Haberlere Kısa Bir Bakış
– Mısır, Gazze’yi 15 Yıl Yönetme Teklifini Reddetti
Yahudi varlığının muhalefet lideri Yair Lapid, 25/02/2025 tarihinde Mısır’ın Gazze’yi 15 yıl boyunca yönetmesi karşılığında dış borçlarının silinmesini önerdi. Lapid, X platformunda şu ifadeleri kullandı:
“Kısa bir süre önce Washington’da, Gazze’de savaş sonrası sürece dair bir plan sundum. Planın merkezinde, Mısır’ın 15 yıl boyunca Gazze’nin sorumluluğunu üstlenmesi yer alıyor. Aynı zamanda uluslararası toplum, Mısır’ın 155 milyar dolarlık dış borcunu silecek. Bu yıllar içinde Gazze yeniden inşa edilecek ve özerk yönetim için uygun koşullar oluşturulacak. Mısır, sürecin merkez oyuncusu olacak ve yeniden inşa sürecini denetleyerek ekonomisini daha da güçlendirecek.”
Mısır ise bu teklifi reddetti. Mısır haber ajansı, 26/02/2025 tarihinde Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tamim Hilaf’ın şu açıklamasını aktardı:
“Yönetimle ilgili dolaşan önerilere, son olarak da Mısır’ın belirli bir süre Gazze’yi yönetmesine ilişkin teklife yanıt olarak şunu vurgulamak isteriz: Mısır ve Arap dünyasının sabit duruşunu ve çatışmanın özüne dair doğru çözüm temelini göz ardı eden her türlü öneri veya plan reddedilir ve kabul edilemez. Bu temel, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarından çekilmesi ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Bu tür yarım çözümler, çatışmayı kalıcı olarak çözmek yerine yeni çatışma döngülerine yol açmaktadır.”
Hilaf ayrıca şu ifadeleri kullandı:
“Gazze Şeridi ile Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria arasındaki organik bağ, bağımsız Filistin devletinin bir parçasıdır ve tam egemenlik ve yönetim Filistinlilere ait olmalıdır.”
Mısır rejimi, Filistin topraklarının yalnızca %20’sine kurulacak bir Filistin devletini ‘tam çözüm’ olarak görmektedir. Oysa bu, bir çözüm değil, büyük bir ihanettir; çünkü Filistin topraklarının %80’ini Yahudi gaspçılara teslim etmektedir. Kaldı ki, Batı Şeria ve Gazze’de bir Filistin devleti kurma projesi, ABD’nin önderliğinde başlatılmış olmasına rağmen, ABD bile bu projeden fiilen vazgeçmiştir ve sadece sözde destek vermektedir. Trump yönetimi, Doğu Kudüs’ün Yahudi varlığının bir parçası olduğunu resmen kabul etmiş ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinin bulunduğu toprakları da resmen tanıyacağına dair işaretler vermiştir. Yahudi varlığı da bu projeyi resmi olarak reddetmiştir.
Mısır rejimi, Filistin devletinin asla kurulmayacağını bilmektedir. Ancak halkı aldatmak ve ihanetini örtbas etmek için bunun tek çözüm olduğunu ve kendilerinin de bunu gerçekleştirmeye çalıştığını iddia etmektedir. Oysa gerçek ve nihai çözüm, cihad ilan edip orduları harekete geçirerek Filistin’i tamamen özgürlüğüne kavuşturmaktır.
– Suriye Ulusal Diyaloğu Sonuç Bildirgesinde İslam’dan Bahsedilmedi
Suriye Ulusal Diyalog Konferansı, 25/02/2025 tarihinde Şam’daki Halk Sarayı’nda gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını geçici Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Eş-Şera yaptı ve konuşmasında “Suriye’nin, uygun olmayan siyasi hayallerin gerçekleştirileceği bir deneme alanına dönüşmemesi gerektiğini” vurguladı. Ancak bu sözleriyle tam olarak neyi kastettiğini açıklamadı. Acaba kastettiği şey hilafet projesi miydi?! Zira bazı ümitsiz kimseler bu tür söylemleri dile getirmektedir.
