– 11-

Takiye, Niyet ve Amele göre insanın hesaba çekilmesi:

Müslümanlar göğüslerindekini saklayıp takiye yaptıklarında nasıl muhasebe edilir?

Amel Allah’ın emrine muhalif olduğu halde niyet yeterli midir?

 Allah neden insanı hesaba çeker?

Biri niyetim temizdir diyerek demokratik siyasi çalışma yapabilir mi?

قُلْ إِن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرْضِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِير يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوَءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللّهُ نَفْسَهُ وَاللّهُ رَؤُوفُ بِالْعِبَادِ

 “Deki; göğüslerdekini gizlerseniz veya açığa çıkarırsanız Allah onu bilir. Yine de göklerde ve yeryüzünde ne varsa onu bilir. Allah her şeye kadirdir. O gün (kıyamet günü) her insan hayırdan ne yaptıysa onu karşısında hazır olarak bulur, kötülükten de neyi yaptıysa o amel ile kendisi arasında uzak mesafenin bulunmasını dileyecektir. Allah kendisinden sizi sakındırıyor, Allah kullara karşı şefkatlidir. (Al-i İmran 29 – 30)

Daha önceki ayet takiye ve tukya ile ilgili olduğu için Müslümanlar küfür yönetimleri veya daha doğrusu kâfirlerin hâkimiyeti altında yaşarken, kâfirlerle normal şekilde geçinmeye çalışırken onların dinlerine veya fikirlerine meyil gösterirlerse Allah göğüslerinde sakladıklarını bildiğini bildiriyor. Onlara meyil gösterirse günah işler. Müslüman kâfirlerin otoritesi ve küfür sistemleri altında yaşarken İslam’a zıt hususlarda onlara uymaz. Eğer uyarsa Allah onu cezalandırır. Normal muamele yapar. Bu İslam ahkâmına zıt bir hususta olmayacaktır. Bu otoriteye veya sistemine karşı savaş ilan etmemekle birlikte bu otorite veya sisteme kalben rıza göstermeyecektir. Hatta açıkça kendi İslami fikrini söylemelidir. Mekke’deki Müslümanlar kâfirlerin otorite ve sistemleriyle silahlı mücadele yapmaz iken fikri ve siyasi mücadele yapıyorlardı. Açıkça İslam davetini yükleniyor ve fikirlerini söylüyorlardı. Fakat silaha hiç başvurmuyorlardı. Eğer bir Müslüman zayıf olduğunu iddia edip İslam davetini yüklenmezse, İslam’a göre fikri ve siyasi mücadele yapmazsa, kâfirlere düşmanlıklarını göstermez ve ‘niyetim sadıktır, ben kâfirlerin otoritesi ve sistemini kabul etmiyorum’ dese de Allah bu kişinin kalbinde ve göğsünde sakladığını ve niyetini bilir. Bu kişi Allah’tan korksun Allah’a karşı ters bir iş yapmasın. ‘Ben bu sistemi kabul etmiyorum, niyetim iyidir’ diye iddia ederek sonra küfür sistemine ve partilerine katılır, onların fikirlerini benimsediğini açıklar veya buna göre parti kurar ise bu kişi kesinlikle günahkârdır ve takiye ile amel etmiş sayılmaz. Zira takiye ile amel etmenin manası; kâfirlerin otoritesi altında yaşarken onlara karşı savaş ilan etmemek ve onlarla normal şekilde geçinmektir. Fakat İslam’a zıt hususlarda onlara uymaz. Daha doğrusu İslam davetini fikren yüklenir.

Allah’ın kabul ettiği amel veya işin iki şartı vardır.

  1. Bu amel yalnız Allah’ın rızası için olmalıdır. İbadetlerde buna niyet ve diğer salih amellerde maksat deriz.
  2. Bu amel Allah’ın emrettiği şekilde yapılmalıdır. Niyetim Allah’ın rızasını kazanmak diye iddia ederek Allah’ın ahkâmına ters bir amel yaparsa ondan kabul edilmez. Daha doğrusu günah işlemiş olur.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in;

 النيات با الاعمال إنما

“Ameller ancak niyetle geçerli olur (Allah indinde kabul edilir.)” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1; Müslim, İmâret 155.) demesi Allah için yapılan amellerle ilgili idi. Bu hadisin münasebeti ise şöyledir; bazı Müslümanlar evlenmek için Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. Oysa Şeriatça kabul edilen hicret, onun nedeniyle sevap kazanılacak hicret; sırf Allah ve Resulü için yapılan hicrettir. Bu nedenle Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem “Ameller ancak niyetle geçerli olur (Allah indinde kabul edilir.)” dedikten sonra şöyle dedi:

