Soru:

  • Nefis cihadı diye bir şey var mıdır?
  • Bu kavram nasıl ortaya çıkmıştır ve kim ortaya atmıştır?
  • Bu konudaki hadisleri nasıl değerlendirmeliyiz?

Cevap:

1.11.2023 tarihinde şeri manadaki kıtal manasını taşıyan cihatla ilgili soru cevap yayınladık.

Dilde cihat, ceht, çaba sarf etmektir, mücadele etmektir. Şeriatta nefis cihadı ise, nefsi Allaha itaat etmeye zorlamak ve günah işlememek için mücadele etmektir.

Allah şöyle buyurdu:

فَاَمَّا مَنۡ طَغٰىۙ‏ وَاٰثَرَالۡحَيٰوةَ الدُّنۡيَا ۙ‏ فَاِنَّ الۡجَحِيۡمَ هِىَ الۡمَاۡوٰىؕ‏ ﴿۳۹﴾  وَاَمَّا مَنۡ خَافَ مَقَامَ رَبِّهٖ وَنَهَى النَّفۡسَ عَنِ الۡهَوٰىۙ‏ ﴿۴۰﴾  فَاِنَّ الۡجَـنَّةَ هِىَ الۡمَاۡوٰىؕ‏ ﴿۴۱﴾ 

“ Kim haddi (Allah’ın sınırlarını) aşarsa ve dünya hayatını (ahirete) tercih ederse onun geleceği ve barınağı cehennemdir. Kim rabbinin makamından korkarsa ve nefsi heva ve hevesten nehyederse onun geleceği ve barınağı cennettir” (Naziat 37-41)

İnsanın kendi nefsini heva ve hevesten nehyetmesi günah işlememek için nefsiyle cihad etmesi, mücadele etmesidir. Zira nefis insanın iradesi altındadır. İnsan kendi nefsini günah işlemekten alıkoyabilir, Allaha itaat etmeye zorlayabilir.

Allah şöyle buyurdu:

وَنَفۡسٍ وَّمَا سَوّٰٮهَا ﴿۷﴾  فَاَلۡهَمَهَا فُجُوۡرَهَا وَتَقۡوٰٮهَا﴿۸﴾  قَدۡ اَفۡلَحَ مَنۡ زَكّٰٮهَا﴿۹﴾ وَقَدۡ خَابَ مَنۡ دَسّٰٮهَا ؕ‏ ﴿۱۰﴾ 

“ Yarattığı nefse ant olsun, ona facirliği ve takvalılığı ilham etti. Kim nefsini tezkiye ederse felaha kavuşur, kim nefsine ihanet ederse başarısız olur” (Şems 7-10)

Allah bu ayetlerde kendisi nefsi yarattığını gösterirken bu yaratılışın büyük olduğunu göstermeye dikkat çekerek ona ant içer. Gerçek nefis acayip bir şeydir, insan onu hisseder ama görmez. İçgüdüler ve uzvi ihtiyaçlardan oluşur. Allah onda facir, günah işleme kabiliyetini yarattığı gibi takvalı, helali ve iyiliği işleme kabiliyetini de yarattı. İnsan içgüdülerini ve uzvi ihtiyaçlarını helal yolla, Allah’ın emrettiği şekilde veya haram yolla ve nehiylerine uymayarak doyurabilir ve tatmin edebilir.

 Nefsi Allah yarattı aynı anda insanda irade yarattı. İnsan iradesini şöyle veya böyle kullanabilir. Bu nedenle Allah haşa zalim değildir, ona göre ödüllendirir. Kim nefsini tezkiye ederse, temiz tutarsa felaha kavuşur, cenneti kazanır.  Kim nefsine ihanet ederse, Allah’ın yasaklarını aşıp emirlerine uymazsa başarısız olur, cenneti kazanamaz, cehennemlik olur.

Bu nedenle insan kendi nefsini temiz tutmaya mücadele etmelidir. Bu kendi elindedir, iradesi dâhilindedir. Yoksa kayar ve kaybeder. Çünkü nefis günah işlemeye meyillidir.

Allah şöyle buyurdu:

 اِنَّ النَّفۡسَ لَاَمَّارَةٌۢ بِالسُّوۡٓءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّىۡ ؕ

“Şüphesiz ki nefis kötülüğü emreder, ancak Allah’ın rahmetiyle kurtulanlar müstesnadır” (Yusuf 53)

Allah’ın rahmeti onun dinidir, hidayetidir. Hidayetli kimseler ve Allah’ın dinine bağlı olanlar kendi nefislerini kötülükten nehyedebilirler. Bu nedenle Enbiya suresi 107. Ayette Allah Rasulüne hitap ederken seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik diye buyurdu. İnsanlara doğru yolu gösterip onları azaptan kurtarmak için bir vesiledir. İnsan hidayetli olursa Allah’ın dinine inanıp bağlanırsa rahmet edilmiş olur. Allah’ın şefkatine nail olur, azabından kurtulur.

