Yahudi Varlığı Suriye’de Askeri Üsler Kuruyor ve 9 Hava Saldırısı Düzenliyor
Yahudi varlığı, 18 Şubat 2025’te Suriye’ye yeni bir saldırı düzenledi. Anadolu Ajansı’nın yerel kaynaklara dayandırdığı habere göre, Yahudi varlığı, Dera’nın güneybatısına dokuz topçu saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırılar sivil yerleşim bölgelerini hedef aldı. Can kaybı ve maddi hasara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.
Yahudi varlığı, Suriye lideri Beşar Esad’ın kaçışını fırsat bilerek tampon bölgeyi işgal etti ve Suriye topraklarında ilerleyerek başkent Şam’a sadece 25 kilometre mesafeye kadar yaklaştı. Bu adımla 1974 yılında imzalanan ateşkes anlaşmasını fiilen sona erdirdi. Suriye’de yaklaşık 600 askeri noktayı imha eden Yahudi ordusu, uydu görüntülerine göre aralarında Cebel Şeyh’in de bulunduğu işgal altındaki bölgelerde yedi askeri üs kurdu. Yahudi ordusunun hazırladığı raporda, bu bölgelerde uzun süre kalmayı planladıkları belirtildi.
Öte yandan, yeni yönetim başkanı Ahmed el-Şer’a (Cevlani) Yahudi varlığına karşı herhangi bir karar almakta aciz kaldı. İradesini dış güçlere bağlayan yönetim, işgal altındaki Golan ve Filistin topraklarıyla barış istediğini açıkladı ve savaştan kaçındığını belirtti. Bu zayıf tutum, Yahudi varlığını Suriye halkına ve topraklarına yönelik saldırılarını artırmaya cesaretlendirdi.
Mevcut yönetim, İslam’ın bu gibi durumlar için emrettiği cihad çağrısını yapmadığı gibi, yönetim, ekonomi ve iç siyaset konularında da İslam hukukunu uygulamaktan uzaklaştı. Bu nedenle düşmanlar üzerlerinde egemenlik kurma fırsatı buldu.
Netanyahu: Amerika ile Ortak Bir Stratejimiz Var
Netanyahu, 17 Şubat 2025’te ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Amerika ile ortak bir stratejimiz var ve bu stratejinin tüm detaylarını halkla paylaşmamız her zaman mümkün değil. Cehennemin kapılarının ne zaman açılacağını da açıklayamam, ancak kesinlikle açılacak… Tüm rehinelerimiz serbest bırakılmadığı sürece durmayacağız. Hamas’ın askeri kapasitesini ve Gazze’deki siyasi yönetimini yok edeceğiz.”
Netanyahu, “Rubio ile son derece verimli bir görüşme gerçekleştirdim ve İran’dan daha önemli bir konu yok,” dedi.
Marco Rubio ise açıklamasında, “Hamas’ın askeri bir güç ya da hükümet olarak varlığı sürdürülemez, tamamen yok edilmesi gerekiyor,” ifadelerini kullandı. Ayrıca, “Nükleer bir güç olan İran, kendini yaptırımlara ve baskılara karşı dokunulmaz hissetmemeli… Bu asla gerçekleşmemeli,” dedi (Şarku’l Avsat, 17 Şubat 2025).
Bilindiği üzere, Amerika Yahudi varlığını kurmuş, onu silahlandırmış ve her türlü desteği sağlamaya devam etmiştir. Bunu, bölgedeki askeri üssü ve vurucu gücü olarak kullanmakta, nüfuzunu genişletmekte ve bölgenin kendi hâkimiyetinden kurtulmasını engellemek amacıyla yapmaktadır. Bu nedenle Amerika, bölgede kendisine tehdit oluşturabilecek her türlü direnişi veya gücü yok etmek istemekte ve böylece hâkimiyetini sürdürmeyi hedeflemektedir. İşte bu, Amerika ile Yahudi varlığı arasındaki ortak stratejinin temel amacını oluşturmaktadır.
Yahudi Varlığı, Gazze Halkını Göç Ettirmek İçin Bir Müdürlük Kurduğunu Duyurdu
Yahudi varlığı Savunma Bakanlığı’nın 17 Şubat 2025 tarihli açıklamasına göre, Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze sakinlerinin “gönüllü ayrılması” konusunu görüşmek üzere bir toplantı düzenledi ve toplantı sonunda, Gazze halkının bölgeden ayrılmasını organize etmek amacıyla Savunma Bakanlığı bünyesinde özel bir müdürlük kurulmasına karar verildiğini belirtti. (El Cezire, 17 Şubat 2025).
Ancak bu süreç aslında “gönüllü ayrılma” değil, halkın yaşam koşullarını zorlaştırarak, barınma imkânlarını engelleyerek ve sürekli saldırılarla halkı baskı altına alarak zorla göçe zorlama girişimidir. Yahudi varlığı yetkilileri, ABD Başkanı Trump’ın kibirli planına – Gazze halkını göç ettirip bölgeyi ele geçirme ve geri kalanını tamamen yok etme planına -olumlu yaklaşmış ve destek vermiştir. Bu politika, Trump’ın atalarının Amerika’yı işgal edip yerli halkı katlettiği sömürgeci zihniyetin devamıdır.
Bilindiği üzere, Yahudi varlığının 1948’den bu yana izlediği temel politika, Filistin halkını zorla göç ettirerek tüm toprakları ele geçirmektir. 1948’de yaklaşık 700 bin Filistinli, İngiltere ve ona bağlı Arap rejimlerinin desteğiyle yurtlarından edilmiştir. Bugün ise Amerika’nın doğrudan desteğiyle ve bazı Arap ve bölge ülkelerinin iş birliğiyle önce Gazze halkını, ardından Batı Şeria halkını göç ettirme planları sürdürülmektedir.
ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları, İki Ülke Arasındaki İlişkileri Güçlendirmeye Vurgu Yaptı
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 18 Şubat 2025’te Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da dört saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin amacı, iki ülke arasındaki ilişkileri onarmak, Ukrayna meselesini ele almak ve ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşecek olası bir zirveye zemin hazırlamaktı.
Marco Rubio, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, “Suudi Arabistan’da yapılan görüşmeler sonucunda, Ukrayna’da barışın sağlanması ve ABD ile Rusya arasındaki ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi için üst düzey bir müzakere ekibi kurma kararı aldık,” dedi.
Sergey Lavrov ise, “Moskova, Washington’un Rusya ile ilişkileri geliştirme konusunda ciddi olduğunu hissediyor. Riyad’daki toplantı, iki liderin yapacağı görüşmenin temellerini atmak ve bu süreçte gerçekleştirilmesi gereken hedefleri belirlemek amacıyla düzenlendi,” ifadelerini kullandı. Lavrov ayrıca, “Eğer taraflar arasında görüş birliği sağlanırsa, ortak çıkarları gözeten jeopolitik ve ekonomik projeler hayata geçirilmeli ve bu girişimler güçlendirilmelidir,” dedi (Anadolu Ajansı, 18 Şubat 2025).
Görünüşe göre ABD, Rusya’yı kendine daha da yakınlaştırarak onu tekrar kendi siyasi projelerinde kullanmayı hedefliyor. Bu projeler, Çin’e karşı, Avrupa’ya karşı veya İslam coğrafyasında uygulanabilir. ABD ayrıca, Rusya’yı ekonomik olarak da kendine bağımlı hâle getirerek Amerikan ürünleri için yeni pazarlar oluşturmayı ve Rusya’dan ucuz petrol ile bazı kritik ham maddeleri temin etmeyi amaçlıyor. Bu nedenle iki bakan, hem siyasi hem de ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesine özel önem verdi.
Batı’nın İki Kanadı Arasında Derin Bir Ayrılık Ortaya Çıktı
Her yıl Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen 2025 Münih Güvenlik Konferansı, 14 Şubat 2025’te başladı. Açılış konuşmasını Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yaptı ve şu ifadeleri kullandı: “Almanya’ya güvenebilirsiniz, bize güvenebilirsiniz.” Ayrıca, “Ortaklarımıza ve dostlarımıza şunu söylüyorum: Almanya’nın dış ve güvenlik politikası Avrupa yanlısı, transatlantik bağlı ve çok taraflı olmaya devam edecek. Kendi çıkarlarımızı gözetirken ortak çözümler arıyor ve uluslararası ortaklıklarımızı genişletmeye çalışıyoruz. Avrupa, Almanya’nın politikasının temel taşı olmaya devam edecek,” dedi.
Konferansın açılışında konuşan ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ise Avrupalıları sert bir şekilde eleştirdi ve “Avrupa’da ifade özgürlüğü geriliyor ve Trump yönetimi bu özgürlüğü savunmak için mücadele edecek” dedi. Ayrıca, “Washington’da artık yeni bir şerif var” diyerek Avrupa’ya tehdit mesajı verdi ve ABD’nin liderliğinde Avrupa’nın “dizginleneceği” mesajını açıkça dile getirdi.
Vance, Avrupa’nın karşılaştığı en büyük tehdidin Rusya, Çin veya başka bir dış güç değil, Avrupa’nın içinden geldiğini belirterek “Avrupa’nın temel değerlerinden uzaklaşması beni en çok endişelendiren konudur. İngiltere’de ve Avrupa genelinde ifade özgürlüğü ciddi biçimde geriliyor” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında, Almanya’daki aşırı sağcı ve ırkçı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisini savunan Vance, diğer siyasi partilerin AfD ile çalışmayı reddetmesini eleştirdi. Ayrıca, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile görüşmeyi reddedip, AfD’nin lideri Alice Weidel ile görüşerek Almanya’ya açıkça hakaret etti ve aşırı sağa desteğini gösterdi.
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise Vance’in Avrupa’daki ifade özgürlüğüyle ilgili eleştirilerini “kabul edilemez” olarak nitelendirdi.
Konferansın kapanışında Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen, “Bu yılki konferans Avrupa için adeta bir kâbus oldu. Trump liderliğindeki ABD, başka bir gezegende yaşıyor gibiydi,” diyerek Avrupa-ABD ilişkilerindeki derin çatlağa dikkat çekti. Heusgen, “Ortak değerler temeline dikkat etmeliyiz. Çünkü artık bu değerler Avrupa ve Amerika arasında ortak değil,” dedi (Alman Haber Ajansı, 17 Şubat 2025).
Bu gelişmeler, ABD’nin Avrupa’yı kendi hâkimiyeti altında tutma arzusunu ve Avrupa’nın bu bağımlılıktan kurtulma çabalarını bastırma stratejisini gözler önüne seriyor. ABD, Avrupa içindeki ayrılıkları körükleyerek ve aşırı sağcı partileri destekleyerek Avrupa Birliği’ni ve Euro’yu zayıflatmaya çalışıyor. Aşırı sağcı partiler, Avrupa Birliği’ne karşıtlıklarıyla biliniyor ve bu durum Avrupa içindeki siyasi çatışmaları derinleştiriyor.
Ancak unutulmamalıdır ki bu güç savaşları, insanlığa zarar veren ideolojilerin çatışmasıdır. Allah’ın izniyle kurulacak olan Raşidî Hilafet Devleti, bu zulme son verecek ve dünyaya adaleti getirecektir.
Esad Mansur