– 17 –

İsa a.s’ın sıfatları, değeri, mucizeleri ve daveti;

İsa’nın mucizeleri ispatlanabilir mi?

Ona, okuma ve yazma öğretildi mi? Tevrat’ı neshetti mi?

İncil’i ve Tevrat dışında öğrettiği hikmet nedir?

Ona, Musa’ya, Tevrat’a ve İncil’e aklen inanılabilir mi?

Onların şeriatları İslam şeriatıyla neshedildi mi?

وَيُعَلِّمُهُ الۡكِتٰبَ وَالۡحِكۡمَةَ وَالتَّوۡرٰٮةَ وَالۡاِنۡجِيۡلَ‌ۚ‏ وَرَسُوۡلًا اِلٰى بَنِىۡۤ اِسۡرٰٓءِيۡلَ اَنِّىۡ قَدۡ جِئۡتُكُمۡ بِاٰيَةٍ مِّنۡ رَّبِّكُمۡ ۚ اَنِّىۡۤ اَخۡلُقُ لَـكُمۡ مِّنَ الطِّيۡنِ كَهَیْـــَٔةِ الطَّيۡرِ فَاَنۡفُخُ فِيۡهِ فَيَكُوۡنُ طَيۡرًاۢ بِاِذۡنِ اللّٰهِ‌‌ۚ وَاُبۡرِئُ الۡاَكۡمَهَ وَالۡاَبۡرَصَ وَاُحۡىِ الۡمَوۡتٰى بِاِذۡنِ اللّٰهِ‌ۚ وَ اُنَبِّئُكُمۡ بِمَا تَاۡكُلُوۡنَ وَمَا تَدَّخِرُوۡنَۙ فِىۡ بُيُوۡتِكُمۡ‌ؕ اِنَّ فِىۡ ذٰ لِكَ لَاٰيَةً لَّـكُمۡ اِنۡ كُنۡتُمۡ مُّؤۡمِنِيۡنَۚ‏  وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيۡنَ يَدَىَّ مِنَ التَّوۡرٰٮةِ وَلِاُحِلَّ لَـكُمۡ بَعۡضَ الَّذِىۡ حُرِّمَ عَلَيۡكُمۡ‌وَجِئۡتُكُمۡ بِاٰيَةٍ مِّنۡ رَّبِّكُمۡ فَاتَّقُوۡا اللّٰهَ وَاَطِيۡعُوۡنِ‏ اِنَّ اللّٰهَ رَبِّىۡ وَرَبُّكُمۡ فَاعۡبُدُوۡهُ‌ؕ هٰذَا صِرَاطٌ مُّسۡتَقِيۡمٌ‏ 

(Allahu Teala) Ona (İsa’ya) kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecektir. Yine İsrail oğullarına bir Resul olacaktır, onlara şöyle diyecek (ve demiştir): ‘Rabbinizden size bir ayetle geldim, çamurdan kuş şeklinde bir şey yapacağım ve ona üfleyince Allah’ın izni ile bir kuş olacaktır.  Allah’ın izni ile de kör olanları ve alacalı olanları şifaya kavuşturacağım ve ölüleri dirilteceğim.  Ne yiyeceğinizi ve evlerinizde neyi sakladığınızı bildireceğim.  Şüphesiz ki eğer siz gerçek mümin iseniz bu hususlarda sizin için birer ayetler (deliller) vardır.  Benden önce indirilen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber ve size haram kılınan şeylerin bir kısmını helal kılmak üzere Rabbinizden size bir ayet getirdim.  Allahtan korkun ve bana itaat edin.  Şüphesiz ki Allah benim Rabbimdir ve sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” (Ali İmran 48- 51)

         Önceki ayetlerde Allahu Teala İsa’nın sıfatlarını sayarken babasız olacağı, dünyada ve ahirette de değerinin yüksek olacağını ve Allah’a yakınlaştırılanlardan biri olup beşikte iken ve genç iken de insanlarla konuşacağını gösterdi. Bu ayetlerle Meryem’e İsa’nın sıfatlarını ve değerini anlatmaya devam etti: İsa’ya kitabı öğretecektir. 