Konferansa, her kesimden yaklaşık 800 kişi katıldı. Katılımcılar arasında tesettürsüz kadınlar da vardı.
Sonuç bildirgesi, 18 maddeden oluşuyordu ve şu hususları içeriyordu: Suriye toprak bütünlüğünün korunması, Yahudi varlığının Suriye’ye yönelik saldırılarının kınanması, Silahın yalnızca devletin elinde olması, Anayasal sürecin hızlandırılması, Yasama meclisinin bir an önce oluşturulması, Anayasa komitesinin kurulması, Özgürlüğün toplumda en yüce değer olarak teşvik edilmesi, Düşünce ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, İnsan haklarına saygı gösterilmesi, Toplumun tüm kesimlerinin siyasi hayata katılımını sağlayacak bir siyasi kalkınmanın gerçekleştirilmesi, Ekonomik kalkınmanın başlatılması, Uluslararası yaptırımların kaldırılması çağrısı, Kamu kurumlarının ıslah edilmesi, Sivil toplum kuruluşlarının sürece katılımının sağlanması, Eğitim sisteminin geliştirilmesi, Suriye toplumunda diyalog kültürünün güçlendirilmesi.
Ancak bildirgede İslam’a dayalı herhangi bir vurgu bulunmamaktaydı ve bildiride İslam’a aykırı fikirler yer aldı. Bu durum, yeni Suriye yönetiminin tehlikeli bir çöküş içinde olduğunu göstermektedir.
Görünüşe göre yeni Suriye yönetimi, İslam’a aykırı sapkın fikirlerin ifade özgürlüğünü güvence altına alırken, devlet, siyaset ve hilafet talebiyle İslami düşünceleri savunanlara bu özgürlüğü tanımayacaktır. Diğer İslam ülkelerindeki rejimlerin yaptığı gibi, İslami davayı taşıyanlara baskı uygulanmaya devam edilecektir. Bunun en açık delili, Cevlani’nin, Hizb-ut Tahrir gençleri gibi İslam’ ve İslami davaya bağlı samimi kişileri bir buçuk yıldan fazla bir süredir haksız yere hapiste tutmasıdır.
– Yahudi Varlığı Suriye’ye Saldırılarını Sürdürüyor ve Saldırılarına Engel Olan Yok
Suriye televizyonu, 25/02/2025 tarihinde yaptığı açıklamada, Yahudi varlığına ait savaş uçaklarının Şam’ın 20 kilometre güneyinde bulunan El Kesva kasabasını bombaladığını duyurdu. Bir Suriye güvenlik kaynağı, saldırının askeri bir hedefi vurduğunu belirtti ancak detay vermedi.
Reuters’in Şam muhabiri, başkent sakinlerinin alçaktan uçan savaş uçaklarının seslerini ve bir dizi patlamayı duyduklarını bildirdi. Saldırı, Suriye’nin Yahudi varlığının topraklarına yönelik saldırılarını kınamasının ve bu güçlerin çekilmesini talep etmesinin hemen ardından gerçekleşti. Bu talep, Suriye Ulusal Diyalog Konferansı’nın sonuç bildirgesinde de yer almıştı.
Yahudi varlığı ordusu, saldırıdan sonra yaptığı açıklamada, Suriye’nin güneyindeki askeri hedefleri vurduklarını ve saldırının, silahların bulunduğu komuta merkezlerini içerdiğini belirtti. Yahudi Savunma Bakanlığı sözcüsü, “Hava kuvvetlerimiz, belirlediğimiz yeni politika çerçevesinde Suriye’nin güneyinde güçlü saldırılar düzenliyor. Mesajımız nettir: Güney Suriye’nin, Güney Lübnan’a dönüşmesine izin vermeyeceğiz.” dedi. Ayrıca, “Suriye rejimi güçleri ve ülkedeki terör örgütlerinin güvenli bölge olan Güney Suriye’de konuşlanma girişimlerine ateşle karşılık vereceğiz.” ifadelerini kullandı.