Bu ayetin nüzul sebebi ise; Kralın karısı zina yapmak için Yusuf’u zorlamaya çalıştı. Fakat Yusuf a.s kabul etmedi. Kadın nefsine uydu, kötülük işlemeye çalıştı. Yusuf a.s bu kötülüğü işlememek için nefsiyle cihat etti, Allahtan yardım diledi, bu şekilde Allah’ın rahmetiyle kurtuldu. Allah ona hidayet verdi, günah işlememek için mücadele etti. Kral onu ödüllendirmek isteyince toprak mahsullerinden sorumlu olarak tayin edilmesini istedi. Bu dairede çalışırken babası peygamber Yakup a.s’a ve daha önce İbrahim a.s’a Allah’ın vahyettiği şeriatı uyguladı, küfrü uygulamadı, zina işlememek için hapsi tercih etti, bir kaç sene hapiste yattı, öyleyse nasıl en büyük günah olan küfrü uygular?! Haşa! Bu töhmeti ona yapıştıranlar iftira atarlar, Musa’ya ve Hz. Aişe’ye iftira atanlar gibidir. Yusuf a.s bir günahı işlememek için nefsiyle cihat etti. Küfür sistemi ise her günahı serbest bırakır, zina, eşcinsellik, faiz, kumar, içki vs. serbest bırakır. Bu günahları işleyenlerin vebalini taşır, onlardan kat kat günahkardır ve hepsi beraber toplanıp cehenneme atılır. Bir peygamber bunun için mi gönderilir?!

Nefsini lavm edip muhasebe eden kimseyi Allah övdü. Böyle nefse ant içti. Şöyle buyurdu:

وَلَاۤ اُقۡسِمُ بِالنَّفۡسِ اللَّوَّامَةِؕ‏ ﴿۲﴾ 

“ Kendini lavmeden nefse yemin ederim” (Kıyamet 2)

Lavm etmek: kınamak, hesaba çekmek, pişmanlık duymak manalarına gelir. Günah işlediğinden veya kusur gösterdiğinden dolayı kendi nefsini lavmeden kimsenin değeri yüksektir. Bir daha işlememek için pişmanlık duyar. Bir farzı yerine getirmediği zaman kendi kendini kınar ve telafi etmeye çalışır, o farzı yerine getirir. Al-i İmran suresinde 135. Ayette geçtiği gibi mümin kendi nefsine zulmederek bir günah işlerse Allah’ı hatırlar, O’ndan mağfiret diler, pişmanlık duyar, günah işlemeye ısrarlı kalmaz, tekrar bunu yapmamak için söz verir ve salih amel yapmaya çalışır. 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

“المجاهد من جاهد نفسه في طاعة الله، والمهاجر من هجر ما نهى الله عنه”

“ Mücahit, Allah’ın itaati uğrunda nefsiyle cihad eden kimsedir. Mühacit, Allah’ın nehyettiğinden hicret eden (terk eden) kimsedir” (Tirmizi, İbni Hanbel, İbni Hibban, Nesai)

Allah’ın emirlerine uymaya mücadele eden kimse mücahit, cihad eden sayılır. Zira nefis günah işlemeye meyilli olduğu gibi tembeldir, rahatı sever, çaba sarf etmek istemez, zarar görmeyi istemez, hep menfaati sever, cimridir, bencildir. Bundan kurtulmak için Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve Farzları yerine getirmek için nefisle mücadele etmek gerekir. Silahlı olan savaş, kıtal zor bir şeydir, insan savaşa gitmeyi istemez, ya ölüm ya da yaralanma ya da sakat kalma tehlikesi vardır. Bu nedenle Bakara suresi 216. Ayette Allah “size kıtal, savaş farz kılındı, oysa ondan nefret ediyorsunuz” diye buyurdu. Yine Nisa suresi 77. Ayette imanı zayıf olanlar “Rabbimiz! Niçin bize kıtalı farz kıldın” dediler. Cihad etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve sair farzları eda etmek için nefisle mücadele etmek gerekir. Nisa suresinde 142. Ayette “münafıklar ancak tembel tembel namaza kalkarlar” diye buyurdu. Nefis cimridir, zekât ve sadaka vermek, Allah uğrunda harcamak istemez. Bununla ilgili birçok ayet geldi. Allah fedakârlığı överken bencilliği kötüleyip yasakladı.

