Soru Cevap

Soru:

Haziran ayında yayınlanan ve aşağıda Linkini verdiğim soru-cevap da diyor ki; “Her Müslüman mümindir.”Fasık, günahlar işleyen bir kimsede Müslümandır. Bu adam da o zaman “mümin” midir?
Mümin ile Müslim/Müslüman arasındaki fark nedir?

Cevap:

Dilde fasık bir şeyden ayrılmaktır, çıkmaktır. Kur’an-ı Kerim’de şer’î mana veya ıstılah olarak iki şekilde kullanıldı. Dinden cüzi miktarda çıkan, haram işleyerek Allah’ın sınırlarını aşan kimseye fasık denilir, bu mümin kalır. Külli olarak, tamamen dinden çıkıp her haramı işleyen, Allah’ın sınırlarını aşan kimseye fasık denir, bu kâfir olur, bu şekilde her kâfir fasıktır. İblis mümin idi, Allah’ın emrine karşı geldi, tövbeyi reddetti, müminleri kâfir ve her haramı işlemek üzere insanlara vesvese vermeye başladı. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

[وَاِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلٰۤٮِٕكَةِ اسۡجُدُوۡا لِاٰدَمَ فَسَجَدُوۡۤا اِلَّاۤ اِبۡلِيۡسَؕ كَانَ مِنَ الۡجِنِّ فَفَسَقَ عَنۡ اَمۡرِ رَبِّهٖؕ اَفَتَـتَّخِذُوۡنَهٗ وَذُرِّيَّتَهٗۤ اَوۡلِيَآءَ مِنۡ دُوۡنِىۡ وَهُمۡ لَـكُمۡ عَدُوٌّ ؕ بِئۡسَ لِلظّٰلِمِيۡنَ بَدَلًا‏]

“Meleklere şöyle dedik: Âdem için secde edin! Hepsi secde ettiler. Ancak İblis hariçtir, o cinlerden idi, Rabbi’nin emrinden fasık oldu (dışarı çıktı). Benim dışımda onu ve onun zürriyetini dost edinmek mi? Oysa onlar sizin için düşmandır. Zalimlerin (Allah yerine) bedeli ne kötüdür.”[KehfSuresi 50]

Burada İblis Rabbi’nin emrinden dışarı çıktı, kibirlenip tövbe etmeyi reddetti ve müminleri yoldan çıkarmaya başladı.

Evet, her Müslüman mümindir, yoksa Müslüman olamaz. İslâm’ın şartı ve temeli imandır. Bir kimse Allah’a, ahirete, meleklere, resullere ve kendisine indirilen kitaba, eski resul ve nebilere, onlara indirilen kitaplara, kaza ve kaderin hayır ve şerrinin Allah’tan olduğuna inanan kimse mümindir, aynı anda Müslim’dir. Fakat İslâm daha kapsamlıdır, iman ve ondan fışkıran şeriattır. Bir kimse imanı varsa fakat şeriatı uygulamazsa veya bir kısmını uygulamazsa fasık olur ama cüzi fasıktır.

Bu nedenle birçok ayette “iman edip salih amel işleyen” ifadesi geçmektedir. Allah hep bunları övüyor, bunları halife kılacak, dini onların vasıtasıyla egemen kılacaktır. İman bulundukça, salih amelleri veya bir kısmını uygulamamak fasıklıktır.

 Bu şekilde Müslümanlar arasında fasıkların imanı olduğu hâlde sürekli şekilde günah işleyen veya büyük günah işleyenlerin oldukları ünlü oldu. Bu yanlış değildir, doğrudur. Zira Kur’an günahkâr müminlere bu terimi kullandı.

Misal olarak Bakara Suresi 197. ayette hac farzıyla ilgili husus hakkında müminlere hitap ederken “Hacda kadınlara yaklaşmak, fasıklık yapmak ve cedelleşmek yoktur.” dedi. Fasıklık yapmak, günah işlemektir, Allah’ın emrine muhalefet etmek ve O’nun emrini yerine getirmemektir. Kişi mümin kalır, günah işlemiş olur.

Bakara Suresi 282. ayette borçlanma hususunda Allah iman edenlere hitap eder, ayetin sonunda borcu yazan veya şahitlerin sözlerini değiştirmek için onlara baskı yapmaya “fasıklıktır” dedi. “Bunu yaparsanız sizde fasıklık vardır. Allah’tan korkun.” Ama mümin kalırlar. Günah işlemiş olurlar.

Maide Suresi 3. ayette müminlere hitap ederken Allah, yenmesini haram kıldığı şeyleri sayarken bunu çiğnemeyi fasıklık olarak niteledi.

Hucurat Suresi 11. ayette Allah iman edenlere hitap ederken müminlerin birbirleriyle alay etmelerini ve birbirlerine sevmedikleri isim veya lakap takmalarını yasakladı. Bunu yapan kimseler iman ettikten sonra fasıklık yapmaktadırlar. Onları mümin saydı ama günah işledikleri için onları fasık olarak niteledi.

