-3-
Kâfirlerin akıbeti, Müminlerin galibiyeti, zaferin sebepleri.
Nihayet, kâfir güçler nasıl yenilecek ve müminler onlara galip gelecektir?
Zaferin sebepleri nedir?
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَاللّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَأُخْرَى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ وَاللّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَن يَشَاء إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لَّأُوْلِي الأَبْصَارِ
“Şüphesiz ki; kâfirlerin malları, çocukları Allah’a karşı kendilerine hiçbir şeye yaramayacaktır. Kendileri de ateşin yakıtı olacaklardır. Tıpkı Firavun’un sülalesi ve onlardan öncekilerin tavırları gibidir. Onlar ayetlerimizi yalanladılar. Bu nedenle, Allah onları günahları sebebi ile cezalandırdı. Allah’ın cezası pek şiddetlidir. “Deki; Ey kâfirler yenileceksiniz ve cehenneme sürükleneceksiniz, orası ne kötü bir yerleşim yeridir. Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için bir delil vardır. Bunlardan biri Allah uğrunda savaşıyordu, diğeri ise kâfirdir. Bu kâfir gurup Allah uğrunda savaşan mümin gurubu iki kat görürler. İşte Allah kendi yardımıyla istediğini güçlendirir. Şüphesiz ki basiret ve gözlere sahip olanlar için bu misalde ibret vardır.” (Ali İmran 10- 13)
Kâfir insanlar kendi mallarıyla ve çocuklarıyla mağrur oluyorlar. Kendilerinin güçlü ve hiçbir kimseye ihtiyaçları olmadıklarını düşünüyorlar. Ayrıca malları içerisine öyle dalıyorlar ki ölümü veya kendilerinin öleceğini hiç düşünmezler. Büyük gaflete düşüyorlar. Bu nedenle onları Allah’ın dinine çağırırsan senin çağrına hiç aldırış etmezler. Ancak bu çağrının kendi varlıklarını tehdit etmeye başladığını hissederlerse bu davetle savaşmaya başlarlar. Kâfirlikleri ve zenginlikleri onlara hakkı görmede engel teşkil eder. Bu ayette Allahu Teala onlara şöyle hatırlattı: Mallarınız ve çocuklarınız Kıyamet gününde size hiç fayda sağlamayacak ve cehennemin yakıtı olacaksınız. Bu ayetle Allahu Teala onlara hatırlatıyor ki; akıllarına dönüp düşünsünler. Yine eski zengin ve güçlü kâfirlerin dünyadaki akıbetini onlara hatırlatıyor. Firavun ve sülalesi çok güçlü ve zengin idiler. Ama kâfirliklerinden ve günah işlediklerinden dolayı bu dünyada onlara şiddetli azap verdi. Bu şekilde Allahu Teala kafirleri hem ahiret azabıyla korkuttuğu gibi dünya azabıyla da korkutuyor. Bunun manası; sahip oldukları güç ve mal yok olacaktır. Kendileri de helak olacaklardır. Böylece Allah onlara dünyada azap vermiş olur. Nitekim ahirette Allah’ın azabı pek şiddetlidir, ebedidir. Kâfirler sürekli cehennemde yanacak ve azap görecekler.
Kâfirler kendileri gibi daha önce helak olmuş olan kâfirlerden ibret almak istemiyorlar. Kendilerine gelen ve başlarına vuku bulan musibetlerin sebebinin kâfirlikleri ve günahları olduğunu düşünmüyorlar. Onlara işte Allah sizi cezalandırıyor dersen kabul etmezler. Hatta bu musibetlerin Allah’ın cezası olduğunu söylersen kızarlar ve seni cezalandırmaya çalışırlar.