Mümin marufu emretmek ve münkeri nehyetmek, zalimlere karşı çıkmak, hak sözü söylemek ve Hilafet devletini kurmak yoluyla İslam hâkimiyetini tesis etmeye mücadele etmek gibi farzları yerine getirmek için nefisle cihad eder, imanını güçlendirmeye çalışır. Zira nefis gevşer ve rahatlığa meyleder. İmanı zayıf olanlar için bunlar birer ağır farzlardır. Çünkü zalimlerin eziyetlerine maruz kalmaktan korkar. Bu nedenle Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bunu en üstün cihad saydı. Şöyle buyurdu:

«سَيِّدُ الشُّهَدَاءِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، وَرَجُلٌ قَالَ إِلَى إِمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ فَقَتَلَهُ» رواه الحاكم في المستدرك وإسناده صحيح.

“Şehitlerin efendisi Hamza bin Abdulmuttalip ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona marufu emredip münkeri nehyederek öldürülen kimsedir” (Elhakim Müstedrek hadis kitabında rivayet etti, senedi sahihtir)

Yine şöyle de buyurdu:

“أفضل الجهاد كلمة حق تقال عند سلطان جائر” (أبو داود، الترمذي)

“Cihadın en üstünü zalim yönetici karşısında hak sözü söylemektir” (Ebu Davut, Tirmizi)

İnsan güçlü imana sahip olup, bütün farzların eda edilmesinin ehemmiyetini kavrarsa ve bütün haramlardan vazgeçmeye kararlı olursa nefsiyle cihad edebilir.

İnsan imanlı olup salih amel yapan kimse olarak, günahtan tövbe ederse ve özellikle büyük günahlardan temiz olarak vefat ederse üstün nefse sahip sayılır, nefs-i mutmainne denilir. Huzurlu ve mutlu nefistir.  Allah şöyle buyurdu:

  يٰۤاَيَّتُهَا النَّفۡسُ الۡمُطۡمَٮِٕنَّةُ﴿۲۷﴾ ارۡجِعِىۡۤ اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرۡضِيَّةً‌ۚ‏ ﴿۲۸﴾  فَادۡخُلِىۡ فِىۡ عِبٰدِىۙ‏ ﴿۲۹﴾  وَادۡخُلِىۡ جَنَّتِى‏ ﴿۳۰﴾ 

“Ey nefs-i mutmainne! Rabbinin rızasını kazanarak O’na dön. Benim kullarım arasına katıl ve cennetime gir” (Fecr 27-30)

Bazı Müslümanlar İslam dışındaki batıl dinlerden etkilenip onların yanlış fikirlerine ve hareketlerine uyarak nefis cihadını yanlış anladılar. O batıl dinler insan dünyadaki lezzetleri ve şehvetleri ihmal etmeye davet eder; lezzetli yemek yemeyeceksin ve güzel şeyleri almayacaksın der. Hatta evlenmeyeceksin ve kadınlarla hiç ilişkin olmayacaktır. Bir hırkayla, kalın ve güzel olmayan elbiseyle, biraz su biraz yemekle yetinecektir. Bu şekilde nefis cihadı gerçekleşir. Bu anlayış batıldır, İslam’a tamamen zıttır.

Ayrıca diğer batıl din ve felsefelerden etkilenerek insanın beden ve ruhtan oluştuğunu anladılar. Buna göre insanı temiz tutmak için ruhaniyeti güçlendirmek gerekir. Bu nedenle bedenin ihtiyaçları, içgüdüler ve uzvi ihtiyaçlarını köreltmeyi savunur. Böylece nefisle cihad gerçekleşmiş olur.  Oysa hayat sırrı olan ruh’un, ruhaniyetle hiçbir alakası yoktur. Hayat sırrı olan ruh her canlıda bulunur, inkârcılarda bulunduğu gibi hayvanlarda da vardır. Bu ruh insanı yönlendirmiyor. İnsanı yönlendiren akıldır. Bütün ayetler ve hadisler bunu açıklıyor. İnsan aklıyla Allah’a, Rasulüne ve Kitabına inanır, bu Kitabı kavramaya çalışır. Allah’la alakayı idrak eder ve bağlanır.

Zira ruhun bir kaç manası vardır: hayatın sırrı olan can, Cebrail, şeriat ve Allah’la alakayı idrak etmektir. İşte Allah’la alakayı idrak etme manasını içeren ruhu yanlış anladılar. Oysa bu ruh, her işte Allah’ı, emrini ve nehyni hatırlamaktır. O’nun emirlerini yerine getirmek ve nehiylerinden vazgeçmekle ruhaniyet gerçekleşir, iman-i atmosfer oluşur. Bu şekilde nefis cihadı yapılmış olur.

