– 15 –

Zekeriya’nın temiz zürriyet için duası, meleklerin onunla konuşması, bir seyyid’le müjdelenmesi, seyyid’in mefhumu, Kitap dışında vahyedilmesi

Zekeriya niçin temiz zürriyete sahip olmak için dua etti?

Yahya’nın seyyid ve hasur olmasının manası nedir?

İyi ve Kötü seyyid olabilir mi?

Bu seyyid’lerin ve tabi olanların akıbeti nedir?

 Bizim seyyidimiz kimdir?

Zekeriya’ya Kitap dışında vahyedilirken Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’e sadece kitap mı vahyedildi?

هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهٗ‌ ‌ۚ قَالَ رَبِّ هَبۡ لِىۡ مِنۡ لَّدُنۡكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً‌‌ ۚ اِنَّكَ سَمِيۡعُ الدُّعَآءِ‏ فَنَادَتۡهُ الۡمَلٰٓٮِٕكَةُ وَهُوَ قَآٮِٕمٌ يُّصَلِّىۡ فِى الۡمِحۡرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحۡيٰى مُصَدِّقًۢا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَّحَصُوۡرًا وَّنَبِيًّا مِّنَ الصّٰلِحِيۡنَ‏  قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُوۡنُ لِىۡ غُلٰمٌ وَّقَدۡ بَلَغَنِىَ الۡكِبَرُ وَامۡرَاَتِىۡ عَاقِرٌ‌ؕ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفۡعَلُ مَا يَشَآءُ‏  قَالَ رَبِّ اجۡعَلۡ لِّىۡۤ اٰيَةً ‌ؕ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمۡزًا وَاذۡكُرْ رَّبَّكَ كَثِيۡرًا وَّسَبِّحۡ بِالۡعَشِىِّ وَالۡاِبۡكَارِ

 “Orada Zekeriya Rabbine dua ederek şöyle dedi: Rabbim bana katından tertemiz bir zürriyet ver. Şüphesiz ki Sen duayı işitensin.

Zekeriya Mihrab’ta namaz kılarken melekler ona şöyle seslendi: Sana Allah’tan bir müjde olsun! Allah’tan gelen bir kelimeyi (İsa’yı) tasdik eden, bir Seyid, nefsine hâkim ve salih olan peygamberlerden biri olarak Allah Yahya’yı müjdeliyor.

 Zekeriya şöyle dedi: Rabbim ben çok yaşlandım ve benim hanımım kısırdır. Peki, nasıl bir oğlum olacak? Allah ona şöyle cevap verdi: Böylece Allah dilediğini yapar.

Zekeriya dedi ki; Rabbim benim için bir ayet (delil) kıl. Allah dedi ki; Senin ayetin insanlarla üç gün işaretle anlaşmak dışında konuşmamandır. Aynı anda sabah-akşam Rabbini çokça zikret ve tesbih et.” (Al-İ İmran 38-41)

Zekeriya Aleyhisselam Meryem’in durumunu görünce salih soyun ve zürriyetin ne kadar güzel ve hayırlı bir şey olduğunu tam idrak etti. Orada Zekeriya böyle tayyib, temiz bir zürriyete sahip olmayı dileyerek Allah’a dua etti. Allah’ın her şeye kadir olduğuna tam inanıyordu. Hem de kendisi bir peygamberdi. Allah’a güveni diğer insanlardan fazla idi. Melekler kendisini bir salih oğulla müjdelerken Zekeriya Allah’a şöyle seslendi: ‘Ben iyice yaşlandım ve hanımım kısırdır. Nasıl bir evlada sahip olacağım?’ Zekeriya Allah’ın her şeye kadir olduğuna inandığı halde meraktan, kendi durumunu göz önünde bulundurarak şaşkınlığını gizleyememiş ve böyle sormuştu. Zira insan çok yaşlı ve hanımı kısırsa bir evlat sahibi olması Allah’ın tayin ettiği normal şartlarda mümkün olmaz. Fakat normal şartların dışında mucize olarak gerçekleşebilir. Peygamber olduğu için de kendisine böyle mucizelerin verilmesi normaldir. Fakat Zekeriya’nın merak ettiği şey bunun gerçekleşmesinin şeklidir. Zaten bir evlat sahibi olmak için Allah’a dua etti ve bunun üzerine Allah onun duasını kabul etti. Bu nedenle Zekeriya Allah’ın kudreti hakkında hiçbir şüpheye sahip değildir.

