. Fakir ise ona rızık sağlar. Onun lütfu ve rızkı geniştir, kendisine tevekkül edene yetişir, her şeyin zamanı vardır ve zamanı gelince gerçekleşir. Allah bunu takdir etti. Her takdirinde bir hikmet vardır, boşuna hüküm vermez, takdiri yerindedir, bir değeri vardır, bilmediğimiz bir netice vardır. Kendisine tevekkül edene şöyle veya böyle hayırlıdır.
Nitekim Allah şöyle buyurdu:
فَاِذَا بَلَغۡنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمۡسِكُوۡهُنَّ بِمَعۡرُوۡفٍ اَوۡ فَارِقُوۡهُنَّ بِمَعۡرُوۡفٍ وَّاَشۡهِدُوۡا ذَوَىۡ عَدۡلٍ مِّنۡكُمۡ وَاَقِيۡمُوا الشَّهَادَةَ لِلّٰهِ ؕ ذٰلِكُمۡ يُوۡعَظُ بِهٖ مَنۡ كَانَ يُؤۡمِنُ بِاللّٰهِ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِۙوَمَنۡ يَّـتَّـقِ اللّٰهَ يَجۡعَلْ لَّهٗ مَخۡرَجًا ۙ وَّيَرۡزُقۡهُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَحۡتَسِبُ ؕ وَمَنۡ يَّتَوَكَّلۡ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسۡبُهٗ ؕ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمۡرِهٖؕ قَدۡ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَىۡءٍقَدۡرًا
“İddeti, bekleme süresini doldurunca, ya şeri hükümlere marufa göre tutun, ya da ayrılın. Aranızdan iki udul (güvenilir, dürüst, fasık olmayan) şahit tutun. Allah için şahitliği yerine getirin. Bu emir Allah’a ve ahirete inananlara yöneliktir. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona çıkış yolu gösterir, sıkıntıdan çıkarır, ummadığı yerden, beklemediği yerden ona rızık verir. Kim Allaha tevekkül ederse, dayanıp güvenirse Allah ona yeter. Şüphesiz ki Allah kendi emrini, kararını yerine getirecektir. Muhakkak ki Allah her şeyin gerçekleşmesi için bir kader, zaman tayin etmiştir” (Talak 2-3)
Aralarında anlaşarak iyilikle ayrılmazlarsa, İslam Hilafet devletindeki mahkemeye başvururlar. Hâkim şeriata göre herkesin hakkını ve vacibini belirler, verdiği karara herkesin uymasını zorlar. Zira hâkimin kararı bağlayıcıdır.