– 59 –
Bu ayetlerde şu hakikatları açıklarız ve sorulara cevap veririz:
- Aşırılık ve taşkınlık
- Mesih’in gerçeği
- Teslis akidesi
- İbadette kibirlenmek
- Liderlere tabi olmak
Dinde aşırılık nasıl olur? Mesih’in gerçeği nedir? Teslis akidesine inananlar kâfir midir? Mesih ve melekler Allaha kulluk etmekten vazgeçerler mi? İbadette kibirlenen kimselerin akibeti nedir? Liderlerine körü körüne tabi olanların akıbeti nedir?
يٰۤـاَهۡلَ الۡكِتٰبِ لَا تَغۡلُوۡا فِىۡ دِيۡـنِكُمۡ وَلَا تَقُوۡلُوۡا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الۡحَـقَّ ؕ اِنَّمَا الۡمَسِيۡحُ عِيۡسَى ابۡنُ مَرۡيَمَ رَسُوۡلُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهٗ ۚ اَلۡقٰٮهَاۤ اِلٰى مَرۡيَمَ وَرُوۡحٌ مِّنۡهُ فَاٰمِنُوۡا بِاللّٰهِ وَرُسُلِهٖ ۚ وَلَا تَقُوۡلُوۡا ثَلٰثَةٌ ؕ اِنْتَهُوۡا خَيۡرًا لَّـكُمۡ ؕ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰـهٌ وَّاحِدٌ ؕ سُبۡحٰنَهٗۤ اَنۡ يَّكُوۡنَ لَهٗ وَلَدٌ ۘ لَهٗ مَا فِى السَّمٰوٰتِ وَمَا فِى الۡاَرۡضِؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَكِيۡلًا ﴿۱۷۱﴾ لَنۡ يَّسۡتَـنۡكِفَ الۡمَسِيۡحُ اَنۡ يَّكُوۡنَ عَبۡدًا لِّـلَّـهِ وَلَا الۡمَلٰٓٮِٕكَةُ الۡمُقَرَّبُوۡنَؕ وَمَنۡ يَّسۡتَـنۡكِفۡ عَنۡ عِبَادَتِهٖ وَيَسۡتَكۡبِرۡ فَسَيَحۡشُرُهُمۡ اِلَيۡهِ جَمِيۡعًا ﴿۱۷۲﴾ فَاَمَّا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ فَيُوَفِّيۡهِمۡ اُجُوۡرَهُمۡ وَ يَزِيۡدُهُمۡ مِّنۡ فَضۡلِهٖۚ وَاَمَّا الَّذِيۡنَ اسۡتَـنۡكَفُوۡا وَاسۡتَكۡبَرُوۡا فَيُعَذِّبُهُمۡ عَذَابًا اَلِيۡمًاۙ وَّلَا يَجِدُوۡنَ لَهُمۡ مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَّلَا نَصِيۡرًا ﴿۱۷۳﴾
“Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırı gidip taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında doğru olandan başka bir şey söylemeyin. Şüphesiz ki İsa bin Meryem Mesih ancak Allah’ın Rasulüdür, Meryem’e verdiği sözüdür, Kendi tarafından ona verdiği ruhtur. Öyleyse Allah’a ve Rasullerine iman edin. Teslisi söylemeyin. Artık bundan vazgeçin, sizin için daha hayırlıdır. Allah ancak tek bir ilahtır. O yücedir, bir çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Vekil olarak Allah yeter” (Nisa 171)
“Ne Mesih ne de mukarrabun (Allaha daha yakın olan) melekler Allah’a kulluk etmekten hiç vazgeçmezler, sözlerini hiç bozmazlar. Kim O’na kulluk etmekten vazgeçerse ve kibirlenirse Allah onların hepsini huzurunda haşredecektir” ( Nisa 172)
“İman edip salih amel yapanlar ise onlara ecirlerini eksiksiz verecek ve fazlından daha ziyade de verecektir. Fakat kulluk etmekten kaçınanlar ve kibirlenenler ise onlara acılı azap verecektir. Onlar Allah dışında kendileri için ne bir dost ne de bir yardımcı bulamıyacaklar” (Nisa173)
Yahudi ve Hristiyan olan ehl-i kitap kendi nebilerini ilahlaştırdığı ve Allah’ın çocukları olarak saydıkları, hatta kendilerinin Allah’ın çocukları ve sevgilileri olduklarını saydıklarından dolayı aşırı oldular ve taşkınlık yaptılar.
