– 16 –

Meryem’in üstünlüğü, Kefil tayin edilmesi, Onu Meleklerin İsa’yla müjdelemesi, Allah’ın kudretine güvenmesi:

Meryem’den başka üstün kadın var mıdır?

Temiz kadının sıfatları nedir?

Meryem’in babasız çocuk sahibi olmasının şaşkınlığına karşı Allah’ın cevabı nasıldır?

 Allah’ın kudretine ve gücüne güvenmenin etkisi nedir?

وَاِذۡ قَالَتِ الۡمَلٰٓٮِٕكَةُ يٰمَرۡيَمُ اِنَّ اللّٰهَ اصۡطَفٰٮكِ وَطَهَّرَكِ وَاصۡطَفٰٮكِ عَلٰى نِسَآءِ الۡعٰلَمِيۡنَ‏ يٰمَرۡيَمُ اقۡنُتِىۡ لِرَبِّكِ وَاسۡجُدِىۡ وَارۡكَعِىۡ مَعَ الرّٰكِعِيۡنَ‏ ذٰ لِكَ مِنۡ اَنۡۢـبَآءِ الۡغَيۡبِ نُوۡحِيۡهِ اِلَيۡكَ‌ؕ وَمَا كُنۡتَ لَدَيۡهِمۡ اِذۡ يُلۡقُوۡنَ اَقۡلَامَهُمۡ اَيُّهُمۡ يَكۡفُلُ مَرۡيَمَ وَمَا كُنۡتَ لَدَيۡهِمۡ اِذۡ يَخۡتَصِمُوۡنَ‏ اِذۡ قَالَتِ الۡمَلٰٓٮِٕكَةُ يٰمَرۡيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِّنۡهُۖ اسۡمُهُ الۡمَسِيۡحُ عِيۡسَى ابۡنُ مَرۡيَمَ وَجِيۡهًا فِى الدُّنۡيَا وَالۡاٰخِرَةِ وَمِنَ الۡمُقَرَّبِيۡنَۙ‏ وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِى الۡمَهۡدِ وَكَهۡلًا وَّمِنَ الصّٰلِحِيۡنَ‏  قَالَتۡ رَبِّ اَنّٰى يَكُوۡنُ لِىۡ وَلَدٌ وَّلَمۡ يَمۡسَسۡنِىۡ بَشَرٌ ‌ؕ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُ‌ؕ اِذَا قَضٰٓى اَمۡرًا فَاِنَّمَا يَقُوۡلُ لَهٗ كُنۡ فَيَكُوۡنُ‏

“Şu vardır; melekler şöyle dedi: Ey Meryem! Allah seni seçip temiz hale getirdi ve dünya kadınlarına seni üstün kılıp tercih etti. Ey Meryem! Rabbine ihlas göstererek boyun eğ, secde et ve rükû edenlerle rükû et. Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarken sen onların yanlarında değildin, onlar tartışırken de sen onların yanında değildin. Melekler şöyle dedi: Ey Meryem, ‘Allah sana adı Mesih, Meryem oğlu İsa, dünya da ve ahirette de değeri yüksek ve bana yakınlaştırılanlardan biri olacak bir kelimeyi müjdeliyor. Ayrıca beşikte iken ve genç iken de insanlarla konuşacaktır.  Ve O, salih kimselerdendir. Meryem şöyle dedi: Rabbim, bana hiçbir insan dokunmamışken nasıl bir çocuk sahibi olacağım?! Allah dedi ki; İşte böyledir! Allah dilediğini yaratır.  Allah eğer bir emir verirse ancak ona şöyle der: Ol!  O hemen olur.” (Ali İmran 42- 47)

Hz. Meryem temiz ve takvalı olan İmran ailesinden gelen bir kız idi. Annesi o kadar tavalı idi ki karnında taşıdığı bebeğini Allah’a adamıştı. Doğuracağı çocuğun kendisini Allah’a kulluk etmeye yönelmesini arzu etti. Meryem’in annesi insanların dünyada bulunmalarının geçici olup yalnız Allah’a kulluk etmelerinin gerekli olduğuna inanıyordu. Nitekim Allahu Teala Yüce Kitabımızda şöyle buyurmaktadır:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)

Meryem annesinin isteği ve duasına göre yetişip büyüdü. Meryem bu hal üzerine yaşarken bir gün melekler Ona şöyle seslendiler; ‘Ey Meryem Allah seni seçip tertemiz hale getirdi ve bütün dünya kadınlarına seni üstün kılıp seçti.’ Bir melek değil birçok melek bu müjdeyi Meryem’e bildirdi. Bunun Manası Meryem’e büyük değer verilmesidir. Bu nedenle kalabalık meleklerden oluşan bir grup bu müjdeyi bildirmek üzere Allah Celle Celalühü tarafından gönderildi.