وإنما لكل إمرئ ما نوى، فمن كانت  هجرته إلى الله ورسوله فهجرته إلى الله ورسوله، ومن كانت هجرته لدنيا يصيبها أو امرأة ينكحها فهجرته إلى ما هاجر إليه”

Her kimin niyeti neyse öyle karşılık bulur. Kim Allah ve Resulü için hicret etmişse Allah ve Resulü için hicret etmiş olur. Kim bir kadınla evlenmek ve dünyayı kazanmak için hicret etmişse bunun için hicret etmiş olur (hicret sevabı yoktur).”

Bir kişi niyetim Allah’ın rızası için namaz kılmak deyip namazda ters hareketler yaparsa veya Allah’ın emrine aykırı şekilde namaz kılarsa namazı batıl olur ve günahkâr olur. Velev ki niyeti Allah’ın rızasını kazanmak olsa da… Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle dedi:

وَصَلُّوا كَمَا رَأَيْتُمُونِي أُصَلِّي   “Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız siz de öyle namaz kılınız.” (Buhari)

Bir kimse İslam davetini yüklenecekse ki niyeti hem yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak hem de Allah’ın emrettiği şekilde yüklenmiş olması gerekir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in İslam davetini yüklendiği şekilde yüklenmelidir. Zira Allahu Teala şöyle emretti:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ

“Muhakak ki Resulullah sizin için güzel örnektir…” (Ahzab 21)

Biri Allah’ın rızasını kazanmak için ‘İslam davetini yüklenmek istiyorum ama demokratik sisteme göre bunu yapacağım’ derse ondan kabul edilmez. Böyle yapmakla günah işlemiş olur. Nitekim Allahu Teala kendi Resulü ve müminleri daveti yüklenirken bir çok yerde uyardı. Şöyle buyurdu:

وَاِنۡ كَادُوۡا لَيَـفۡتِنُوۡنَكَ عَنِ الَّذِىۡۤ اَوۡحَيۡنَاۤ اِلَيۡكَ لِتَفۡتَرِىَ عَلَيۡنَا غَيۡرَهٗ‌ ‌ۖ وَاِذًا لَّاتَّخَذُوۡكَ خَلِيۡلًا‏ وَلَوۡلَاۤ اَنۡ ثَبَّتۡنٰكَ لَقَدۡ كِدْتَّ تَرۡكَنُ اِلَيۡهِمۡ شَيۡــًٔـا قَلِيۡلًا اِذًا لَّاَذَقۡنٰكَ ضِعۡفَ الۡحَيٰوةِ وَضِعۡفَ الۡمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَـكَ عَلَيۡنَا نَصِيۡرًا‏

 “ Kâfirlere az kalsın bize başkasını iftira ettirmek üzere sana vahyettiğmizden seni saptıracaklardı. O zaman seni dost edineceklerdi. Sana sebatlık vermeseydik az miktarda meyil gösterecektin, o zaman sana hem dünya hem de ahirette iki kat azap verirdik ve bize karşı bir yardımcı bulamayacaktın”; (İsra 73-75)

Şöyle de buyurdu:

فَاسۡتَقِمۡ كَمَاۤ اُمِرۡتَ وَمَنۡ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطۡغَوۡا‌ ؕ اِنَّهٗ بِمَا تَعۡمَلُوۡنَ بَصِيۡرٌ وَلَا تَرۡكَنُوۡۤا اِلَى الَّذِيۡنَ ظَلَمُوۡا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ وَمَا لَـكُمۡ مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ مِنۡ اَوۡلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنۡصَرُوۡنَ

“Allah’ın emrettiği şekilde sen ve seninle beraber tövbe eden müminler Allah’ın emrine göre hareket edip dosdoğru olun. Muhakkak ki O sizin yaptıklarınızı görür. Zalimlere dayanmayın ve onlarla işbirliği yapmayın. Yoksa cehennemin ateşi size dokunur. Allah dışında yardımcı bulamayacaksınız ve zaferi elde edemeyeceksiniz”. (Hud 112-113)

Buna benzer ayetlerde Allah hem kendi Resulüne ve müminlere emrettiği şekilde çalışmalarını emrediyor. Bundan kıl payı kadar ayrılmaları halinde onları en ağır azapla tehdit ediyor. Ve de o halde hiçbir zaman zafer elde edemeyeceklerini bildiriyor.