Allah iffetli kadınlara iftira atanların fasık olduklarını nitelerken onları mümin saydı, fakat 80 celde ceza görürler. İşte en temiz kadın olan Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in zevcesi olan Hz. Aişe RadiyAllahu Anhâ’ya iftira atanlar için “Sizden bir gruptur, fakat herkes cezasını alacak.” dedi. [Nur 4-5, 11-13]

Bu şekilde örnekler Kur’an’da çoktur. Fasık kimseler imanları var oldukça mümin sayılırlar. Çünkü ya mümin ya kâfir vardır, üçüncüsü yoktur. Fakat müminlerin bir kısmı takva sahibidirler, onlar salih amel yapanlar, günah işlememeye, Allah’ın emrinden dışarı çıkmamaya çalışırlar, günah işledikleri zaman pişmanlık duyup mağfiret dilerler ve tövbe ederler.

Salih amel işleyen takvalı müminler cennete girerler. Kâfirler veya külli olarak fasıklar cehennemde ebediyen kalıcı olurlar. Cüzi fasıklar cehenneme girerler ama orada ebediyen kalıcı olmazlar. Çünkü imanları vardır. Mütevatir hadislerde geçtiği gibi, Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şefaati günah işleyenleri cehennemden kurtarmak için saklandı. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[وإني اختبأت دعوتي شفاعة لأمتي يوم القيامة، فهي نائلة إن شاء الله من أمتي لا يشرك بالله شيئا]

“Kıyamet gününde şefaatimi ümmetime sakladım. Allah’ın izniyle şefaatim ümmetimden şirk koşmayanlara yetişecektir.”[Müslim]

[شفاعتي لأهل الكبائر من أمتي]

“Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaatim olacaktır, saklandı.”[Tirmizi, Ebu Davud]

[فيقال يا محمد ارفع رأسك وقل يسمع وسل تعطى واشفع تشفع فأقول يارب أمتي أمتي، فيقال انطلق فأخرج منها من كان في قلبه مثقال شعيرة من إيمان. فأنطلق فأفعل]

(Allah Resul’e şöyle diyecek) Ey Muhammed başını kaldır, söyle, söylediğin işitilecek, iste, isteğin yerine getirilecek, şefaat et, şefaatin kabul edilecektir. (Resulullah) Dedim ki: Rabbim! Ümmetim, ümmetim! Denilecekki: Fırla, arpa tanesi kadar imanı var olanları ondan (cehennemden) çıkar. Fırlıyorum, onları kurtarıyorum.”[Buhari, Müslim]

İşte günahkâr Müslümanların mümin oldukları böyle pekiştiriliyor. Onlar azap görürler, fakat cehennemde ebediyen kalıcı değiller.

Dünyada Hilâfet Devleti tarafından ceza alırlarsa ahirette ceza görmeyecekler, zina eden, iftira atan, hırsızlık yapan, içki içen gibi günah işleyen müminler dünyada Hilâfet Devleti tarafından ceza görürlerse ahirette bunu görmeyecekler. Zina eden kadın taşlanınca Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

[فوالذي نفسي بيده، لقد تابت توبة لو تابها صاحب مكس لغفر له، ثم أمر فصلى عليها ودفنت]

“Canımı kendi elinde tutana (Allah’a) yemin ederim ki, bu kadın öyle tövbe etti ki, gümrük alan kimse onun gibi tövbe etseydi günahı bağışlanacaktı. Sonra üzerine cenaze namazı kıldırdı ve gömüldü.”[Müslim]

Fısk yapan, fasık olan kimse işlediği günahtan dolayı kâfir ilan edilmez, onlar Müslüman ve mümin olarak kalırlar. Namaz farzına inanıp kılmayana, oruç farzına inanıp tutmayana da fasık denir, fakat mümin olarak sayılırlar. Keza sair hükümlerle ilgili aynı şey geçerlidir.

Daha önceki soru cevapta ve burada gösterdiğimiz mümin ile Müslüman arasında hiçbir fark yoktur. Fakat müminler veya Müslümanlar iki çeşittir: Birincisi: Takva veya ihsan sahibi olan mümin veya Müslümandır. Bunlar günah işlemekten sakınırlar ve Allah’ın her emrini yerine getirmeye çalışırlar, günah işlerlerse hemen tövbe ederler, günahları üzerinde ısrar etmezler.

İkincisi: Takvasız veya ihsan sahibi olmayan mümin ve Müslümandır. Bunlara fasık ve zalim denilir. Allah’a ve Kitabı’na, Resulullah’a ve Sünneti’ne inandıkları hâlde, günah işlediklerini bildikleri hâlde günah işlemeye devam ederler. Sonra tövbe ederiz veya günahkârız Allah afetsin… vs. derler.

Esad Mansur