Maide suresi 73. Ayette de greçtiği gibi, bir kısım Hrıstiyanlar üç ilah vardır, aynı anda bunlar bir ilahtır: Allah, Ruhulkudüs ve Mesih olan Meryem oğlu İsa üç ilahtır, aynı anda onlar bir ilah olur dediler. Teslis budur.
Hiristiyan dinine mensup olan papazlar, üç ilaha inanan İmparator Kostantin’in isteğine binaen onun dinlerine girmesini sağlamak üzere akla sığmayan bir teori uydurarak batıl teslis akidesini çıkardılar.
Maide suresi 75. Ayette;
“İsa Allah’ın kendisidir dediler. Bunlar kâfirlerin ta kendileridir”.
Tevbe suresi 30-31 ayetlerde;
“Yahudiler Uzeyr’in Allah’ın oğludur ve Hırisitiyanlar Mesih Allahın oğludur dediler. Bunlar diğer kâfirlerin dedikleri gibi derler. Allah onları kahretsin nasıl böyle iftira uydururlar”. Zira diğer kâfirler putları ilah edinler, Melekler Allah’ın kızlarıdır dediler, cinlerin Allah’la nesep, akraba alakası vardır dediler.
Hatta “ onlar hahamları ve rahiplerini birer rab edindiler”. Allah’ın vahyi olmadığı halde kendi çıkarlarına ve heveslerine göre “haram ve helali gösterirler” “Allah koştukları şirkten münezzehtir”.
Bu asırda, mecliste milletvekilleri kendilerini birer rab olarak ilan edip haramı ve helali göstermeye başladılar. Kim Allah’ın ve Rasulünün kıldıkları helali ve haram reddedip kendisi helali ve haramı, yasağı ve serbest olanı göstermeye başlarsa aşırı olur ve taşkınlık yapmış olur. Şeriatı retddedip bunların gösterdikleri yasakları helel ve serbestlikleri haram kabul ederse küfre girer, aşırı olur ve taşkınlık yapmış olur.
Maide suresi 18. Ayette Yahudiler ve Hrisitiyanlar “biz Allah’ın çocukları ve sevgilileriyiz” dediler. Çünkü onlar Allah’ın çocuları olan nebilerin çocuklarıyız, böylece biz de Allah’ın çocukları olduk dediler!
Bu şekilde ehl-i kitap kâfir ve müşrik oldular. Kendilerine kitap geldiğinden dolayı müşrik adı verilmedi, kâfir adı verildi. Kendilerine kitap gelmeyen putperest, ateşperest ve sair kâfirlere müşrik adı verildi. Fakat hepsi aynıdır, kâfirdirler. Zira Allah bu ayetlerde yahudilerin ve hıristiyanların kâfir olduklarını bildirmiştir. Bakara suresi 105. Ayette “kâfir olan ehl-i kitap ve müşrikler rabbinizden bir hayrın gelmesini hiç istemezler” diye buyurmuştur. Tefsirimizde bu ayeti detaylıca açıkladık, oraya dönebilirsiniz. Yine Beyyine suresi 1. Ayette olan ehl-i kitap ve müşriklerin kâfir olduklarını ve 6. Ayette bunların cehennemlik ve orada ebedi kalıcı olduklarını bildirmiştir.
İşte aşırılık ve taşkınlık budur; Allah’ın emrinden çıkmaktır, kahraman saydıkları insanları ve mahlûkları ilahlaştıranlar aşırıdır ve taşkınlık yapanlardır. Mustafa Kemal’i putlaştıranlar ve ilahlaştıranlar bunlardandır.
