– 53 –
Bu ayetlerde şu hakikatleri gösteririz ve aşağıdaki sorulara cevap veririz:
- Allah’ın sıfatları arasında fark kılmak!
- Allah ile Resullere ayırım yapmak!
- Bütün Resullere iman,
- Bütün kitaplara iman,
- Kitabın bütün ayetlerine iman,
- Bu konularda fark kılmak!
- Orta yol ve orta çözüm edinmenin sapıklığı,
- Devleti dinden ayırmanın sapıklığı,
İman hususunda, Allah’ın sıfatları arasında fark kılınır mı? Resullerin bir kısmına inanmak bir kısmını inkâr etmek küfür müdür? Kitabın ayetlerinin tümüne inanmayanlar kâfir midir? Sünneti inkâr edenin durumu nedir? İman ile küfür, hak ile batıl, arasında orta yol tutmak doğru mudur? Devlet her dine aynı mesafede durur diyenler Müslüman mıdır? Din ile devletin arasını ayırmak, orta yol ve orta çözüm edinmek batıl mıdır?
اِنَّ الَّذِيۡنَ يَكۡفُرُوۡنَ بِاللّٰهِ وَرُسُلِهٖ وَيُرِيۡدُوۡنَ اَنۡ يُّفَرِّقُوۡا بَيۡنَ اللّٰهِ وَرُسُلِهٖ وَيَقُوۡلُوۡنَ نُؤۡمِنُ بِبَعۡضٍ وَّنَكۡفُرُ بِبَعۡضٍۙ وَّيُرِيۡدُوۡنَ اَنۡ يَّتَّخِذُوۡا بَيۡنَ ذٰ لِكَ سَبِيۡلًا ۙ اُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡـكٰفِرُوۡنَ حَقًّا ۚ وَاَعۡتَدۡنَا لِلۡكٰفِرِيۡنَ عَذَابًا مُّهِيۡنًا وَالَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا بِاللّٰهِ وَرُسُلِهٖ وَلَمۡ يُفَرِّقُوۡا بَيۡنَ اَحَدٍ مِّنۡهُمۡ اُولٰٓٮِٕكَ سَوۡفَ يُؤۡتِيۡهِمۡ اُجُوۡرَهُمۡ ؕ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوۡرًا رَّحِيۡمًا
“Allah’ı ve Resulleri inkâr edip, Allah ile Resulleri arasını ayırmak isteyenler, bir kısmına inanırız bir kısmını inkâr ederiz diyenler ve böylece iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler var ya! (150)
İşte onlar gerçek manada kâfirdirler. Biz kâfirlere alçaltıcı azap hazırladık. (151)
Allah’a ve Resullerine iman etmiş olup, Resulleri arasında hiç ayrım yapmayanlara gelince, Allah onlara ecirlerini tam verecektir. Allah bağışlayıcı ve merhamet sahibidir”. (152)
Bu ayetler iman hususunda, Allah ile Resulleri, Resul ile diğer bir Resul arasında fark kılanların kâfir olduklarını bildirir. Bunlar gerçek manada kâfir olurlar. Bir kişi sadece Allah’a inanıp Resulleri inkâr ederse kâfir olur. Yine Resullerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr ederse de kâfir olur.
Yahudiler, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem ’in ve Hz. İsa (a.s)’ın Resullüğünü ve peygamberliğini inkâr ederken, Hristiyanlar Hz.Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in Resullüğünü ve peygamberliğini inkar ederler. Bu iki çeşit insanlar gerçek manada kâfirdirler.
Önce gerçek manada bütün sıfatlarıyla Allah’a iman etmek gerekir. Aksi takdirde kişi Allah’a iman etmiş sayılmaz. Allah’ın sıfatlarının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmek kesinlikle küfürdür. Yaratıcı olması sıfatıyla, Allah’ın tekliğine ve hâkimiyetine inanmak gerekir. Sadece Allah’ın yaratıcılığına inanıp, tekliğine inanmazsa kâfir olur. Tevbe suresi 30. ayette geçtiği gibi, Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur” derken, Hıristiyanlar “Mesih İsa Allah’ın oğlu” dediler. Maide suresi 18. ayette geçtiği gibi, Yahudiler ve Hristiyanlar daha da aşırıya giderek “Biz Allah’ın oğullarıyız” dediler.
Birtakım insanlar Allah’ın yaratıcılığına inanırken, hâkimiyetini inkâr ederler. Demokrasiye inanarak teşri edici, kanun koyucu biziz derler. Biz akıllıyız, kanunlarımızı biz çıkarırız veya meclisi seçeriz, milletvekillerimiz kanun çıkarırlar. Din devletten ayrı olmalıdır. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’e indirilen şeriat mazide kaldı, bu asra uymaz, maslahat, çıkar ve şartlara göre yasa çıkarırız derler. Bunlarda kesinlikle kâfirdirler.