Eğer bir kadın tertemiz olup hep Allah’a kulluk ederse, her konuda Allah’a itaat ederse ve günahlardan uzak durursa Allah onun değerini yükseltir ve soyunu temiz kılar. Nitekim Resul Sallallahu Aleyhi Ve Sellem evlenmekle ilgili hususlarda tavsiye ederken şöyle buyurdu:

 “فاظفر بذات الدين تربت يداك”“Dindar (kadın)’ı elde et, senin elin kazanmış olsun” (Buhari,Müslüm,v.d.)

Ve yine şöyle buyurdu:

” الدنيا متاع وخير متاعها المرأة الصالحة” “Dünya bir meta’(bir tatmadır.) Bunun en hayırlı metası saliha kadındır.” (Müslim)

Başka bir hadis-i şerifte bu Saliha kadını tarif ederken şöyle buyurdu;

“ما استفاد المؤمن بعد تقوى الله عز وجل خيرا له من زوجة صالحة إن أمرها أطاعته، وإن نظر إليها سرته، وإن أقسم عليها أبرته، وإن غاب عنها نصحته في نفسه وماله”

“Mümin Allah’ın takvasını kazandıktan sonra (dünyadan) kazandığı en faydalı şey saliha kadından başkası değildir. Bu kadına emir verirse kendisine itaat eder, ona bakarsa kendisini sevindirir, yemin ettirirse doğru söyler, gıyabında onun ırzını ve malını korur.”[İbniMace]

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” إذا صلت المرأة خمسها وصامت شهرها وحفظت فرجها وأطاعت زوجها قيل لها ادخلي الجنة من أي أبواب الجنة”

“Kadın beş vakit kılarsa, Ramazan ayını tutarsa, fercini (ırzını) korursa ve kocasına itaat ederse cennetin hangi kapısından girmek istiyorsa serbesttir.” (İbni Hanbel ve İbni Habban)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bunları gösterirken kadına bunlardan başka farzlar bulunmadığı gibi bir mana çıkmaz. Bunların ehemmiyetini vurgulamak üzere söyledi. Yoksa zekât, hac, İslam davetini yüklenmek, marufu emretmek ve münkeri nehyetmek gibi emirler erkek gibi kadın üzerine de farz kılındı. Bunlarla ilgili kesin deliller vardır.

Yine de kocaya itaat ise, kocaya karşı itaatle ilgili Allah’ın emir ve nehyleri dairesinde sınırlıdır. Allaha isyan etmede hiç bir kimseye itaat yoktur. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

«لَا طَاعَةَ لِمَخْلُوقٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ» رواه البخاري ومسلم

         “ Allah azze ve celle’ye isyanda hiç bir mahlûka (yaratılmış kimseye) itaat yoktur” (Buhari ve Müslim)

Yöneticiler de Allah’ın emirleri ve nehiylerine ters emir ve nehiy verirlerse, İslam’a aykırı kanunlar çıkarırlarsa onlara itaat yoktur. Onlara itaat etmek haramdır. Böyle yaparlarsa onları düşürmek Müslümanlara farz kılınmıştır.

Allah Celle Celalühü Meryem’i temizliği ve takvasından dolayı üstün kıldığı gibi Onu bir peygamberi taşımak ve doğurmak için seçti. Hz. İsa’yı babasız taşıdı ve doğurdu. Bu büyük imtihandır, insanların töhmetine maruz kılacaktır. Bu nedenle Allah en temiz kadını seçti. İnsanlar onu töhmet altında bırakmasın ve iftira atmasın. Buna rağmen kâfirler ve münafıklar itham ettiler. Allah onu temize çıkarmak üzere doğurduğu bebeği konuşturdu.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Allah’ın üstün kıldığı kadınlara şu açıklamalarda bulundu:

“Dünyanın en hayırlı kadınları İmran kızı Meryem’dir. Dünyanın en hayırlı kadınları da (eşi olan) Huveylid kızı Hatice’dir.” (Buhari-Müslim)

Başka hadislerde Resulullah; Dünyanın en hayırlı kadınları ve başka rivayetlerde ise cennetin en hayırlı kadınlarını sayarken: İmran’ın kızı Meryem, Firavun’un karısı Asiye, Huveylid’in kızı Hatice (karısı), Ebu Bekir’in kızı Aişe (karısı) ve kendi kızı Fatima olarak saymıştır.