Kitap normal kitap manasında geçtiği gibi yazı yazma anlamına da gelir.  Zira Arapçada ‘ﮐﮅﭗ’ “ketebe” yazdı demektir.  Kitap yazılmış olan şeydir. ” كِتَابة” “Kitabe” yazı yazmaktır. ‘Yazdı’ “Ketebe” fiilinin mastarıdır.  Bu nedenle ‘yazı yazmayı’ İsa’ya öğretecektir; ‘kitabı yazmayı öğretecektir’ manasına tercih ederim.  Bunun manası; Allah Celle Celalühü Hz. İsa’ya okuma yazmayı öğretti.  Zira Tevrat’ı ve İncil’i öğretecektir.  Bu iki kitaptan başka kitabı İsa’ya öğretmedi.  Ayette Allah Celle Celalühü kitabı, hikmeti öğretecek dedikten sonra Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek dedi. 

Böylece Hz. İsa Tevrat’ı ve İncil’i okuyabilecektir.  Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem gibi ümmi değildi.  Nitekim Tevrat ve İncil tüm olarak Allah’tan birer kitap olarak indirildi.  Böylece İsa bunlardan ayetler okur ve İsrailoğullarına bunları aktarır, anlatır ve onlardan bu ayetleri uygulamalarını talep ederdi. 

Fakat Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e Kur’an bir kitap olarak indirilmedi.  Olaylara ve sorunlara göre ayetler indiriliyordu.  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bunları ezberliyordu, insanlara okuyordu ve bu ayetlere inanıp uymalarını talep ediyordu.  Zira Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu ayetlerle bir toplum ve bir devlet oluşturmaya çalışıyordu.  Resulullah 13 sene böyle çalıştı ve ondan sonra İslam devletini kurabildi.  O 10 sene kadar bu devleti yönetti.  Devleti yönetirken her soruna ayet gelip canlı olarak uygulanıyordu.  Böylece Kur’an siyasi bir kitap ve bir devletin anayasasının ve kanunlarının kaynağı oldu.  Bu nedenle Kur’an’a siyasi bir kitap olarak bakmak gerekir. Resulullah’ın Kuran’ı açıklaması ve uygulaması da şeri bir kaynaktır, zira bunu yaparken heva ve hevesine göre yapmıyordu, Allah’ın vahyi ile yapıyordu. Buna sünnet adı verildi. Kuran’a inanıldığı gibi buna inanmak gerekir.

İşte Kuran ve sünnete İslam Devletinin anayasasının ve kanunlarının kaynağı olarak bakmak gerekir.  Zira Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ona böyle baktı ve ondan sonra gelen halifelerde 1342 sene boyunca buna böyle baktılar ve onu uyguladılar.  Hatta Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle dedi:

«كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الْأَنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لَا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ تَكْثُرُ» قَالُوا: فَمَا تَأْمُرُنَا؟ قَالَ: فُوا بِبَيْعَةِ الْأَوَّلِ فَالْأَوَّلِ وَأَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ» (مسلم)

 “İsrail oğulları peygamberler tarafından siyaset ediliyordu.  Bir peygamber helak olunca yerine başka bir peygamber geçerdi.  Fakat benden sonra peygamber olmayacaktır  (arka arkaya gelecek) çok halifeleriniz olacaktır.  Sahabeler; Ya Resulullah bize ne emredersiniz? O; İlk biat edilen halifeye vefakârlık gösterin.  Onlara haklarını verin (itaat edin).  Allah Celle Celalühü onlara güttüklerinden soracaktır.” (Müslim)

         Hz. İsa yönetici olmadı.  İsrail oğullarının Tevrat’a ve İncil’e tabi olmalarını istedi.  İncil Tevrat’ı tasdik eder ve tamamlar.  Fakat Tevrat’ın bazı hükümlerini nesheder.  Bu ayette bunu açıkladı.  Size haram kılınan şeylerin bir kısmını helal kılmak üzere gönderildim.  Allah Hz. Mesih’in dili ile söylüyor. 