Buna binaen Müslüman Allah’a sınırsızca güvenip dua etmelidir. Zira Allah her şeye kadirdir, hiçbir şeyden aciz değildir. Namaz kılarken, Allah’ı sabah akşam zikrederken dua etmelidir.

Bu gün hilafet devletini kurmak için çalışan davetçiler Allah’ın kudreti hakkında hiçbir şüpheye sahip olmamalıdır. Allah’ın yardımının kendilerine er veya geç yetişeceğine inanmalıdırlar. Ama nasıl, ne zaman ve nerede? Hiç bilmezler. Ancak Allah bilir, dilediği zaman ve mekânda ve seçtiği kişilerin elleriyle olur. Zira orada Allah’ın ve Resulünün hilafetin kurulması ile ilgili müjdeleri vardır. Buna binaen daveti yüklenenler mücadele ederken Allah’a hep bağlı olmalılar, çokça namaz kılmalı, zikretmeli, Allah’ın vaadine ve Resulünün müjdesine güvenerek dua etmelidir.  Fakat yalnız dua ile yetinip hedefi gerçekleştirmek için son gayretlerini sarf etmekten geri kalmamalıdırlar. Zira Allah hem dua etmeyi istedi hem de gayret sarf etmeyi istedi. Kısaca Allah’a bağlanarak çalışmak gerekir.

Zekeriya İmran’ın hanımı gibi herhangi bir evlat dileyerek Allah’a dua etmediler. Salih evlat ve takva sahibi olacak zürriyeti istediler. Salih ve takvalı evlat büyük nimettir. Fakat yaramaz ve takvasız evlat veya soy büyük azaptır. Babasına, annesine ve diğer insanlara zararlıdır. Bu halde insan kendini büyük azaba uğratacak zürriyeti dilemez. Zaten takvalı baba ve anne kendileri gibi takvalı bir evlat sahibi olmak için dua ederler.

Zekeriya ve Meryem de kendileri için ibadet yapacak bir yer tayin ettiler. O yer Mihrab’tır. O zamanda müminler azdı ve genellikle evlerinde namaz kılıyorlardı. Fakat İslam ümmeti Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in bereketli ümmeti olup pek kalabalıktır. Bu nedenle Allah cami ve mescitlerin kurulmasını Müslümanlardan talep etmiştir. Camilerde cemaatçe namaz kılmamız evde kılmamızdan 27 defa daha üstün kılındı.

 Bu nedenle Zekeriya veya Meryem’e bu hususta benzemek isteyenler yanılıyorlar. Dinimiz cemai dindir, ferdi değildir. Bunun manası; Allah Müslümanların hep beraber olmaları, beraberce ibadet yapmaları, İslam’ı yaymak ve hâkim kılmak için beraberce örgütlü şekilde çalışmalarını istedi. Yalnızlığı kötüledi ve tek başına iş yapmayı tasvip etmedi.

En güzel dua ve Allah’ın kabul edeceği dua namaz kılarken, oruç tutarken, hac yapılırken, cihad ederken, İslam davetini yüklenirken ve diğer ibadetler yapılırken edilen duadır. Zira Allahu Teala bunu bir çok ayette gösterdi.

Zekeriya namaz kılarken dua ediyordu ve o anda ona Allah’ın müjdesini melekler iletti. Allah’ın müjdesi olan Yahya Allah’ın kelimesini/sözünü tasdik edecektir. Bu söz ise Hz. İsa’dır. Yahya İsa’yı tasdik ederken onun yardımcısı olacak, Allah’ın dinine davet ederken onu destekleyecektir. Yahya seyyid, önder olacaktır. Yani; dininde ve ahlakında pek efendi bir kişi olacaktır. Dinini kavrayan, ibadete bağlı olan, dinini uygulayan, akıllı, hikmetli ve ağır başlı olan kimseler seyidin sıfatlarına sahip olurlar. Zira dilde seydin manası efendi, önder, lider ve otorite sahibi, kavminde itibar edilen ve sözü işitilen kimse manalarında geçer.

