Haberlere kısa bir bakış


Yahudi Varlığı Batı Şeria’daki Saldırılarını Sürdürüyor

Yahudi varlığı, Batı Şeria’daki Filistin kasaba ve mülteci kamplarına yönelik saldırılarını sürdürüyor. Yahudi istihbarat servisi Şabak’a ait insansız hava aracı, Batı Şeria’nın kuzeyinde, Tubas’ın doğusundaki Tamun kasabasından bir grup genci hedef alarak saldırı düzenledi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 29 Ocak 2025 Çarşamba günü bu saldırıda 10 gencin şehit olduğunu duyurdu.

Aynı zamanda Yahudi varlığı, 21 Ocak 2025 tarihinden itibaren, Gazze’de ilan edilen ateşkesten iki gün sonra, Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin’de saldırgan operasyonlarını sürdürdü. “Demir Duvar Operasyonu” adı altında buldozerler, savaş uçakları ve zırhlı askeri araçlarla desteklenen saldırılar düzenledi. Bu operasyon kapsamında 15 kişinin öldüğünü ve 40 kişinin tutuklandığını açıkladı.

Öte yandan, Yahudi gazetesi Yediot Aharonot, 28 Ocak 2025’te Yahudi Parlamentosu Knesset’in, Batı Şeria’daki toprakların Yahudilere mülk olarak verilmesini, onların adına tapuya kaydedilmesini ve Yahudilere ait topraklar olarak kabul edilmesini öngören yasa tasarısını ilk okumada onayladığını bildirdi.

Yahudileri bu adımı atmaya ve Batı Şeria’daki saldırılarını sürdürmeye teşvik eden unsur ise ABD Başkanı Trump’ın açıklamaları oldu. Trump, daha önce yaptığı bir açıklamada Yahudi varlığını küçük gördüğünü belirterek, Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinlilerin göç ettirilmesini ve Yahudi varlığının genişletilmesini desteklediğini duyurdu.

Bölgedeki rejimler ve yöneticileri ise artık düşmanın Filistin’de gerçekleştirdiği eylemleri kınamıyor. Çünkü bu kınamalar halk nezdinde alay konusu olmuş durumda. Kınamalarının hiçbir etkisi olmadığı gibi, aslında aldatmacadan ibaret olduğu biliniyor. Bu yöneticiler, Yahudi varlığının Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlara karşı 15 ay boyunca sessiz kalmalarının ardından Filistin halkını desteklemek adına en ufak bir niyet taşımadıklarını gösterdiler. Hatta Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Türkiye gibi normalleşme yanlısı rejimler, Yahudi varlığı ile ticari ilişkilerini ve normalleşme süreçlerini sürdürmeye devam ettiler.

ABD Başkanı, Gazze ve Batı Şeria Halkının Göç Ettirilmesi Çağrısını Yineledi

ABD Başkanı Donald Trump, 25 Ocak 2025’te gündeme getirdiği Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin topraklarından göç ettirilmesi fikrini yeniden dile getirdi. Bu açıklaması, Filistin topraklarını gasp eden Yahudilerin duygularını okşadı ve onlar tarafından memnuniyetle karşılandı.

Trump, 27 Ocak 2025 akşamı başkanlık uçağında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Onları, isyan, devrim ve şiddetten uzak bir bölgede yaşamalarını sağlayacak bir yere taşımak istiyorum.” dedi. Ayrıca, “Yakın gelecekte Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu ile görüşeceğim ve o da benimle görüşmek için buraya gelecek.” ifadelerini kullandı. Trump, son günlerde Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ve Ürdün Kralı II. Abdullah ile görüşmeler yaptığını belirterek, “Umarım Sisi bir kısmını kabul eder. Onlara çok yardım ettik ve eminim ki bize yardım edecek. Söyledikleri gibi, bu bölge zor bir bölge ama bence o bunu yapacaktır. Ürdün Kralı da aynısını yapacaktır.” dedi (Şark el-Avsat, 28 Ocak 2025).

Yani, ABD, Mısır rejimine, Yahudilere karşı savaşmaktan vazgeçmesi ve Filistin’i satmaya hazırlanması karşılığında zehirli yardımlar sağladı. ABD yardımlarıyla çıkar sağlayan Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin, karşılığında Amerika’nın taleplerini yerine getirmesi gerekiyor. Görünüşe göre, Sisi ve Ürdün Kralı doğrudan reddetmek yerine direniyor gibi davranıyorlar, ancak Trump, onların sonunda bu teklifi kabul edeceklerinden emin. Çünkü her ikisi de ihanetin ve alçaklığın zirvesindeler; Gazze’de 15 ay süren katliamları izleyip tek bir asker bile kıpırdatmadılar, tek bir mermi bile göndermediler.

Suriye’nin Yeni Yöneticileri Ulusal Kimliği Vurguluyor, İslam’dan Bahsetmekten Kaçınıyor

Suriye resmi haber ajansı SANA, 28 Ocak 2025 tarihinde Suriye Askeri Yönetimi Sözcüsü Hasan Abdülgani’nin şu açıklamasını aktardı:“Sayın lider Ahmed Eş-Şara’nın geçiş dönemi boyunca ülke başkanlığına getirildiğini ilan ediyoruz. Kendisi, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak görev yapacak ve uluslararası platformlarda ülkeyi temsil edecektir. Ayrıca, 2012 Anayasası’nın yürürlükten kaldırılmasının ve tüm olağanüstü yasaların durdurulmasının ardından, daimi bir anayasanın kabul edilip yürürlüğe girmesine kadar geçici yasama meclisini oluşturma yetkisi kendisine verilmiştir.”

Suriye’nin yeni yönetiminde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Esad Eş-Şeybani ise şunları söyledi: “Suriye’nin, halkımızın umutlarını yansıtan, onlara özgürlük, adalet ve onur sağlayan, vatan sevgisini, aidiyeti, fedakârlığı ve dayanışmayı teşvik eden bir kimlik inşa etmeyi başardık. Suriye, dış politikasıyla uluslararası toplumu rahatlatmayı, vizyonunu netleştirmeyi ve halkını içte ve dışta temsil etmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda, Arap bağlarına önem veriyor, komşu ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye yatırım yapıyor ve bölgesel ve uluslararası iş birliği ile stratejik ortaklıkları teşvik etmeyi hedefliyor. Arap dünyası, çatışmalarla dolu bir mirasın yükünü taşıyor ve biz dış politikamızda bu gerilimi azaltmaya ve barışı tesis etmeye çalışacağız.”

Bu açıklamalar, yeni Suriye yönetiminin başkanı Ahmed Eş-Şara ve diğer yetkililerinin, İslam’dan tek bir kelime bile bahsetmekten kaçındığını ve Suriye’yi bölgedeki diğer ulusal devletler gibi göstermeye çalıştığını ortaya koyuyor. Bu devletler, sömürgeciler tarafından kurulan ve bölgesel ve uluslararası sisteme entegre olmaya çalışan rejimlerdir. Yeni yönetim, toprakları özgürleştirmek ve Allah’ın hükmünü yüceltmek için cihat etmek yerine, barış arayışında olduğunu vurguluyor. Oysa Suriye halkı, İslam için bir devrim başlatmıştı. Ancak yeni yönetim, iktidarda kalabilmek için ABD, Avrupa ve onların bölgedeki müttefiklerini memnun etmeyi hedefliyor. Allah’ın ve müminlerin öfkesi artık onlar için bir anlam ifade etmiyor.

Esad Mansur