Kâfirlerin durumu böyle ise bizim tutumumuz nasıl olmalıdır? Tutumumuzun şöyle olması gerekir: Yine de onlara Allah’ın dinini tebliğ edeceğiz, kabul etmezlerse onları iktidarlarından uzaklaştırmaya çalışacağız. Onlardan asla korkmayacağız. Çünkü Allah hem dünyada hem de ahirette onları cezalandıracak ve güçlerine son verecektir. Onun için Allahu Teala Firavun’un misalini verdi. Onun devleti en güçlü devlet idi. Fakat Allah onu cezalandırıp müminleri ona galip getirdi. Diğer kâfir güçler böyledir, çok güçlü oldular, her şeye muktedir olduklarını ve yenilmeyeceklerini zannettiler, ondan sonra onlara Allah’ın azabı geldi, güçlerini kırdı ve devletlerini yıktı. Bu sebeple takip eden şu ayet-i kerimede Allahu Teala kafirlere ikazı ve müminlere müjdeyi şöyle pekiştiriyor:
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
“Deki; Ey kâfirler yenileceksiniz ve cehenneme sürükleneceksiniz, orası ne kötü bir yerleşim yeridir.” (Ali İmran 12)
Madem ki Allahu Teala kafirleri hem dünyada hem de ahirette cezalandıracağını vaat etti, bu nedenle kafirler er veya geç yenileceklerdir. Müslümanların elleriyle yenildiklerinde onlar için Allah’ın bir azabı olur. Nitekim Allahu Teala Müslümanlara şöyle seslenip emir verdi:
قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ
“Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, rezil etsin, alçaltsın. Ve sizi onlara galip getirsin ve müminlerin kalpleri şifaya kavuştursun.” (Tevbe 14)
Müminler bu kâfirlerden çok eziyet çektikleri ve o kâfirler Allah’ın dinine karşı savaştıklarından dolayı onlara karşı çok kızgın olurlar. Böylece Müminler o kâfirleri rezil edip onlara galip gelince müminlerin kalpleri şifaya kavuşmuş olur, ferahlayıp mutlu olurlar.
İşte Allahu Teala kafirleri bu dünyada müminlerin elleriyle cezalandırmak istiyor. Bu nedenle Müslümanlar Allah’ın dinine sahip çıkıp yeryüzünde onu hâkim ve egemen kılmak için çalışırlarsa muhakkak Allah onları kâfirlere galip getirecektir. Kâfirlerin gücü ne kadar büyük ve çok olursa olsun Allah onları müminlere karşı mağlup ve zelil kılacaktır. O halde Müslümanlar Allah’a güvensinler, bütün gayretleri ve ciddiyetleri ile Allah’ın dininin hâkimiyetini sağlayacak Hilafet devletini kurmak için mücadele etsinler. Ayrıca kâfirlerin son yerleşim yerleri ve karargâhları cehennemdir. O yerleşim yeri ne kadar kötüdür. Böylece kâfirler hem dünyada cezalandırılıp rezil oldular hem de ahirette büyük azap görecekler ve ebediyen cehennemde kalacaklardır. Ama Müslümanlar kâfirlere ve küfre karşı mücadele etmezlerse, Allah’ın dinini hâkim kılmaya ve cihadı ilan edecek devletini kurmaya tam ciddiyetle çalışmazlarsa galip gelemezler, kâfirlere mağlup olup zelil ve sıkıntılı olarak yaşarlar. Kâfirler sürekli onlara saldıracak, değişik üsluplarla mallarını çalacak, topraklarına egemen olacak, onları bölüp birbirleriyle savaştıracak, onların bir kısmını öldürecek, başka kısmı ezecektir. Tıpkı 1924’te Hilafetin yıkılışından bu güne kadar devam eden haldir.