Önder, lider otorite sahibi manasında geçince olumlu veya olumsuz lider olabilir. İnsanları doğru yoldan saptıran seyyidler olacaktır. Allah şöyle buyurdu:

وَقَالُوۡا رَبَّنَاۤ اِنَّاۤ اَطَعۡنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَآءَنَا فَاَضَلُّوۡنَا السَّبِيۡلَا‏ رَبَّنَاۤ اٰتِهِمۡ ضِعۡفَيۡنِ مِنَ الۡعَذَابِ وَالۡعَنۡهُمۡ لَعۡنًا كَبِيۡرًا 

(cehennemde azap görenler) Şöyle dediler: Rabbimiz! Biz seyyidlerimiz ve büyüklerimize itaat ettik. Onlar bizi doğru yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlar üzerine büyük lanet indir” (Ahzab 67-68).

 Seyyid ve büyükler halkın yöneticileri, liderleri, otorite sahibleri, alimleri, ileri gelenlerdir.  Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen yöneticiler olumsuz manada halkın seyyidleri olur. Yine Allah’ın hükümlerine riayet etmeyen, yöneticiler hesabına fetva veren halkı saptıran alimler de olumsuz manada seyyid olur.

Seyyidina Muhammed diyoruz; Bizim seyyidimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’dir. Olumlu manada Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem bizim liderimiz, önderimiz, örneğimizdir. Yöneticilerin örneğidir. Dinini bilen Müslüman sadece onun yolunu izler. Onun yolundan ayrılan yöneticilerden beri olur, onlara tabi olmaz, oy vermez. Zira seyyidimiz Muhammed’in yolunu izleyen Allah’ın indirdikleriyle hükmeder. Hükmetmeyenler ya kâfir, ya zalim ya fasık olur, ya da bu sıfatların hepsine birden sahip olur. Böyle yöneticiler bizim seyyidlerimiz değildir, onlara tabi olan âlimler de bizim seyyidlerimiz değildir, yoksa onlarla beraber cehenneme gideriz, orada pişman oluruz ve onları lanetlemeye başlarız, ama biz onlarla beraber lanet içinde oluruz! O zaman bu pişmanlık yaramaz!

Yahya kendi nefsine hâkim olacaktır. Ayette; حَصُور “hasur” olarak geçti. Bu kelimenin mefhumu hakkında müfessirler arasında pek çok ihtilaf oldu. Dilde manası; kendini hasretti, engelledi ve sınırlandı demektir. Mefhumu ise; kadınlara karşı isteği olmayan, menisi gelmeyen, kendini haramdan alıkoyan veya şehvetten kendisini uzaklaştıran kimsedir. Yaratılışta böyle olabilir. Veyahut takvalı olduğu için de böyle olabilir.

Yahya Aleyhisselam insan olduğu için kadınlara karşı meyli olur. Zekeriya “tertemiz zürriyete sahip olmak için dua etti. Zürriyetin manası; çocuklar ve torunlardır. Allah onun duasını kabul etti. Buna göre Zekeriya’nın çocukları olabileceği gibi torunları da olabilir. Öyleyse Yahya’nın da herhangi bir insan gibi kadınlara karşı meyli vardır. Fakat o nefsine hâkimdir, şehvetlere düşkün değildir. Gözünü haramlardan engeller, kötülük, fuhuş ve zina gibi şeyleri asla yapmaz. Pek takvalıdır. Böylece o salih insan olmuştur.

Her Müslüman kendini haramdan, zinadan her türlü kötülükten korumalıdır. Bu insanın elinde olan bir şeydir. Ancak Yahya nebi olacaktır. Fakat herkes nebi olmaz bu Allah’ın seçmesi ile mümkündür. Meryem suresinde (1. ile 15. Ayet arasında) Zekeriya ve Allah’ın müjdesi olan Yahya ile bu konu tekrarlandı.