Tevbe suresinde 31. ayette geçtiği gibi, hahamlarını ve rahiplerini rab edinenlerin kâfir oldukları bildirilmiştir. Bunlar yasa koyucu olup, helali ve haramı, serbest ve yasak olan şeyleri belirleyen kimselerdi. Yahudiler ve Hristiyanlar bunlardan bu yetkiyi alıp, meclis, parlamento kurdular, meclisin üyelerine bu yetkiyi devrettiler. Bir takım beşerden, başka bir takım beşere bu yetkiyi devrettiler, aynı küfür ve şirke devam ettiler. Buna laiklik ve demokrasi dediler.
Laiklik bütün dinlere karşı aynı mesafede durmaktır, kişi laik olmaz, devlet laik olur deyip inananlar da kâfirdir. Zira bütün dinleri eşit kılıp, devletten uzak tutmuş olur.
Oysa İslam diğer dinlere benzemez, akidesi ruhani ve siyasidir, akidesinden devlet ortaya çıkar, hayat sistemini içerir, bütün sorunları çözer, bütün dinlere hâkim olur. Sadece ferde ait bir din değildir, ferdin, devletin ve toplumun esasıdır. Fertle, devletle ve toplumla ilgili fikirlere ve çözümlere sahiptir. Bakara suresi 193. ayet, Enfal suresi 39. ayet, Tevbe suresi 33. ayet, Saf suresi 9. ayette geçtiği gibi, rasulüne indirdiği bu dini bütün dinlere üstün ve hâkim kılmak için savaşmanın hak olduğu beyan edilmiştir. İslam dışında bütün dinler küfürdür, Al-i İmran suresi 19. ve 85. ayette, Allah katında yalnız İslam hak dini olarak kabul edilir ve İslam’dan başka bir din kabul edilmediği kesin şekilde açıklanmıştır.
Yine Bakara suresi 170. ayette geçtiği gibi, bir kısım insanlar Allah’ın indirdiğine tabi olmayı reddedip, babalarının düşünce, adet ve geleneklerine uydular. Bunlar da kâfirdir.
Allah ile Resulleri arasında ayrım yapmak küfürdür. Allah’a inanırız fakat Resullerine inanmayız veya Resullere inanırız fakat onlara indirilen kitaplara inanmayız veyahut Tevrat ve İncil gibi bir kısım kitaplara inanırız, Kuran’a inanmayız demenin hepsi gerçek manada küfürdür.
Yine Bakara suresi 85. ayette geçtiği gibi, Kitabın bir kısmına inanmak bir kısmını inkâr etmek kesinlikle küfürdür. Kuran ayetlerinin bir kısmına inanmak, bir kısmına inanmamak küfürdür. İbadet ve ahlak ile ilgili ahkâmı içeren ayetlerine inanmak, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek, yönetim, ekonomi, savaş ve cihad, erkek ile kadın arasındaki ilişkileri kapsayan içtimai nizam ve cezalar gibi ahkâmına inanmamak veya bunlar artık geçmişte kaldı, bu asırda uygulanmaz demek, şüphesiz ki küfürdür. Bütün bu hareketler, iman hususunda Allah ile Resulleri arasında fark kılmak, Resuller arasında fark kılmak, Allah’ın indirdiği kitaplar arasında fark kılmak, Kitabın ayetleri arasında fark kılmak, gerçek manada küfürdür.
Tevbe suresi 29. ayette, Allah’a ve ahirete inanmayanlar, Allah ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlar ve hak dini olan İslam’ı kabul etmeyen Ehl-i Kitap’la, İslam hâkimiyetine ve İslam devletinin otoritesine boyun eğinceye ve cizye verinceye kadar, Müslümanların savaşmalarına dair kesin emir geçmiştir.
Bu ayete binaen, Kuran’da Allah ve Sünnette Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlar kâfirdir. Sünneti inkâr edenler kâfir olurlar. Kuran ile Sünnet arasında fark kılanlar, Allah’ın vahyini bölenler, Kuran’a inanırız fakat Sünnete inanmayız diyenler kâfirdir. Zira Resule itaat, getirdiğine uymak ve nehyettiğinden vazgeçmek, ona tabi olmak, Resulün açıklaması, beyanı, müjdesi ve uyarısının Allah’tan olduğuna dair birçok muhkem ayetler vardır. Bunları inkâr etmek veya başka tarafa çevirip, asıl manadan çıkıp yanlış tevil etmek küfürdür.