Kur’an ise hem Tevrat’ı hem de İncil’i neshettiği gibi, Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in yönetici olduğu, Yahudiler, Hristiyanlar ve bütün insanlar arasında sadece Allah’ın kendisine indirdikleriyle hükmettiğini apaçık beyan etmiştir. Allah şöyle buyurdu: 

وَاَنۡزَلۡنَاۤ اِلَيۡكَ الۡكِتٰبَ بِالۡحَـقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ مِنَ الۡكِتٰبِ وَمُهَيۡمِنًا عَلَيۡهِ‌ فَاحۡكُمۡ بَيۡنَهُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعۡ اَهۡوَآءَهُمۡ عَمَّا جَآءَكَ مِنَ الۡحَـقِّ‌ؕ لِكُلٍّ جَعَلۡنَا مِنۡكُمۡ شِرۡعَةً وَّمِنۡهَاجًا ‌ؕ وَلَوۡ شَآءَ اللّٰهُ لَجَـعَلَـكُمۡ اُمَّةً وَّاحِدَةً وَّلٰـكِنۡ لِّيَبۡلُوَكُمۡ فِىۡ مَاۤ اٰتٰٮكُمۡ فَاسۡتَبِقُوا الۡخَـيۡـرٰتِ‌ؕ اِلَى اللّٰهِ مَرۡجِعُكُمۡ جَمِيۡعًا فَيُنَبِّئُكُمۡ بِمَا كُنۡتُمۡ فِيۡهِ تَخۡتَلِفُوۡنَۙ‏

“ Bu Kitabı (Kur’an’ı) sana önceki gelen kitapları doğrulayıcı ve bunlara egemen olarak hakla indirdik. Öyleyse Allah’ın sana indirdikleriyle onlar (Yahudiler, hırstanlar ve sair insanlar) arasında hükmet. Bu hak olanı bırakıp heva ve heveslerine uyma. Her biriniz (her peygamber) için ayrı şeriat ve ayrı metot kıldık. Allah isteseydi hepinizi tek ümmet yapardı (bütün peygamberleri aynı şeriat ve aynı metot üzerine kılardı). Fakat size verdikleriyle (şeriatlarla ve metotlarla) sizi imtihan edecektir (kim uyacak, kim uymayacak, buna göre hesaba çekecektir). Öyleyse hayır işlerde (Allah’ın emirleri yerine getirmede) yarışın. Hepiniz Allaha döneceksiniz. O zaman ihtilaf ettiğiniz şeyleri size bildirecektir” (Maide 48)   

Kur’an’ın diğer kitaplara egemen olmasının manası o kitapların hükümlerini kaldırmış olmasıdır.  Her insan Yahudi veya Hıristiyan olsun olmasın Kur’an’a inanmak, uymak ve muhakeme olunmakla sorumludur.  Kur’an’ın hükümlerini uygulamalıdır.  Allah’ın son hükümleri bunlardır.  Allah Celle Celalühü indirdiği Tevrat’ın bir kısım hükümlerini İncil’de nasıl neshetti veya kaldırdıysa Kur’an’la da Tevrat’ın ve İncil’in bütün hükümlerini kaldırdı. 

Artık kıyamet gününe kadar bütün insanlar için tek şeriat Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in şeriatıdır.  Allah’ın ona vahyettiği dinin şeriatıdır.  Yahudiler ve Hıristiyanlar kendi eski dinlerini terk edip İslam’a inanmak ve tabi olmakla mükelleftir.  İslam’dan başka din Allah Celle Celalühü indinde kabul edilmez.