Zekeriya kendisine bir evladın geleceğine dair ayeti Rabbinden istedi. Ayetin manası; delil, alamet ve ispattır. Allah bunun delili olarak insanlarla üç gün boyunca hiç konuşmayacağını beyan etti. Ancak eliyle veya başıyla işaret edebilecektir. Sanki dilsizler gibi olacak ve üç gün boyunca dilsiz işaretle insanlarla anlaşabilecektir. Ayette üç gece boyunca konuşmayacağına dair sözler aktarıldı. Üç gece denilince gündüzle birlikte olur. Çünkü bu geceler gündüzle birlikte arka arkaya gelecektir.

Zekeriya Yahya ile müjdelenince Mihrab’tan çıkıp halkına geldi ve sabah-akşam tesbih etmelerini işaretle emretti (Meryem suresi 11). Oysa tefsirini işlediğimiz Al-i İmran suresinin 41. Ayetinde Zekeriya’nın Mihrab’tan çıkıp kavmine; ‘sabah-akşam tesbih edin’ dediği geçmektedir. Bunun manası; Allah bir peygambere emir verdiği zaman bu emir peygamberin kavmine yöneliktir ve peygamber bunu kavmine tebliğ eder.

Bizim şeriatımızda şeri kural vardır. “Nebiye hitap onun ümmetine hitap olur.” Allah Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e ne emir vermiş ise ümmetine bir emir olur. Zira nebiler Allah’ın risaletini tebliğ etmekle sorumludur. Zekeriya yalnız kendi kavmi olan İsrailoğullarına risaleti tebliğ etmekle sorumlu idi. Fakat Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ise bütün insanlara Allah’ın risaletini tebliğ etmekle sorumlu tutuldu. Vefat ettikten sonra Müslümanlar bu risaleti yaymak ve tebliğ etmekle sorumlu tutuldu. Ayrıca Allah’ı zikretmek ve sabah-akşam tesbih etmekle Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in ümmeti de sorumlu tutuldu. Allah bununla ilgili birçok emir verdi. Bunun gerçekleşmesi için sabahtan akşama kadar günün beş vaktinde namazı farz kıldı. Zira namaz Allah’ı zikretmek ve tesbih etmekle beraber Allah’ın sözleri olan Kur’anı okumaktan ibarettir. Namazın arkasında da tesbihat yapıyor, dua ediyoruz, her yaptığımız işe besmeleyle ve dua ile başlıyoruz ve bitiriyoruz, her yaptığımız ameli Allah’ın emrini hatırlayarak ona göre yapıyoruz. Böylece bizler Müslüman olarak Allah’ı sabah akşam anıyor ve yüceltiyoruz.

Zekeriye a.s’ın kendine Kitap verilmedi, Kitap dışında vahyedildi, namaz kılarken melekler onunla konuştu, Meryem’in kefili, bakıcısı ve hamisi olmak için Kitap dışında kendisine vahyedildi. Bunun manası vahiy sadece Kitapla değil, Kitap dışında da olur. Yalnız Kuranla yetinelim diyerek sünneti inkâr eden sapıklara bir cevaptır. Kitap dışında Zekeriya ve diğer Nebilere vahyedildiği gibi seyyidimiz, seyyidina Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’e vahyedildi. Bunun manası vahiy sadece Kitapla değil, Kitap dışında da olur.

Melekler onlara gelip Kitap dışında vahyettikleri gibi Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’e Cebrail a.s Kuran dışında vahiy olarak haber getiriyordu, bazı şeyleri bildiriyordu ve öğretiyordu, namazı kılma keyfiyetini Resulullaha öğrettiği gibidir. Bununla ilgili delaleti kesin olan deliller vardır, bunun adı sünnettir, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’ın sözü, fiili ve takriridir. İşte; Sünnet, Kitap dışında Allah’ın vahyidir. Bunu inkâr eden kesinlikle Müslüman değildir. İslam Hilafet devleti onlara tövbe ettirir, dönmezse onları ölüm cezasıyla cezalandırır.