Zira Hz. Hatice tertemizdi Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem fakir olduğu halde onu bütün erkeklere tercih etti. Oysa kendisi çok zengin ve güzel bir kadındı ve birçok erkek onunla evlenmek istiyordu. Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e Risalet gelince hemen ona inandı ve ölümüne kadar bütün gücüyle ve malıyla ona destek oldu. O’ndan tertemiz ve Salih evlatlar doğurdu. Bunlar; Fatima, Rukiye, Zeynep ve Ümmügülsüm’dür. Bunlara ek olarak El-Kasım ve Abdullah adlı iki erkek doğurdu. Fakat bunlar ufak iken vefat ettiler. Başka bir hadis-i şerifte Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu;

“Dünyaya kadınlardan şunlar yeter: İmran’ın kızı Meryem, Huveylid’in kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fatima ve Firavun’un karısı Asiye’dir.” (Tirmizi)

Başka bir hadiste şöyle buyurdu:

“Adamlardan kâmil olan erkekler pek çoktur. Fakat kadınlardan kâmil olanlar şunlardır: Firavun’un karısı Asiye, İmran’ın kızı Meryem, Huveylid’in kızı Hatice ve serid yemeği diğer yemeklerden üstün kılındığı gibi Aişe de diğer kadınlara üstün kılındı.” (İbni Merdeveyh) 

Şu var ki Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in dediği gibi;

 “Kıyamet gününe kadar ümmetimde hayır vardır.”

Bunun manası; kıyamet gününe kadar hayırlı, salih ve takvalı erkek yetişeceği gibi hayırlı, saliha ve takvalı Müslüman kadın da yetişecektir.  Bu nedenle Müslümanlar kızlarını güzel bir şekilde yetiştirmeye çalışmalı, tertemiz, dindar ve saliha kadınlarla evlenmeyi tercih etmelidirler ki soyları, hayırlı, salih ve temiz olsun. Nitekim Salih kadın kendisi gibi salih çocukları yetiştirmeye çalışır. Ayrıca Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem güzel olsa da kötü kadınla evlenmekten sakındırdı. Aynı anda kadının zengin olsa da kötü adamla evlenmesini de sakındırdı. 

Melekler bu müjdeyi Meryem’e verirken şöyle dediler: “Rabbine boyun eğ, secde et ve rükû edenlerle beraber rükû et.” Oysa Meryem bunu yapıyordu.  Melekler neden bunu söylediler?  İki sebepten dolayı olabilir: Hem bu müjdeden dolayı Allah’a teşekkür ederek bunu yap dediler.  Nitekim bizim dinimizde eğer Müslümana hayırlı bir müjde gelirse şükür namazını kılmamız vardır, bu sünnettir.  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir sefer şükür secdesi etti.  Bunun üzerine sahabeler bunu ona sordular, onlara şöyle açıkladı:

“Cebrail bana gelip şunu müjdeledi: şüphesiz ki Allah şöyle dedi: Kim sana salat getirirse Allah ona salat getirir, kim bana selam getirirse Allah ona selam getirir.  Bundan dolayı Allah için şükür secdesi yaptım.” (İbni Hanbel ve Beyhaki) 

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir sefer fetihle (zaferle) müjdelendi ve başka bir sefer Ebu Cehilin başının kesilmesi ile müjdelendi. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem her seferinde de (şükür namazı olarak) iki rekât namaz kıldı. (El Bazzar ve İbni Mace)

İkinci sebep ise:  Meryem’in Allah’a Celle Celalühü kulluk etmeye devam etmesi için bir uyarıdır, pekiştirmedir.  Sanki melekler Meryem’e Rabbine kulluk etmede, secde etmede ve rükû etmede devam et, hiç kesilme ve usanma, Allah Celle Celalühü senden bunu istiyor demekteler. 

Nitekim insan Allah Celle Celalühü’nun de buyurduğu gibi;

 وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine kulluk et.” (Hicr 99)

Demek ki insan ölüme kadar kulluk etmeye devam etmelidir.