İşte insan Allah’ın helal kıldığı maldan istifade eder, güzel yemekte yer, güzel elbise de giyer, güzel eşyalara ve evlere de sahip olur. İslam bunu hiç yasaklamıyor. Ruhaniyet ve imani atmosferin oluşmasına ters değildir, engel değildir. Zira Allah’la alakayı idrak edip emir ve nehiylerine riayet ediyor.  

Allah şöyle buyurdu:

  يٰبَنِىۡۤ اٰدَمَ خُذُوۡا زِيۡنَتَكُمۡ عِنۡدَ كُلِّ مَسۡجِدٍ وَّكُلُوۡا وَاشۡرَبُوۡا وَلَا تُسۡرِفُوۡا‌ ۚ اِنَّهٗ لَا يُحِبُّ الۡمُسۡرِفِيۡنَ‏ ﴿۳۱﴾  قُلۡ مَنۡ حَرَّمَ زِيۡنَةَ اللّٰهِ الَّتِىۡۤ اَخۡرَجَ لِعِبَادِهٖ وَالطَّيِّبٰتِ مِنَ الرِّزۡقِ‌ؕ قُلۡ هِىَ لِلَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا خَالِصَةً يَّوۡمَ الۡقِيٰمَةِ‌ؕ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الۡاٰيٰتِ لِقَوۡمٍ يَّعۡلَمُوۡنَ‏ ﴿۳۲﴾  قُلۡ اِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّىَ الۡـفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنۡهَا وَمَا بَطَنَ وَالۡاِثۡمَ وَالۡبَـغۡىَ بِغَيۡرِ الۡحَـقِّ وَاَنۡ تُشۡرِكُوۡا بِاللّٰهِ مَا لَمۡ يُنَزِّلۡ بِهٖ سُلۡطٰنًا وَّاَنۡ تَقُوۡلُوۡا عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعۡلَمُوۡنَ‏ ﴿۳۳﴾ 

“ Ey âdemoğulları! Her mescide gidişinizde ziynetinizi alın (temiz ve güzel elbise ve kokuyla gidin). Yiyin ve için. Fakat israf etmeyin (haram şey yemeyin ve içmeyin). Allah müsrifleri (haddi aşıp günah işleyenleri) sevmez. De ki, Allah’ın kulları için ortaya çıkarttığı ziynetleri, güzel şeyleri, hoş ve temiz rızkı yasaklayan, haram kılan kim?! Deki, bunlar dünya hayatında müminlere aittir. Kıyamet gününde ise sadece müminlere mahsustur (kâfirlere hiç yoktur). Böylece ayetleri bilen ve düşünen insanlara açıklıyoruz. De ki,  Rabbim ancak görünen ve görünmeyen büyük kötülükleri, günah şeyleri, haksız yere tecavüzü, hakkında hiçbir delil indirmediği halde Allah’a şirk koşmanızı ve bilmediğiniz şeyi Allah’a atfetmenizi haram kılmıştır” (Araf 31-33)

Bu ayet ve buna benzer ayetler ve hadisler, cihad-i nefs iddia ederek vücudu ve dünyayı ihmal etmeyi yasaklamıştır. Bakara suresinde 200-2002. ayetlerinde bir kısım insanlar rabbimiz sadece dünya güzelliklerini ver diyenleri kötüledi ve bunların ahirette hiç nasipleri olmadığını bildirdi. Fakat bir takım insanlar (müminler) rabbimiz bize hem dünyada güzellik hem de ahirette güzellik ver derler. Bunların hem dünyada hem de ahirette nasiplerini alacaklarını beyan etmiştir.

Evlilikle ile ilgili birçok ayet ve hadis geçmiştir. Evlenmemeyi ve rahipliği (uzleti) kötüledi. Evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı teşvik etmiştir. Evlenenler ve çok çocuk sahibi olanlara daha fazla sevap kazanacaklarını müjdeledi. Fakirliği kötüledi, rızkı kazanmaya ve zengin olmaya teşvik etti. Fakat kibirliliği, gösterişi, safahatı, şımarıklığı ve bencilliği yasaklamıştır. Hayırlı işlerde ve takvada Müminlerin birbirlerine yardımlaşmalarını ve Allah uğrunda harcamalarını emretmiştir.

İşte cihad-i nefsin manası budur; Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve nehiylerinden uzak durmak uğrunda nefisle mücadele yapmaktır. Bunu yapmayan nefsine zulmetmiş ve Allah’ın azabını da hak etmiş olur.

Esad Mansur