Allah hakkında Kuran’da varit olan dışında bir şey söylemek aşırılık ve taşkınlıktır. Dinine bağlı olup hep Kuran hem Sünnetten delil gösteren ve uyan müslüman asla aşırı olmaz ve taşkınlık yapmış sayılmaz. Kuran ve sünnet dışına çıkanlar sınırı aşmış olur ve aşırı sayılırlar.
Kuran’a ve sünnete uymayıp kâfirlerin fikirlerine ve kurallarına uyan ve sistemlerine giren kimseye ılımlı müslüman denilmeye başlandı. Oysa bu kişiler kâfirlere benzeyip aşırıdırlar. Allah’ın sınırını aşıp kafirlere uydular.
İsa Meryem’in oğludur, Al-i İmran suresi 45-46. Ayetlerde Allah Meryem’e İsa’yi bir sözle müjdeledi, sıfatlarını da anlattı. Onun çocuğu olacağına dair söz verince Meryem Allah’a hiç bir insan bana dokunmadığı halde Rabbim, nasıl çocuğum olacak diye sordu. Allah her şeyi yaratabilir, bir şey isteyince ona ol der, o hemen olu verir diye kendisine cevap verildi. İşte Allah’ın Meryem’e verdiği söz budur.
Al-i İmran suresi 59. Ayette geçtiği gibi İsa, Âdem gibi topraktan yaratıldı. Allah topraktan Âdem’i yarattığı gibi İsa’yı da yarattı. Âdem’e nasıl ruh verdiyse İsa’ya da Ruhulküdüs olan Cebrail vasıtasıyla ruh verdi.
İsa Allah’ın bir Rasulüdür, elçisidir. Kendisine kitabı İncil’i indirdi, böylece hem nebi hem Rasul oldu. Çünkü kendisine bir risale olarak kitap verildi. Kendisine verilen Kitap Rasul olur, aynı anda nebi olur. Onun zamanında bulunan Yahya nebi idi, Rasul değildi, İsa’nın risalesini tebliğ ediyordu. Meryem suresi 12. Ayette Allah ona hitap ederek “ Ey Yahya Kitabı kuvvetlice tut” diye buyurdu. Bunun manası kitaba güçle sarıl ve davet et, seni öldürürseler de kimseden korkma demektir. Nitekim bu tutumundan dolayı Yahudiler onu öldürdüler. O aşırı değildi, Yahudiler Allah’ın emrine uymak istemediklerinden dolayı aşırı ve katil oldular.
Babası Zekeriya hakeza nebidir, Rasul değildi. Fakat Nebiye Rasul gibi kitap dışında da vahyedilir. Al-i İmran suresi 59. Ayette melekler Zekeriya’ya seslenip Yahya’ile müjdelediler. Yahudiler Zekeriya’yı da öldürdüler.
İşte, Al-i İmran suresi 21. Ayette geçtiği gibi Allah’ın ayetlerini reddedenler, haksızca nebileri ve insanlara doğruyu ve hakkı gösterip emredenleri öldürenlere acılı azap ve cehennem hazırlandı. Bu asırda demokratik laik devletler, yöneticileri ve savunucuları Allahın yoluna davet edenleri, doğruyu ve hakkı gösterenleri, marufu emredenleri ve münkeri nehyedenleri ya hapse atar veya öldürürler. Allahın dininin hâkimiyetine çağıranlara karşı büyük savaş açtılar.
Hakkı sevmeyenler, heva ve heveslerine uyanlar, menfaat ve çıkarı ölçü edinenler her asırda aynıdır.
Allah Hristiyanlardan kendisine inanmalarını, Rasullerine iman etmelerini ve teslis iftirasından vazgeçmesini talep etmiştir. Talebime uyarsanız kendiniz için daha hayırlıdır dedi. Zira Allah tektir, yüce ve her şeyden münezzehtir. Nasıl ona bir çocuk nisbet edilir?! Haşa! O yaratıcıdır, her şeyden münezzehtir, Lokman suresi 13. Ayette geçtiği gibi şirk koşmak ve Allah’ı insanlara benzetmek en büyük zulümdür. Hiç afedilmez. Gökler ve yeryüzü ve içinde ne varsa onun mülküdür, onları yaratan O’dur, orada ne varsa O yarattı. Bu yüce, azametli Allah nasıl bir insana benzetilir?! Haşa!