         Allah Celle Celalühü, Resulüne işte bu haberleri ve bilgileri gaybten sana vahyediyoruz, kalemleri atarken onların yanında değildin. Bunun manası; Meryem’e hangisinin kefil olacağını belirlemek için kura çekerken yanlarında değildin demektir.  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem direkt şahit değildir ancak vahiy yoluyla bunu öğrendi.  İsrailoğullarına karşı Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in hücceti ve delili budur. Evet, Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem orada değildi o olaya direkt şahitte değildir.  Fakat Rabbinden gelen haber doğrudur. 

Meryem doğunca babası olan İmran’ın hayatta bulunmamasına dair bir delildir.  Bu nedenle herkes Meryem’e kefil olmak istiyordu.  Kurada herkes kalem atıyordu.  Fakat Zekeriya kura da kazandı ve Meryem’e kefil oldu.  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onların Meryem’e kefil olmak için çekişmelerine şahit değildi.  Fakat Allah Celle Celalühü’ın vahyi doğrudur ve Allah Celle Celalühü’ın şahitliği yeter.  Bunu Resulüne bildirdi.  

Bu şekilde, Yahudileri ve Hıristiyanları susturdu ve onların karışık hikâyelerini düzeltti.  Nitekim Allahu Teala şöyle buyurdu:

يٰۤـاَهۡلَ الۡكِتٰبِ قَدۡ جَآءَكُمۡ رَسُوۡلُـنَا يُبَيِّنُ لَـكُمۡ كَثِيۡرًا مِّمَّا كُنۡتُمۡ تُخۡفُوۡنَ مِنَ الۡكِتٰبِ وَيَعۡفُوۡا عَنۡ كَثِيۡرٍ‌ؕ قَدۡ جَآءَكُمۡ مِّنَ اللّٰهِ نُوۡرٌ وَّكِتٰبٌ مُّبِيۡنٌ ۙ‏

 “Ey Ehl-i Kitap! Kitaptan (Allah’ın kitaplarından) sakladığınız çok meseleleri göstermek ve çok şeyi affetmek (ağır mükellefiyetleri neshetmek) üzere size Resulümüz (Muhammed) geldi. Gerçek; Allahtan size nur ve apaçık kitap (Kuran) geldi” (Maide 15)

         Melekler Meryem’e babasız bir çocuk sahibi olacağına dair başka bir müjde verdi.  Bu Allah’tan bir kelimedir.  Bunun manası; Allah Celle Celalühü tek bir kelimeyle onu meydana getirecektir.  Zira Allah Celle Celalühü’nun emri böyledir!  Eğer bir şeyin olmasını dilerse ona ol der, o şey hemen oluverir.  Nitekim Allah Celle Celalühü yaratıcıdır, her şeyi yoktan meydana getirdi.  Bu çocuğun adı Mesih’tir.  Meryem’in oğlu İsa’dır.  Babası olmadığı için annesi olan Meryem’e nispet edilecektir. 

Mesih adı hakkında değişik manalar verildi.  Arapça da Mesih ‘الْمَسِيحُ’ “meseha” Fiilinden çıkan “feiil”  fiil kalıbına uydurulmuş bir isimdir.  “Meseha’nın manası, sildi, meshetti demektir. Mesih çok mesh eden kimseye denilir.  İsa bu lakabı aldı, çokça mesh ediyordu.  İsa hasta olanları mesh edince Allah’ın izni ile şifaya kavuşurdu.  Bu nedenle Hz. İsa’ya bu lakabın verilmiş olma ihtimali büyüktür.

         Hz. İsa dünya ve ahirette pek değerli ve yüksektir.  Allah’a yaklaştırılan kimselerden olacaktır.  Allah Celle Celalühü’nun Hz. Mesihi yaratmasından hayatının sonuna kadar hep bir mucizedir.  Babasız olarak yaratıldı, beşikteyken insanlarla konuştu ve onları Allah’a kulluk etmeye davet etti.  Büyüyünce yine insanları Allah’a kulluk etmeye çağırmak için onlarla konuştu ve onları Allah’ın hanif dinine davet etti.  Şirksiz, yalnız Allah’a kulluk etmeye davet etti.  Nitekim O Allah’a pek yakın bir kimse ve salihlerden biridir. 

Meryem’e öyle bir müjde verilince sevindi, fakat hiçbir insan kendisine dokunmamışken nasıl olacağına dair soru sorarak şaşırıp Rabbinden bunu açıklamasını istedi.  Zira bu bir mucizedir.  Allah Celle Celalühü kendisine kendi kudretini gösterip şöyle diyor: ‘Allah Celle Celalühü istediğini ve dilediğini yaratır, hiç aciz değildir, bir şeyin olmasını isteyince ona ol der, hemen o şey oluverir.’  Meryem Aleyhisselam inanmadığı için böyle bir şey sormuş değildir. O sadece şaşırdığı ve merak ettiği için sormuştur.  Allah Celle Celalühü ona bir çocuk verecektir, oysa Meryem evli değildi, pek iffetli bir kız idi ve bakireydi.  Yoksa Allah Celle Celalühü onu bir erkekle mi evlendirecekti.  Evlenmeden nasıl bir çocuk sahibi olacak?!  Böyle bir olay hiç olmamıştı.

