Haberlere Kısa Bir Bakış


Eski ABD Büyükelçisi, Ahmed Şera ile yaptığı görüşmeleri ifşa etti

Suriye yönetimi, 20 Mayıs 2025’te, ABD’nin eski Suriye büyükelçisi Robert Ford’un Ahmed Şera (Ebu Muhammed el-Cevlani) ile yaptığı görüşmelere dair açıklamalarını yalanlamaya çalıştı. Ford, 1 Mayıs 2025’te “Baltimore Dış İlişkiler Konseyi” önünde verdiği ve konseyin bir hafta önce yayımladığı “Suriye’de devrimciler kazandı, peki şimdi ne olacak?” başlıklı konferansında, Ahmed Şera ile üç kez görüştüğünü belirtti: Bunların ikisi 2023 yılı içinde, üçüncüsü ise 2025 yılı Ocak ayında Şam’da yönetimi ele aldıktan sonra gerçekleşmiş.

Ford konuşmasında şunları söyledi: “Beni, çatışma çözümü konusunda uzmanlaşmış hükümet dışı bir kuruluş, bu genci (Ahmed Şera’yı, yani el-Cevlani’nin fotoğrafını kastederek) terör dünyasından çıkarıp geleneksel siyaset dünyasına dâhil etme konusunda yardımcı olmam için davet etti.” Ford, Şera’nın kendisini beklemediği kadar yumuşak ifadelerle karşıladığını ve ona şöyle dediğini aktardı: “Irak’ta kullandığım taktikler ve kurallar, 4 milyon kişiyi (İdlib’de) yönetirken işe yaramaz.”

Ardından, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani, 20 Mayıs 2025’te konu etrafında lafı dolandırarak şunları söyledi: “Eski ABD büyükelçisi Robert Ford’un ziyaretleri, diğer yabancı heyetlerin ziyaretleri gibi, özgürleştirilmiş bölgelerdeki Suriye devrim deneyimini doğrudan gözlemleme ve onun gerçekliğini ve aşamalarını anlama çabasının bir parçasıdır.”

Ancak Ahmed Şera’nın Amerika için çalıştığı artık gizli bir konu değil. Nitekim ABD Başkanı Trump, onu 13 Mayıs 2025’te Riyad’da kabul etti ve yaklaşık 33 dakika onunla görüştü. Görüşmenin ardından, “Şer ile görüşmelerim gayet iyi geçti” dedi ve onu “çekici, güçlü yapılı, harika ve sağlam bir geçmişe sahip genç” olarak tanımladı. Trump, Riyad’dan ziyaretinin ikinci durağı olan Doha’ya giderken başkanlık uçağında gazetecilere şöyle dedi: “Ona, işler yoluna girer girmez İbrahim Anlaşması’na (normalleşme anlaşması) katılmanızı umuyorum, dedim. O da evet dedi. Ama önlerinde çok iş var.”

Bu görüşmede perde arkasındaki aktör Muhammed bin Selman hazır bulunurken, asıl arabulucu olan ve 2016’dan beri onu Amerika lehine kazanmış olan Erdoğan da telefonla katıldı. Zira o tarihten itibaren Şera, Türk istihbaratı adına, önceki başkanı ve şimdiki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın emri altında çalışmaya başlamıştı.

Beyaz Saray sözcüsü Caroline Leavitt, yaptığı açıklamada, “Türkiye Cumhurbaşkanı, Suriye’de barış ve refahı teşvik etmek için Suudi Arabistan ile birlikte çalışmayı taahhüt etti” dedi. Bu, Ahmed Şera’nın Amerikan şartlarına boyun eğdirilmesinin “barış ve refahı teşvik” gibi aldatıcı bir söylem altında pazarlanmasıdır.

Ayrıca Trump, Suriye Cumhurbaşkanına yönelik beş talebini de belirledi:

  1. Yahudi varlığı ile normalleşme amacıyla İbrahim Anlaşması’nı imzalamak,
  2. Tüm yabancı savaşçıların Suriye’yi terk etmesini sağlamak,
  3. Bazı Filistinli silahlı grupların üyelerini sınır dışı etmek,
  4. Amerika’ya, IŞİD’in yeniden ortaya çıkmasını engelleme konusunda yardımcı olmak,
  5. Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD mensuplarının tutulduğu merkezlerin sorumluluğunu üstlenmek.

Trump ile görüşmesinden önce Ahmed Şera, Suriye ile ABD arasındaki ilişkileri güçlendirmek amacıyla bazı önerilerde bulundu. Bunlar arasında Şam’da Başkan Trump’ın adını taşıyan bir kule inşa etmek de vardı. Ayrıca Yahudi varlığıyla ilişkilerin yumuşatılmasına ve Amerika’nın Suriye’nin petrol ve gaz rezervlerine ulaşmasına açık olduğunu ifade etti!