Tevhit akidesi budur, Allah’ı her şeyden münezzeh kılmaktır, tekliğine inanmaktır, sıfatlarına da inanmaktır. Bu sıfatlar mevsuf olan (sıfatlanan) Allah’a aittir, bu sıfatlar Kuran’da geçtiği gibi inanıp onları insan sıfatlarına benzetmemek ve keyfiyetini düşünmemek gerekir. Allah görendir, işitendir, ama nasıl görür ve nasıl işitir, insana benzetilemez. O ve sıfatları aklın üstündedir. İnsan kendi aklı üstünde olanı düşünemez, sadece hisedilen vakıayı düşünebilir. Enam 103. Ayette geçtiği gibi “gözler O’na erişemez”. Eğer gözler O’na erişemezse O’nun keyfiyetini ve sıfatlarını düşünemez. Fakat insan, Allah kendisini görür ve işitir, ona şah damarından daha yakındır, bunu aklında tutmalıdır, sürekli bunu hatırlamalıdır. Böylece O’ndan korkar ve azabından sakınır. Mümin daima Allah’ı düşünür ve hatırlar, hiç unutmaz, emrini uygular ve nehyinden vazgeçer, sanki görür O’na kulluk eder.
“Rasullere iman edin” emri, sadece İsa değil, Allahın gönderdiği bütün rasullere ve nebilere ehl-i kitabın iman etmelerini elzem kılar. Zira “Rasuller” ifadesi çoğul şeklinde şeklinde geçti. Nisa suresi 150. Ayette geçtiği gibi Allah bir kısım rasullere iman ederiz ve bir kısmını inkâr ederiz diyenlerin ta kendilerinin kâfir olduklarını bildirmiştir. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in rasullüğünü ve peygamberliğini inkâr edenler kesinlikle kâfirdir.
“Vekil olarak Allah yeter” ayet-i kerimenin manası Allah yarattığının mesuliyetini taşır demektir: Göklere ve yeryüzüne düzen koydu, bu düzenin yürümesini sağladı, her canlıya rızkını temin etti, herkesin ömrünü sınırlandırdı. Ona tayin ettiği ömürde rızkını alacaktır. İnsanın iradesiyle yapacağını biliyor, insanın iradesi dışında olacak şeyi de takdir etti.
Kim Allah’ı kendisi için vekil kılarsa Allah ona kâfidir, onun vekâletini taşır, ona yardım eder, hayrını verir. O ne kadar güzel ve güçlü vekildir, işlerimizi O’na döndürelim, O’nun emrini yerine getirelim ve O’ndan sonra vekâleti O’na verelim, O bizim yerimize geçip bizim hayrımız neyse onu takdir eder ve yardım eder.
İşte Mesih İsa bin Meryem a.s bir insandır, Allah’ın kuludur ve Rasulüdür. Bu nedenle Allah’a kulluk etmekten geri kalmaz, vazgeçmez. Allah bu hakikatı şöyle açıkladı:
“Ne Mesih ne de mukarrabun melekler Allah’a kulluk etmekten hiç vazgeçmezler, sözlerini hiç bozmazlar”.
Mukarrabun yakın olanlar, üstün dereceye sahiptir. Allah’a daha yakın olurlar.
Sadece Mesih değil, Allah’a en yakın melek bile kulluk etmekten geri kalmaz, hiç vazgeçmez. Kulluk etmeye ısrarlıdır. Eğer İsa Allah’a kulluk ediyorsa ilah olur mu?! Mümkün değildir. Maide suresi 75. Ayette geçtiği gibi İsa ilah olmayıp kendisi ve annesi Meryem yemek yiyen birer insanlardı. Yemek yiyen kimse ilah olur mu?! Bunun manası helaya gidiyordu ve ihtiyacını gideriyordu! Böyle kişi ilah olur mu?!