Ali İmran suresinin 85. ayetine baktığımızda Hz. Mesih’e hikmeti öğrettiğini göreceğiz.  Bakara suresinde hikmetin manasını açıklamıştım.  Değişik manalarda geçmiştir fakat Arapça da lügat manası isabetli fikirdir.  Allahu Teala Hz. İsa’ya doğru fikri öğretecektir.  Bundan başka fikir söylemez.  Zira Hz. İsa bir nebi ve Resul’dür.  Bu nedenle batıl veya yanlış veyahut sapık fikir söylemez.  Allah’ın vahyi ile yürütülür.  Allah Celle Celalühü onu masum kıldı.  Her nebi ve Resul böyledir.  Fakat İsa sadece İsrail oğullarına bir Resul ve bir elçidir.  Hz. Muhammed gibi bütün insanlığa gönderilmedi.

İşte hikmet Resullere Kitap dışında vahyedilen doğru fikirlerdir. Allah İsa a.s’a ve sair nebilere hikmeti vahyettiği gibi Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e de bir çok ayette açıkladığı gibi Kuran dışında hikmeti öğrettiğini bildirmiştir.  

Ayette geçtiği gibi İsrail oğullarına bir Resul olacaktır. Onlara Allah’ın ayetlerini gösteriyor.  Burada ki ayetler mucizelerdir.  İsrail oğullarına inandırmak için mucizeler gösterdi.  Bu mucizeler o zamanda görüldü her zaman görülmez.  Çamurdan bir kuş şekli yapıyor ondan sonra Allah’ın izni ile ona üflüyor ve böylece gerçek kuş oluyor.  Körleri ve alacalı kimseleri şifaya kavuşturur ve ölüleri diriltirdi.  Bütün bunlar Allah’ın izni ile olmuştur.  Allah Celle Celalühü İsa’nın elleriyle bunları gerçekleştirmiştir.  Bunlar birer mucizedir.  Ancak bu mucizeler sadece o zaman görülmüştür ve o zaman ki insanlar içindir.  Çünkü Hz. İsa’nın risaleti Hz. Muhammed’in risaleti gelinceye kadar devam edecek ve ondan sonra kalkacaktır.  Bugün o mucizeleri hiç kimse ispatlayamaz.  Bu nedenle Hz. İsa’nın varlığı peygamberliği ve risaletini aklen hiç kimse ispatlayamaz.  Eğer bunlar Kur’an’da geçmeseydi biz bunlara inanmazdık.  Bunların delili naklidir.  Kur’an bunları bize nakletti. 

Hz. Muhammed’in mucizesi Kur’an’dır ve bu mucize her zaman aklen ispatlanır.  Bu nedenle Kur’an kıyamet gününe kadar geçerlidir. Kur’an Arapçayla indirildi, buna rağmen hiçbir Arap ve Arapça bilen kimse onun gibi söyleyemedi ve söyleyemez. Hala Kur’an insanlara meydan okuyor. Kur’an’da Musa, İsa, Tevrat ve İncil’den söz edilmeseydi biz buna inanmazdık. Budizm ve Hinduizm gibi dinlerden sayardık. Zira aklen Musa ve İsa’nın peygamberliğini ve Tevrat ve İncil’i Allah’ın kitapları olarak kimse ispatlayamaz. Bunlar Kur’an’da geçtiği için inandık, Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerinin kaldırıldığına inandık. Hatta Kur’an’da Yahudiler ve Hıristiyanların Tevrat ve İncili değiştirdiği beyan edildiği için gerçek Tevrat’ın ve İncil’in bulunmadığına inanıyoruz. Bu nedenle Kur’an’da Yahudi ve Hıristiyanların Kâfir oldukları ilan edildi.