Küfür sistemi ve otoritesi altında yaşayanlar takiyyeyi kullanırken Allah’ın emrettiği şekilde kullanmalıdır. Bu demektir ki; kâfirlere her şeyde uyamaz, İslam’a zıt hususlarda uyamaz, silah çekemez ve onlarla sadece normal insani ilişkiler kurar.

Allah Resulüne diyor ki; bu tür kimselere deki; Allah hem göğüslerinizde sakladığınız niyeti bilir hem de gösterdiğiniz şeyleri ve yaptığınız amelleri de bilir. Nitekim Allah göklerde ve yeryüzünde ne varsa onu bilir. Şu halde nasıl olur da Allah sizin içinizi ve dışınızı bilmeyecektir?!. Oysa Allah her şeye kadir olup pek güçlüdür. O size yardım eder, muzaffer kılar, öyleyse sadece ona dayanın, hiç taviz göstermeyin, Allah’ın kudretine güvenin, kâfirlerin gücü sizi aldatmasın, Allah onların elinden bu gücü çekecek ve onları hezimete uğratacaktır. Bunu birçok ayette vurguladı.

Ey Resul onlara de ki; kıyamet gününde her insan yaptığı hayır işi karşısında bulur ve onun karşılığını alır. Bütün yaptığınız salih amel ve Allah için yaptığınız mücadelenin sevabını alacaksınız. Kötülük yapan insan Allah’ın emrine muhalefet ederek kötü işler yapan kimselerdir ve bunlar kötülük göreceklerdir. Onlar şöyle temenni edecek ve diyecekler: Keşke bu amelleri yapmasaydık, bu amellerden çok uzak mesafede dursaydık.

Allah sadece niyetlere bakmıyor amellere de bakıyor. Burada hem niyet sadık olmalı hem de ameller Allah’ın emrettiği şekilde doğru olmalıdır.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” إنَّ اللهَ لا يَنْظُرُ إلى صُوَرِكُم وأمْوالِكُم، ولكَن يَنْظرُ إلى قُلوبِكُم وأعَمَالِكُم” (مسلم)

“ Allah suratlarınıza, şekillerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak kalplarinize ve amellerinize bakar” (Müslim)

İşte Allah kalpteki niyete ve amele bakar, niyet kendi rızası için ve amel emrettiği şekilde olursa kabul eder, yoksa kabul etmez, ceza verir.

Allah Müslümanları kendisinden ve azabından sakındırıyor. Ki; böylece kişi Allah’ı ve azabını hafife almasın. Allah pek güçlü ve her şeye kadirdir. İnsana azap vermeye kadirdir. Zaten dünyada insanlara azap vermektedir. İnsanların başlarına bir sürü musibetler indirir. Fakat ahiret azabı daha ağırdır, dünyada ölümle azap sona eriyor ama ahirette ölüm yoktur, azap devam eder.

Bu ayette Allah “kendi azabından sizi sakındırıyor” demedi. “Allah kendisinden, zati gücünden sakındırıyor” dedi. Bu ifade “kendi azabından” ifadesinden daha güçlü ve daha heybetlidir. Burada insan Allah’la direkt karşı karşıya gelmiş olur. Bu nedenle Allah’ın cezası daha ağır olur. Allah bu heybetli güçlü ve tehditli ifadeleri kullandıktan sonra tövbe etmenin kapısını açarak şöyle buyurdu: “…Allah kullara karşı şefkatlidir.”  İnsan Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe kapılmasın diye tövbe edip Allah’ın emrine uyarsa, ona göre hayırlı ve salih ameller yaparsa Allah onu affeder ve rahmeti altına alır. Nitekim Allahu Teala kullarına o kadar rahmet ve şefkat gösteriyor ki tövbe kapısını açarak onların cehenneme girmemesini istiyor. Bu sebeple Müslümanlar hiç zaman geçirmeden tövbe edip Allah’ın emrine uyup, ona göre amel ve mücadele yapmalıdır. Hem de İslam ancak kendi metoduyla iktidara gelir, başka metotla İslam hâkim olmaz, onun Hilafet devleti ancak Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ilk defa nasıl kurduysa tekrar öyle kurulur. Bu nedenle bunu kurmak isteyenler sadece onun metoduyla çalışmalıdır. Allah’ın izniyle muvaffak olup er geç kuracaklar.