Zira Allah’ın hakikatini ve değerini bilen kimse O’na kulluk etmekten kibirlenmez. Ben bir mahlukum, bir yaratığım, nasıl beni yaratana karşı kibirlenirim?! Bana belli ecel ve ömür takdir etmeseydi, hemen benim canımı alırdı, bana belli bir rızk tayin etmeseydi, benim rızkımı keserdi, ecelim gelmediği ve rızkım kesilmediğinden dolayı yaşıyorum, yoksa Allah bana karşı aciz değildir, haşa! Bunu birçok ayette pekiştirdi, insan aklen bunu idrak eder. Kibirlenen insanların akıbetini görüyor. Nahl suresi 61. Ayet ve Fatır suresi 45. Ayette geçtiği gibi insanları her işledikleri suçtan veya yaptıkları zulümden dolayı cezalandırmak isteseydi yeryüzünde yürüyen bir kimse kalmazdı, fakat onlara belli bir ecel tayin ettiği için onları yaşatır. Fakat ahirette onlara çetin azap hazırladı. Bu nedenle şöyle buyurdu:
“Kim O’na kulluk etmekten vazgeçerse ve kibirlenirse Allah onların hepsini huzurunda haşredecektir”.
Kulluk etmekten vazgeçen ve kibirlenen kimselerin ahirette cezaları çok ağırdır, acılıdır, cehennemde kalıcı olduklarını ifade etmek ister. Zira bunu ondan sonraki ayette ve birçok ayette apaçık şekilde bildirmiştir.
Allah’a kulluk etmenin manası onun emirlerini yerine getirmek ve nehiylerinden vazgeçmektir. Salih amel yapmaktır. Bu nedenle devam ederek şöyle buyurdu:
“İman edip salih amel yapanlar ise onlara ecirlerini eksiksiz verecek ve fazlından, daha ziyade de verecektir. Fakat kulluk etmekten kaçınanlar ve kibirlenenler ise onlara acılı azap verecektir. Onlar Allah dışında kendileri için ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaklar”.
İşte, salih, iyi amel yapmak Allah’ın emirlerine uymak ve nehiylerinden vazgeçmektir. Bu şekilde Allah’a kulluk edilir. Bu emirlerine uymayanlar ve nehiylerinden vazgeçmeyenler Allah’a kulluk etmekten vazgeçmiş, kibirlenmiş olurlar. Bunlar Casiye suresi 23. Ayette geçtiği gibi heva ve heveslerini ilah edinen kimselerdir. Bunlar Bakara suresi 165 – 166. Ayetlerde geçtiği gibi Allah dışında efendilerini ve liderlerini aşırı şekilde sevip ilah gibi edinenlerdir, onların her emrine uyarlar, onlara körü körüne tabi olanlardır. Bakara suresi 170. Ayette ve Lokman suresi 21. ayette geçtiği gibi Allah’ın indirdiklerinden yüz çevirip ataların izlerine takip edenlerdir. Onlar Nisa suresi 60. Ayette geçtiği gibi tağuta tabi olanlardır ve muhakeme olunurlar. Tağut ise beşeri sistemdir.
Bunlar Ahzab suresi 66-68. Ayetlerinde Allah’a ve Rasule itaat etmekten vazgeçenlerdir, efendilerine ve liderlerine itaat ettiler, ateşte yüzleri çevirilirken şöyle diyecekler “ keşke Allaha ve Rasule itaat etseydik. Biz efendilerimize ve liderlerimize itaat ettik, bizim yolumuzu şaşırttılar”. Onlara şöyle beddua edecekler: “ Rabbimiz onlara iki kat azap ver ve büyük lanet indir”. Onlar Allah dışında bir yardımcı ve dost edinenlerdir. Bu nedenle kıyamet günü hiç dost ve yardımcı bulamayacaklar, zalim liderleri ve büyükleri kendileri gibi ateşte yanacaklar. Allah ise hiç onlara yardım etmeyecek ve asla onları dost edinmez.
Oysa bir insan başka insana tabi olacaksa veya itaat edecekse mutlak şekilde ve körü körüne tabi olmaz ve itaat etmez. Bilinçli ve uyanıkça şer’i hükümlere göre tabi our ve itaat eder. Birçok ayet ve hadis bunu vurgulamıştır. Liderler ve büyükler Kuran’a ve Sünnete uydukça tabi olunur ve itaat edilir.