Allahu Teala kafirleri yenilgiye uğratıp cezalandıracağını müminlere bununla ilgili şu misali vermeye devam ediyor:
قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَأُخْرَى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ وَاللّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَن يَشَاء إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لَّأُوْلِي الأَبْصَارِ
“Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için bir delil vardır. Bunlardan biri Allah uğrunda savaşıyordu, diğeri ise kâfirdir. Bu kâfir grup Allah uğrunda savaşan mümin grubu iki kat görürler. İşte Allah kendi yardımıyla istediğini güçlendirir. Şüphesiz ki basiret ve gözlere sahip olanlar için bu misalde ibret vardır.” (Ali İmran 13)
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Allah’ın bu seslenmesine ve emirlerine binaen kâfir olan Kaynuka Yahudilerine dedi ki;
Ey Yahudi toplumu! Kureyş’in başına gelen yenilgi ve zillet cezası sizin başınıza gelmeden önce Müslüman olun. Yahudiler Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e şöyle karşılık verdiler: “Ey Muhammed! Kureyş’in bir grubunu öldürdüğün husus seni kandırmasın, onlar (Kureyşliler) cüce olup savaşı veya nasıl savaşacaklarını bilmezler. Allah’a yemin ederiz ki bizimle savaşırsanız bizim ne tür insanlar olduklarımızı öğreneceksiniz. Bizim karşılaştığın insanlardan başka olduğumuzu göreceksin.” (İbn-i İshak)
Allahu Teala bu ayetlerde Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e seslenip emrediyor ki; Ey Muhammed! Onlara (o kâfirlere) deki; siz yenileceksiniz ve cehenneme atılacaksınız. Bedir savaşını hatırlayın. Orada iki grup vardı. Allah uğrunda savaşan mümin bir grup ve sizin gibi kâfir bir grup vardı. Bu kâfir grup Allah’ın mucizesi ile müminleri iki kat olarak görüyordu. Bu şekilde kâfirler müminleri küçük görmesinler, onlardan korksunlar. Ey Yahudiler! Müminlerin grubu ne kadar az olsa da Allah onları sizin gözlerinizde çok kalabalık ve güçlü gösterecektir. Gerçekte ileriki tarihte böyle oldu, Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in ordusu Kaynuka Yahudilerine doğru yürüyünce Yahudilerin kalplerine öyle korku girdi ki savaşsız teslim olup Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in emrine kayıtsız şartsız boyun eğdiler. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onları Medine’den çıkartıp Şam’a doğru sürgün etti, mallarına, silahlarına, topraklarına ve evlerine el koyup bunları ganimet olarak aldı.
Bedir savaşında Kureyş’liler 900 ile 1000 arası idiler. Ama bu ayete göre Kureyş’lilerin sayısı 600 ila 700 arası askerdir. Çünkü Allahu Teala bu ayette kafirler müminleri iki kat gördüler dedi. Müminlerin sayısı 360 ila 600 arasında takdir ediliyordu. Bu rivayetlerde sahihtir. Bu husus şu şekilde açıklanabilir: “Bir insan der ki; bende şu kadar var, bunun daha iki katını istiyorum, bu şekilde üç katı olur.” Ayet böyle de tefsir edilebilir. Böylece kâfirlerin sayısı müminlerin sayısından üç kat fazla olmuş olabilir. Yine de mecazi manada ve büyük rakam gösterme mahiyetinden açıklanabilir. Bazen deriz ki; bu sayı iki kattır veya on kattır. Fakat önemli olan sayının tam rakamını göstermek değil Allah müminlerin sayısını kâfirlerin gözlerinde kat kat gösterebilir ki kafirler korkup müminlere karşı yenilsinler. Çünkü yenilgi genellikle korkudan kaynaklanır. Bir taraf diğer taraftan korkarsa sayısı ve gücü ne kadar çok olursa olsun muhakkak yenilecektir. İşte Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
وَنُصِرْتُ بِالرُّعْبِ بَيْنَ يَدَيْ مَسِيرَةِ شَهْرٍ
“Bir aylık yürüyüş mesafesinden düşman benden korkar. Nitekim ben düşmanı korkutmakla zafer sahibi oldum.” (Müslim)
Nitekim Allahu Teala mucizesi ile Bedir’de kafirlerin sayısını çok az gösterdi. Hatta rivayetlere göre onları 100 kişi kadar gördüler. Böylece Allah müminlere yardım eder.
Savaşta ve her mücadelede Allah’ın zaferine tam güven, sabır ve sebat gerektirir. Müminlerin grubu sayısı ne kadar az ve kâfirlerin sayısı ve gücü ne kadar çok olsa da bu sıfatlara sahip olunca Allah’ın izniyle galip gelecekler. Allah müminleri şöyle müjdeledi:
قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلَاقُو اللَّـهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّـهِ ۗ وَاللَّـهُ مَعَ الصَّابِرِينَ ﴿٢٤٩﴾
Allah’ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah’ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler. (Bakara 249)
Ölümden kaçmayacaklar, düşmanlarından hiç korkmayacaklar, Allah uğrunda ne eziyet göreceklerse aldırış etmeyecekler yoksa mağlup olurlar.
اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيۡطٰنُ يُخَوِّفُ اَوۡلِيَآءَهٗ فَلَا تَخَافُوۡهُمۡ وَخَافُوۡنِ اِنۡ كُنۡتُمۡ مُّؤۡمِنِيۡنَ ﴿۱۷۵﴾
İşte; Şeytan ancak kendi dostlarını korkutur, eğer mümin iseniz onlardan korkmayın ve yalnız benden korkun. ( Ali İmran 175)
وَلَا تَهِنُوۡا فِى ابۡتِغَآءِ الۡقَوۡمِ ؕ اِنۡ تَكُوۡنُوۡا تَاۡلَمُوۡنَ فَاِنَّهُمۡ يَاۡلَمُوۡنَ كَمَا تَاۡلَمُوۡنَ ۚ وَتَرۡجُوۡنَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرۡجُوۡنَ ؕ وَ كَانَ اللّٰهُ عَلِيۡمًا حَكِيۡمًا
“ Savaştığınız düşmanı takipte gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız onlarda sizin gibi acı çekiyorlar. Ama sizin Allahtan umduğunuzu onlar ummuyorlar. Allah her şeyi bilir ve hikmet sahibidir” (Nisa 104)
Basiret ve akıl sahipleri, bu gerçekleri gören kimseler düşünsünler. Bu hitap hem müminlere hem kâfirlere yöneliktir. Çünkü bu bir genel hitaptır.
Allahu Teala, kendi uğrunda savaşanları muhakkak herhangi bir şekilde galip getirecek ve kafirleri yenilgiye uğratacaktır. Şöyle söz verdi:
وَلَيَنۡصُرَنَّ اللّٰهُ مَنۡ يَّنۡصُرُهٗ ؕ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِىٌّ عَزِيۡزٌ
“ Muhakkak ki Allah kendisine yardım edenlere (sahip çıkan ve dinine nusret edenlere) yardım edecektir, nusret ve zafer verecektir. Şüphesiz ki Allah kuvvetlidir ve izzetlidir” (Hac 40)
يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنۡ تَـنۡصُرُوا اللّٰهَ يَنۡصُرۡكُمۡ وَيُثَبِّتۡ اَقۡدَامَكُمۡ
“ Ey iman edenler! Eğer Allaha (sahip çıkar ve dinine nusret ederseniz) Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar” (Muhammed 7)
Bu asırdaki kâfirlerin sayısı ve gücü ne kadar çok olursa olsun müminler Allah’a ve dinine bağlı olurlarsa Allah onlara zafer verir, şüphesizce buna güvenip böyle davranacaklar. Zira ayetin sonunda Allahu Teala şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki bunda görenler ve basiret sahipleri için ibret vardır.” Bu hitap hem müminlere hem de kâfirlere yöneliktir dedik. Kâfirler bunu pek kabul etmezler fakat müminler kabul ederler. Zira müminler Allah’ın indirdiği kitaba inanırlar, bu nedenle Kur’an’ın bu ayetine de inanırlar. Yeter ki müminler Allah’ın kendilerinden istediğini yerine getirsinler. Öyleyse Allah’ın Şeriatını devlette, toplumda, dış siyasette, ferdi ve ailevi hususlarda uygulasınlar. Bunu yapabilmeleri için inandıkları İslam’a dayalı devlet kurmalılar. Zira Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem İslam Devletini kurduktan sonra zafer ve fethi gördü. Nasr suresi bu hakikati açıkladı, devamlı Müslümanlar okuyup bunu hatırlasınlar. Müslümanlar, günümüzdeki kâfir sistemlerinin gölgesinde kesinlikle bir fethi gerçekleştiremezler, hiçbir memleketi fethedemezler. Kendi memleketlerini savunurken imana dayalı savaşmazlarsa düşmanı da kovamazlar. Öyle ise, müminler Allah’ın dinine sarılarak O’na dayanıp tevekkül ederlerse kesinlikle zafer elde edecek ve fetihleri gerçekleştireceklerdir.