Tüm bunlar, Ahmed Şera’nın neden İslam’ı uygulamaktan uzaklaştığını ve yaklaşık iki yıldır Cevlani / Ahmed Şera’nın İdlib’deki hapishanelerinde tutulan Hizb-ut Tahrir gençlerini ve diğer samimi Müslümanları neden serbest bırakmadığını, aksine kötü yolunu reddedenlerle savaşmaya, onları öldürüp hapse atmaya neden başladığını açıkça ortaya koymaktadır. Aynı şekilde bazı Filistinli liderleri sınır dışı etmesi ve Yahudi casusu Cohen dosyasını Yahudi varlığına teslim etmesi de bu bağlamda anlaşılmaktadır.

Amerika, Gazze halkını tehcir etme konusunda ısrarcı ve onları kabul etmesi için çeşitli ülkelerle iletişim kuruyor

Amerika Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 20 Mayıs 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, ülkesinin Gazze halkını zorla göç ettirme planı kapsamında, Başkan Trump’ın Gazze’yi boşaltarak üzerine tatil beldeleri kurma planını uygulamak amacıyla, Gazzelileri kabul etmeleri için birçok ülke ile temaslarda bulunduğunu duyurdu. Bu tehciri “gönüllü göç” adı altında meşrulaştırmaya çalıştı.

Rubio, ABD Senatosu’nda yaptığı konuşmada bunun bir tehcir olmadığını iddia etti. Şöyle dedi: “Bazı ülkelerle tartıştığımız konu şu: Eğer bir kişi gönüllü olarak başka bir yere gitmek isterse — çünkü hastadır ya da çocuklarının okula gitmesi gerekiyordur ya da başka bir sebep vardır — acaba bölgede onu bir süreliğine kabul edebilecek ülkeler var mı? Bu bireysel ve gönüllü kararlar olacaktır.”

Ancak kendi içlerinden biri, Demokrat senatör Jeff Merkley, ona şöyle karşı çıktı: “Eğer ortada temiz su yoksa, yiyecek yoksa ve her yer bombalanıyorsa, bu gerçekten gönüllü bir karar mıdır?”

Rubio, hangi ülkelerle görüşüldüğünü açıklamadı ancak Libya’nın bu ülkeler arasında olmadığını belirtti. Buna karşın, Amerikan NBC kanalı, adını vermediği kaynaklara dayanarak, Trump yönetiminin yaklaşık bir milyon Filistinliyi kalıcı olarak Gazze’den Libya’ya yerleştirme planı üzerinde çalıştığını bildirdi.

Yani Amerika, Gazze gibi bir İslam beldesinin ve orada yaşayan Müslümanların kaderine karar veriyor; İslam beldelerinin yöneticileri ise bu kararın uygulanmasını sabırsızlıkla bekliyor ki bir daha Gazze’yi duymasınlar bile. Allah onları dünyada rezil etsin, ahiret azabı ise daha büyük olurdu, bir bilselerdi…

Yahudi Bir Parti Başkanı, Yahudi Varlığının Dışlanmış Bir Yapıya Dönüşeceği Konusunda Uyardı

İbranice yayımlanan Yedioth Ahronoth gazetesi, 20 Mayıs 2025 tarihinde Yahudi Demokratik Partisi Başkanı Yair Golan’ın şu açıklamalarını aktardı:
“İsrail, uluslararasında dışlanmış bir devlete dönüşme yolunda ilerliyor; tıpkı bir zamanlar Güney Afrika’nın olduğu gibi. Artık aklı başında bir devlet gibi davranmıyor. Akıllı bir devlet sivillere karşı savaş açmaz, çocukları öldürmeyi bir hobi haline getirmez, halkı zorla göç ettirmeyi hedef olarak koymaz. Bu hükümet, intikam dolu, ahlaktan ve olağanüstü durumlarda ülkeyi yönetme yeteneğinden yoksun insanlarla dolu.”

Ancak mesele sadece mevcut Yahudi varlığı hükümetiyle sınırlı değildir. Bu varlığın siyasi ve askerî liderleri, hahamlar gibi din adamları, birçok gazeteci ve sıradan Yahudiler bile çocukların ve kadınların öldürülmesini, Gazze’nin yok edilmesini açıkça savunmuştur.

Onlar İslam’a ve Müslümanlara derin bir kin beslemekte ve 7 Ekim 2023’te mücahitlerin Yahudi varlığına yaşattığı olayların ve buna rağmen yaklaşık 20 ay boyunca direnmeyi başaran Gazzelilerin intikamını almak istemektedirler.
Çocukları kasıtlı olarak öldürmektedirler; çünkü bu çocukların gelecekte asker olacaklarını söylemektedirler. Kadınları da bilinçli şekilde hedef almaktadırlar; çünkü bu kadınların, Yahudi varlığını yok edecek olan o askerleri doğuracaklarını düşünmektedirler.
Ama bu, Allah’ın izniyle, Müslümanlara sadık bir liderliğin ortaya çıkmasıyla, Raşidî bir Hilafet’in yeniden kurulmasıyla son bulacaktır.

Esad Mansur