         Hz. İsa’nın başka mucizesi de var; İnsanların ne yediklerini ve evlerinde neyi iddihar/biriktirdiklerini bildirir. Bunu Allah’ın vahyi ile bilir. Fakat yine bu ayetten şunu da anlıyorum; geleceğe göre Hz. İsa onlara mahsullerden ne kadar yiyecekler ve ne kadar saklayacaklarını bildirir. Bu sene bolluk olunca gelecek senede ve ilerde ki senelerde belki kıtlık olabilir.  O onların buna göre tasarrufta bulunmalarını sağlıyordu.  Nitekim ayette ‘تَدَّخِرُونَ مَا’ “Neyi iddihar ettiğiniz” sözcüğü buna dalalet eder.  İddihar etmenin manası bir hedef için malı, parayı ve yiyeceği saklamaktır.  Bu da insanlar için pek önemlidir.  Gelecekte bir kıtlığa düşünce sakladıklarını bulurlar.  Hz. Yusuf Aleyhisselam’ın mucizesi de Mısır hükümdarının rüyasını buna yönelik olarak açıklamasıydı.  Yedi sene bolluk olacaktır.  Ondan sonra yedi sene kıtlık olacaktır.  Sadece ihtiyacınız kadar yiyin ve daha fazla iddihar edin.  Kıtlık senelerinde bunu bulursunuz dedi onlara.  Ve gerçek oldu. 

Şu var ki, İslam da altın ve gümüşün kenz edilmesi haram kılındı fakat bunların iddihar edilmesi caiz kılındı.  Kenz etmek hedefsiz biriktirmek ve saklamaktır.  İddihar etmek helal kılındı, caizdir.  Bunun manası, insanın bir planı ve projesi varsa parayı saklayabilir.  Misal olarak; bir ev yapacak, bir araba alacak, hacca gidecek, evladını evlendirecek vs. Hedefi varsa parayı saklayabilir, iddihar edebilir.  Hiç bir hedefi yoksa parayı biriktiremez.  Allah Celle Celalühü uğrunda harcasın bu da en büyük hedeftir.

Hz. İsa o mucizeleri gösterirken İsrail oğullarına kendi peygamberliğini ve resullüğünü ispatlamak üzere inandırmaya çalışıyordu.  Ayette ‘eğer inanıyorsanız’ diyegeçti imanları gerçekleşince onlara ikinci emir geldi, Allahtan korkun ve bana itaat edin.  Zira iman etmezlerse Allahtan korkmazlar ve Rasule itaat etmezler.  Veya Resulün Rabbinden onlara getirdiği şeriata uymazlar.  İslam’da da aynı şey vardır, önce insanlar imana çağırılır, iman ederlerse Allahtan korkmaları ve Resul Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in Rabbinden getirdiği şeriata uymaları istenir.  Allah’a ve Resule itaat edin emri gelir.  Nitekim imansız her amel boştur.  Kaya üzerinde bulunan kül gibidir.  Rüzgâr esip onu götürür.

Hz. İsa, kendisinin Rab olmadığı ve Allah’ın oğlu olmadığını açıklayarak şöyle dedi ‘Şüphesiz ki Allah Celle Celalühü benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir.  O’na kulluk edin, doğru yol budur.’  Akide olarak Hz. İsa’nın akidesi olduğu gibi Hz. Muhammedinde akidesidir, bizim de akidemizdir.  Nitekim bütün peygamberlerin akidesi ve inancı birdir.  İslam akidesidir.  Sadece şeriatlar ve metotları, uygulama keyfiyeti farklıdır ve İslam şeriatı eski şeriatları ve metotları nesh etti, hükümlerini kaldırdı.  Biri gerçek Hz. İsa’ya ve İncil’e inanıyorsa hemen Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e ve Kur’an’a inanır ve İslam şeriatına tabii olur.  Çünkü onun akidesi İslam akidesidir.  Doğru akide, bütün peygamber ve kitaplara inanmayı gerektirir.  Başta, Allah Celle Celalühü tektir, oğlu yoktur ve eşi yoktur.  Buna böyle inanır, buna inanmayan kâfirdir.

Kuran ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Yahudileri ve Hristiyanları İslam’a çağırdı. İslam Devletini kurduktan sonra devlet ve cihat yoluyla daveti yüklendi. Ondan sonra Raşdi Halifeler bu daveti devlet ve cihat yoluyla devam ettirdi. Sonraki halifeler Osmanlı devletinin son dönemine kadar sürdürdüler. Allah’ın izniyle Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in müjdesine göre kurulacak Hilafet devleti bu daveti de sürdürecektir.