Yahudi varlığının başbakanı Netanyahu, 24/02/2025 tarihinde yaptığı açıklamada, Suriye’nin güneyinin silahsız bir bölge olması gerektiğini ve bunun Kuneytra, Dera ve Süveyda vilayetlerini kapsadığını söyledi. Ayrıca, “Heyet Tahrir el-Şam veya Yeni Suriye Ordusu’nun, Şam’ın güneyindeki topraklara girmesine izin vermeyeceğiz.” dedi ve “Güney Suriye’deki Dürzi topluluğuna yönelik herhangi bir tehdide müsamaha göstermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Böylece Yahudi varlığı, Suriye’ye ve halkına zorbalık yapmaya devam ediyor, Suriye topraklarına saldırıyor ve içlerine kadar giriyor, ayrıca Dürzi kartını kullanıyor. Suriye rejimi ise, sadece kınama mesajları yayınlamaktan başka hiçbir şey yapamaz hale gelmiştir. Çünkü bu rejim, cihadı terk etmiştir – ki cihad, İslam’ın zirvesidir – ve İslam’ı uygulamaktan vazgeçmiştir. Bu gerçek, Ulusal Diyalog Konferansı’nın kararlarında da açıkça görülmektedir.
– Yahudi Varlığı Bir Kez Daha İran’ın Nükleer Tesislerini Vurma Tehdidinde Bulundu
Amerikan Politico gazetesi, 26/02/2025 tarihinde, Yahudi varlığının Dışişleri Bakanı Sa’ar’ın İran’a yönelik tehditlerini içeren açıklamalarını yayımladı. Sa’ar, Brüksel ziyareti sırasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Zaman daralıyor. İran, birkaç nükleer bomba yapmaya yetecek kadar uranyumu çoktan zenginleştirdi. Şu anda bu zenginleştirilmiş uranyumu silahlandırmanın yollarını deniyor ve bu, büyük bir gelişme. Bu durum, Orta Doğu’da son derece istikrarsızlaştırıcı bir etkiye sahip olacaktır. İran’ın nükleer programını bir silaha dönüşmeden önce durdurmak için güvenilir bir askeri seçeneğin masada olması gerekiyor. İran tehdidiyle acilen yüzleşilmesi gerekiyor.”
Ayrıca “İran’ın Ürdün sınırını kullanarak Batı Şeria’ya silah ve para kaçırdığını” iddia etti.
Ancak görünüşe göre Amerika, Yahudi varlığının bu saldırıyı gerçekleştirmesini engelliyor. ABD Başkanı Trump, Yahudi varlığının İran’ı bombalama ihtimali konusunda uyarıda bulunmuş ve İran’ın nükleer silah geliştirmesini engelleyen bir anlaşma yapmayı tercih ettiğini açıklamıştı. Ayrıca, ABD istihbarat birimleri, Yahudi varlığının İran’ın zayıf durumunu fırsat bilerek bu yılın ilk yarısında İran’ın nükleer tesislerine büyük saldırılar düzenlemek istediğini bildirmişti.
Böylece İran, Yahudi varlığının sürekli saldırı tehditleriyle uyuyup uyanan bir ülke haline gelmiştir. Üstelik Gazze halkını yüzüstü bıraktığı gibi, diğer Müslüman ülkelerin yönetimleri de Filistin’e yardım etmek yerine sessiz kalmaktadır. Bu rejimler, birleşip ortak bir karar almayı ve Yahudi varlığına ezici bir saldırı düzenleyerek onu tamamen ortadan kaldırmayı düşünmemektedir.
Bu nedenle düşman, Müslüman ülkeleri tek tek hedef alıyor: Önce Filistin, sonra Lübnan, ardından Suriye ve sırada İran, Ürdün, Türkiye veya diğer İslam beldeleri olabilir. Tüm bunlar, Raşidi Hilafet’in yeniden kurulmasının farz olduğunu bir kez daha teyit etmektedir.
Esad Mansur