  Ancak babamız Âdem Aleyhisselam babasız ve annesiz meydana geldi/yaratıldı.  Nitekim, Allah Celle Celalühü bir ayette nasıl Adem’i yarattım ise İsa’yı da böyle yarattım diye buyurdu. (Ali İmran 59)  Allah Celle Celalühü böylece kendi azametini ve kudretini gösteriyor.  Biz buna inanmalıyız.  Allah Celle Celalühü bir şeyin olmasını istiyorsa ona “ol” der ve o şey hemen oluverir.

Buna göre, biz İslam Hilafet devletini kurmaya çalışırken hiç ümitsizliğe kapılmayacağız.  Allah Celle Celalühü onun olmasını isteyince ona “ol” der ve o oluverir ve müminlere kurduruverir.  Yeter ki, biz Meryem kadar temiz ve takvalı olalım ve Allah’ın emrettiği şekilde çalışalım, bize gösterdiği Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ‘in yolunda gidelim.  Ondan bir kıl payı kadar bile ayrılmayalım.  Nihayet, Allah Celle Celalühü Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e İslam devletinin kurulmasını nasıl nasip etmişse bize de nasip eder.  Nitekim Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ve sahabeleri çok çile çektiler, fakat sabrettiler ve dayandılar.  Pek temiz ve takvalı idiler. 

Nihayet Allah Celle Celalühü onlara yardım etti ve onlara İslam devletinin kurulmasını nasip etti.

İşte Allah’a güvenmek, kudretine ve gücüne inanmak en önemli ve en elzem husustur. Allaha tevekkül etmek budur, mutlak şekilde Allaha ve gücüne güvenmektir, ona dayanıp emrine uymaktır. Ölüme kadar onun emri üzerine sebatlık göstermektir. Allah’ın vaadine güvenip sabretmektir. Müslüman bunu unutursa ve buna güveni zayıf ise yıkılır. Düşmanların gücünden korkar onlara karşı taviz gösterir, zarar ve tehlike görürse mücadeleden kaçar, kendine bahaneler arayarak İslam’a aykırı hareket etmeye başlayıp küfre ve zalimlere karşı zelil olur. Onların yönetimlerine ve ittifaklarına katılır, onları dost edinir.

Zira Allah şöyle buyurdu:

وَمَنۡ يَّـتَّـقِ اللّٰهَ يَجۡعَلْ لَّهٗ مَخۡرَجًا ۙ‏ وَّيَرۡزُقۡهُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَحۡتَسِبُ‌ ؕ وَمَنۡ يَّتَوَكَّلۡ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسۡبُهٗ ؕ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمۡرِهٖ‌ ؕ قَدۡ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَىۡءٍ قَدۡرًا

  “ Kim (insanlardan değil) Allahtan korkuyorsa (onun emrine uyarsa ve yasaklarından uzak durursa) Allah ona ummadığı yerden rızk verir. Kim Allaha tevekkül ederse Allah onun için yeter. Muhakkak Allah emrini (kararını ve istediği şeyi) elbet yerine getirecektir. Gerçek, Allah her şey için bir kader (zaman) tayin etmiştir” (Talak 2-3).

Rızk gibi zafer verir. Nitekim zafer en büyük rızktır. Ama gerçekleşmesi için zaman tayin etmiştir. Buna inanarak istediği gibi ciddi çalışmak gerekir.

İşte, Allah Meryem’in şaşkınlığına karşı cevap verdiği gibi günümüzde Hilafet’in nasıl olacağına, nasıl kurulacağına şaşıranların şaşkınlıklarına da cevap vermiştir; Allah bir şeyin gerçekleşmesini istediği zaman hemen gerçekleşir:

اِذَا قَضٰٓى اَمۡرًا فَاِنَّمَا يَقُوۡلُ لَهٗ كُنۡ فَيَكُوۡنُ‏

“Allah eğer bir emir verirse (bir şey isterse) ancak ona şöyle der: Ol!  O hemen olur.” (Al-i İmran 47)