Daha önce bu surede tefsir ettiğimiz ayette Allah şöyle buyurdu:
يٰۤاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اٰمِنُوۡا بِاللّٰهِ وَرَسُوۡلِهٖ وَالۡكِتٰبِ الَّذِىۡ نَزَّلَ عَلٰى رَسُوۡلِهٖ وَالۡكِتٰبِ الَّذِىۡۤ اَنۡزَلَ مِنۡ قَبۡلُؕ وَمَن يَّكۡفُرۡ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓٮِٕكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ وَرُسُلِهٖ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ فَقَدۡ ضَلَّ ضَلٰلًاۢ بَعِيۡدًا
“Ey İman edenler! Allah’a, O’nun Resulüne, Resulüne indirdiği Kitab’a (Kur’an’a) ve daha önce indirdiği kitaplara iman edin. Kim Allah’a, meleklerine, kitaplarına, resullerine ve kıyamet gününe kâfir olursa muhakkak ki uzak bir dalalete sapmış olur” (Nisa 136)
İşte akide asla bölünmez, yukarıda ayetlerle gösterdiğimiz gibi, kim bölerse, ayırım yaparsa, bir kısmına inanırsa bir kısmını reddederse kâfir olur. Allah’ın sıfatları arasında fark kılmak apaçık küfürdür. O’nun yaratıcılığına inanıp hâkimiyetine ve teşri ediciliğine inanmamak küfürdür.
İşte, mümin, ancak bütün sıfatlarıyla Allah’a, O’nun Resulüne, bütün ayetleriyle Resulüne indirdiği Kur’an’a ve daha önce indirdiği kitaplara iman eden kimsedir. Kur’an’a inanmayan veya bir kısım ayetlerine inanmayan veya artık bu asırda uygulanmaz diyen kimse, kesinlikle mümin sayılmaz, kâfirdir.
“Böylece iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler var ya! İşte onlar gerçek manada kâfirdirler”.
Bu asırdaki kapitalistler gibidir. İman ile küfür arasında bir yol tuttular, buna da orta yol veya uzlaşma adını verdiler. Din ile dinsizlik arasında yol edindiler. Dine inanan ile inanmayan arasında orta yol kıldılar. Dini kabul eden ile inkâr eden arasını fark kılmayarak orta yol gösterdiler. Dini hayattan, siyasetten, ekonomiden ve devletin her işinden ayırıp, din sadece kilisede, mabetlerde, vicdanda ve ferdin özel hayatında hapsettiler. Hak ile batıl arasında orta çözüm edinir, uzlaşma yaparlar. Böylece iman ile küfür arasında orta yol tuttular. Bunlar gerçek manada kâfirdir.
“Allah’a ve Resullerine iman etmiş olup, Resulleri arasında hiç ayrım yapmayanlar gerçek manada mümindir. Allah onlara ecirlerini tam verecektir”. Böylece mümin ile kâfir arasında fark belli olmuştur. Evet, insan olması itibarıyla insanlar arasında ayrım yapılamaz, hepsi insandır. Fakat iman ve küfür hususunda ayrım vardır. Müminler cennetliktir, kâfirler cehennemliktir.
Hucurat suresi 13. ayette, insan olması itibarıyla insanlar arasında fark bulunmadığı açıklanırken, Allah katında en değerli insanın, en takvalı, Allah’tan en fazla korkup emrine uyan ve nehyinden uzak duran kimse olduğu belirtilmiştir. Birçok ayette müminler ile kâfirler, cennetlik ile cehennemlik, takvalı ile fasık, temiz olan ile habis olanlar arasında ayrımın var olduğu belirlenmiştir. Dünyada İslam Hilafet devleti muamelede ve ahkâmı uygularken, Müslim olsun yâda olmasın tabileri, İslam hükmüne boyun eğenler arasında ayrım yapmaz. Fakat ahirette, Allah bunlar arasında ayrım yapıp müminlere ve takva sahiplerine cenneti hazırlamıştır. Kâfirleri, fasıkları ve facirleri cehenneme sokacaktır.
İşte Allah müminlere bağışlayıcı ve merhamet sahibidir, tövbe ettikleri zaman bütün günahlarını siler, azaptan kurtarır rahmeti içine sokar, cennette ebedi saadeti, mutluluğu hazırlamıştır. Kâfirlere şiddetlidir, serttir, acılı azap ve ebediyen cehennemde yerlerini de hazırlamıştır, hiç oradan kurtulamazlar. Tövbeye kapıyı açık bıraktı, ama tövbe etmeyip küfür üzerinde ölenlere vay!